“Pİ” ALTERNATİF SANAT ATÖLYESİ
Yeni bir oluşumdur; dans, müzik, resim, tiyatro gibi sanat dallarını bünyesinde barındırır ve bu sanat dallarından bazen tek tek bazen bütün şeklinde ürünler verir.
Farklı sanat dallarının (resim, müzik, tiyatro, edebiyat, dans… vs) birbirinden bağımsız görünmesine rağmen aslında ne kadar iç içe olduklarını, birbirlerinden ne kadar fazla beslendiklerini ve bir bütün oluşturduklarını vurgulayarak sanatta çokseslilik adına bir adım atmak…
Bu oluşumun ürünlerinden biri olan “Deprem Oratoryosu”nun ilk gösterimi (prömiyer) Ağustos ayının ilk haftası Düzce Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nün katkılarıyla, Gençlik Merkezi Tiyatro salonunda yapılacaktır.
2009 Eylül ayında ise 1.derece deprem bölgesinde yer alan 33 ilde Türkiye turnesi planlanmıştır…
NEDEN DEPREM ORATORYOSU?
Çıkış noktamızın deprem olmasının nedeni; şuan gündemden düşen ancak insan için tehlike unsuru olmaya devam eden ve hala açtığı yaralar kapanmayan bir konu ve biz bunu alternatif gündem olarak insanların önüne sanatsal duyarlılık bazında sunuyoruz.
Diyoruz ki;
Acıyı en iyi yaşayan bilir ve yaşayan anlatır düşüncesinden yola çıkar; sanatın en gizemli öğelerini vurgular bu oratoryo… insana ait tüm duyuları ve duyuşları harmanlar; “Ve perde” der…Zamanın tanıklığında.
An gelir karanlık bir tuvalden umuda sımsıcak bir tebessüm yansır; an gelir dansçının parmak uçlarından süzülür acı ve gözyaşı; an gelir oyuncunun ufak bir fısıltısı koroya sufle verir…Ve müzik başlar…Artık durdurulamaz bir senfonidir sözler, sesler ve renkler.
Çeyrek kala perdenin kapanmasına umut-umutsuzluk, mutluluk-gözyaşı, sevinç-karamsarlık…İnsana dair bütün duygular ayakta alkışlar bu sahneyi...
Tüm armoni birbiri içinde girift hale gelmiş, ritim eşliğinde seremonilerini sürdürmekte iken aniden irkilir insan; Neyi? Nasılı? Nedeni? Sorgular kendi içinde…
Sevdalıdır âdemoğlu, yufka yüreklidir “o adam”, masumdur “içimizden biri”, duygularıyla hareket eder “ bir anne”, miniktir “kız çocuğu” ve hatta, hatta… “müteahhit” bile artık farkındadır, tüm çıplaklığıyla, iliklerine kadar hissetmiştir yaptığı hatayı ve pişmandır, mahvolmuştur…
… Dağılıp gittim şimdi uzaklara, kendi sesimi kendi öykümü duymak istiyorum…
“Bir annenin göğsünden süzülen kanlı bir gözyaşıyım. “
“Yeşil bir brandayım; hayata merhaba diyen bir bebeği sarmalayan.”
“Umudum ben; çığlıkların içine hapsolmuş kocaman bir umut.”
“Ben tebessümüm; umudun doğurduğu aydınlık.”
“Ben aydınlığım; ve hemen söyleyeyim utanıyorum karanlığın pençesine teslim olan halimden.”
“Ve ben karanlığım, aydınlık gelir her daim arkamdan ; ama bu kez nice aydınlıkların kar etmediği zindan oldum insanoğluna. Saplanıp kaldınız bana, umutsuzluk, acı her şey bende çoğaldı…”
http://www.alternatifsanat.com/