AYŞE KULİN “SEVDALİNKA” :
Eylül 1991- Mart 1992
…Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, Hırvatistan ve Slovenya’nın Yugoslavya’dan kopuşlarının uluslar arası camiada tanınmasını geciktirmek için elinden geleni yapıyordu. Bosna Cumhurbaşkanı bütün hazırlıklar tamamlanmadan, vaktinden evvel onaylanacak bir tanımanın, Bosna’yı çok zor bir duruma sokacağını iyi biliyordu. Hırvatistan ve Slovenya’nın bağımsızlığı tanındığı anda, Bosna’nın da aynı şekilde davranarak Yugoslavya’dan kopması gerekecekti ki bu; Bosna sınırları içinde yaşayan Sırplar’la iç savaşı göze almak demekti. Y da, Yugoslavya Federasyonu içinde kalacaklar, Kosova, Voyvodina ve Montenegro gibi, tamamen Sırplar’ın yumruğu altına gireceklerdi. İzzetbegoviç’in bu konuda endişelerini anlayan tek bir kişi daha vardı; Yugoslavya’ya barış getirmekle görevlendirilmiş Lord Carrington.
Lord Carington, İngiltere Başbakanı Mrs. Thatcher kabinesinin ilk Dışişleri Bakanı’ydı ve dosyası başarılı siyasi operasyonlarla doluydu.
Avrupa Topluluğu Dışişleri Bakanları Konseyi’nin o sıradaki Başkanı Hans ven den Broek, Carrington’dan iki ay içinde Yugoslavya’da barış sağlayacak bir formül geliştirmesini istemişti. (Bunun üzerine Lord Carington; Tüm cumhuriyetleri aynı ölçüde gözeten, etnik halklara, dil, din, eğitim ve bayrak özgürlüğü tanıyan, hem İzetbegoviç hemde diğer cumhuriteylere tarafından onaylanan planı Miloşeviç’le görüşmüştür.)
İkinci planı çözüm komisyonuna sonradan katılan, Amerika’nın eski Dışişleri Bakanı Cyrus Vance’ dan geldi; Birleşmiş Milletler’e ait bir Barış Gücü!
Barış Gücü’ne her öneriyi reddetmeye hazır Sırbistan bile sıcak bakarken, bir unsur daha ortaya çıktı: Almanya! 91 Aralık başlarında Tudjman Almanya’ya giderek Başbakan Kohl ve Dışişleri Bakanı Genscher ile görüştü. İkinci Dünya Savaşı’ndan beri Sırplar’a olan atipatisiyle ünlenen Almanya Hırvatlara istediği bütün desteği verdi. Sonuç olarak; Hırvatistan ve Slovenya’nın bağımsızlığı Avrupa Topliliği tarafından 15 Ocak 1992 tarihinde tanındı. 2 Mart 1992 de ise; Hırvatistanın bağımsızlığının kabulünden hemen sonra Bosna’ya gönderilen Sırp orduları Saraybosna’yı barikatlarla çevrili bir labirente döndürdü. ( Bundan sonra ki süreçte Boşnakların başına gelenleri en kör olanlar bile gördü… )
…5 Nisan 1992 de “BOSNAYI BÖLMEYİN” yürüyüşüne, sadece müslümanlar değil, Bosna’da yaşayan, farklı dinlerden, değişik etnik gruplardan binlerce insan katıldı… Silah hiç ummadıkları bir anda, birdenbire patladı. Durmadılar. Ellerinde sadece bayraklar ve pankartlar taşıyan sivil halka ateş açılanbileceğine, hiçbiri inanmıyordu. Birkaç silah sesi daha duyuldu ve birden ortalık cehenneme döndü! Göstericilerin ortasına el bombası fırlatılmıştı. Yirmi bir yaşında bir tıp öğrencisi olan Suada, göğsünden vurulup yere yıkıldı…
… Aliya İzetbegoviç’in 91 Ekim’inde yaptığı bir konuşma; “ Karazdiç’in hayalindeki Yugoslavya’yı, bugünün dünyasında artık hiç kimse istemiyor. Sırlar’ın dışında, hiç kimse. Onun yaratmaya çalıştığı Yugoslavya’adan herkes nefret ediyor! Bu nedenle, Borna-hersek hakına, kokmamalarını söylemek istiyorum, savaş olmayacak! Korkmayın ve huzur içinde uyuyun !” …
… Bosnalılar ; Batı ülkelerinin bu asırda, burunlarının dibinde böyle bir savaşa asla izin vermeyeceklerinin rüyasını görüyorlardı. Bir zorbanın kaba güç kullanarak insanları evlerinden, yurtlarından ve canlarından etmesine, soykırıma ve işkenceye izin verilmeyeceğinin rüyasıydı bu … Hırvatistan kapılarını yeni göçlere kapatırken, Kuzey Bosna’da dağlarda mahsur kalan on binlerce insan SırplarDın eline düşüyor ve Bosna Cumhurbaşkanı İzetbegoviç ile Saraybosna halkı, Batı’nın onları kurtaracağı rüyasından şiddetli bir silkinmeyle yeni uyanıyorlardı… Dünya, Cumhurbaşkanı İzetbegoviç’in, Birleşmiş Milletler’in Bosna Elçisi Mehmet Sacirbey’in çırpınmalarına kulaklarını tıkamış, dosyalanıp gönderilen delillere gözlerini yummuş gibiydi. Bu gidişe “dur” diyebilecek yegane güç olan Batı devletleri, inanılmaz bir umursamazlıkla, yanıbaşlarında olup biten insanlık dışı ugulamayı görmezden geliyordu. ..
Bütün bunları neden yazdım ?
birincisi tepeler oluşturacak büyüklükte toplu mezarların inşa edildiği bir kıyımda bile “sizin o söylediğiniz, koftiden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ni oluşturan sözde haklıyı haksızı ayıran Avrupalılar hiçbir halta yaramaz hak savunuculuğunda hadi yaradı diyelim, yaradıysa mutlaka kendi çıkarları vardır. Bi düşünelim Pomaklarla ilgili nasıl çıkarları olabilir ? “
İkincisi ise bir sonraki ekleyeceklerime biraz daha dikkatli bakın bunları ben söylemiyorum söyleyen kişinin hangi kaynaklara dayanarak söylediğinide bilmiyorum bu iddalar Erol Bilbilik’e ait ki Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde Amerika yakın takipçiydi hatta bir müddet sonra direk iştirakçi oldu konuya tabi iş işten geçtikten sonra peki nedeni nedir ? bir bakalımmı acaba ?
EROL BİLBİLİK “ÇÖKMEDEN” :
…Dünyayı kim yönetiyor ? Dünyayı 212 kişi yönetiyor. Evet. Aile olarak da 12 aile. Bu iktidarlar, bu hegemonyalarını, hakimiyetlerini, yeni dünya düzenlerini korumak için, yeni emperyalizmi, yani küreselleşmeyi kullanıyorlar. Küreselleşme, Yeni Dünya Düzeni’nin yeni adıdır. Bu yeni dünya düzeninin sahipleri kim ? dediğim patronlar. Bunların amaca ne? Tek bir dünya hnükümeti. Tek bir dünya devleti. Tek bir dünya ülkesi. Tek bir din. Hangi din ? Bunlar, dünyayı böyle yönetir. Bu yönetimi, Amerika adı altında sürdürürken, iki süper güç verdı, biri Amerika, biri de Rusya. Bir zorluk vardı. Niye ? Kitle imha silahları, nükleer bombalar ve füzeler ikisinde de var. Caydırıcılık konsepti geliştirmişlerdi. Amerika, Moskova’ya “atarım” deyince, Moskova da Washington’a “atarım” diyordu. Bir konsensüs oluşuyordu. Barış içinde beraber yaşama. Bu örgütler dünyayı yönetebilmek için ne yaptılar ? Gizli örgütler kurdular. Bu gizli örgütlerin birincisi, Dış İlişkiler Konseyi adlı gizli örgüt…
… Potsdam Anlaşması ile Orta Avrupa komünizme girmiş, Doğu Avrupa girmiş. Batı Avrupa’yı kurtarmazsa Atlantik ötesi yani Amerika, tehlikeye girecek. Niye kuruyor Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu, bunun için…
… Çekirdekten sonra alt kadro Bilderberg… Bilderberg, Dış İlişkiler Konseyine karşı olan Avrupa ülkelerinden sorumlu ve Dış İlişkiler Konseyi’nin taşeronluğunu yapıyor. Bu örgüt, dünyayı Amerika adına idare ediyor. İlk kurduğu Avrupa Topluluğu’dur. Batı Avrupa’yı komünizm tehdidinden kurtaralım diye kurulmuştur. Sovyetler yıkılınca bu sefer Orta Avrupa’yı kurtaralım, Doğu kurtuldu dediler… Bu örgütün başı 22 yıldan bu yana Lord Carrington’dur. Lord Carrington, eski ingiltere NATO Genel Sekreteri ve eski İngiltere Savunma Bakanıydı. Bilderberg’in başı bu…