Ahmet AKGÜN 12
eden, yaygara koparan kimselerin hatt-ı hareketleri ancak edebsizlikle tefsir
olunabilir. Osmanlılar, hakîkaten düşmenlerin dedikleri gibi olmuş olsa
idiler, şimdiki hâlde ne dâhilde ve ne hâricde (5) Rum, Bulgar, Sırb ve sâ'ire
kalmazdı ve pek tabi'î olarak son Balkan Muharebesi de meydana gelmezdi.
Çünkü Osmanlılar en azametli ve şevketli sıralarında, bütün ehl-i sâlib
kuvvetlerine karşu durduğu zamanlarda istediklerini icra edebilirlerdi. Fakat
icra etmediler. Zîrâ buna tevfîk-i hareket eylediler. Siyâsiyûn-ı haziranın
telkînâtına nazaran belki de iyi yapmadılar ancak o mes'ele sadedimizden
hâriç...
Evet, anâsır-ı Hıristiyan iyye kendilerine hüsn-ü mu'âmele
edildiğinden, dîn ve milliyetlerine dokunulmayup iş ve güçleriyle meşgul
olmaları içün serbest bırakılarak askere de alınmadıklarından zenginleşdiler,
tekessür etdiler ve refâh-ı hâllerinden ne yapacaklarını şaşırarak ecnebi
parmağı ile komitacılık yoluna sâlik oldular.
Komitacılıklarında haklı
olduklarını Avrupa efkâr-ı umûmiyesine tanıtmak içün sözde zulm
görmekde olduklarını taraf taraf ve sûret-i mâhîranede işâ'a etmek lâzım idi.
Bunu da kemâl maharetle icraya muvaffak oldular. Bu yola sülük eden
teb'amızdan hilekârlıkda en mahiri Bulgarlar oldu.
Bulgar milleti, çalışkan, mu'annid ve muktesid ise de pek vefasız bir
milletdir. Bulgar ile işi gücü olan bir âdem ânın dostluğuna asla bel
bağlamamalıdır. Bulgar, işini, menfâ'atini te'min etdikten sonra babasına
bile kavuk sallamaz.
Ânın içün Bulgar ile (6) dostluk etmek mümkün
değildir. Çünki Hun akvamından oldukları da iddi'a olunan Bulgarlar,
Türkler ile kabil değil geçinemezler. Bulgarların nazarlarında düşmen
kelimesinin medlûli Türk'dür, ânlar Türk'den başka düşmen tanımazlar.
Türk'ün gayrı kimseler ânlara düşmanlık etseler bile ânları hakîkî değil, arızî
ve muvakkat düşmen add ederler. Türkler ise anların kadîm ve ebedî
düşmeni sayılırlar. Bulgarlar, endaht-ı ta'limleri esnasında hedefi teşkil eden
nîşan tahtası üzerine Türk kıyafetinde inşân resmi tersîm ederler.
Mekteplerinde tedris olunan kırâ'at kitâblan, eş'âr mectnû'aları Türk
mezâlimi ile mâlâ-mâl dolu bulunur.
Kitabet derslerinde mu'allim ve
mu'allimlerin talabe ve tâlibâta verdikleri vazâ'if-i tahririye mevzû'larını
dâ'imâ Türk mezâlimi, hunharlığı teşkil eder, Bulgarların makâm-ı tahkîrde
Sosyal
--------------------------------
Sosyal Bilimler Dergisi 13
Türklere karşı isti'mâl etdikleri en hafif sıfatlar şunlardır: çingâne, miskin,
gâcâl, çıtak ve vahşî ma'nâsını mütezammın olarak Asyalı ilâ âhiredir.
Bulgarlar, tam ma'nâsı ile temeddün edemezler. Medeniyyet-i
hakîkiyye Bulgarlık ile kâbil-i te'lîf değildir.
Misâli: İşte Eski Zağra
mes'elesi! Üserâ-yı harbe her yerde inşân mu'âmelesi edilmekte olduğu
halde Bulgarlar binlerle üserâmızı Eski Zağra'da, kasaba (7) içerisinde
kurşuna dizdiler, birçoklarını da ötede beride aç tutmak ve sa'ir suretlerle
telef etdiler.22
Bulgarlar, okudukça, ilm ü ma'rifetde ilerledikçe kuduz ve canavar
olurlar. Bu pek mücerreb bir keyfıyyetdir. Bugün en âlim bir Bulgar ile
görüşünüz, söz Türk ile Bulgarlığa yâhud Müslümanlık ile Hıristiyanlığa
intikâl eder etmez, bakınız konuştuğunuz o Bulgar bir taraf-ı mahsûs
takınarak size karşı Türklük ve Müslümanlık hakkında ne gibi yalanlar,
ürcûfe ve isnâdlarda bulunacak ...
VeFhâsıl Bulgarlar - Türkler ile ba'demâ hoş geçineceğiz, çünkü
Makedonya mes'elesi hail edilmiş ve Türkiya'da da Bulgar kalmamış
olduğundan ihtilâfa sebeb olacak ortada mevâni'yokdur,deseler bile asla
inanmayınız - zebûnkeş, fırsat gözetir, nankör bir milletdir. Rum-ili'de esnayı
harbde bir çok İslam aileleri senelerce besledikleri Bulgar hizmetkâr ve
yarıcıları tarafından kati olunmuşlardır.
İşte bu millet son Balkan Harbi'nde tâli'-i harbin tarafına teveccüh
etdiğini görünce cihanı feth etmiş zann ederek kabına sığamaz oldı ve
tabî'atinde olan bütün canavarlıklarını ortaya koydı. Bulgarlar ilk önce
tekâlif-i harbiyye diyerek teb'a-î asliyyesinden olan ahâlî-i İslâmiyyenin
elinden varını yoğum - kadınların zînet ve elmaslarına varıncaya kadar - her
şeyi aldıkdan sonra (
istîlâ eyledikleri yerlerde büyük küçük, kadın erkek
demeyerek binlerce dindaşlarımızı kılıçdan geçirdi
ve ânı müte'âkib de
mikdârı (150.000) yüzelli bini mütecaviz olan Pomak dindaşlarımızı kurûn-ı
vasatî mezâlimini gölgede bırakacak bir takım zuim ve işkenceler
isti'mâliyle cebren Hristiyan etdi ki el-ân Hristiyan bulunan Pomak
Zağra'daki Bulgar zulmü konusunda bkz: H. Raci Efendi, (1990), Zağra Müftüsünün
Anıları, Yay. Haz. M. Ertuğrul Düzdağ, İstanbul: Timas Yayınları, 280 s.
-------------------------------------------
Ahmet AKGÜN 14
dindaşlarımızın yegâne kabahati Bulgarca'da tekellüm edebilmeleri teşkil
ediyor!
Demek ki Bulgar milletinin indinde fazla lîsan bilmek âdeta bir
cinayet yâhud her Bulgarca bilenin Bulgar olması ta'bir-i diğerle Hıristiyan
olması iktiza ediyor. Mantık olsa olsa bu kadar olabilir, bahane bulunmaz
belki de Bulgar mantıki bunu îcâb ediyor!
Cebran ve kahren Hıristiyan edilen Pomak dindaşlarımız Rapçoz
(Lüpça),İstanmaka(Asenovgrad), Aydos(Aytos), Peştere, Razlık(Razlok),
Norakop(Nevrokop), İstirumce(Strumitsa), Cum'a-i Bâlâ(Blagoevgrad) ve
Ahî Çelebi kazalarında kesretle, sâ'îr kazalarda dağınık bir sûretde
bulunmakdadırlar.
Bu zavallıların duçar oldukları felaketleri tamamen ve mufassalen
yazmak içün cildler dolusu kitâb yazmak iktizâedeceğinden uğradıkları
mesâ'ibden velev ki bir nebze olsun ahâlîmize mâ'lûmât verebilmek içün
ber-vech-i âtî ba'zı vukû'atı kemâl te'essür ve te'essüf ile derc-i sahîfe
eyliyoruz:
18 Mayıs 1913 (5 Mayıs 329) târihinde Filibe sancağına mülhak
Peroştise (9) karyesi muhtarı Angel Manofasker-î Yuvan Karinçef, karye-i
mezkûrede Arâmsâz çavuş Zelâtif, Demircik köy papası Görgi, Peroştise
papası Stoyan, Derce köy muhtarı Aralan Karinçef ve civardaki kuradan
daha yüz kişi kadar eşhâd sarf-ı ahâlî-i İslâmiyye ile meskûn eski
Bulgaristan'ın Rum-ili-i şarki dâhilinde vâki' Filibe sancağına mülhak
Ropçoz kazası dâhilinde "Curyan" karyesine giderler. Orada bunlara köy
kâtibi Espas ve köyün muhafazası hususundan Filibe kumandanlığı
tarafından gönderilen Bulgar asâkiri dahi iltihâk ederek beynlerinde ba'de'listişare
gürûh-ı mezkûreden bir kısmı karyeyi muhasara eder, kısm-ı diğeri
dahi köy dâhiline girerek İslam haneleri üzerine hücum ederler, kapuları
baltalar ile kırarlar, cebren hâne içlerine girerler.
Erkek, kadın ve çocuk
tefrik etmeyerek bilâ-istisnâ bütün ahâlî-i İslâmiyeyi bir sûret-i fecî'a ve
vahşiyânede darp etmeğe başlarlar ve bu veçhile cümlesini hanelerinden
ihrâc ederler. Karyeyi muhasara eden eşhâs-ı rezîle dahi karye içerisüne
dâhil oldukda evvelkilerle birleşerek müctemi'an ahâlî-i İslâmiyyeye dîn-i
İsevînin kabulünü teklîf ederler. Fakat ahâlî-i mezkûre bu canavarların nâ
-------------------------------------------
Sosyal Bilimler Dergisi 15
kâbil-i kabul olan teklifini bir sûret-i ciddiyet ve azmkârânede redd ederler.
O vakt mezkûr cânîler darb mu'amelesini yeniden ve daha gaddârâne bir
sûretde icra etmeğe başlarlar ve ahâlî-i (10) İslâmiyyeye kuvve-i cebriyye
ile, hüsn-ü rızâlanyla Hıristiyan olduklarına da'ir birer kağıd imzalatırlar.
Erkeklerin feslerini,kadınların ferace ve başörtülerini kılıç ve süngüler ile
paralarlar. Artık Hıristiyansınız, kadın ve kızlarınız bundan böyle bilatesettür
gezecekdir şayet erkeklerden birinin fes veya kadınlardan birinin
ferace ve başörtüsü ile gezdiği veya âyîn-i Muhammedi üzre ibâdet etdiği
görülecek olursa i'dâm cezasıyla tecziye olunacakclır, derler.
Bundan sonra
câmi'-i şerifin minaresini kısmen ve minberini kamilen hedm ederler. Cami'i
kelîsâ ittihâz edüp derû'nini esnam ve tesâvir ile doldururlar. Minarenin
üstüne çan ile haç ta'lik ederler ve ahâlî-i İslâmiyyeyi adetâ koyun sürüleri
gibi cebrî sûretde kelîsâ ittihâz olunan câmi'-i şerife doldururlar.
Ba'dehu bâlâda esâmîsî muharrer papaslar bi'1-cümle ahâlî-i
islâmiyyeye cebren yedlerinde taşıdıkları haçı öpdürürler. Senin ismin
şöyledir, filânın ismi böyledir diyerek ânları Hıristiyan isimleri ile tevsîm
ederler ve böyle keyfi ve vahşîyâne bir sûretde bütün karye ahâlîsini
Hıristiyan ederler.23
Karye-i mezkûre ahâlisinden: Bakkal Hasan zevcesi Saliha, Şaban
Hüseyin zevcesi Hasibe, İsmail zevcesi Fatîma, Kula İsmail, Hacı İsmailzâde
Yâ'kub, Uzun Süleyman, İsmail Gargat Osman, Sa'id-oğlu Hüseyin,
Kotoman-oğlu (II) Kulaç Hüseyin, Gül Ahmed, Mısırlı Ali, Hacı-oğlu
İsmail, Ali Bayram, Hacı Mustafa, zevcesi Fatıma, Karaman Hüseyin,
zevcesi Fatıma, Arif zevcesi Hamîde, Kerim Ömer zevcesi Nesîbe, İsmail
zevcesi Hasîbe, Salih zevcesi Hasîbe ve Süleyman zevcesi Fatıma ber-sûret-i
fecî'a ve vahşîyâne ölüm derecesine gelinceye kadar darb edilmişlerdir.
Mustafa bin İsmail ise defâ'atle vuku' bulan şiddet-i darbe tâb-âver
1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında da buna benzer olayların yaşandığı belgelerle
sabittir. Bu belgelerde Bulgarların yaptıkları zulümler arasında; yağma ve
katliamlar, köylerin yakılması, camilere sığınan halkın diri diri yakılması.halkm mal
ve mülklerini Bulgarlarla paylaşmak ve Bulgarlaşmak zorunda kalacağı yolunda
tehditler gibi.
Bu konuda geniş bilgi için bkz; Bilâl N. Şimşir, (1968), Rumeli'den
Türk Göçleri I, Ankara: TTK Yayınları; Bilal Şimşir, (1970), Rumeli'den Türk
Göçleri II, Ankara: TTK Yayınları.
---------------------------------------
Ahmet AKGUN 16
mukavemet olamayarak sâ'ika-i te'essürle zevcesini, iki oğlu ile bir kızını
kati etdikten sonra sâliben intihar eylemişdir.
Filibe sancağı nıuzûfâlıııüan: Bogot, Saftişta ve Çukurköy ve
Gündüzköy karyesi vukû'atı:
9 Şubat sene 1913 târihinde Şir ve Kâlikâ karyesinde zabit mu'âvini
Çavuş Angelif ve aynı köy redîf askerlerinden Kolyo Kompaniyacif, Andon
Amavudof; Malova karyesi muhtarı Kostadin Damyanof, Angel Gazovif
karye-i mezkûre rahibi Vasil Zagorovski ve baş kâtibi Vlaşo Rusenof,
Pavelsko karyesi sakinlerinden Atanas Gaştif, râhib Görgi Hristo ve
Veştinarof, râhib Pindef, Fonye karyesi muhtarı Hristo Bronzolof, redîf
askerlerinden îspas Gazenski ve karye-i mezkûre papazı Popiovan, Lilkova
karyesi ahâlîsinden Dolen ve Paşmaklı kumandanlığının idaresinde bulunan
redîf asâkirinden (12) yirmi kadar şahıs bâlâda mezkûr kurâ-yı islâmiyyeye
gidüp ahâlisine dîn-i nasârânın kabulünü teklif ederler. Ahâlî-i mezkûreden
hiçbiri hüsn-ü azalarıyla teklîf-i vâki'i kabul etmez, redd ederler.
Bunun
üzerine eşhâs-ı mezkûre, erkek, kadın ve çocuk tefrik etmeyerek bi'1-cümle
ahâlî-i islâmiyyeyi enva' işkence ve tazyîk tahtında bulundurmağa başlarlar.
Darb, tehdîd, ahâlî üzerine silâh ile âteş etmek, erkek ve çocukların feslerini
atmak, kadın ve kızların ferace ve yaşmaklarını yırtmak, câmî' ve sâ'ire
mahallerde bulunan Kur'ân-ı Kerim ve kütüb-i sâ'ire-i dîniyyeyi ihrâk
eylemek, çizmeleriyle çiğnemek gibi vekâyyi'-i fecî'ayı irtikâb eyledikten
sonra cevâmi'-i şerîfenin minarelerini hedm, yerlerine çan ve haç ta'lîk
ederek cevâmi-i şerîfenin minarelerini hedm, yerlerine çan ve haç ta'lîk
ederek cevâmi'-i mezkûreyi kelîsâya tahvîl ederler
ve derûnlarını esnam ve
tesâvîr ile doldururlar. Ba'dehu ahâlî-i islâmiyyenin cümlesini cebren kelîsâ
ittihâz olunan cevâmi' derûnuna ânları doldurarak âyîn-î hıristiyâniyye üzre
hıristiyân yapmağa başlarlar.
Bâlâda esâmîsi muharrer olan papaslar her
ferdi yegân yegân huzurlarına celb eyler ve ânlara yedlerinde bulunan haçı
cebren öpdürürler. Öpmekden imtina' edenler şiddetle darb edilirler. Kadın
ve kızların başlarından birer mikdâr saç kesilir ve bütün ahâlînin üzerlerine
zor ile hristiyanlarca mukaddes add olunan su serpilir.
Bundan sonra erâzil-i
mezkûre yüksek sesle Hazret-i Muhammed'e tükürmeğe başlarlar! Ahâlî-i
islâmiyyeyi (13) dahi cebren ol hazrete tükürmeğe mecbur ederler ve
-------------------------------------