Author Topic: Türk halkı fabrika ayarlarına geri dönebilir mi?  (Read 7196 times)

0 Members and 1 Guest are viewing this topic.

Offline Тоска

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 2347
  • Gender: Male
  • % 100 + POMAK
Sürekli geçmişe özlem duyan, ikide bir 70’lere (ki çok küçüktüm o zamanlar) ya da 80’lere gönderme yapan biri değilim. Benim için dün bitmiştir, yarın henüz yoktur ve sonsuz şimdiki an vardır. Anı yaşamanın gerekliliğine inanıyorum.
Lakin durum gün geçtikçe değişiyor.
İki de bir, “Hadi köyümüze geri dönelim” der gibi, “Keşke fabrika ayarlarımıza geri dönebilsek” diyorum kendi kendime. Ve soruyorum; “Acaba Türk halkı fabrika ayarlarına geri dönebilir mi?”
Beni bu düşünceye iten, son yıllarda Türk halkının olaylara bakışı üstüne yapılan araştırmalar. Çünkü öyle sonuçlar çıkıyor ki, şaşırmamak, hatta endişelenmemek mümkün değil.
O araştırmaların detaylarına girmeyeceğim fakat hemen hepsinde, kendisi gibi düşünmeyenlerin rahatsızlığından söz ediliyor.
Örneğin birçok kişi, başka dine mensup vatandaşıyla aynı yerde oturmak istemediğini söylüyor. İnanamıyorum.
Artık çok önemli bir kalabalık, Yahudi ya da Hıristiyan komşu ile yan yana yaşamak istemediğini dile getiriyor açık açık. Hani bizler Mişon ile, Artin ile birlikte sokaklarda oynamıştık? Ne oldu bizim çocukluğumuza? Hani nerede hoşgörü?
Oysa bu araştırmalarda soru sorulan bir çok kişi, çocukluğunda hep Yahudi, Hıristiyan ya da Ermeni arkadaşlarından söz ediyor. Onlar büyümüş ve kirlenmiş dünya sanki…
Peki ya ne oldu da Mevlana’nın insan anlayışı yitip gidiyor da, ayrımcı, hoşgörüsüz, kendisi gibi olmayanı çekemeyen bir topluma dönüşüyoruz?
Kimileri de içki içen biriyle komşu olmak istemediğini söylüyor.
Ya da mütedeyyin insanlarla bir arada, aynı sitede yaşamak istemiyor bazıları. Hani paylaşılan duygular, anlayışlar. Peki ya gelenek görenek?
Bu muydu Anadolu topraklarındaki anlayış, hoşgörü, insan sevgisi?
Kendisi gibi olmayana karşı takınılan tutum, beni endişelendiriyor. Oysa biliyoruz ki, bu topraklarda yüzlerce yıl birlikte, yan yana yaşayan insanların, ‘fabrika ayarlarında’ böylesi bir önyargı ve düşmanlık yoktu.
Kimileri, farklı cinsel tercihleri olanlara set çekiyor, kimileri nikahsız yaşayanlara karşı bayrak açıyor. Kimisi başını örtene, kimisi mini etek giyene karşı.
Hal böyle olunca gittikçe daha da uçlara savruluyoruz. Herkes kendisi gibi olmayana karşı öylesine büyük sınırlar çiziyor ki, korkarım yakında herkes çektiği sınıra yüksek voltajlı elektrik de yükleyecek. Kimse sonra birbirine dokunamayacak bile. Geri dönüşsüz bir yola gireceğiz diye korkuyorum.
O yüzden, tıpkı cep telefonlarındaki gibi, “Fabrika ayarlarına geri dönün” tuşu olsa ve hep birlikte uygulasak.
Hep birlikte “Fabrika ayarlarımıza, hoşgörüye ve insan sevgisine” geri dönebilsek keşke.
Ne dersiniz? Türkiye’nin hala ‘fabrika ayarlarına geri dönme’ şansı var mı?

Erdoğan Aktaş

You are not allowed to view links. Register or Login

Offline bello

  • Adviser
  • ****
  • Posts: 588
  • Gender: Male
  • Göçler, göçler, göçler...
Ynt: Türk halkı fabrika ayarlarına geri dönebilir mi?
« Reply #1 on: June 09, 2009, 13:49 »
Sabah okumuştum bu yazıyı, çok güzel bir yazı.
Keşke dönebilsek fabrika ayarlarına  :)

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1000
  • Gender: Male
Ynt: Türk halkı fabrika ayarlarına geri dönebilir mi?
« Reply #2 on: June 09, 2009, 15:40 »
Gönüller bir olurdu, fikirler ayrı olmasa...

Ama çevremize bir bakalım, Yaratıcı bir tek taşı bile diğerinin aynı yaratmamış. Her şey kendi başına orijinal bir varlıktır. Herkesi ve herşeyi olduğu gibi kabul edip sevmedikçe bu dünyada yaşamak mümkün değildir.

Offline merkur

  • Senior member
  • ****
  • Posts: 126
  • Gender: Male
Ynt: Türk halkı fabrika ayarlarına geri dönebilir mi?
« Reply #3 on: June 09, 2009, 21:41 »
TEKİRDAĞ İLİNDE YILLARCA AYNI ŞEHİRDE YAŞAYANLAR BUGÜN YİNE BİR ARADA YAŞARMI:
1319 (1903) EDİRNE VİLAYETİ SALNAMESİ ( TEKİRDAĞ) TEKFURDAĞI SANCAĞI

Tekfurdağı Sancağı şimalen Kırkkilise, Şarken Çatalca, Cenuben Gelibolu, Garben Edirne Sancaklarına mahdud olup 119904 nufusda merkez kazadan başka Çorlu, Malkara, Hayrabolu namlarında üç kaza, on iki nahiye, maçiftlik iki yüz altmış bir kariyeyişamildir. Merkez kazası şimalen Hayrabolu ve Çorlu kazaları Şarken yine Çorlu kazası ile Marmara denizi cenuben bahri mezkurla Mürefte kazası garben Malkara ve Hayrabolu kazalarıyla mahdud olup 14011 İslam, 19302 Rum, 7596 Ermeni ve kusuru Yahudi vesaire olarak cem’an 41827 nüfus ve Ereğli, naib, İnecik namlarında üç nahiye ve maçiftlikat yetmiş pare kariyeyi havidir. Arazisi kısmen dağlık ve kısmen ovalık olup güzel ve münbit vadi ve bayırları vardır. Merkez liva olan Tekfurdağı kasabasıİstanbul’un 127 km.garbında ve Marmara denizi sahilinde bir nıfs daire teşkil eden bir kaç tepe üzerinde mebni havası ve suyu latif ve eski surla muhattır.

Nam’ı Kadimi Rodosto olup 759 tarihinde zamime-i mülk-i Osmani kılınmıştır. Derun-i kasabada elyevm gümrük,Çakkalezade Rüstem Paşa, orta Cami-i Atik, Tigos, Şabanoğlu, Salihiye, hasan Efendi, Hace Hürmüz namlarında 9 Cami-i şerifle 12 tekke, bir telgrafhane, jandarma, askeri karantina daireleri, bir debboy, bir idadi, bir inas rüştiyesi,4 zükur ibtidai mektebi,6 mektebi gayri müslüme, 4114 hane, 78 çeşme, 49 han, 981 dükkan, 278 mağaza, 47 fırın, 252 arsa, 161 kurra odası, 75 gazino ve meykebe, 15 ambar, 91 kahvehane, 4 hamam,3 yağhane, 5 Rum 3 Ermeni, birer katolik ve Protestan Latin Kilisesi, bir havra,5 dakik fabrikası, bir çömlekhane, 4 kiremithane, 8 yeldeğirmeni mevcuttur. Hükümet konağı 4,5 sene evvel muhterik olduğundan memurin hükümet elyev isticar olunan bir konakta ikamet etmektedirler. Kazanın arazisi oldukça münbit ve ahalisi başlıca ziraat ve harasetle meluf ve meşgul olup her nevi zehair ve hububat ve tütün zer olunur. Tekfurdağı kasabası civarında bir hayli bağ ve bahçe mevcut olup gayet leziz envâ-ı tevaki ve üzüm hasıl olur ve mebzul olduğu senelerde Dersaadetle mahall-i saireye 400.000 kilogram kadar üzüm sevk ve ihraç olunur. Saye-i terakivaye-i hazret-i padişahide taraf-ı hükümet-ı seniyyeden icra buyrulan teşfikat semeresiyle çent seneden beri böcekçilik sanatı da beynelahali revaç bulmağa başlamış ve birçok dutluklar tesis edilmiştir.

Agnam ve mevâşisi takriben 2400 öküz, 500 koşu mandası, 2000 dişi manda, 2500 hergele, 200 manda boğası, 300 kara sığır boğası, 2000 bargir, 4000 kara sığırdan ibarettir. Tekfur dağından Miratlı kariyesi istasyonuna kadar 22.5 km.tülunda muntazam bir şose ve bu şose üzerinde 22 kargir, 11 muhtelif köprü ile 1 kasis ve kariye-i meskurede cem-an 6 tabur asker istiap eder 3 muntazam baraka vardır. Tekirdağ’ından Çorlu kasabası 6, Malkara 12, Hayrabolu 8 saat mesafededirler. Çorlu’ya giden tarik şose olmayıp adi bir yoldan ibaret ise de Hayrabolu tarikinin 13 km.mahalli şosedir 60 km. tülunda olan Malkara tarikine ise mükemmel birşose inşa edilmektedir.

Tekfurdağı postahanesinden Memalik-i Mahrusa-i Şahane ile Memalik-i Ecnebiyeye her gün Miretlışimendifer istasyonu vasıtasıyla yalnız evrak ve mecatip ve cuma ve salı günleri Çorlu vasıtasıyla her nevi emanet ve zıkıymet eşya ve cumartesi, çarşamba günleri yine Miratlı vasıtasıyla Hayrabolu’ya yalnız evrak ve emanet sevk olunduğu gibi, pazartesi çarşamba günleri idare-i mahsusa vapurlarıyla Ereğli ve Silivri’ye ve cuma salı günleri meskûr vapurla Gunus Havza, mürefte,Şarköy, Marmara, paşalimanı, Eğinlik, Erdek’e pazar günleri Loyd kumpanyasıyla Kale-i Sultaniye Midilliİzmir’e posta gönderilir. Kazanın havi olduğu 3 nahiyeden nam-ı kadimi nakliya olan Ereğlı nahiyesi Tekfurdağı’nın 48 km.

Şarkında olup 8 çiftliği 2755 İslam, 4530 Hıristiyan olarak Cem’a 7275 nüfusuyla kasabada merhum Cedit Ali Paşa’nın binagerdesi olan bir Camii şerif, bir mescit bir hükümet konağı, bir telgrafhane, bir islam, bir hıristiyan mektebi, bir kilise ve 36 beygir kuvvetinde bir dakik fabrikası vardır. İkincisi olan Naip nahiyesi Tekfurdağı’nın dört saat garbı cebubiyesinde olup merkezi sahirde kain Kumba kariyesidir. Ahalisi islam ve hıristiyan olarak ceman 1267 ibaret nüfustan ve yedisi islam, altısı rum üç kariyeye ve üç çiftliğe havidir.

Kurayı meskureden en büyüğü Aşıklar kariyesidir ki büyük haneli bir köy olup ahalisi en ziyade adnam ticaretine melufturlar. Kurayı İslamiyeden Banados kariyesinde güzel bir camii Şerif, bir mektep ve diğerlerinde birer mescit ve mektep bulunduğu gibi hıristiyan köylerinde dahi birer kilise ve mektep vardır. Kuba Banados, bazir, naib, kariyeleri ahalisinin başlıca ziraatleri soğandır. Nevahinin üçüncüsü merkez livaya dört saat mesafede Kain İnecik nahiyesidir ki maçiftlik yirmi kariye ile 3771 İslam, 3809 hırıstiyan olarak ceman 6860 nüfus ve makurra 18 islam, 2 hıristiyan mektebiyle, 2 kiliseye havidir. Merkez nahiye olanİnecik kazasının havası suyu latif ve ahalisi sırf islam olup 120 hane ile 2 camii, 12 beygir kuvvetinde bir dakik fabrikası, dört kiremithane ve bir çömlekhaneye havidir.


Kaynak:Tekirdağ Valiliği

You are not allowed to view links. Register or Login


TOSKA BEY ÜLKEMİZ FABRİKA AYARLARINA bence KESİNLİKE DÖNEMEZ bilmem yanılıyormuyum ?........

Offline bogutevolu

  • Charter member
  • *****
  • Posts: 1000
  • Gender: Male
Ynt: Türk halkı fabrika ayarlarına geri dönebilir mi?
« Reply #4 on: June 10, 2009, 10:53 »
"Fabrika ayarlarına dönmek" deyiminden ilk edindiğim izlenim herkesin tek tip standart olmasına dair bir temenni olarak bu anlamıyla herkesin standart tipte olamayacağını, olması gerekmediğini ve standartlaştırma teşebbüslerininin toplum adına birey tercihlerini yok saymak olduğunu düşünmüştüm.

Malum bir elektronik cihazı aldığınızda en başta standart fabrika ayarları yüklenmiştir. Sonra herkes o cihaza kendi tercihlerine göre kişisel ayarlar yaparak kişiselleştirir. Hayatta zaten hep kişiselleştirme eylemleriyle anlam kazanır. Yoksa toplum bir zaman için Çin'de Mao'nun bile yapmak isteyip te sürdüremediği tektip anlayışları süratle eritir ve kendi ritmine uydurur.

Ancak daha sonra konuyu biraz daha incelediğimde "fabrika ayarlarına dönmek" deyiminin toplumumuzda süratle artan negatif yönelimlere karşı duyulan kaygıları dile getirip tekrar insancıl kodlarımıza geri dönme yönünde bir temenni içerdiğini gördüm.

Burada benim vurgulamak istediğim nokta şu: Hayat farklı olanı kabul ettiğimiz sürece yaşanabilir oluyor. Farklı olanı düşman olarak algılayan ve onu kendine benzeterek farklılığı ortadan kaldırmayı amaçlayan yönelimler giderek toplumsal şiddetin artmasına yol açıyor.

Benim asıl kaygım  toplumu fabrika ayarlarına geri döndürmek yönünde yapılan girişimlerin sonuçlarıdır. Zaten Pomaklar olarak Bulgaristanda bize uygulanan asimilasyon kampanyaları da aynı gerekçelerden hareket ediyordu. Bu da baskı, şiddet ve zorbalıktan başka bir şey değildi.


 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42