Pomak.eu

TГѓВС?rkГѓВ§e => Tarih => Topic started by: bogutevolu on October 16, 2009, 12:04

Title: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on October 16, 2009, 12:04
POMAKLAR ÃœZERÄ°NE FARKLI BÄ°R TARÄ°H OKUMASI


Recep MEMÄ°Åž
 




İÇİNDEKİLER
 
 
I – GİRİŞ
 
II- OSMANLI YAYILIÅžI ÖNCESÄ°NDE  BÖLGEDEKÄ°   SOSYO EKONOMÄ°K DURUM
 
 III- POMAK OLUÅžUMU İÇİN OLASI KOPMA NOKTALARI
      
 IV- TARTIÅžMA HATTI
  
V- POMAKLARIN MÃœSLÃœMAN OLUÅžU ÃœZERINE TARTISMALAR
      
VI- HETEREDOKS TARÄ°KATLAR
 
V - MÜSLÜMANLIK ÖNCESİ POMAKLAR HANGİ DİNE MENSUPTU?
  
VI – POMAKLAR BOGOMİL MİYDİ?
        
VII - BULGARLAÅžMA SÃœRECÄ°NDEN KOPUÅž
 
VIII – POMAKLARIN HETEREDOKS MÜSLÜMANLIK DONEMI
 
IX- SÃœNNÄ°LEÅžME SÃœRECÄ°
 

POMAKLAR ÃœZERÄ°NE FARKLI BÄ°R TARÄ°H OKUMASI
            
   I - GÄ°RÄ°Åž
 
               Günümüzde Pomakları en genel tanımıyla “Slavik” kültürden, “İslami” kültüre yönelmiÅŸ bir balkan topluluÄŸu olarak ifade etmek sanırım yanlış olmayacaktır. Slav gramer ailesine ait dil ve Ä°slam inancı; en ayırdedici özellikleridir. Bu nedenle “Pomak Kültürü”nün kökleri üzerine yürütülecek bir tartışma; dil yapısı ve inanç detaylarına dair oluÅŸum süreçlerini araÅŸtırmayı zorunlu kılmaktadır.  
 
               Hem bu tanımlama hem de; “balkan yayılışında Osmanlıdan yana tutum aldıklarını ifade etmek üzere; Slavlar tarafından  (düşmana) yardım edenler anlamında, slavca ‘pomaga’,’pomaci’ sözcüğünden hareketle  â€œPomak” olarak adlandırıldıklarını ileri süren ve genel olarak benimsenen  içerik” ; “Pomak” oluÅŸumunun belirli bir dönemde Slavik Bulgar etnisitesinin oluÅŸum-geliÅŸim sürecleri içinde yer aldığına ve ondan kopuÅŸla ayrı bir kimlik oluÅŸturmaya yöneldiÄŸine iÅŸaret etmektedir.
 
              Bu bakımdan “Pomaklara” dair tartışma; oluÅŸumun kaynaklarını, Osmanlı öncesi dönemde arayarak; sonraki dönemlerde izlerini sürecek bir  hat izlemek zorundadır.. Böyle bir tartışma tartışma konusu yapılan dönemin genel karakteri hakkında bir fikir sahibi olmadan yürütülemeyeceÄŸi için öncelikle dönemin sosyo-ekonomik koÅŸullarına göz atmalıyız.
 
 
            II- OSMANLI YAYILIÅžI ÖNCESÄ°NDE  BÖLGEDEKÄ° SOSYO EKONOMÄ°K DURUM
            
             Osmanlının bölgeye geliÅŸi XIV asrın ikinci yarısındadır(1350 sonrası,.). Bunun 5-6 asır öncesinden beri Pomakların yoÄŸun olarak yaÅŸadığı Trakya ve Makedonya civarında Bizans ve Bulgar   egemenliÄŸi  hüküm sürmüştür.  â€œAskeri Feodal Devlet” olarak tanımlanabilecek bir rejim yapısı bu iki devlet ve hatta sonrasında Osmanlı devletinin temel karakteristiÄŸi olmuÅŸtur.  
 
           1-)   Askeri Feodal Devlet Yapısı
 
            Askeri feodal devlet yapısının temel özelliÄŸi; toprak mülkiyetinin genel olarak hükümdar ya da devlet mülkiyetinde tutularak; görevde oldukları süreyle sınırlı olmak üzere; askeri-bürokrat devlet kadrolarının  tasarrufuna sunulmasıdır. Bu sistem orduya dayalı güçlü bir merkezi yapıyı gerektirir. Ruhban (Osmanlıda ulema) sınıfı da devlet aygıtının meÅŸruiyet mekanizması olarak sistemin merkezinde yer almaktadır.
      
            Zaman zaman baskın mülkiyet iliÅŸkisi görünümü alabilecek ÅŸekilde; belirli bir seçkinler (soylular) sınıfının büyük toprakların mülkiyetini ele geçirdiÄŸi dönemlerin de bulunduÄŸu yadsınamaz. Soylular sınıfının özel mülkiyeti; genelde krizlerle  eÅŸzamanlı olarak ve süreklilik arzetmeyecek ÅŸekilde ortaya çıkan bu dönemlerle birlikte (özellikle 1204 tarihli sefer sonrasında oluÅŸan haçlı egemenliÄŸi etkisiyle); yükselen ve alçalan bir grafik içerisinde varlığını sürdürmüş; ancak uzun vadede  sosyo-ekonomik yapının baskın unsuru olabilme yeteneÄŸine kavuÅŸamamıştır.
 
          
   2-) EgemeniÄŸi Finans Modeli
 
            Bu yapı içerisinde devlet kendine ait toprakları Osmanlıdan tanıdığımız “tımar” sistemine benzeyen bir model (Pronoie) içerisinde asker ve bürokrat sınıfına; kazancından belirli bir payı  vergi olarak ödemek koÅŸuluyla tahsis etmekte ve bu bunlar  da; bir çift öküzle (çiftlik)  iÅŸlenebilecek ölçekte küçük ünitelere ayrılmış olan araziyi köylüler aracılığıyla çalıştırmaktadır. Tımar sahiplerinin arazi gelirleri toprağı fiilen iÅŸleyen köylülerden belirli bir yüzdeyle aldıkları üründen oluÅŸmaktadır.
 
           Aynı araziyi sürekli olarak ve çoÄŸu kez babadan oÄŸla devreden bir hukuk içerisinde iÅŸleyen köylülerin (çiftçi) toprakla iliÅŸkisi  küçük ölçekli özel mülkiyeti andırmakla birlikte gerçekte; köylüler bir yana, tımar sahiplerinin bile toprakla bağı “kiracı sıfatıyla zilyetlik” olarak tarif edilebilecek bir düzeyi aÅŸamamaktadır. Zira bürokratın görevi bir biçimde sona erdiÄŸinde aynı arazi; benzer statüye sahip bir baÅŸka görevliye devredilmektedir.
 
           Ruhban sınıfı da kiliseye tahsis edilmiÅŸ ve çoÄŸu kez vergiden muaf tutulan topraklara benzer biçimlerde tasarruf eder.
 
           Sonuç olarak sistemin finansmanı temelde topraktan elde edilecek gelirlerden alınan vergilerle saÄŸlanmaktadır. Bu nedenle  (soylular+üst dereceli asker ve bürokratlar +ruhbanlardan) oluÅŸan egemen sınıfların refahı kendilerine tahsis edilmiÅŸ toprakların en verimli ÅŸekilde iÅŸletilmesine baÄŸlıdır. Bu da toprağı fiilen iÅŸleyen köylü-çiftçilerin ve özellikle soylular açısından toprak kölelerinin varlığını gerektirmektedir. Yani köylü nüfusun artması hakim kesimlerin refahını arttırırken; nüfustaki daralmalar ise azaltmaktadır.
 
           3-) “Fetih” Mekanizması
 
           Refahı(zenginliÄŸi) arttırmanın bir diÄŸer yolu ise sahip olunan toprak miktarının arttırılmasıdır. Egemen ittifak bileÅŸenlerinden herhangi birinin  iktidardaki ağırlığının; diÄŸerleri aleyhine veya lehine  artması ya da azalması biçiminde de ifade edilebilecek iç paylaşıma yönelik deÄŸiÅŸiklikler dışında; toprak miktarını arttırmanın tek yolu savaÅŸ sonucunda yeni yerlerin iÅŸgal edilmesidir. Bu bakımdan askeri-feodal devlet yapılarının temel eÄŸilimlerinden biri de “fetihӍi karakterleridir. Bu yapılar kriz dönemlerinde krizi aÅŸmak ve refah dönemlerinde ise zenginliÄŸi arttırmak adına sürekli yeni yerler fethetme ihtiyacındadır.
 
         Batıda Roma ve ardçıllarının oluÅŸturduÄŸu Katolik sınıra dayanan Bizansın, doÄŸusunda güçlü “askeri feodal devletler” olarak Ä°slam ve Türk Ä°mparatorluklarının ortaya çıkması; Karadeniz ve Akdeniz ötesi fetihlerin de zorlaÅŸması sonucunu doÄŸurmuÅŸ ve Fetih olanaklarının sınırlanması; düşüşünün baÅŸlangıcını oluÅŸturmuÅŸtur. Bundan sonra giderek hızlanan bir ivme ile yerini alan Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu da benzer ÅŸekilde “batıda bizansın en geniÅŸ sınırını oluÅŸturan çizgiye” ulaÅŸtıktan sonra girdiÄŸi “fetih krizi” nedeniyle gerilemeye baÅŸlamıştır. DoÄŸusunu tutan “Akkoyunlu” engelini aÅŸamadığı için Arap çöllerine yönelmiÅŸse de çölden elde edilen toprak rantı yeterli olmadığı için gerileme, çöküşe kadar devam etmiÅŸtir.
 
        Ele geçirilen topraklarda sistemin oturmasını kolaylaÅŸtırıcı yanıyla  â€œegemen sınıf geçiÅŸkenliÄŸi” olarak tanımlanabilecek bir mekanizma daha dikkat çekmektedir.
 Fetih mekanizmasına baÄŸlı bu tali mekanizma;  fethedilen yerlerin prens ya da beylerinin vergiye tabi olmak koÅŸuluyla “pronoie-tımar” sahibi olarak kolayca sisteme dahil edilmesi biçiminde kendini gösterir.
 
  â€œFetih” için yapılan savaÅŸ;  bir yandan yeni toprak edinmeyi saÄŸlarken aynı zamanda toprağı iÅŸeyecek bağımlı köylülere (toprak köleleri); de  sahip olma sonucunu doÄŸuran karakteristik bir iktidar mekanizmasıdır.
 
           4-) İç SavaÅŸ ve “İsyan” EÄŸilimi
 
          Ã–te yandan son 1000 yıllık dönemde kavimler göçünün hedeflerinden biri haline gelen bölge coÄŸrafyasında, nüfusun önemli bir unsurunu daima; dalgalar halinde akın eden göçebeler oluÅŸturmuÅŸtur.  YerleÅŸik iktidar aygıtları açısından bu göçebe kitleler; yukarıda toprak ve iÅŸleyenini temin aracı olarak tanımladığımız savaÅŸ (fetih) ve topraktan gelir elde etme aracı olarak tanımladığımız köylü biçimindeki iki temel ihtiyacı çözmeye yönelik önemli bir kaynak olarak görülmüştür. Fethedilen topraklarda yaÅŸayanların  bir kısmı ordunun asker ihtiyacının karşılanmasında kullanılmış ama asıl olarak; zorla iskan ettirilmek suretiyle iÅŸledikleri topraktan rant elde etmek üzere,  zenginliÄŸin doÄŸrudan kaynağı olarak deÄŸerlendirilmiÅŸlerdir. SavaÅŸtan ayrı olarak “iskan”ı saÄŸlama ve sürdürmede kullanılan ÅŸiddet düzeyi birçok kez savaÅŸta kullanılanı aratmayacak boyutlardadır.  Bu nedenle  â€œiç savaÅŸ eÄŸilimi”  olarak ta tanımlanabilmesi mümkün olan bu “içe yönelik savaÅŸ düzeyinde ÅŸiddet kullanma” alışkanlığı da askeri feodal yapıların karakteristik özelliklerindendir.
 
          Toplumun alt kesimleri açısından;  kölelikten “topraÄŸa bağımlı köylü” statüsüne doÄŸru nispi bir özgürleÅŸme biçiminde geliÅŸen klasik feodalizmden farklı olarak; özgür göçebelikten “topraÄŸa bağımlı köylü”lüğe doÄŸru geliÅŸen bu sürecin göçebe kökenli kitleler açısından ortaya çıkardığı; “özgürlük yitimi” biçimindeki statü kaybı; “isyan” olgusunu süreklilik gösteren bir dinamik olarak, tartıştığımız iktidar modelinin bir baÅŸka  karakteristik özelliÄŸi haline getirmiÅŸtir.
 
            Ayrıca özellikle kriz dönemlerinde geliri azalan egemen kesimlerin, gelir açıklarını; topraÄŸa yerleÅŸik köylülerden daha yüksek oranda vergi alarak çözmeye yönelmeleri bir baÅŸka iç savaÅŸ ve isyan üretici mekanizma olarak gözlemlenmiÅŸtir.
 
          5-) Sonuç
 
          â€œPomak” etnisitesinin  mayalandığını varsaydığımız dönemlerde; bölgede egemen olan Bizans-Bulgar toplumlarında sosyo ekonomik yapıyı;.   “Köylülüğün; kölelikten özgürleÅŸmeye doÄŸru iÅŸleyen süreç yerine; “özgür göçebelik”ten “topraÄŸa bağımlı köleliÄŸe” doÄŸru iÅŸleyen süreçlerde; “savaÅŸ ve“iç savaş” mekanizmaları altında; “zorla iskan” uygulamaları marifetiyle yaratılmaya çalışıldığı” iktidar modeli olarak tarif etmeye çalıştık.
 
           Ä°lk belirtileri Perslerde gözlenmeye baÅŸlayıp;Bizans-Bulgar yapılarını da kapsayacak ÅŸekilde; doÄŸulu toplumların tamamına hakim olan bu yapı; tanımında yer alan savaÅŸ ve iç savaÅŸ eÄŸilimleri nedeniyle askeri bir karakter taşımak ve merkezi olmak zorundadır. “DoÄŸu merkeziyetçiliÄŸi” olarak ta adlandırılan bu eÄŸilimin belirleyici olduÄŸu iktidar modelini
“askeri feodal devlet” olarak adlandırdık.
 
          Ve yine “savaş” ve “iç savaş”   karakteristiklerinin bir türevi olarak; göçebe kitlelerde geliÅŸen “isyan” eÄŸiliminden söz ettik.
 
          Böyle bir perspektiften hareketle incelenecek Bizans-Bulgar tarihi (aynı zamanda Selçuklu-Osmanlı tarihi de); göçebe kabilelerinin silah zoruyla topraÄŸa “iskan” ve buna karşı geliÅŸen kabile “ isyan”larının  tarihi olacaktır. Ve öyle olduÄŸunu; Avrupa yakasından Asya’ya ve Asya’dan Avrupa yakasına yönelik sayısız sürgünü anlatan birçok kaydın günümüze kadar taşınabilmiÅŸ olmasından anlıyoruz.
 
         Bu sürgünlere neden olan sayısız isyan içinde, etkileri günümüze kadar ulaÅŸan; Selçuklu dönemindeki “Babai” isyanlarına benzer karakterdeki , “Paulikan” ve “Bogomil” isyanları da sürecin iÅŸleyiÅŸine dair veriler olarak ele alınmalıdır. Özellikle bölgede iktidarın el deÄŸiÅŸtirdiÄŸi döneme rastlayan ve Osmanlıya karşı gibi görünmekle beraber; Bizans tarafından da tehdit unsuru olarak deÄŸerlendirildiÄŸi anlaşılan“Şeyh Bedrettin” isyanlarının ;  iktidar sahiplerinin deÄŸiÅŸmesine raÄŸmen, iktidar modelinin deÄŸiÅŸmediÄŸini gösteren yanı da  dikkate alınmalıdır.

Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on October 16, 2009, 12:05
            III- POMAK OLUÅžUMU İÇİN OLASI KOPMA NOKTALARI
          
        Verili tarihsel dönemi belirleyen bu sosyo-ekonomik yapı içerisinde cereyan eden hiçbir sosyolojik hareket; tanımlamaya çalıştığımız bu “iskan”-“isyan” süreçlerinden bağımsız olarak deÄŸerlendirilmemelidir.
 
         Ä°ÅŸte benzer karakterli Bizans-Bulgar-Osmanlı egemenliÄŸi altında; bir sosyolojik olgu olarak geliÅŸen “Pomak Etnisitesi”nin kaynağı da aynı  â€œiskan”-“isyan” süreçlerinde aranmalıdır. Çünkü önceye dair hiçbir iz barındırmayan bu oluÅŸumun; temel iki karakteristiÄŸinden biri olan slavik dil; belirli bir dönemde Slavik Bulgar etnisitesinin oluÅŸum sürecine dahil olunduÄŸuna iÅŸaret eder ki; bu da oluÅŸumun baÅŸlangıç noktasının tanımladığımız tarihsel süreçler içinde ve balkanlarda aranması gerekeceÄŸi anlamına gelir.
 
         Osmanlı yayılışından sonra, ikinci karakteristik olarak edinilen “islami inanç”  ise; slavik süreçten kesin bir kopuÅŸu göstermektedir. Ayrı bir etnik kimliÄŸe yöneliÅŸin kesin ifadesi olan böyle bir  kopuÅŸ; aynı zamanda yeni bir doÄŸuÅŸtur. Her doÄŸum gibi  bunun da gerçekleÅŸmesi için ÅŸiddetli sancılara ihtiyaç olacaktır. Bu sancıları, büyük acıların yaÅŸanmasına neden olan “toplumsal travma”larda aramak gerekir. Söz konusu tarihsel dönem içinde  böylesi travmalara neden olabilecek olgular ise “savaş”, “iç savaş” ve “isyan” mekanizmalarıdır.
 
         Bu nedenle Osmanlının geliÅŸi sonrasındaki iskan ve isyan süreçlerinde yeni bir oluÅŸuma yol açabilecek düzeyin mevcudiyeti  araÅŸtırılarak; Osmanlı etkisinin baÅŸlı başına yeni bir oluÅŸuma yetip yetmeyeceÄŸi deÄŸerlendirilmeli ve buna göre baÅŸlangıç noktasının Osmanlı öncesinde mi? Yoksa  sonrasında mı? olması gerektiÄŸi tartışılmalıdır.
 
         Pomak oluÅŸumunun baÅŸlangıç noktasına denk gelmesi olası  döneme iliÅŸkin sosyo-ekonomik koÅŸullar ve  hangilerinin  yeni bir oluÅŸuma yol açabilecek kapasite taşıyabileceÄŸine dair deÄŸerlendirmelerden sonra artık Pomak oluÅŸumunun nasıl baÅŸlayıp geliÅŸmiÅŸ olabileceÄŸini tartışabiliriz.
 
              IV- TARTIÅžMA HATTI
 
         GeçmiÅŸteki bilinmeyenleri hedefleyen bir tartışma bugünden baÅŸlamak zorundadır. Bu nedenle, öncelikle bugüne ve geçmiÅŸe dair bilinenler içinden; aralarında baÄŸlantı olabileceÄŸini  Ã¶ngördüğüm olguları, baÅŸlıklar halinde ele alıp; mevcut yaklaşımları da içerecek bir deÄŸerlendirme ile  aralarında kurulabilecek mantıksal baÄŸlardan, çıkarımlar elde etmeye çalışacağım.
 
    
              V- POMAKLARIN MÃœSLÃœMAN OLUÅžU ÃœZERÄ°NE TARTIÅžMALAR
 
 
            Tanım gereÄŸi Pomakların tamamı müslümandır. Yine bugün  tamamına yakını Sünni (Hanefi) dir.  Yalnızca Meriç nehrinin batısında kalan rodopların doÄŸu eteklerinde yer alan bazı Pomak köylerinin heteredoks alevi-bektaÅŸi inancına sahip olduÄŸunu biliyoruz.
 
            Acaba Pomaklar nasıl ve ne zaman Müslüman oldu. BaÅŸlangıçtan beri Sünni miydiler?
 
             1-) Pomaklar Nasıl Müslüman Oldu?
 
           Pomakların Müslüman oluÅŸ biçimlerine iliÅŸkin genel olarak iki yaklaşım söz konusudur.
 
           Bunlardan ilki daha çok Bulgar yazarların öne sürmeye çalıştığı “Osmanlının zora dayalı din deÄŸiÅŸtirme uygulamaları sonucunda Müslüman oldukları” yolundaki görüştür.
        
           Genel olarak; 16. yy da  II.Selim ve 17.yy da IV. Mehmet’in veziri Sokollu Mehmet tarafından gerçekleÅŸtirildiÄŸi ileri sürülen uygulamalara dayandırılmaya çalışılan bu görüşün; Dragonov adlı bir papazın olaylardan söz etmeyen yorumlarını aktardığı ve orijinali bulunmayan eserinden baÅŸka; böylesi uygulamalardan söz eden tarihi kayıtlara rastlanmadığı için; daha çok subjektif bir kimlik yaratma gayreti taşıdığı tarafsız yazarlarca ortaya konulmuÅŸtur. (Ulf Brunnbauer) .
 
           Bu görüş; adlandırmaya iliÅŸkin ve genel olarak kabul gören; Osmanlıya yardım edenler anlamındaki Pomaklık kavramı ve Osmanlının inançlar konusundaki bilinen genel politikalarıyla da baÄŸdaÅŸmamaktadır. Müslüman olmayanlardan ilave vergi aldığı için Hıristiyan kalmalarında sakınca görmemesi gereken Osmanlının; hüküm sürdüğü yerlerde baÅŸka hiçbir topluluÄŸa  reva görmediÄŸi bu tür uygulamaları Fetih esnasında kendisine yardım ettiÄŸi için (aÅŸağılanmak kastıyla) “Pomak”  adını alacak bir  topluluÄŸa yöneltmiÅŸ olması olaÄŸan bir durum deÄŸildir. Somut kanıtlarla desteklenmediÄŸi sürece hayatın normal akışına aykırı düşünceleri dikkate almamak mantığa daha uygundur.
 
          Adlandırmanın içinde taşıdığı mantıksal veri; Osmanlı bölgeye geldiÄŸi anda sonradan Pomak olarak adlandırılacak topluluklar ile komÅŸu Bulgar Slavları arasında belirli bir kopuÅŸun varlığına iÅŸaret eder niteliktedir. Aksi halde ilk kez temas edildiÄŸi varsayılan yabancı bir topluluÄŸun yanında tutum almak akla uygun düşmeyecektir. Böyle bir kopuÅŸun üzerine oturan Osmanlı yanında tavır alış;  Ä°slamlaÅŸmanın en geç Osmanlı ile temas anında baÅŸlamış olması gerektiÄŸini düşündürmektedir.
 
         Müslüman oluÅŸ biçimine dair ikinci görüş ise sürecin Osmanlının geliÅŸi ile eÅŸzamanlı olarak baÅŸladığı yolundadır. Bu görüşün iki versiyonu vardır.
 
         Birinci versiyon; Osmanlının geliÅŸi sonrasında yavaÅŸ yürüyen bir süreç içinde Ä°slamiyetin benimsendiÄŸini ileri sürer.
 
         Bu görüşe uyumlu mantıksal ve somut bazı veriler mevcuttur.  Yabancılardan alınan “cizye” adlı vergiden muaf tutulma adına  gayrı Müslim tebaa’da “ihtida” (Ä°slam dinine geçme) eÄŸilimi gözlendiÄŸine sıkça deÄŸinilmektedir. Vergi muafiyeti ile baÄŸlantısı nedeniyle göçebe topluluklardan ziyade yerleÅŸik kesimler üzerinde etkili olduÄŸu düşünülebilir.
 
         Ancak bu eÄŸilim cümlesinden Müslüman oluÅŸ, daha çok bireysel tercihlerle alakalandırılabilir. Az çok toprak ve mevki sahibi Bulgar-Bizans soyluları dahil birçok gayrı müslim; benzeri kaygılarla Müslüman olduktan sonra; ayrı bir kimlik iddiasında bulunmaksızın, Osmanlı-Türk kimliÄŸi içinde yer almışken; Pomakların ayrı bir kimlik iddiasını sürdürebilecek biçimde Müslüman oluÅŸunu izah etmekten uzaktır bu görüş...
 
       Yrd. Doç. Kemal Gözler “Lofça Pomak Köylerinin Ä°lk Müslüman Sakinleri” adlı çalışmasında; Lofça Pomakları açısından  bu görüşe uygun veriler ortaya çıkarmıştır. 1479 (20 kiÅŸi), 1516 (81 kiÅŸi), 1545 (134 kiÅŸi) ve 1579 (701 kiÅŸi) tarihli tahrir defterleri ve  1873 (37.480 kiÅŸi) tarihli salnameler üzerinden müslüman nüfusun 500 yıllık dönem içinde yavaÅŸ yürüyen bir süreç içinde arttığını göstermiÅŸtir.
 
         Burada Pomak nüfusun tamamına yakın bölümünün bulunduÄŸu Rodop-Pirin bölgesinden tamamen ayrı bir konumda bulunan Lofça Pomaklarının durumu; ayrı bir deÄŸerlendirmeye tabi tutulmalarını gerektirecek baÅŸka özellikler de göstermektedir. Aynı çalışmada; onların göçebe karakterli diÄŸer Pomak kitlelerden farklı olarak; 500 yıl öncesinde Lofça dere boylarının verimli arazilerinde tarımla iÅŸtigal eden yerleÅŸik köylüler oldukları da ortaya konmuÅŸtur. Lofça Pomaklarının bu ayrık durumu üzerine deÄŸerlendirmeleri sonraya bırakarak ÅŸimdilik; ana kütleden uzak ve verimli küçük ovalarda tarımla uÄŸraÅŸan sınırlı bir topluluÄŸa ait olan bu verilerin daÄŸlık yörelerde göçebe hayvancılık yapan çoÄŸunluÄŸun  müslüman oluÅŸ sürecini izaha yeter nitelikte olmadığını belirtmekle yetinelim.
 
         Müslüman oluÅŸ sürecinin Osmanlının geliÅŸiyle eÅŸzamanlı olarak baÅŸladığına dair görüşün ikinci versiyonu ise “12 yüzyılda bölgede geniÅŸ kapsamlı isyanlar çıkaran bogomillerin Osmanlının geliÅŸiyle kütleler halinde Müslüman olmaya yöneldiklerini ve bunların sonradan “Pomak” olarak adlandırıldıkları yönündedir.
 
          Bu görüş, fethettiÄŸi ülkeleri Ä°slamlaÅŸtırma siyaseti gütmeyen  Osmanlı yönetimi altında; kitleler halinde islama yöneliÅŸi, paulikan-bektaÅŸi-bogomil etkileÅŸimleri üzerinden izaha yarayacak;  â€œinanç akrabalığı”nı çaÄŸrıştıran unsurlar içermektedir.  En dikkat çekici yanı diÄŸer görüşlerin inandırıcı bir biçimde içermediÄŸi “toplumsal travma” unsurunu içinde barındırmasıdır. Niyetlerden bağımsız bir deÄŸerlendirme için baÅŸlangıçta tanımlamaya çalıştığımız; sosyo-ekonomik ortamda yer alan dinamiklerle uyumlu bir süreç önermektedir.
Adlandırma olgusunun içermiÅŸ olduÄŸu; yabancıdan yana tutum almayı anlamlı kılacak, “önceye dayalı farklılaÅŸma” gereÄŸini karşılamaktadır. Makedonya  Pomaklarına “torbeÅŸi” ve bazı Slavlarca; Bulgaristan Pomaklarına  â€œbogomil” denmesini de anlamlı kılmaktadır.
 
Bu nedenle  Pomakların durumu bu görüşü ekseninde tartışmaya çalışacağım.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on October 16, 2009, 12:06
I- HETEREDOKS TARÄ°KATLAR
 
             1-) Paulikanizm
 
       â€œ Maddi dünyayı yaratan ve yöneten Tanrı ile tapılması gereken, ruhları yaratan göklerin Tanrısı arasında ayrıma dayalı ikicil görüşleri ile “Manicilik”ten etkilenmiÅŸ bir ermeni tarikatıdır. Göklerin tanrısı iyiliÄŸi; Maddi dünya ise kötülüğü temsil eder. Bu nedenle haçı sevmez, kiliseyi ve ruhban sınıfını; maddi dünyaya ait kötülüklerin temsilcisi olarak görür ve reddederler. Aynı ÅŸekilde dünyevi iktidarı da,.. Toplantılarını cemevi’ni çaÄŸrıştıran “dua evlerinde” yaparlar. Bu nedenle bize yabancı gelmeyen “mum söndü” suçlamalarıyla karşılaÅŸtıkları kayıtlıdır. Pir ve DerviÅŸ kavramlarını  andıran “aziz” ve “yoldaş”ları vardır. Bütün insanların birliÄŸini savunurlar.
          IV. Constantine ve II. Justinian, Paflikyanlara ÅŸiddetli bir baskı uygulamış; özellikle   V. Leo,  müthiÅŸ bir Paflikyan avına çıkmıştır. Bu dönemde bir çok Paflikyan, Bizans'tan kaçarak Müslümanlara sığınmıştır. Liderlerinden Sergius 835 yılında öldürülmüştür. Ä°mparatoriçe Theodora zamanında da baskı sürmüş, Karbeas yönetiminde isyan eden Paflikyanlar kitle halinde Müslüman topraklarına göçetmiÅŸtir.
         Daha sonra Tephrike'de (DivriÄŸi) bir kale kuran Paflikyanlar, sürekli olarak Bizans topraklarını yaÄŸmalamışlar, giderek etkilerini arttırarak politik bir güç durumuna yükselmiÅŸlerdir. Ä°mparator I. Basil zamanında, Paflikyan ordusu Anadolu'yu boydan boya geçerek Efes'e kadar gelmiÅŸ, Ä°zmit'i iÅŸgal ederek neredeyse Istanbul'un karşı kıyılarına kadar ulaÅŸmıştır. Ancak sonunda yenilgiden kurtulamamışlar ve 871 yılında Tephrike kalesi yerle bir edilmiÅŸtir. Yakalananlar kılıçtan geçirilmiÅŸtir. Bu durum tarikatın askeri gücünü yok etmiÅŸ ve geride kalan  Paflikyanlar Anadolu'nun çeÅŸitli yörelerine dağılmışlardır.                  V. Constantine ve I. Johannes, Paflikyanları kitleler halinde Trakya'ya, özellikle Filibe kenti ve çevresine sürgün etmiÅŸlerdir.
         Bulgaristan'daki Bogomil tarikatı Paflikyanların devamıdır. Bogomiller, OrtaçaÄŸ boyunca Batı'ya doÄŸru öğretilerini yaymışlar, Katharlar (Albililer) ve diÄŸer Manici akımları etkilemiÅŸlerdir.” Thamos (Geometri)
 
              2-) Bogomiller
 
           10. yüzyılda Bogomil (Tanrının SevdiÄŸi) adlı bir papaz tarafından kurulan ve Trakya’ya sürülen manici Paulikenler arasında geliÅŸmiÅŸ bir tarikattır.
 
          “Bulgaristan'da Çar Peter (927-969) zamanında Bogomil mezhebi, Roma Kilisesi'nin radikal düşmanı olarak ortaya çıktı. Bogomil'in kendisi, Bulgar ortodoks papazdı ve mezhebinin temel düşünceleri arasında Messalian, Paulikian ve daha önceki Manikeizm fikirleri vardı. Bogomil’e göre dünya iki idare altındadır: “İyi” (Tanrı) ve “Kötü” (Satanael). Bütün görülebilen dünya, Kötü'nün yapısıdır ve Kötü'nün hedefi oldu. Temiz canlı din ve afif asketik hayat için çabaladılar. Her nevi dış kült, kilise merasimleri de hemen hemen Roma Kilisesi'nin tüm teÅŸkilâtını bıraktı. Bu, aynı zamanda dünyanın var olan teÅŸkilâtının bırakılması da demekti, çünkü buna en kuvvetli dayanak veren teÅŸkilat, Hıristiyan Kilise idi. Bogomil hareketi halkın hükümdarlara, büyüklere ve zenginlere karşı itiraz etmesinin bir ifadesiydi. 11. yüzyılda Bogomil mezhebi tarafından, o zamanda Bizans’ın en tehlikeli düşmanı olan Peçenekler desteklendi. Ä°mparator I. Alexios Komnenos (1081-1118), Bogomil mezhebine karşı, bunun hem devlet için, hem de kilisenin teÅŸkilâtı için tehlikeli olduÄŸundan dolayı, Ortodoks Kilise ile elele savaÅŸ ilan etti. Balkan Yarımadası'nda oluÅŸmuÅŸ Bogomil dalaleti (heresis-sapkınlık-), geniÅŸ alanda yaygınlaÅŸmıştı ve devletin baÅŸkentinde de sayısız üyesi vardı. Ä°mparator tarafından dalalet hareketinin yok edilmesi, devletin önemli bir vazifesi sayıldı.; Basileos; Bogomil lideri ve fikirlerini kabul eden öğrencileri, ateÅŸe verdi.” (Ä°mre Adorjan)
 
       â€œBogomillere verilen diÄŸer bir ad olan ve Türkçe “torba” sözcüğünden türemiÅŸ olan “Torbeshi”, gezgin Bogomil keÅŸiÅŸlerinin omuzlarına astıkları ve içine aldıkları sadakaları koydukları torbadan kaynaklanmaktadır. Günümüzde Torbeshi adı, Makedonya’nın Müslümanları olan Pomak’lara verilen bir addır.
 
        Bogomiller, diÄŸer dinlerle ya da din dışı akımlarla baÄŸdaÅŸmaktan çekinmezlerdi. Bu eÄŸilim zamanla daha belirgin biçime dönüştü ve XIII. Yüz yıldan baÅŸlayarak Bogomilizm daha sık olarak Paganizm, büyü ve batıl inançlar ile iç içe geçti.  XIV. Yüz yılda Bogomilizm giderek etkisini yitirdi ve Osmanlıların Bulgaristanı (1393) ve Bosna’yı fethetmelerinden sonra (1463) Bogomillerin büyük çoÄŸunluÄŸu Ä°slam dinine geçti.” Thamos (Geometri)-Bogomiller
 
            3-) Alevi BektaÅŸiler
 
         Alevi inancının temeli Hak-Muhammed-Ali sevgisine dayanır. Hak gerçekliÄŸi idealize eder.  Muhammet - Ali (Ehl-i beyt: Peygamber ailesi ve soyundan gelenler) ise  gerçekliÄŸin yeryüzündeki biçimsel yansıması olarak bütün insanları sevmeye kadar varmaktadır. Dört Kapı, Kırk Makam ÅŸeklindeki Kâmil (olgun) insan olma ilkelerini Hünkâr Hacı BektaÅŸ Veli’nin tespit ettiÄŸine inanılır.Hacı BektaÅŸ “Kul Tanrı’ya dört kapı, kırk makamda erer, ulaşır, dost olur.”. Bu  dört kapı ÅŸeriat, tarikat, marifet ve hakikat kapılarıdır. Her kapıda 10’ar tane olmak üzere 40 makam vardır. Ä°nananlar bunları aÅŸama aÅŸama katederek kemale erer.
 
         Kötülük yapanlara açıkça tavır  alınır ve toplumdan dışlanırlar.
 
          Babai isyanlarından sonra dağılan yapının tekrar toparlanmasını saÄŸlayan Hacı BektaÅŸ Veli nedeniyle Alevilik bazen BektaÅŸilik olarak ta adlandırılmıştır.
 
      Hak-Muhamemet -Ali üçlemesi Hıristiyan teslis (üçleme) inancıyla benzeÅŸir. Ancak asıl vurgu iyilik ve kötülük üzerinedir ki; bu ikicil (düalist) temeli mazdek - Manicilikte aramak gerekir. Ä°nsan içindeki kötülükten arınıp (“eline,diline beline,hakim ol”)   gerçeÄŸe-tanrıya (kamil-olgun insana) ermeye çalışmalıdır. Tanrıyı doÄŸada arama ve ona ulaÅŸma düşüncesi ise panteizm (doÄŸa varlıklarına tapınma)den gelen deÄŸerdir. Maddi doÄŸaya tapınmaya yönelen antik panteizmden farklı olarak, alevi panteizmi; “vahdet-i vücut” anlayışında manevi niteliÄŸi öne çıkan bir  tanrı doÄŸa özdeÅŸleÅŸmesi önermektedir ki; bu daha çok  ÅŸamanist deÄŸerlerin içselleÅŸmesine iÅŸaret eder. Bu haliyle Alevilik Ön Asya’da tarih boyunca egemen olmuÅŸ inançların sentezi gibidir.
 
     
 
              4-) Tarikatlar Arasında Benzer Özellikler
 
             a -  Heterodoksi
 
         Her ÅŸeyden önce bu üç tarikat da “heteredoks” karakterlidir. Heterodoksi, türdeÅŸ olmayan yorum, ana yorumun dışına çıkarak yapılan yorum demektir. Burada Ortodoks ve SünniliÄŸin, egemenler tarafından; mutlak ve ÅŸekli kalıplar halinde iktidarı kutsayan bir ideoloji formatında sabitlenmesine karşı çıkarak; içsel (Batıni) bir yorumla ele aldıkları dinin asıl içeriÄŸinin  yani özünün savunulması söz konusudur. Bu onları eÅŸitlikçi bir din anlayışına
götürmektedir ki; ezilen kesimlerin ideolojisi karakterine bürünmelerinin temeli burada aranmalıdır.
 
             b - Düalizm
         
         Düalist (ikicil) inanış: asıl olarak tek tanrılı dine geçiÅŸ öncesinde egemen olan çok tanrılı anlayışın; iyi ve kötüyü temsil eden iki tanrıya indirgenmesini öneren iran kökenli “Mazdek” dinine özgüdür.; Ahura-Mazda iyi tanrı ve Agrimen kötü tanrıdır. Daha sonra bu dini Hıristiyanlıkla baÄŸdaÅŸtıracak Urfa kökenli “Mani” dini özellikle Hıristiyan heteredoks inançlara kaynaklık etmiÅŸtir.
 
           Tarikatlar bu ikicil yorumlarıyla;  iktidar sahiplerini ve  iktidara eklemlenen Ortodoks Ruhbanı ile Ä°slam Ulemasını reddederler. Onların din kisvesi altında menfaat peÅŸinde koÅŸan “kötülüğün yeryüzündeki temsilcileri” olduklarını savunurlar..  Ä°yiliÄŸin ancak dinlerin özünde yer alan “eÅŸitlikçi bir toplum yapısında”  bulunduÄŸundan hareketle göçebelik ve yoksul köylülüğün ideolojisini üretme misyonu yüklenirler.
 
         


       c -  Muhalif  Karakter
           
           Ã–ÄŸretilerinde “aktif bir karşı tavır önermesi” belirgin bir vurgu noktası olarak ortaya çıkar. Egemen yapıya doÄŸrudan yönelme anlamına gelen bu içerik yüzünden her üçü de sapkın tarikatlar olarak nitelenip ahlaksızlıkla suçlanarak dışlanmaya çalışılmışlar ve kitleselleÅŸtikleri durumlarda kanlı bir ÅŸekilde  ezilmek istenmiÅŸlerdir.
 
       â€œ11. yüzyılda Bizanslı felsefeci Psellos tarafından Bogomillere karşı yazılan “eleÅŸtiride” artık EskiçaÄŸ'da da mevcut olan orgia (mum söndü) suçlaması kullandı. Bu tarihten sonra, bu tip suçlamalar, Ortaçağ’ın sonuna kadar, hem DoÄŸu Ortodoks (Bizans), hem Batı Roma Katolik Kilisesi'nden dalalet dinlerine karşı sürdüren mücadelenin en uygun aracıydı”-Ä°mre Adorjan
 
         Din adına giriÅŸilen bu uygulamalar; gerçekte tarikat inançlarında sembolize edilen eÅŸitlik talepleri ile isyana yönelen yoksulların kıyımıdır. Yani  gerçekte  “iç savaÅŸ-iskan ve isyan” mekanizmalarının faaliyetidir söz konusu olan... Bu cümleden olmak üzere söz konusu tarikatlar ekseninde geliÅŸen ancak doÄŸrudan iktidarı hedefleyen yapılarıyla siyasal nitelik taşıyan sayısız isyan içinde en önemlileri...
 
             
d - Başlıca İsyanlar
 
           Tephrike (DivriÄŸi) merkezli örgütlenmeyle; Marmara ve Egeyi ele geçirecek boyutlara ulaÅŸtıktan sonra kan gölünde boÄŸulan 871 tarihli Paulikan ayaklanması (ki kıyımdan kurtulanlar Trakya’ya sürülerek yüz yıl kadar sonrasında Bogomil hareketine kaynaklık etmiÅŸtir)...
 
            Alevi isyanları arasında; ilki ve en kapsamlısı 1240 ta patlak veren  Babai isyanları; 1413 fetret devri sıralarında ortaya çıkan Åžeyh Bedrettin, Börklüce Mustafa,Torlak Kemal ayaklanmaları, 1502-1511’de DoÄŸu Anadolu’da patlak veren aÅŸiret ayaklanmaları, 1590’lardan 1640’lara uzanan Celali isyanları,
 
             Bogomillerin çıkardığı ya da karıştığı;    927 yıllarında baÅŸlayıp 972 kadar süren ve 1018 de   1. Bulgar Krallığının yıkılmasına varan ayaklanmalar,. Bizansa karşı Samuil öncülüğünde giriÅŸilen Sperkheos (996) ve Strumica (1014) isyanları,. I. Alexios Komnenos’un büyük kıyımına yol açan 1115 civarındaki isyan,. 1218 de gasıp Borile karşı; Ä°van III Asen II’yi iktidara getiren ayaklanmalar,. 1277 de Çoban Ä°vaylo’nun iktidarı almasına yol açan ayaklanmalar...
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on October 16, 2009, 12:06

 
             e - Ortak CoÄŸrafya ve Ä°nanç Temelleri
 
         Her ÅŸeyden önce bu tarikatların coÄŸrafi temelleri aynıdır. Üçü de Anadolu kaynaklıdır. Bu nedenle eski Anadolu inançlarından etkilenmemeleri mümkün deÄŸildir. Hıristiyan Ermeni tarikatı olarak Paulikanizm ve Müslüman Türk Tarikatı olarak Alevi-BektaÅŸilik ... Ä°ran kültürü ile de yoÄŸun bir etkileÅŸime sahiptir. Dahası Müslüman olmadan önce yerleÅŸmeye baÅŸlayan Türkler; Mazdekçilik, Manicilik ve Ortodoks Kilisesince aforoz edilen Hıristiyan Nesturi Mezhebine giriyordu. Ayrıca göçebe kitlelerde halen etkin olan Åžamanizm de Mazdekçilikten etkilenerek ikicil bir nitelik kazanmaya baÅŸlamıştı. Gök Tanrı aydınlığı (iyiliÄŸi) ve Yer Tanrı ise karanlığı (kötülüğü) temsil ediyordu,..
 
          “Anadolu’da yaÅŸayan deÄŸiÅŸik etnik gruplara mensup insanların nüfusu ne idi?
Batılılar, bu soruya abartmalı ve yandaÅŸ bir yanıt vermektedirler. Batı kaynaklarına göre, gelen Türkler 500.000’i geçmemekteydi. Anadolu’da yaÅŸayanlar ise, 15-20 milyondu ve bunların büyük çoÄŸunluÄŸu hıristiyandı.  DoÄŸu kaynaklarına göre, Anadolu’ya gelen Türkler 1.000.000’un üstündeydi ve Anadolu’da 3-4 milyon insan yaşıyordu.
 
          DoÄŸu Türk kaynaklarına yakın bir yorum içerisine girdiÄŸimizde dahi görürüz ki Anadolu’ya gelen Türkler, yerli halkın %25’i kadarını oluÅŸturmaktaydılar. Bu konuda, kuÅŸkusuz kesin bilimsel açıklamalar yapmak olanaksızdır. Ancak gelenlerin çok daha az olduÄŸu kesindir. Anadolu, bu dönemlerde bir soykırım yaÅŸamamıştır. Büyük göçler de yoktur. Anadolu ahalisine ne oldu?  Yeni Müslüman, Hıristiyan kökenliydi; Pagandı; Nesturiydi; Manikheendi; Mazdeistti. Gelenlerin tarihinde, aynı veya benzer inanç biçimleri yaÅŸanmıştı. Ama artık hepsi Müslümandı ve Müslümanlığın sevgiden, yürek haccından, insana ağırlık veren hümanist yorumundan yanaydılar. Aksi halde, birbirleriyle kucaklaÅŸamaz, bir harman, alaşım oluÅŸturamazlardı.
 
         Kohen, Kahin, Åžaman hep benzer sözcüklerdi ve büyücü-din adamını deyimlemekteydi. Türkler Müslüman olmadan önce, sadece Hint dinlerinin, Brahmanizm, Budizmin deÄŸiÅŸik yorumları içerisinde deÄŸil, aynı zamanda Mazdeist, Manikheen ve Nesturiydiler. Özellikle yerleÅŸik toplum aÅŸamasına geçenler, bu üç dinin mensubu olmuÅŸlardı.” (Prof.Niyazi Öktem – Anadolu’da Alevi Düşüncesinin OluÅŸumu ve GeliÅŸimi)
          “BektaÅŸilik, Hıristiyanlığın kutsal saydığı yerleri yadırgamamış, hoÅŸgörü çerçevesinde benimsemiÅŸ ve sahiplenmiÅŸtir. Kendi ibadet yerlerinin, tekkelerinin ve kutsal yerlerinin kapılarını da Hıristiyanlara açmıştır. Her iki inancın kültleri özdeÅŸleÅŸtirilmiÅŸ, ortak inanç konusu edilmiÅŸ, bu durum kaynaÅŸmanın çimentosu yapılmıştır. “Hızır”, çoÄŸu kez “Aziz Yorgi” ile özdeÅŸleÅŸtirilmiÅŸ, Dersim Alevileri Ermeni ermiÅŸi “Serciyus”u “Hızır”la aynı görmüşlerdir. Aziz Serciyus’a ait Ermeni kiliselerini Hızır ziyaretgahları sayarak, ziyaret etmiÅŸlerdir. “Hızır” ile “Aya Yorgi” ve “Aya Elyas” arasında da baÄŸlantı kurulmuÅŸtur. Karadeniz Bölgesi’nde Åžeyh Elvan Tekkesi’nde “Hızır”, “Aya Teodoros”un yerini almıştır. DoÄŸu Anadolu Alevileri ile Hıristiyan Ermeniler Hz. Ali’yi Hz. Ä°sa ile, Oniki Ä°mam’ı Oniki Havari ile, Hasan’la Hüseyin’i Petros ile Pavlus’la özdeÅŸtirmiÅŸlerdir. HacıbektaÅŸ Tekkesi Hıristiyanlar’ca da ziyaret edilmektedir. Burada önceleri “Ayos Harambolos” adlı bir manastırın bulunduÄŸu inancındadırlar. Teselya’da Ayvalı Tekkesi Aya Yorgi manastırı ile, Kalkandelen’de Sersem Ali Tekkesi Aya Elias manastırıyla, ayrıca Korfu’daki Aziz Spyridon BektaÅŸi ünlüsü Sarı Saltuk’la özdeÅŸtirilir. Bu anlayışın sonucu olarak, Batı’nın Akyazılı, Sarı Saltuk gibi önemli tekkelerinde Türk kökenli derviÅŸlerle birlikte Hıristiyan kökenli derviÅŸlerin de olduÄŸuna belgelerde rastlanılmaktadır. Varna yakınlarındaki Sarı Saltuk Tekkesi’nde Dimitro oÄŸlu Gyorgi, Kalfal ve BoÄŸur gibi Hıristiyan kökenli BektaÅŸi derviÅŸleri olduÄŸu kaynaklarda görülür.” (Baki Öz-Hacı BektaÅŸ Velinin YaÅŸadığı Tarihsel Ortam)
        Alevi inanışının içerdiÄŸi Hıristiyan etkisi en belirgin olarak “Hak-Muhammet-Ali inancının” “Baba-OÄŸul-Kutsal Ruh” olarak ifade edilen “teslis” anlayışı ile kıyametten önce ortaya çıkıp düzeni saÄŸlayacağına inanılan “Gaip Ä°mam” (12.Ä°mam) inanışının, Ä°sa’nın yeniden dirileceÄŸi inancına paralellik oluÅŸturmasında gözlenmektedir..
 
       Paulikan’ların bir devamı niteliÄŸindeki Bogomillerin de bu deÄŸerlendirmelerin dışında kalması düşünülemez.   Yani her üç tarikat ta aynı sosyal ve inançsal temeller üzerinde geliÅŸmiÅŸtir.
 
         
 
         f - Fiili BaÄŸlantılar
 
        Bundan baÅŸka bu üç tarikat arasında fiili temaslar da söz konusu olmuÅŸtur.
İç Anadolu’da özellikle de Sivas ve Malatya yöresinde yaşayan Paulikan inanca sahip yoksul Hıristiyanların Babai ayaklanmalarına kitleler halinde katıldığı bilinmektedir.
 
        Baba ilyas, o dönemden kalan kaynakların (Dominiken misyoneri Saint-Quentin’li Simon, Suriyeli Arap yazar Sibt al-Cezvi, Süryani yazar Bar Harbeus Gregory Abu’l-Farac’in yazıları) belirttiÄŸi gibi, “Baba Resulullah’’ olarak ün yapmış; sadece Alevi Türkmen halkın deÄŸil, tüm ezilen Sünni ve gayri-Müslim yerlesik ve göçer kırsal topluluklar arasında, ‘Tanrının Baba’ya göründüğü; ona Sultanlık bağışladığı ve kendilerini kurtaracağı’ yayılmıştı. Dönemin merkezi feodal yönetimi ve beylerinin baskısı altındaki toplum, onu ‘‘Peygamber’’ kiÅŸiliÄŸine büründürerek bir kurtarıcı kabul etmiÅŸti.
 
        Bu katılım Babai derviÅŸleri ile Paulikan derviÅŸler (yoldaÅŸlar) arasında kurulan doÄŸrudan iliÅŸkilerin de sonucudur. Günümüzde artık AleviliÄŸin Anadolu’da Paulikanlar ile kurulan temaslar sonucunda ÅŸekillendiÄŸi ve Paulikan Bogomil baÄŸlarının alevi BektaÅŸilerin organik tekke iliÅŸkileri aracılığıyla sürdürüldüğü tartışma konusu yapılmaktadır.
 
     


       g -  İç içe geçen Söylenceler
   
        * Battal Gazi
 
          Müslümanlığı yayan bir Arap Gazisi iken sonradan Türk kültürünce içselleÅŸtirildiÄŸi öne sürülen Battal Gazi’nin Paulikan olabileceÄŸi de; söylencelerin niteliÄŸi ve yaslandığı tarihsel yapı  nedeniyle artık tartışma konusu yapılabilmektedir.
         
          “özellikle Malatya ve Sivas arasındaki daÄŸlarda göçebe olarak yaÅŸayan ve hayvanlarının ürünü ile geçimlerini saÄŸlayan, çoÄŸu zaman müslümanların yanında, hıristiyanlara karşı savaÅŸan Pavlikienler yaÅŸamaktaydılar” (Mevlut OÄŸuz’dan aktaran; Ä°smail Onarlı- Seyit Battal Gazi Ocağı)
 
          Gerçekte de Battalnâmelerde; “Rumca bilmesi, Ä°ncil’i ezbere okuması, yüksek dini bilgiye sahip olması, yerel halkların törelerini bilmesi onun kılıktan kılığa girmesi Malatya civarında Bizans kalelerine karşı serüvenleri”nden (agy) söz edilmesi, dönemin Paulikan verileri ile  uyumludur.
   
          * Sarı Saltuk
   
      “Balkanlarda ortak bir “Sarı Saltık kültü” vardır. Bu inanışın izlerine, etkinliÄŸine Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Kırım ve Azerbaycan’ın tümünde rastlanır. Tarihlerin anlatımına göre Sarı Saltık 1263’lerde 12 bin Türkmen ailesiyle Kırım ve Dobruca yörelerine gidip yerleÅŸmiÅŸ ve Ä°slamlığı yaymaya çalışmıştır. 14. yüzyılda yöreyi dolaÅŸan ünlü Arap gezgini Ä°bni Batuta bu yıllarda yörede “Ahilik”le birlikte “Sarı Saltık kültü”nün de yaygın olduÄŸunu, en çok Edirne ve Ä°sakça’da yaÅŸadığını yazar . DoÄŸu Avrupa BektaÅŸiliÄŸinin “sarışın dedesi” Sarı Saltık Dede’nin yaÅŸamı, misyonerlik çalışmaları tüm DoÄŸu Yunanistan’da, DoÄŸu Bulgaristan’da, Güney Romanya’da Arnavutluk’ta, Altınordu ükesinde ve Rumeli’de söylenceleÅŸmiÅŸtir… Balkanlarda Hıristiyan kesimler dahi Sarı Saltık’ın kendi dinlerinin yayıcısı olarak görürler. Balkanların çok yerinde ve Yugoslavya’da; Ä°pek, Kruya, Prielp ve PaÅŸtrik Dağı’nda Sarı Saltık’ın mezarı olduÄŸu söylenir.”(Baki Öz- Balkanlarda Alevilik BektaÅŸilik)
 
       â€œKanuni Sultan Süleyman, Åžeyhülislam Ebussuud efendiden Sarı Saltuk hakkında bir fetva vermesini ÅŸu suretle istemiÅŸtir: ‘Sinde sindeÅŸim, halde haldaşım, ahiret karındaşım eimme-i selef bu meselede ne buyururlar ki; Saru Saltuk dedikleri ÅŸahıs evliyaullah mıdır, beyan buyurulup musap oluna’ Åžeyhülislam bu soruya ‘Riyazet (perhiz) ile kadid olmuÅŸ (zayıf düşmüş)  bir keÅŸiÅŸtir.’ Cevabını vermiÅŸtir. Okiç (mevcudiyetine dair tartışmada) bu fetvanın veriliÅŸ sebebini aydınlatmaya çalışmıştır. Ölümü üzerinden uzun zaman geçmeden Sarı Saltuk’a ait menkıbelerle Hıristiyan azizlerinin menkıbeleri arasında irtibat kurulmaÄŸa baÅŸlandığı anlaşılıyor. Sarı Saltuk menkı¬be¬le¬ri¬nin Hıristiyan azizlerinden en çok Nikola, sonra Cörc  Simeon, Eli, Spiridon ve Naum’un men¬kı¬beleriyle karışık olduÄŸu görülmektedir.” (Prof.Dr Şükrü Akalın – Anadolu ve Balkanlarda Sarı Saltık)
 
 
        * Åžeyh Bedrettin ve Börklüce Mustafa
 
       Ã–rnekleri çoÄŸaltılabilir. Biz son olarak   Serez’de asılarak idam edilen BektaÅŸi kökenli “Şeyh Bedrettin”in müritlerinden Manisa civarındaki isyanın Lideri “Torlak Kemal” de ÅŸeyhi gibi Müslüman inanışına uygun ÅŸekilde asılarak idam edilirken; Karaburun’daki Lider Börklüce Mustafa’nın Hıristiyan sapkınlarına reva görülen çarmıha germe yöntemiyle öldürülmesini Fransız Prof. Ä°ren Melikof’tan aktarmakla yetinelim.  Bu isyanlara da yöredeki Hırıstiyan köylülerden yoÄŸun katılım olduÄŸunu ayrıca vurgulamak gerekir.
 
          Åžeyh Bedrettin isyanını sünnileÅŸme sürecindeki fonksiyonu açısından daha sonra tartışacağım. 
 
          5-) Sonuç
 
         En baÅŸta çerçevesini çizdiÄŸimiz sosyo-ekonomik yapıda iÅŸleyen “fetih”,”iskan”,”isyan” ve “kıyım” süreçleri içerisinde  fetih olgusuna baÄŸlı “egemen sınıf geçiÅŸkenliÄŸi” kavramının  bir türevi olarak aÅŸağı kesimlerde de bir geçiÅŸkenlik eÄŸilimi geliÅŸtiÄŸi anlaşılmaktadır. Aynı maddi koÅŸulları paylaÅŸan faklı etnik yapıdaki kitlelerin kaynaÅŸmasını kolaylaÅŸtıran bu eÄŸilim kendisini daha çok; giderek alt sınıfların partisi olarak nitelendirilecek ÅŸekillere bürünen “tarikat” iliÅŸkileri içinde ifade etmiÅŸtir.
 
        Böylesi mekanizmaları da barındıran heteredoks tarikat süreçleri; yerlilere oranla çok az sayıda “Müslüman Türkӟn yerleÅŸtiÄŸi Hıristiyan Anadolu’nun; zamanla Ä°slamlaÅŸmasını saÄŸlayabilmiÅŸtir. Unutmamak gerekir ki bu yapı ekseninde oluÅŸan dönüşüm; baÅŸlangıçta Sünni deÄŸil bütünüyle “Heteredoks Ä°slam” karakteri taşımıştır.  Sünnilik tıpkı Bizans’taki “Ortodoksluk” gibi Selçuklu ve belirli bir dönemden sonra “Osmanlı” egemenlerinin ideolojik tercihi olmuÅŸ ve yine benzer iskan-isyan-kıyım mekanizmaları içinde alt sınıflara dayatılmaya çalışılmıştır.
 
         Osmanlının ilk dönem PadiÅŸahlarının Ahi-BektaÅŸi tarikatlara mensubiyeti ve yine bu dönemde oluÅŸturulan “yeniçeri ocağı”nda sonuna kadar hakim olan BektaÅŸi kültürünün mevcudiyeti bugün artık tartışılmamaktadır. AÅŸiret federasyonu biçiminde ortaya çıkan Osmanlı Devleti; oluÅŸuma katılan ikinci büyük aÅŸiret olan Çandarlı ailesinin tasfiyesiyle kendini gösteren “askeri feodal” niteliÄŸin belirginleÅŸmesine paralel olarak sünnileÅŸmeye baÅŸlamıştır. Bu döneme kadar Çandarlı ailesine ait olan sadrazamlık makamı; gücün merkezileÅŸmesini gösterecek ÅŸekilde toplumsal tabanı bulunmayan devÅŸirme kökenlilerle doldurulmaya baÅŸlanmıştır.
 
        Gerek Bizans-Bulgar ve gerekse Osmanlı Balkanlarında da durumun Anadolu’dan farklı olmadığı anlaşılmaktadır. Anadolu’da ortaya çıkan Alevi-Paulikan etkileÅŸimi; Balkan MüslümanlaÅŸmasında  Alevi BektaÅŸi – Bogomil etkileÅŸimi olarak kendini göstermiÅŸtir. Bu dönüşümün tam ortasında bulunduÄŸunu gösterecek ÅŸekilde bir kült halinde kutsandığı anlaşılan “Sarı Saltık”ın Müslüman DerviÅŸi mi yoksa Hıristiyan keÅŸiÅŸi mi olduÄŸu PadiÅŸahın bile karar veremeyeceÄŸi kadar belirsizleÅŸmiÅŸtir. Bu durumun aynı ÅŸekilde, kültü üreten ve sahiplenen  toplulukların da; ne kadar Hıristiyan ve ne kadar Müslüman olduklarını saptamanın güçleÅŸtiÄŸi bir “geçiÅŸ dönemi”ne iÅŸaret ettiÄŸi kabul edilmelidir.
 
         Bu bölüme iliÅŸkin sözlerimi; Ä°HF den Felsefe Hocam Niyazi Öktem’den bir aktarma ile tamamlamak istiyorum.
 
        “Mazdeizm, Zerdüşt dininin bir yorumu olup, bir tür ateÅŸe tapma kültünü benimsemiÅŸtir. Manikheizm ise MS 3. yüzyılda Mardin’de doÄŸan, Manes veya Mani adındaki bir bilgenin kurduÄŸu dindir. Manikheizm, bir Mazdeizm Hıristiyanlık senkretizmidir. Bu eski dinin alışkanlık, inanç biçimi ve kültüyle Hıristiyanlığı meczetmiÅŸtir. Tüm Akdeniz havzasını, Orta Asya’yı 15. yüzyıla kadar etkileyen Manikeizm heretik (sapkın) bir yorum olarak, egemen dinin mensupları tarafından aforoz edilmiÅŸ ve Manikeen inanca mensup olanlar öldürülmüştür. Bulgaristan’da Bogomiller, Bosna’daki BoÅŸnaklar, Fransa’da Albijua denilen insanlar hep Manikeendir. BoÅŸnakların, 15. yüzyılda kolayca MüslümanlaÅŸmalarının
nedenlerinden biri de o döneme kadar Manes’e bağlılıklarını sürdürmüş olmalarıdır. Artık kendi dinleri iyice dünyada küçülürken, yüzyıllarca mücadele ettikleri Hıristiyanlık ve özellikle Ortodoksluk karşısında Müslümanlığı tercih etmeleri kolaylıkla anlaşılmaktadır.
 
         Manikheizmle ilgili bir baÅŸka ilginç husus, Alevi-BektaÅŸi unsurların Balkanlar’da yoÄŸun olduÄŸu bölgeler, eski dönemlerde gene bir Heterodoksi hatta herezi (sapma) olarak kabul edilen Manikheen yerleÅŸim merkezleriydi. Pisyen (Pavliisiyen) Manikenlere Bogomil denilmekteydi.” Niyazi Öktem-a.g.y.
 
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on October 16, 2009, 12:07

             V - MÃœSLÃœMANLIK ÖNCESÄ° POMAKLAR HANGÄ° DÄ°NE
                                      MENSUPTU?
 
             Veri kıtlığının en çok hissedildiÄŸi konulardan biri Pomakların Ä°slam öncesi inanışlarına iliÅŸkindir. Kemal Gözler’in “Lofça Pomakları” konusunda yukarıda deÄŸindiÄŸim  çalışmasında da gösterdiÄŸi gibi; kayıtlara yansıyan istisnai hallerde dahi, geçmiÅŸin üstünü örtme gayreti sezilmektedir. Çalışmanın esas aldığı “Tahrir Defterlerinde” ilk kez Müslüman olanlar açıkça belirtilmemiÅŸtir. Ancak baba adı hanesinde yer alan “Abdullah” ya da “Veled-i Abdullah” ibarelerinin çokluÄŸu ve Abdullah adlı kiÅŸi isimlerinin yok ya da yok denecek kadar az olmasından  hareketle; “Allahın Kulu” anlamına gelen “Abdullah” sözünün, baba adı hanesine; Müslüman bir babadan gelmeyenlerin Hıristiyan geçmiÅŸini gizlemeye yönelik olarak yazılmış olabileceÄŸi fikrine ulaşılmıştır. Çalışma bu ÅŸekilde; Lofça Pomaklarının Hıristiyan geçmiÅŸine iÅŸaret eden güçlü ipuçlarını ortaya çıkarmıştır.
 
           Ancak yine belirttiÄŸimiz gibi; gerek konum ve gerekse sosyal durumları (yerleÅŸik ziraatçi) bakımından ana kütleden ayrı özellikler taşıyan Lofça Pomaklarına dair bu bilgilere bakarak; bütün Pomaklar hakkında karara varmak mümkün deÄŸildir. Ana kütlenin yaÅŸadığı Rodop-Pirin bölgesine iliÅŸkin bu tür bir araÅŸtırma henüz mevcut deÄŸildir. Bu nedenle; Ä°slam öncesi inanış konusunda da; mevcut veriler üzerinden akıl yürütme dışında olanaÄŸa sahip deÄŸiliz.
 
           1-) Bölgeye Müslüman Olarak GelindiÄŸine dair Görüşler
 
         Bu konuda Pomakların bölgeye Müslüman olarak geldiÄŸine dair görüşler de ileri sürülmüştür. Ä°mparatoru V. Constantinus,un 746'da çıktığı Suriye seferinden getirdiÄŸi tutsakları Trakya'ya yerleÅŸtirdiÄŸi kayıtlıdır.
 
         â€œBir baÅŸka görüşe göre ise Pomaklar Balkanlara Müslüman olarak geldikleridir.
2000 nüfuslu Pomak Köyü Smilyan’ın muhtarı, Pomakların orijini hakkındaki bir hikayeyi bana anlatmıştı. Birinci bölümde Merkezi Rodoplardaki (Smilyan dahil) Müslüman nüfus olan, Achryane ve Pomakların arasındaki ayrımı anlattı. Pomakların Orta Asya Steplerinden gelen savaşçı bir boy olan Hakiki Bulgarlar olduğu, Achryane’ların ise 8. yüzyılda Suriye’den gelip, Rodop’lara yerleşen bir kavim olduğuydu. Bu hareket Bizans İmparatorluğu tarafından zamanında Slavlara karşı bir önlem olarak desteklendi. 8. Yüzyılda ise Suriye’li yerleşimciler
 de Bizans Ä°mparatoru 5. Constantin Copronymus (741-775) tarafından Trakya’ya yerleÅŸtirildiler
        Fakat Pomakların geçmiÅŸte bu Asyalı ve Suriye’li yerleÅŸimciler’den ortaya çıktığına dair herhangi bir kanıt da bulunmamaktadır. Teori Ä°slamlaÅŸtırma’da olduÄŸu gibi, saÄŸlam temellere dayanmamakla birlikte Smilyan Muhtarı gibi pek çok entellektüel ve eÄŸitimli kiÅŸiler tarafından kabul görmektedir.” (Ulf Brunbauer a.g.y.)
 
         Burada ifade edilen verilere uygun olarak daha önce de ifade ettiÄŸim bir olguya deÄŸinmek istiyorum. Smilyan kasabasının yaklaşık 25 km batısında bulunan eski Çernak köyünden mübadele ile göçmüş büyüklerim; kendi dillerine “ahrenski” diyorlardı.
       
         Benzer ÅŸekilde Balkan AleviliÄŸinin  Bedrettini (Åžeyh Bedrettin) koluna baÄŸlı Kızıldeli Sultan Ocağına dair bir yazışmada dikkatimi çeken bir olguyu da aktarmak istiyorum.   Kızıldeli Tekkesi Kırcaali ve Dimoteka arasında bulunan Ortaköy’deydi. Bugün Dimoteka civarında bu ocaÄŸa baÄŸlı Alevi Pomak köylerinin  bulunduÄŸunu biliyoruz.
 
      “Kızıldeli ocağında halen AREN olarak adlandırılan bir topluluk da vardır. Bu toplumun aslında Pomak Türklerinden bir grup olduÄŸu söylenmektedir.” (Refik Engin-TekirdaÄŸ Kılavuzlu Köyü)
 
        Buradan hareketle bugünkü Yunanistan sınırlarında kalan bölüm ile; buna bitiÅŸik olan ve Bulgaristan topraklarında bulunan, Rodop sırtlarının güney yamaçları olarak tarif edilebilecek bölgede yaÅŸayan “Pomakların” kökeninin bu olgularla baÄŸlantılı olabileceÄŸini; daha sonra dilde “Katrancı Lehçesi”ni tartışırken ele alacağız. Åžimdi asıl konumuza dönelim.
 
           a -  Göçmen Türkmenlik ve   Asker MelezliÄŸi
 
        “Bir diÄŸer Resmi Pomak Tarihi karşıtı bir görüş de aÅŸağıdaki gibidir. Göçebe Yörüklerin bir kolu, Pomaklar olarak tanımlanmakta olup, bunlar Balkanlardaki Rodop DaÄŸları’na yerleÅŸmiÅŸ, Anadolu’lu göçebe çiftçilerdi ve 14. yüzyılda baÅŸlayan Ä°slamlaÅŸtırma hareketlerinde önemli bir rol oynamışlardı. Fakat yine de Pomaklar’ın bunlardan kaynaklanıp, kaynaklanmadığına dair kesin bir kanıt bulunmamaktadır” (Ulf Brunbauer a.g.y.)
      Son olarak Pomakların baÅŸlangıçtan beri Müslüman olduÄŸu görüşünü “Bulgar kadınlarıyla evlenen Osmanlı-Türk askerlerinin torunları oldukları”na dayandırmak isteyen bir anlayışın varlığına da iÅŸaret edelim.
 
        Burada Asker evliliklerine dayandırılan görüşü; doÄŸrudan TürkleÅŸmeyi gerektireceÄŸinden “slavik dil” olgusunu açıklayamaması nedeniyle tartışmayacağım.
 
        Anadolu kökenli göçmen çiftçilere dayandırılan görüşün bazı açılardan doÄŸruluk payı bulunması olasıdır. Gerçekten de Rodoplardaki Köy adlarının Batı Anadolu köy adlarıyla uyumlu bulunması ile  dile sonradan girdiÄŸi basit bir deÄŸerlendirmeyle de anlaşılan Anadolu Türkçesinin de içerdiÄŸi Arapça Farsça sözcüklerin  Osmanlıca’ya ait olması bu olasılık ile uyumludur. YaÅŸlıların kökene iliÅŸkin anlatımlarında zayıf bir motif olarak “Konya” kökenliliÄŸe dair izlere de rastlanmaktadır. Hatta bunu çaÄŸrıştıracak köy adları da mevcuttur. Dipotama (Hatun/Katun) köyünün 10 km kadar kuzeybatısında  bulunan eski “Konitsa” köyü Pomaklar arasında “Konyova” biçiminde telaffuz ediliyordu.
 
     Ancak gene de bu görüş; dilin SlavlaÅŸmasını mantıklı bir ÅŸekilde izah etmekten uzaktır. Pomak bölgesine Türk göçmenlerinin yerleÅŸtirilmiÅŸ olması akla yakındır. Ancak dildeki SlavlaÅŸmaya bakarak; 500 yıl öncede ve Osmanlı hakimiyetinde gerçekleÅŸen iskan döneminde gelenlerin, yerlilere oranla çok düşük bir nüfus oluÅŸturduÄŸunu da kabul etmek gerekir. Bu da bölgedeki Pomakların asıl kökeninin bu göçebeler dışında aranması gerektiÄŸini ifade eder ki; Pomakların bölgeye Müslüman olarak geldikleri gibi bir sonuca varmada iÅŸe yaramaz. Bu Türk göçebelerin Selçuklu öncesi Anadolu’ya gelen Türklerden Bizans tarafından bölgeye yerleÅŸtirilmiÅŸ olduÄŸu varsayımında dahi durum deÄŸiÅŸmeyecektir. Ayrıca Balkanlara bu ÅŸekilde gelen Türk topluluklarının diÄŸer  yerlerde kimliÄŸini muhafaza ettikleri de bilinen bir olgudur.
 
        Osmanlının geliÅŸ dönemlerinde Rodop Pomaklarının çiftçi karakterli kabul edilmesini gerektirecek yeterli veri yoktur. 20. asrın baÅŸlarına kadar süren sürü yetiÅŸtiriciliÄŸine dayalı geçim modeli 1400’lü yıllarda ancak istisnai alanlarda sabit köylerin oluÅŸmuÅŸ olabileceÄŸini; çoÄŸunluÄŸun göçebe-yarı göçebe bir yaÅŸam sürdüğünü düşündürmektedir.
 
        Drama-Smolyan (PaÅŸmaklı)-Gotse Delcev (Nevrokop) üçgeninde yaÅŸayan Pomakların mübadele öncesine kadar sürü yetiÅŸtiriciliÄŸi ile geçindiÄŸi ve sabit köyleri bulunmasına raÄŸmen kışın sürülerini Sarışaban (Chrysoupoli) ovasına indirdikleri ÅŸahsen yaÅŸadığım çevrenin sözlü anlatımlarında tereddüte yer bırakmayacak ifadelerle vurgulanmaktadır. (Buradan bölgede mutlak bir göçebelikten söz ettiÄŸim sonucu çıkarılmamalıdır. Özellikle tarıma elveriÅŸli havzalarda Osmanlı öncesine dayalı nispi denecek bir zirai faaliyetin mevcut olabileceÄŸini de  akıldan çıkarmamak gerekir.) DiÄŸer Pomaklar açısından da farklı düşünmeyi gerektirecek bir durum söz konusu deÄŸildir.
 
      Böyle bir yapıda ilk yerleÅŸmelerin; ziraat kültürü bulunan Batı Anadolu göçmenleri  -sürgün de denebilir- tarafından oluÅŸturulması bu nedenle de isim uyumluluÄŸuna yol açması mümkün görülebilir.
 
      Bölgeye göçebe Türk yerleÅŸimcilerin getirildiÄŸine dair görüşler de vardır.
 
        “1065 yıllarından itibaren Bizans, Slavların güneye inmelerini önlemek amacıyla Konya’nın bazı kesimlerinden birçok Türk kabilelerini gayet tavizkar tekliflerle Teselya ile Makedonya ve Rodoplara götürüp iskan ettirmiÅŸtir. Bu kabilelerin 55-60 bin kiÅŸilik bir topluluk olduÄŸu Bizans kroniklerinde belirtilmektedir. Daha sonra 1345 yılında Gazi Umur Beyin fütuhatına sahne olan bu bölgelere 100 bin kadar Yörük Türkmen iskan edilmiÅŸtir.”     (Basri Zilabid-Pomaklar)
 
         Ancak Bizans döneminde iskan edilen göçebelerin Müslüman olduÄŸunu düşünmemizi gerektirecek bir durum da  yoktur. BilindiÄŸi gibi Anadolu’nun ilk Türk sakinleri daha çok Hıristiyan dinine mensuptu. KaramanoÄŸulları Devletinin Hıristiyan oluÅŸu gibi,. Bu Türklerden inancını deÄŸiÅŸtirmeyenler Mübadele ile Yunanistan’a giden ve Rumca bilmeyen Ortodokslardır. Anadolu’nun Müslüman oluÅŸu 1071 sonrasındadır. 1345 sonrasındaki yerleÅŸimler ise yukarıda da deÄŸindiÄŸimiz ÅŸekilde slavik dili benimseyebilmeleri için yerlilere oranla sayıca az olmak durumundadırlar ki bunlar üzerinden inanç aktarımı inandırıcı deÄŸildir.  Küçük bir azınlık olabilecek bu yerleÅŸimcilerin buralara sonradan yerleÅŸen kalabalık  Pomaklar arasında  erimesi de mantığa daha uygundur.

           b - Müslüman Suriye-Arap Kökenlilik
 
       â€œV. Constantinus,un 746'da çıktığı Suriye seferinden getirdiÄŸi tutsakları Trakya'ya yerleÅŸtirdiÄŸi”ne dair kayıtlar  ve dildeki Arapça sözcüklerin mevcudiyetinden hareketle savunulmaya çalışılan bu görüş yukarıda deÄŸindiÄŸim “Achryane”,”ahrenski” “Aren” gibi adlandırma olgularına da dayandırılmak istenmektedir.
 
        Osmanlının bölgeye geldiÄŸi 1350’li yıllara kadar geçen 600 yıllık sürede islami inançların muhafaza edilmesini gerektiren bu tez güçlü bir sosyal yapı halinde varoluÅŸ gerekliliÄŸini de beraberinde getirmektedir. Zira Hıristiyan nüfusla kuÅŸatılmış olan sınırlı bir alanda temel kültür deÄŸerlerini baÅŸka türlü korumak mümkün olmayacaktır. Bunun için genele damgasını basan yerleÅŸik bir yaÅŸam vazgeçilmez koÅŸuldur. Göçebelik geniÅŸ bir alanda hareket etmeyi gerektireceÄŸi için temas edilen kültürlerle kaynaÅŸma ve erime ya da onları bünye içinde eritme kaçınılmaz olur. Yukarıda tarikatlar üzerine tartışırken, Åžamanist inanışa sahip Göçebe Türkmenlerin; Ä°ran’da Mazdek ve Anadolu’da Nesturi Hıristiyan inanışlarından nasıl etkilendiklerini; ve Müslüman olduktan sonra da diÄŸer topluluklarla etkileÅŸmelerini göstermiÅŸtik. 

         Ã‡ok daha küçük bir kütle olması kaçınılmaz olan Suriyeli göçmenlerin; uzun süre inançlarını koruyabilmeleri; içine kapalı bir yaÅŸam modeli içinde mümkün olabilir ki bu da yerleÅŸik ziraat toplumu olmayı gerektirir. Hatta bu da yetmez; zamanla kentlerini de oluÅŸturmaları beklenir. Çünkü zirai yaÅŸam sınırlı da olsa ticaret ve zanaati de içermek zorundadır ve deÄŸerlerin muhafazası için türdeÅŸ bir iliÅŸki çevriminde hallolması gerekir. Osmanlı öncesi bölgede bu kültürün izlerini taşıyan kentsel yerleÅŸim olmadığı gibi; genele damgasını vuracak ÅŸekilde yerleÅŸik yaÅŸamdan söz edebilmek de mümkün deÄŸildir. Nitekim bu yaklaşıma göre Arapça olması gereken dilin; muhafaza edilemediÄŸi gerçeÄŸi kapalı yaÅŸamdan çok kaynaÅŸmaya iÅŸaret etmektedir. Bu kadar uzun sürede inancı koruyabilecek kadar güçlü bir sosyal yapıya sahip olmayı gerektiren bu tezle; dilin neden ve nasıl  deÄŸiÅŸtiÄŸini izah etmek mümkün deÄŸildir.
 
            Burada dilde Arapça sözcüklerin mevcudiyeti ayrı bir dayanak noktası olarak gösterilmiÅŸtir. Ä°nanç baÅŸlığı altında tartışmayı gerektirmeyen bu konu hakkında; bunların sadece Osmanlıcanın içerdiÄŸi Arapça sözcüklerden ibaret olduÄŸunu; Osmanlıcaya girmemiÅŸ tek bir Arapça sözcüğün gösterilemediÄŸini belirtmek gerekir. Osmanlıdan bağımsız bir islami temelden, buna dayalı olarak söz edebilmek için; Osmanlıcanın içermediÄŸi Arapça sözcüklerin mevcudiyetinin de gösterilebilmesi gerekirdi.
 
          Ayrıca; Pomakların yalnızca belirli kesimine yönelik mahiyeti de; bütünün durumunu açıklamaya yetmeyeceÄŸi gerçeÄŸini ortada bırakır.
 
         Bu nedenlerle etnik köken ve  dilde lehçe tartışmasında yeniden ele almak üzere; ÅŸimdilik “Pomakların bölgeye Müslüman olarak geldiklerini” varsayan bu tezi benimsemeyi gerektirir düzeyde somut ve mantıksal dayanaklar olmadığını belirtmekle yetineceÄŸim.
 
             c -  Müslüman Olarak Bölgeye Gelen Kuman-Peçenek Kökenlilik
 
         Pomakların Orta Asya ve Kafkaslar’da Ä°slamlaÅŸtıktan sonra Kuzey Karadeniz yolu ile Balkanlara gelip Osmanlı yayılmasına kadar inançlarını Koruyan Kuman Peçenek’lerin devamı olduÄŸunu savunan bu görüşün de yukarıda benzer ÅŸekilde Güney Karadeniz göç yolunu izleyen Türkmenlerin temas ettikleri topluluklardan aÅŸamalarla  edindikleri “Mazdek”, Nesturi, Hristiyan inanışlarını koruyamayıp Müslüman oluÅŸlarına dair anlattıklarımız karşısında geçerliliÄŸi kalmamaktadır. Zira yeni edinildiÄŸi için oturmamış bir Ä°slam inancının; çıkılan göç yolculuÄŸunda muhafazası olası görülmemektedir.
 
          2-) Pagan Ä°nanıştan Müslümanlığa GeçiÅŸ
 
         Bu görüş bütün için ileri sürülememiÅŸse de; Hıristiyan çoÄŸunluk yanında  bir kısım göçebenin pagan “Şaman” inanışından zora dayalı politikalarla Müslüman olduÄŸu; eski inançlara döndürülüp “BulgarlaÅŸtırma” siyasetinin alt unsuru olarak  savunulmaya çalışılmıştır.
 
         Slav ya da Türk (Kuman-Peçenek) göçebe topluluklara dayandırılmaya çalışılan bu tez; ana kütlenin Asya steplerinden bölgeye geldiÄŸi varsayımına dayanır.
 
         EÄŸer ana kütlenin “Kuman-Peçenek” Türklerinden oluÅŸtuÄŸu varsayılacaksa bu kitlelerin bölgeye geliÅŸleri 9-11.yüzyıllar arasında olmuÅŸtur. Orta Asya’da MoÄŸol yayılmasının bir türevi olarak ortaya çıkan bu göçlerin Balkanlara ulaÅŸması 150-200 yıllık bir sürede gerçekleÅŸmiÅŸtir. Bu dönemde geçiÅŸ yollarında bulunan “Kafkasya-Rusya-Ukrayna” gibi ülkelerde Hıristiyanlık yerleÅŸmiÅŸ durumdadır. Geçtikleri yerlerde yaÅŸayan insanları katlettiklerine dair kayıtlar da mevcut olmadığına göre bu topluluklarla iç içe süren yaklaşık  iki asırlık yaÅŸamda ilkel inanışlarını muhafaza etmeleri beklenemez. Pagan dinlerin daha ileri inanışlar olan tek tanrılı dinlerle temasları halinde uzun süre tutunmaları beklenen bir durum deÄŸildir.
 
         Yok eÄŸer ana kütlenin Slav yada Slavlarla birlikte Bulgar oluÅŸumuna katılan “Ön Bulgarlar” olduÄŸu ileri sürülecekse; 5-6. yüzyıllarda baÅŸlayan Slav ve sonrasında gelen Ön Bulgar göçleri zamanında; bölgenin yerli  göçebeleri olan  “Traklar”ın dahi RomalılaÅŸmış bir kültüre bürünmüş olması gerçeÄŸi karşısında;  hangi koÅŸul altında olursa olsun Osmanlının geliÅŸine kadar geçen yaklaşık 1000 yıllık sürede bu toplulukların HıristiyanlaÅŸmamış olmalarını ileri sürmek akla yakın düşmemektedir.
 
        Kaldı ki bu kadar uzun süre pagan gelenekler altında yaÅŸadığı varsayılan toplulukta bugün paganizmin güçlü belirtilerine da rastlanabilmesi gerekirdi. Pomaklarda fiziki ya da ruhsal hastalıkları gidermeye yönelik büyüye benzer ilkel tedavi yöntemleri ve bu tedavileri iÅŸ edinen “şaman”a benzer tiplemeleri hala rastlanıyorsa da bunun bölgedeki diÄŸer topluluklarda rastlanan orandan fazla olduÄŸunu ileri sürmek mümkün deÄŸildir. Bu oranda gözlenmesi olası nispi fazlalığın; geç yerleÅŸme ile alakalandırılması daha mantıklıdır. Zira 14. asra uzanacak bir paganizmin yerleÅŸme, ölü gömme gibi alışkanlıklarına dair verilerini de bugüne aktarabilmesi beklenmelidir.
 
 
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on October 16, 2009, 12:08

   


 3-)  Hıristiyan GeçmiÅŸ
 
        Bölgedeki Ä°slami dönüşüm; Anadolu kaynaklı Türkmen yerleÅŸimiyle birlikte ve Osmanlı öncesinde  baÅŸlamıştır.
 
        “YazıcıoÄŸlu Ali'nin Tevârih-i Al-i Selçuk adlı eserinde, II. Ä°zzeddin Keykâvus’un maiyetindeki Sarı Saltuk'un Anadolu’daki Türk aileleri ile birlikte önce Ä°znik’e oradan Ãœsküdar’a giderek Dobruca’ya geçiÅŸi anlatılmaktadır. Sarı Saltuk’un Dobruca’daki Baba Dağı kasabasına yerleÅŸmesi ve Kırım seferinin yanı sıra Ä°zzeddin Keykâvus’un Bizans sarayında bulunan oÄŸlunu kurtarması da Tevârih-i Ali-i Selçuk’ta   yer almaktadır. Kemâl PaÅŸazade’nin Tevârih-i Al-i Osman’ında ve Seyyid Lokman’ın OÄŸuz-nâme’sinde de bu olaylar benzer ÅŸekillerde anlatılmaktadır. Hatta Seyyid Lokman’ın eserinde yer alan bir dörtlükte Sarı Saltuk’un Dobruca’ya geçiÅŸ yılı (662 Hicri) da verilmektedir” Prof.Dr. Şükrü Halûk Akalın-a.g.y.
 
          Yukarıdaki açıklamalarımızda “Sarı Saltık”ın Bölgede bazen Müslüman bir DerviÅŸ ve bazen de Hıristiyan bir Aziz olarak algılandığı ortaya konmuÅŸtu. Bu durum Hıristiyanlar arsında Müslümanlığı yayan bir misyonere iÅŸaret etmektedir. Çünkü ancak bir “misyoner” kendisini; etkilemek istediÄŸi kitlelerle  günlük yaÅŸam içinde özdeÅŸleÅŸtirme ihtiyacı duyacaktır. Yerli halkın Hıristiyan inanışına mensubiyetinin de bir ifadesi bu “özdeÅŸleÅŸme” olgusunun folklorik izleri günümüze kadar yansımıştır.
 
           â€œTurgut Koca Baba erenlerin Bedri Noyan Dedebaba ya yazdığı bir mektup ile verdiÄŸi bilgide ÅŸunlar anlatılıyor. ”Sarı Satuk’un merkadi Babaeski’dedir. Ä°stanbul Edirne yolu üzerinde idi Edirne asfaltı yapılırken yol üzerinden geçiyor, dergah ortada kalkıyor . Türbe yıkılıyor ve Sarı Saltuk heykel i dünyevisi ile çıkıyor. Tahnit edilmiÅŸ ceset ÅŸimdi yolun kenarına alınıp tekrar gömülüyor. Ä°stanbul Edirne istikametinin hemen saÄŸ tarafında, Tren yolunu hemen geçince.   Her yılbaşından önce Ä°stanbul’daki ihtiyar Hıristiyanlar Sarı Saltuk yatırından toprak alıp Ocak ayından sonra eski yerine iade ediyorlar. Sarı Saltuk hazretlerine yerli halk Eski Baba, oradaki muhibban ise Sarı Saltuk Sultan, Hıristiyanlar  Aya Nikola, Saint Nikola, Saint Nau’um, Saint Spiridion derler ki bu ulu müslümandır, BektaÅŸidir ve bir batıni misyonerdir. Avrupada islamlığın öncüsü olmuÅŸtur.   Otman Baba Vilayetnamesi’nde  ise kendisinin, Sarı Saltuk’un bir zuhuru olduÄŸunu, onun ikinci geliÅŸi olduÄŸunu söyler.” Dursun GümüşoÄŸlu - Sarı Saltık
 
          “Sarı Saltık” kimliÄŸinde kristalize olan bu faaliyetler; aslında bir döneme damgasını vuran, yaygın misyonerlik kampanyasının göstergesidir. Bu faaliyetlerin hedefi elbette Anadolu’dan bölgeye sürgün edilen ya da Babai isyanlarından sonra oluÅŸan terör atmosferi nedeniyle kaçan Türkmenler deÄŸildi. Onlar zaten bölgeye Müslüman olarak gelmiÅŸti. Hedef bölgedeki Hıristiyan kitlelerden baÅŸkası olamazdı. Yerli halklar Hıristiyandı. O dönemde bölgede bulunan ve sonradan  “Pomak” olarak adlandırılacak kitlelerin de; bundan ayrık tutulmasını gerektirecek hiçbir neden mevcut deÄŸildir.
 
         Prof.Dr. Ahmet Merdivenci de , Bulgaristan’da Pomak Türkleri  adlı yazısında  “İngiliz arÅŸiv belgeleri de dahil olmak üzere yapılan incelemeler; Pomakların gerçekte XI. yüzyılda Balkanlara geldiklerini, daha sonra dinlerini terk ederek, Müslümanlığı benimsediklerini..” belirtmektedir.
            Bu bölümü; birçoÄŸumuzun  dinlediÄŸini  düşündüğüm bir Sarı Saltık söylencesini,  HacıbektaÅŸ Vilayetnamesi’ndeki biçimiyle aktararak bitiriyorum.
        “Seccade, Rum ülkesine doÄŸru yol aldı, Kalıgra adlı bir kalenin yanına geldi, durdu. Sara Saltuk, Ulu Abdal ve Kiçi Abdal’a indi, seccadeyi silkip omzuna aldı, Ulu Abdal’a Kiçi Abdal’a, siz kapıya dolanın, ben buradan çıkayım dedi Onlar, bunda bir hikmet var deyip dolandılar, kendisi, doÄŸruca kalenin bedenine tırmandı. 0, kayaya tırmandıkça kaya, ellerine karşı gelir, tutunurdu. Mübarek ayakları da taÅŸa gömüldü. Åžimdi bile hala o kalede ellerinin, ayaklarının izleri görünüp durur.
        Kale, LazoÄŸlanlarından bir kafir beyinindi. Ansızın o kalede, yedi baÅŸlı bir ejderha belirmiÅŸti. Onun korkusundan beyle halk, kaleyi bırakıp uzak bir kaleye gitmiÅŸlerdi. Sara Saltuk, doÄŸruca o ejderhanın üstüne vardı, bir nara attı. Ejderha nefes aldı, kuyruÄŸuna kımıldattı, bir kükredi. Sara Saltuk, eline ok, yay aldı, yedi başına birer ok attı. Ejderha can acısından Sara Saltuk’a,  belinden sarıldı, sıktı.  Sara Saltuk, yanındaki kılıcı unutmuÅŸtu. Hızır’ı çağırdı. 0 sıralarda Hünkar, “Kızılca Halvet”te oturmuÅŸ, Hızır peygamberle Konuk Defteri ediyordu. Hacı BektaÅŸ, Sara Saltuk, çağırınca, Hızır’ım dedi, Sara Saltuk’u ejderha bunalttı, kılıcını unuttu, tez imdadına yetiÅŸ, kılıcını hatırlat. Hızır, hemen kalktı, Kalıgra’ya vardı, mızrağıyle ejderhaya vurdu, mızrak, ejderhayı deldi, öte yanındaki kılıca dokundu. Ondan sonra Sara Saltuk’a, ey gerçek er dedi, yanındaki kılıcı çekip başını kessene.- Sara Saltuk, hey Hızır’ım dedi, çağırdığım erenler hakkı için kılıcım hatırımdan çıkmış, yoksa sana zahmet edip çağırmazdım. Tahta kılıcı çekip ejderhanın birer birer yedi başını da kesti, Hızır’la vedalaşıp yola düştü. Hızır’ın izi, hala meydandadır.
           Ulu Abdal’la Kiçi Abdal, kalenin kapısından dolanıp geldiler. Ejderhanın Öldürüldüğünü gördüler, Sara Saltuk’la buluÅŸunca, gazi mübarek olsun dediler Sonra hep beraber kaleden çıkıp yola düştüler. Sara Saltuk, ejderha savaşında pek susadım dedi. Dört yana baktılar, su bulamadılar. Sara Saltuk, eliyle dört beÅŸ yeri kazdı, kazdığı yerlerden, bir deÄŸirmeni döndürecek kadar arı duru bir su çıktı, akmaya baÅŸladı. Sonra bir çoban buldular, onunla kalenin beyine, ejderha öldürüldü diye haber saldılar. Kalenin beyi gelip ejderhanın öldüğünü gördü. Sara Saltuk’a candan günülden muhip oldu ve imana geldi.” GülaÄŸ Öz- Sarı saltık
 
 a - Misyonerlerin Faaliyetlerinin NiteliÄŸi 
 
       â€œSarı Saltık” adında simgeleÅŸen; bu faaliyetlerin bireysel serüvenler olarak açıklanması mümkün deÄŸildir. Kapsamlı bir kampanya olarak geliÅŸmeleri belirli bir organizasyona tabi olduklarını da göstermektedir. Peki bu organizasyonu kimler yürütüyordu.
 
      Osmanlının reÅŸit bir devlet olarak henüz sahne almadığı bu dönemde; Babai isyanları ile içinde bulunduÄŸu çözülme ve çöküş  süreci ivme kazanmış Selçuklu Devletinin; yayılma  siyaseti güderek böylesi faaliyetleri organize edecek durumda olmadığı da açıkça ortadadır. Her ne kadar yukarıda aktarılan verilerde “Sarı Saltık”ın Selçuklu Hükümdarı II. Ä°zzeddin Kaykavus’un maiyetinde bulunduÄŸundan bahsediliyorsa da; Tevarih-i Al-i Selçuk (Büyük Selçuk Tarihi) adlı kaynağın yanlı bir yorum yaptığını düşünmek gerekir. Zira dönemin resmi tarih yazıcılarının halk nezdinde itibar gören olgularla devlet arasında baÄŸ kurma çabası sık rastlanan bir olgudur. Nitekim daha sonraları “keÅŸiÅŸ mi derviÅŸ mi” olduÄŸunu ÅŸaşırma noktasına gelecek olan PadiÅŸahların Osmanlısı; halk arasında yayılan ünden istifade düşüncesi ile “Sarı Saltık” menkıbelerini derleyen resmi bir “Saltukname” yazdırmayı ihmal etmemiÅŸtir. Bu yazmada da Alevi BektaÅŸi kimliÄŸi su götürmez olan derviÅŸi, olabildiÄŸince “Sünni” bir kimliÄŸe büründürülme gayreti açıkça görülmektedir.
 
       Sarı Saltık hakkında oluÅŸan bütün söylencelerin aynı kiÅŸinin serüvenlerinden oluÅŸup oluÅŸmadığı da kesin deÄŸildir. Hatta; söylencelerin yayıldığı geniÅŸ coÄŸrafya düşünülürse  bu mümkün de deÄŸildir. Diyarbakır’dan Makedonya’ya, Bosna’ya Ukrayna ve Rusya’ya kadar; Bogomil adının iz bıraktığı her yerde sarı saltık inanışına rastlanmıştır. Kesin olan “Sarı Saltık” adında oluÅŸan kült ve bu kült ile ifade edilen bir misyonerlik kampanyası biçiminde yürütülmüş bir geçiÅŸ döneminin yaÅŸandığıdır. Alevi-BektaÅŸi- Bogomil DerviÅŸlerin yürüttüğü bu kampanya sonucunda gerçekleÅŸen deÄŸiÅŸim “Sarı Saltık”ın ikili karakterinde simgeleÅŸmiÅŸtir. Bu kültün yayıldığı coÄŸrafyayı bugün hala kutsanan türbe ya da makamlarının bulunduÄŸu yerlerden anlamak mümkündür.
 
Bu yerler; Dersim, Diyarbakır, Bor, Ä°znik, Rumeli Feneri, Babaeski, BabadaÄŸ (Dobruca), ve Ohri (Makedonya) dedir. Hristiyan Müslüman kimliÄŸi iç içe geçmiÅŸ bu derviÅŸin türbelerinin Malatya eksenli “Paulikan” ve Edirne (Babeski) - Dobruca - Makedonya eksenli “Bogomil” coÄŸrafyasıyla çakışması hayli dikkat çekicidir. Bu arada Babaeski’ye adını veren “Sarı Saltık”ın burada iliÅŸki geliÅŸtirme koÅŸullarını deÄŸerlendirme açısından; yakınlarındaki Pehlivanköy’ün eski adının, Paulikan baÄŸlantısını çaÄŸrıştıracak biçimde “Pavli” oluÅŸu da  hayli ilginçtir.
            Balkanlarda yürütülen misyonerlik kampanyasının Selçuklu ve Bizans coÄŸrafyasının “muhalefet partileri” misyonunu da yüklenmiÅŸ “heteredoks tarikat” örgütleri (Alevi-Paulikan-Bogomil) koordinasyonuna tabi olması akla uzak görünmemektedir. Bu açıdan bakıldığında; baÅŸlangıç aÅŸamasında bu tarikatlara yaslandığı bilinen Osmanlının; “Balkan Fethi” sürecinde ciddi bir dirençle karşılaÅŸmaması ya da “heteredoks tarikatlara yaslanma tercihi” daha anlaşılır bir hale gelmektedir. 
         b – KuruluÅŸ Dönemi Osmanlısının Ayrık Karakteri
         Söz konusu tercihin ve Balkan yayılışının  dinamiklerini daha iyi kavrayabilmek için genel sosyo-ekonomik yapısından  farklı özellikler taşıyan Osmanlı  KuruluÅŸ Dönemi  karakteristikleri üzerinde de biraz durmak gerekir.

    * Osmanlı BeyliÄŸi Bir Göçebe Devletidir. 
          Göçebe toplumlarda hakim üretim biçimleri  “sürü yetiÅŸtiriciliÄŸi” ve “talan” olarak karşımıza çıkar. Normal zamanda  sürü yetiÅŸtiriciliÄŸi ile yetinen göçebeler; kuraklık nüfus artışı ve benzeri nedenlerle geçim zorluÄŸu baÅŸ gösterdiÄŸi zamanlarda  talana yönelmektedir.  Bu dönemlerde daha güçlü bir topluluÄŸun baÅŸ edilemeyecek talan tehdidi ortaya çıktığında göç yolları göründü demektir. Tıpkı MoÄŸol tehdidinin Türkmen göçüyle sonuçlanması gibi,

         Ä°liÅŸki biçimleri ise “kan kardeÅŸliÄŸine dayalı kabile demokrasisi” olarak tanımlanmaktadır. Kadınların da toplumsal yaÅŸantıda söz sahibi olduÄŸu bu modelde aile, oymak, aÅŸiret ve bu aÅŸiretlerin federasyonu niteliÄŸindeki devlet düzeyinde oluÅŸan aÅŸamalı karar organlara katılanların eÅŸit söz hakkı vardır. Åžefin pozisyonu eÅŸitler arasında birinci olmaktan ibarettir.

        Çöküş sürecine girmiÅŸ iki güçlü “askeri feodal devlet” aygıtının arasına yerleÅŸtirilmiÅŸ bir aÅŸiret olarak “Kayı Boyu” MoÄŸol itmesiyle Anadolu’ya yeni gelmiÅŸ bir göçebe topluluÄŸudur. AÅŸiretler federasyonu biçimindeki örgütlenme modeli deÄŸiÅŸen koÅŸullara baÄŸlı olarak  dönüşüm geçirmektedir. Bu dönüşüm sürecinde ulaşılan düzey  hala korunan göçebe karakter içerisinde yeni ittifaklar kurulmasına yol açmıştır.   
   
            * Yeni Bir Ä°ttifak: “Gazi”, “Derviş”,”AÅŸiret” Federasyonu 
        Çözülme süreci içinde zayıflayan Selçuklu egemenlik mekanizması ve bunun bir alt unsuru olarak “ulema” etkinliÄŸinin ortadan kalkması ile hala korunabilen “göçebe karakter”; ideolojik mekanizma olarak, yoksul  köylü ve göçebelerin partisi misyonunu “Babai Ä°syanları”nda kanıtlamış  “heteredoks tarikat” yapılarına yaslanılmasını olanaklı kılmıştır. İçerdiÄŸi Paulikan-Bogomil baÄŸları nedeniyle din farkı gözetmeyen bu ideolojik yöneliÅŸ Anadolu’nun Müslüman ve Hıristiyan halkları için olduÄŸu kadar, Bizans vatandaÅŸları açısından da beyliÄŸi bir çekim merkezi haline getirmiÅŸtir.

       Böylece giderek bir “uhuvve” (ahilik-kardeÅŸlik) devletine dönüşen Osmanlı BeyliÄŸi her yöreden “gazi” ve “derviş” akınına uÄŸradı. Hatta birçok Bizans’lı keÅŸiÅŸ ve Komutan da Türk tarafına geçiyordu (Mihail Bey-Gazimihal-,Evrenos Gazi vs,.). Bu ÅŸekilde savaÅŸ gücü artan Osmanlı Beyi aÅŸiret reisi olmaktan çok bir savaşçılar grubunun komutanı durumuna gelmiÅŸti.

           Beylik artık göçebe kültürü temeli üzerine inÅŸa edilmiÅŸ ”gazi”, “derviş” ve aÅŸiret” -lerden oluÅŸan bir federasyon haline dönüşmüştü.

        Burada “Ahi” teÅŸkilatından biraz söz etmek gerekir.  BektaÅŸi Tarikatı Selçuklu döneminde daha çok kırsal tabanlı bir yapılanmaydı. “İskan” – “isyan” süreçlerinde açığa çıkan ve  kente yönelen kır kökenli bir yoksullar güruhu, Selçuklu kentleÅŸmesinde bir olgu olarak belirmiÅŸti. Göçebe dayanışması ve BektaÅŸi kültürü içinden gelen bu kesim tarikatın kentli versiyonunu üretmekte gecikmedi. BektaÅŸi tekkeleriyle baÄŸlarını uzun süre devam ettirecek olan bu kentli tarikat  unsuru “Ahi TeÅŸkilatı” olarak adlandırılmıştır. Kent yaÅŸamının “eÅŸitlikçi” batıni tarikat anlayışına dayalı bir dayanışma içinde düzenleme gayretindeki bu yapı giderek “kent üretiminin örgütü” olarak “lonca” karakteri kazanmış ve Balkan Fethi sonrasında ortaya çıkan “gazi” ve “derviş”lerin tasfiye sürecinde Alevi-BektaÅŸi unsurlardan arınarak, SünnileÅŸmiÅŸ bir karakter içinde varlığını sürdürmüştür. Bu açıdan bakıldığında “ahi teÅŸkilatı” köylü “imece” geleneÄŸinin kente taşınmış biçiminin cisimleÅŸtiÄŸi bir tarikat mekanizması olarak da tanımlanabilir.  Osman beyin Kayınpederi Edebali ve ilk PadiÅŸahların bu tarikata mensubiyeti ittifak yapılanmasının bir göstergesi olarak deÄŸerlendirilmelidir.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on October 16, 2009, 12:08


        *  Göçebe Karakterli Koalisyonda  “Fetih” Mekanizması
          Öte yandan “göçebe ekonomisi”nin üretim biçimlerinden “sürü yetiÅŸtiriciliÄŸi”; devam eden Türkmen göçünün kalabalıklaÅŸtırdığı nüfusu geçindirmekte yetersiz kaldığı için; bir kez daha ikinci üretim biçimi olarak “talan” mekanizmasının öne çıkmasını dayatıyordu..
       Göçebe ekonomisinde kriz dönemlerine özgü üretim biçimi olan  “talan”  yeni bir niteliÄŸe ulaÅŸmış göçebe karakterli devlette; yerleÅŸme sürecinin gerektirdiÄŸi arazi ve otlaklar olarak; ele geçirilen topraklara sürekli  tasarruf etmeyi de beraberinde getiren bir “fetih” mekanizmasına dönüşmüştür.                 
        Ancak bunun “askeri feodal yapılar” için yukarıda tanımladığımız “fetih” olgusundan farklı bir meÅŸruiyet temeli vardır. Henüz  egemen sınıf zümresinin doyumsuz zenginleÅŸme arzusunu tatminden çok; eÅŸitlikçi bir toplum yapısında tüm bireylerin geçinme olanaklarını temine yönelik olarak gerçekleÅŸmektedir.
         Bu içerik sayesindedir ki; muhalefet partisi kimliÄŸine bürünmüş batıni tarikatlar; Bizans, Bulgar ve Selçuklu’da fetih ve savaÅŸ mekanizmalarının iç hedefi haline gelmiÅŸken; Osmanlı fetihlerinin temel müttefiklerinden biri olabilmiÅŸtir.  Yine bu heteredoks Paulikan; Bogomil, BektaÅŸi tarikatları  baÄŸlamında saÄŸlanan yerel destek sayesinde henüz tekamül etmemiÅŸ bir savaÅŸ mekanizması ile hemen hemen bütün Balkanların fethi mümkün olabilmiÅŸtir.

         *   Fetih Sürecinde Gazi ve DerviÅŸlerin Rolü: Fetih ve Pomaklık
               â€œGaziler” etrafına topladıkları küçük çaplı gruplarıyla ittifakın askeri gücünü oluÅŸturuyordu. Bu küçük savaÅŸ-talan aygıtlarıyla tek tek küçük kasaba ve kentleri ele geçirip talan ediyor ve ganimetin beÅŸte birini (devlete) padiÅŸaha verdikten sonra kalanına tasarruf hakkı kazanıyordu. Ele geçirilen araziye tasarruf ta aynı hukuka tabi idi. Gelibolu’yu Süleyman PaÅŸa, Enez’i Has Yunus Bey, Åžahin civarını Lala Åžahin PaÅŸa, Gümülcine ve Ä°skeçe civarını Evrenos bey bu ÅŸekilde fethetmiÅŸlerdi. Bu nedenle bu yöreler ele geçirilen gazilerin mülkü haline geliyordu. Gümülcine civarının Evrenos Bey tarafından bağışlandığı vakfa tapulu olduÄŸu hala kayıtlardan okunabildiÄŸi gibi, Åžahin köyünün adı da arazisinin Lala Åžahin PaÅŸa’ya aidiyetinden kaynaklanmaktadır.
         Ä°ttifaka katılan tarikatların asli unsurları olan  “derviÅŸler”dir. Bunlar ömürlerini adadıkları Batıni inançların öngördüğü “eÅŸitlikçi toplum” ütopyaları gerçekleÅŸtirme umuduyla fetihlere daha çok yerel nüfusla kurdukları iliÅŸkiler üzerinden ideolojik ve lojistik destek saÄŸlıyorlardı. 
          Yukarıda da deÄŸindiÄŸimiz ÅŸekilde Batıni inanç yapıları ve sosyal misyonları gereÄŸi “Paulikan” ve Bogomil” tarikatları ile baÄŸlantı halinde bulunan Alevi-BektaÅŸi tarikat mensubu  bu “derviÅŸler” daha fetih öncesinde bölgeye el atmıştı. Bunlar; Bizans-Bulgar devletlerinde  “iskan”, “isyan” süreçlerinin bunalttığı yoksul köylü ve göçebe kitlelerin  bilincinde; göçebe kültürünün karakteristiÄŸi olarak hala muhafaza edilen; “eÅŸit ve özgür toplum” taleplerinin  taşıyıcısı olmuÅŸlardı.
         Yerli kitlelerin “göçebe karakter”inden kaynaklanan bu talepler  ile Osmanlı devlet yapısında henüz muhafaza edilen “göçebe karakter” çakışıyordu. Ä°ÅŸgalci devlet konumundaki Osmanlı’ya sunulan yerel desteÄŸin dinamiÄŸi bu çakışmada aranmalıdır. Tarikatların rolü bu çakışmadan doÄŸan çekimin kanallarını oluÅŸturmaktan ibarettir.
          Açıklamaya çalıştığımız bu  dinamik Balkanlarda ortaya çıkan ve  “Pomaklık” olarak nitelen “iÅŸgalci düşmanla iÅŸbirliÄŸi” olgusunu  da mantığa uygun bir çerçeve içinde izah etmektedir.

       * Ä°ttifakın Sonu ya da Askeri Feodal Osmanlı Devletine YöneliÅŸ
        Gazilerin büyük topraklara tasarruf etmesi Osmanlı Hanedanı ile;  Selçuklu merkezinden beyliÄŸe akın etmiÅŸ ve  bürokrasiyi oluÅŸturup merkezi yapıya eklemlenmek suretiyle iktidardan pay almak arzusunda olan Ulema sınıfının çıkarlarına ters düşüyordu. Zamanın bilgi tekelini ve özellikle de ÅŸeriatı yorumlama gücünü elinde tutan bu kesim ile hanedan arasındaki ittifak merkezi devlete doÄŸru adım atılmasının önünü açtı.

        Ä°lk önlem olarak; Bizans’tan örnek alınan ve Selçuklularca da uygulanan Tımar (Pronoie) sistemi uygulamaya kondu. Bunda amaçlanan olgu fethedilen toprakların Gazilerin deÄŸil devletin (miri) arazisi olmasını saÄŸlamaktı. Bu yapıda miri arazi küçükten büyüğe doÄŸru tımar, has, zeamet olarak parçalara ayrılıyor; gaziler ya da devlet görevlerinde bulunanlara görevde kaldıkları süre ile sınırlı olmak kaydıyla ikta olarak veriliyordu.       
 
              Bu yeni bölüşüm sistemi “Kuruluş” dönemine hakim olan ittifakın bozulmasını da zorunlu kılıyordu. Zira özünde göçebe kültürü  etkisiyle biçimlenmiÅŸ eÅŸitlikçi  köylü ideolojisinin mimarı olan tarikatlar yeni sistemi meÅŸru görmeyecekti. MeÅŸruiyet kaynağı artık “Fetva”larıyla Sünni ulema oluyordu. Gazilere ise malik oldukları arazide kiracı haline dönüştükleri “Tımar” sistemine uyum dışında seçenek bırakılmıyordu. Ayrıca Çandarlı örneÄŸinde  de deÄŸindiÄŸimiz ÅŸekilde aÅŸiretler cümlesinde koalisyona katılan hanedan dışı ailelerin de tasfiyesi gündeme gelmiÅŸti.
 
              Burada “Yeniçeri” olgusunun içerdiÄŸi bir alegori’den de söz etmek gerek.  Fetih sürecinde Ahi BektaÅŸi tekkelerinde uygulanan  “eÅŸitlikçi” toplu yaÅŸama biçimlerinin bir tekamülü olarak gündeme gelen ve  tarikatlar marifetiyle biçimlendirilen bu ocak; giderek savaÅŸ mekanizması içinde gazilerin rolünü etkisiz hale getirmiÅŸti.  Bu nedenle kuruluÅŸundan kapanışına kadar BektaÅŸi kültürünün izlerini taşıyan yapı; ironik bir biçimde merkezileÅŸmeye yönelen  devletin askeri mekanizması olarak; aynı tarikatları tasfiyenin temel dayanağını oluÅŸturmuÅŸtur.  BektaÅŸi tarikat kültürüne  sonuna kadar baÄŸlı kalışın bir göstergesi olarak; göçebe kültürünün içerdiÄŸi “isyan” eÄŸiliminin açığa çıktığı birçok kazan kaldırma olayı sonrasında; en son kapatılmaya karşı direnme tutumuna yönelmeleri üzerine giriÅŸilen kıyımlarda BektaÅŸi tekkelerine sığınmaları dikkat çekicidir.
 
            Cumhuriyet Türkiyesinin atılım aracı olarak ortaya çıkardığı “Köy Enstitüleri” modelinde yeniden ele alınacak olan bu “eÅŸitlikçi imece” içeriÄŸinin aynı “ahi” (BektaÅŸi) kültüründen kaynaklandığı bizzat projenin mimarı Tonguç tarafından sık sık vurgulanmıştır. Kendisinin “Tonguç Baba” olarak adlandırılması tarikat kültürüne yönelik bir  çaÄŸrışımı da içeriyor olmalıdır.
 
            Yeniçeri Ocağının bu içeriÄŸi Pomakların bir bölümüne verilen “katrancı” adıyla da alakalı olabilir.   Bunların, islamlaÅŸma sürecinde  tanıştıkları; “eÅŸitlikçi imece” olgusuna öykünmek üzere; iliÅŸki kurdukları tarikat biriminin de adı olması muhtemel olan bu sözcüğü ad olarak benimsemeleri mümkündür.  Tarikat örgütlenmesini model alan yeniçeri ocağında bir tabura (52. Orta); aynı ÅŸekilde Katrancı Ortası denmesi  düşündürücüdür. Geç yerleÅŸen Pomaklarda bir köylü geleneÄŸi olarak, izleri hala gözlenebilen “imece” olgusu da bu yaklaşımı destekler niteliktedir.
 
            Tekrar esas konumuza dönelim.  Gazi DerviÅŸ AÅŸiret Koalisyonunu bozan Hanedan; artık iç içe geçmeye baÅŸladığı ulema ve tımar sahibi asker bürokratlarıyla; Bizans’ın yalnız toprağını deÄŸil, Devlet Biçimini de sahiplenmiÅŸ oluyordu. Bu aynı zamanda Heterodoks karakterli ideolojik yönelimden “Sünni” ideolojiye geçiÅŸin de baÅŸlangıcı demektir.
 
              Bu geliÅŸmelere gazilerin ilk tepkisi; mülklerini muhafaza adına ‘vakıf mülkiyetine devletin el atamayacağına iliÅŸkin’ ÅŸeriat hükümlerine sığınarak; topraklarını mütevelli heyetleri aile fertlerinden oluÅŸacak ÅŸekilde kurdukları vakıflara devretmek oldu. Gümülcine çevresinin Evrenos Gazi tarafından kurulan vakfa ait olduÄŸunu gösterir tapu kayıtları hala mevcuttur.
 
              Öte yandan ittifak sürecinde elde edebildikleri maddi kazanç Balkan coÄŸrafyasına yayılan tekkeler ve bunlara vakfedilen arazilerden ibaret olan derviÅŸlerin tasfiyesi; önceden sorun teÅŸkil etmeyen “batıni” inançları anımsanarak; Sünni mollalarca verilen “dinen malı helaldir; katli vaciptir” fetvalarıyla, mallarına el konulması ve direnmeleri halinde katledilmeleri suretiyle gerçekleÅŸmiÅŸtir. 

              Gazi ve DerviÅŸlerin tasfiyeye tepkisi;  yeniden eÅŸitlikçi bir iktidarı hedefleyecek ÅŸekilde giriÅŸtikleri “Şey Bedrettin Ayaklanmaları”dır. Fetret devrinde ortaya çıkan iktidar boÅŸluÄŸunda; bu iki kesimin ittifakla giriÅŸtiÄŸi  Manisa ve Karaburun ayaklanmaları kanla bastırılmıştır.  Bu olay bir bakımdan  Osmanlıda “SünnileÅŸtirme” sürecinin de dönüm noktasıdır.

              c – Sonuç
            Bu bölümde tartıştığımız misyonerlik faaliyetleri ile kuruluÅŸ dönemindeki Osmanlı Devlet yapısı ve bu yapının yürüttüğü fetih sürecinin özellikleri; Hıristiyan bir toplumda yürütülecek  Ä°slamlaÅŸtırma kampanyası ile uyumludur. 
           Bölgede yarı göçebe ve henüz göçebelik kavramının içerdiÄŸi özgürlük bilincini yitirmeyecek kadar yeni iskan görmüş köylü topluluÄŸunun;  göçebe karakterli bu yeni devlette özgürleÅŸme arzularının gerçekleÅŸme olasılığını görmüş olması akla yakın bir  yaklaşımdır. Batıni tarikatların inançlarında da mevcut olan bu özgürlükçü içeriÄŸin; fetih sürecinde  katalizör derviÅŸler vasıtasıyla aktif yerel desteÄŸe dönüşmüş olması, “Pomaklık” olgusuna en mantıklı açıklamayı da getirmektedir.
        Gerçekten de;  Pomak adının“Osmanlı yayılmasına yardımcı olma” suçlamasına dayalı olduÄŸu yolundaki genel kabul gören açıklamanın içerdiÄŸi unsurların tamamı ancak böylesi bir yönelimde yer alabilir. Bir topluluÄŸun iÅŸgal sürecinde; hiç tanımadığı yabancı iÅŸgalcilere yardımcı olması olaÄŸan bir durum deÄŸildir. Böyle bir olgudan söz ediliyorsa bunun özel nedenleri de olmak zorundadır. Toplulukça benimsenen Batıni derviÅŸler vasıtasıyla gelenlerle kurulan ve ortak özgür bir gelecek beklentisi olarak tanımlanabilecek bir özdeÅŸlik inancı, bunun nedeni olmaya yeterli bir veridir. Böylesi bir durumda diÄŸer yerlilerce bir aÅŸağılama biçiminde algılanan “Pomaklık” olgusunun; hedef kitle tarafından bir onur vesilesi olarak görülebilmesi anlamlı hale gelmektedir.
       Ã–te yandan bir Ä°slamlaÅŸtırma kampanyasının sadece Müslüman olmayan kitleleri hedef alabileceÄŸi düşünüldüğünde; Pomakların Osmanlı öncesinde pagan ya da baÅŸka bir dine mensup bulunmalarının koÅŸulları bulunmadığı için Hıristiyan olduklarının kabulü de gerekir.  Böyle bir kabul, ortaklaÅŸmış aziz/derviÅŸ kültlerini izaha da elveriÅŸlidir.
 
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on October 16, 2009, 12:09

            VI – POMAKLAR BOGOMÄ°L MÄ°YDÄ°?
            Ä°slam öncesi Pomakların Hıristiyan olduÄŸu varsayımında, o zamanlar bölgede etkin olan iki varyanttan hangisine mensup oldukları da önem kazanır. Bunu anlayabilmek için bir kez daha oluÅŸumun  mayalandığı tarihsel süreçte geliÅŸen sosyal olgular üzerinden deÄŸerlendirmeler yapmaya ihtiyaç olacaktır.

             1-) Bulgar Toplumunun OluÅŸum Süreci
            BilindiÄŸi gibi 6. yüzyıldan itibaren bölgeye gelen Slavlar ve onları takip eden Asya kökenli Ön Bulgarlar Ortodoks misyonerleri aracılığıyla Hıristiyan dinini benimsemiÅŸtiler.  Ortak coÄŸrafya içinde yaÅŸamaya baÅŸlayan bu gruplar ortak Ortodoks inancın birleÅŸtirici rolünün de katkısıyla kaynaÅŸarak bugünkü Bulgar toplumunu oluÅŸumu saÄŸlanmıştı. KuÅŸkusuz bu oluÅŸumun sürdüğü aÅŸamalarda bölgeye gelen baÅŸka göçebe topluluklar da aynı ÅŸekilde bu oluÅŸuma dahil olmaya baÅŸladılar. Ayrıca bölgenin yerlisi olan Traklar ve onların devamı niteliÄŸindeki Ulahların  (Vlah, Valak) önemli bir bölümü de bu kaynaÅŸmaya dahil olmuÅŸtu.
          Böyle bir kaynaÅŸmayı saÄŸlayan temel dinamikler egemen Bizans devletinin ihtiyaçları doÄŸrultusunda geliÅŸen yerleÅŸme (iskan) sürecinin türdeÅŸleÅŸtirdiÄŸi yaÅŸam biçimi ve yine Bizans tarafından  yerleÅŸik yaÅŸamı denetlemeye yönelik olarak dayatılan Ortodoks inancıydı. Bu iki koÅŸul gerçekleÅŸtiÄŸi ölçüde oluÅŸuma dahil olanlar ortak bir kimliÄŸe doÄŸru yol aldılar. Ortak kimliÄŸin dini inanışında tereddüt yaÅŸanmadı. Ancak farklı bileÅŸenlerin deÄŸiÅŸik dilleri arasında sayıca fazlalıkları nedeniyle Slavların dili baskın çıktı. Fin ve MoÄŸol-Türk karışımı bir kökenden gelen ön Bulgarlar; Uzlar, Peçenek ve Kuman kökenli olabilecek ilave  göçebe kabileler ile Roma kültürünün  baskın öğe haline geldiÄŸi Makedon ve yerli Ulahlar giderek bu Slav dilini benimsediler.
        YerleÅŸik yaÅŸama; denetimden nispeten uzak kalabilen bölgenin daÄŸlık yöreleri  Karpatlar ve bugünkü Arnavutluk civarındaki daÄŸlık bölgelerde direnebilen kesimlerin bu oluÅŸum içinde erimeden kalabildiklerini biliyoruz. Bu topluluklar günümüz balkan coÄŸrafyasında muhafaza ettikleri Romaoid kültürleriyle, slavik olmayan Arnavutluk ve Romanya toplumlarına temel olmuÅŸlardır. Ayrıca Rodoplar ve Makedonyanın daÄŸlık kesimlerinde kimliklerini hala muhafaza eden küçük ulah toplulukları bulunduÄŸunu da biliyoruz.
        Bu anlattıklarımız ışığında  bölgedeki sosyal oluÅŸumların temelde göçebelik ve yerleÅŸik yaÅŸam biçimleri arasındaki çatışmaya göre ÅŸekillendiÄŸini rahatlıkla ifade edebiliriz. Ä°nanç tercihlerinin de bu çatışmadan bağımsız olması beklenmemelidir.
        Buna göre yerleÅŸik yaÅŸamı benimseyenlerin onun kurallarını ve kurumlarını da benimseyip savunacakları beklenmelidir. Nitekim kimliÄŸini yerleÅŸme sürecinde ortaya koyan Bulgar Toplumu Bizans Kilisesinde kurumlaÅŸmış Ortodoks inancı benimsedikten sonra giderek kendi Ortodoks kilisesini oluÅŸturmuÅŸtur. Bizans-Bulgar devletleriyle iç içe geçmiÅŸ Ortodoks kilisesi kuÅŸkusuz bu devletlerde hakim olan ve kendisinin de pay aldığı  toprak rantına dayalı sosyo-ekonomik düzenin meÅŸruiyetini saÄŸlama misyonunu üstlenmiÅŸti.

        2-) Bulgar OluÅŸumuna Direnme EÄŸilimleri
      Öte yandan Bulgar oluÅŸumuna nispeten geç katılan ya da  yerleÅŸmeye direnerek daÄŸlık alanlarda sürü yetiÅŸtiriciliÄŸiyle iÅŸtigal eden topluluklar açısından yerleÅŸik düzene geçmek bir tür özgürlük yitimi olarak algılanıyordu. YetiÅŸtirecekleri ürünün doymalarına yetmeyecek bir miktarı kendilerine bırakılıp artanına vergi adı altında baÅŸkalarının el koyması alışkanlıklarına uymuyordu. Çünkü onlar denetimden uzak daÄŸlarda baÅŸlarına buyruk yaÅŸamaya alışkındılar.  Kabile düzeyinde geliÅŸtirdikleri iliÅŸki biçimleri de özgürlüklerini sınırlayıcı öğeler içermiyordu. Åžefleri amir deÄŸil ortaklaÅŸa alınan kararları uygulayan görevli statüsündeydi.  Alışkanlıklarından taviz vermeyen bu kesimler Ortodoks Hıristiyanlığı benimsemiÅŸ olsalar da Papazların yerleÅŸmeyi kutsayan vaazlarına aldırış etmiyordu. Onlar Hıristiyanlığı kendi yaÅŸamlarına uygun bir yorumla algılamış ve özgür yaÅŸamlarını kutsayan pagan inanışları Hıristiyan inancına tercüme etmiÅŸlerdi.
        Bütün göçebe topluluklarda gözlenen bu eÄŸilimin en somut örneÄŸini Anadolu daÄŸlarında Ä°slam inanışı altında yaÅŸamını sürdüren Yörük Türkmen Topluluklarında gözlemek mümkündür. YerleÅŸik köylüler ile bu Yörüklerin inanç ritüelleri karşılaÅŸtırıldığında; ikincilerin birçok noktada pagan inanışlarını Ä°slam adı altında sürdürdükleri anlaşılır. Bir örnek vermek gerekirse günaha girmemek için örtünen ve erkeÄŸe görünmekten kaçınan köylü davranışı karşısında Türkmen kızlarının doÄŸal kıyafetleriyle tek başına daÄŸda sürü otlatmaları islami inançlarına aykırılık teÅŸkil etmemektedir.
        Bu deÄŸerlendirmeleri yaptıktan sonra; 6. asırda baÅŸladığını varsayacağımız BulgarlaÅŸma sürecine sonradan dahil olacak toplulukların, yerleÅŸik yaÅŸama uyum saÄŸladıkları ölçüde Ortodoks inancının pekiÅŸeceÄŸini ve bunun tersinden bir anlatımı olarak, OrtodokslaÅŸtıkça BulgarlaÅŸacağını savlamak yanlış olmayacaktır.
         Yine yerleÅŸmeyle aynı anlamda olmak üzere OrtodokslaÅŸmaya ve BulgarlaÅŸmaya direnen eÄŸilimlerin baÅŸlangıçta çizdiÄŸimiz sosyo-ekonomik çerçeve içinde zorla iskan ve isyan mekanizmalarının nesnesi ve öznesi  olmaları kaçınılmaz olacaktır.
         Her seferinde büyük acıların yaÅŸandığı kanla bastırılmış isyanlar sonrasında hala bir topluluk olarak  kalmayı becerebilen kesimler olacaksa;   bilinçlerinde yer eden bu  “toplumsal travmalar” nedeniyle BulgarlaÅŸma sürecine dahil olmaya direnç göstermeleri ve eÄŸer bu sürece dahil olmuÅŸlarsa kopuÅŸ eÄŸilimine yönelmeleri de beklenen bir durum olmalıdır. Bu aynı zamanda OrtodoksluÄŸa direnme ya da kopma eÄŸilimi olarak ta anlaşılmak zorundadır.

         3- Direnme EÄŸiliminin Ä°nanç FarklılaÅŸmasına Yönelmesi
         Bir isyanlar tarihi olarak gerçekleÅŸtiÄŸi bilinen Bulgar tarihinde ortaya çıkması kaçınılmaz olan bu eÄŸilimlerin dini ve etnik alanlarda farklı yönelimleri tetiklemesi de kaçınılmaz bir sonuçtur. Böyle bir coÄŸrafyada; göçebe kültürünün  özgürlük talebini de içeren heteredoks  motiflerle 10. yüzyılda alternatif bir inanış önermesi olarak beliren “Bogomil” inanışının; bu kopuÅŸ eÄŸilimindeki kitlelerle örtüşmesi kaçınılmazdır.
        Öte yandan bu koÅŸulların aynı zamanda Bogomil’liÄŸi ortaya çıkaran, ÅŸekillendiren koÅŸullar olarak ta algılanması gerekir.  Paulikanlar’ın bölgeye sürgün edilmiÅŸ olması tek başına Bogomil’liÄŸin ortaya çıkıp yaygınlaÅŸmasını açıklayıcı bir olgu deÄŸildir.  Öyle olsaydı her önüne gelen misyoner ayrı bir din geliÅŸtirebilirdi. Bogomillik 10. yüzyıl Bulgaristan’ına damgasını vuran “özgür göçebelik” ve “yerleÅŸik yaÅŸam çatışması”nda; yerleÅŸik düzen ideolojisini üreten Ortodoksluk karşısında, göçebe kültürünün ihtiyaç duyduÄŸu ideolojik mekanizma misyonunu karşıladığı ölçüde var olabilmiÅŸtir.
           Açıklamaya çalıştığımız çatışma dinamiÄŸi ekseninde yerleÅŸik düzen yanında yer alan kesimlerin yeni bir inanç sistemine ihtiyaç duymaları beklenmeyeceÄŸi için Ortodoks inancına baÄŸlı kaldıkları kabul edilmelidir. Yine OrtodokslaÅŸtıkları ölçüde BulgarlaÅŸtıkları da aynı mantığın sonucudur. BulgarlaÅŸmak aynı zamanda yerleÅŸik düzene uyum anlamına da geleceÄŸi için göçebe kültürünün muhafazasından kaynaklanan  farklılaÅŸma talebinin olmadığı, varsa bile yitirildiÄŸi anlamına gelir. Bu da ayrı bir sosyal kütle oluÅŸturmayı olanaksız kılar.
         Osmanlı yayılışına daha başından destek vermeyi içeren “Pomaklık” olgusu, önce de ifade etmeye çalıştığımız gibi; Bulgar toplumu içinde varolan bir “ayrı duruş”u gerektirmektedir. Böylesi bir ayrı duruÅŸun oluÅŸması ve varlığını sürdürebilmesi sosyo-ekonomik dinamikler yanında kültürel dayanaklarını da oluÅŸturabilmesine baÄŸlıdır. OrtaklaÅŸmış Slavik dil bu dayanağı oluÅŸturamayacağına göre; geriye; sonradan “Pomak” olarak adlandırılacak toplulukların, yerleÅŸik yaÅŸama direnme eÄŸilimlerinin somutlaÅŸtığı ‘Bulgar oluÅŸumundan kopma taleplerini’ ifade edecek “ayrı duruş”larını var edip Osmanlının geliÅŸine kadar koruyabilmelerine olanak saÄŸlayabilecek tek araç olarak “Bogomil” inanışı kalmaktadır.
 
 
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on October 16, 2009, 12:10

 

               VII - BULGARLAÅžMA SÃœRECÄ°NDEN KOPUÅž
        1-) Bulgar Krallıkları
      Slavik yapıdan Pomak kopuÅŸuna yönelecek “ayrı duruÅŸu” oluÅŸturan koÅŸulları anlayabilmek ve önceki bölümde ileri sürülen fikirlerin bir saÄŸlamasını yapmak için Bulgar tarihine de kısaca göz atmak gerekir.
      VI. yy baÅŸlarında bölgeye gelmeye baÅŸlayan Slav ve Ön-Bulgarlar 681 yılında ilk Bulgar Krallığını kurdular. 1018 yılında sona eren bu krallık; Bulgar toplumunda göçebe karakterden yerleÅŸik yaÅŸama geçiÅŸ dönemini oluÅŸturmaktaydı. Ä°lk kralların Aspurah, Tervel, Krum, Omurtag, Malamir  gibi (Ön) Bulgar adlara sahip olmasından;  bu dönemde Slavik kültürün büsbütün egemen olmadığı anlaşılmaktadır. Hıristiyanlığın benimsenip ulusal kilisenin ortaya çıkmasından sonraki dönemde kralların; Boris, Simeon, Petır, Samuil gibi adlar taşımasından toplumun giderek SlavlaÅŸtığı anlaşılmaktadır. YerleÅŸmeye de iÅŸaret eden bu dönem Bogomillerin ortaya çıktığı dönemdir. X. Yüzyıl Bogomiller öncülüğünde yerleÅŸmeye direnen göçebe isyanlarıyla geçti. Ä°syanların zayıflattığı krallık 972 de Ä°oannes Tzimiskes komutasındaki Bizanslılarca iÅŸgal edildi. Bogomiller bu kez Bizansa karşı direniÅŸin motoru oldular. Bu isyanların başına geçen  Samuil 986 da tekrar bağımsızlığı elde edebildi. 1014 yılında Strumica çarpışmalarında galip gelen II. Basilleus kendisine Bulgaroktonos denmesine de yol açan kanlı bir kıyımdan sonra; 1018 de tamamlanan iÅŸgal ile 1.Bulgar Krallığına son verdi.
            1180 den sonra Petır ve Ä°van Asen kardeÅŸler öncülüğünde Bizans’a isyan eden Bulgarlar yeniden bağımsızlığa kavuÅŸtu. 1197 de  Ä°van II Kaloyan Papa’ya kendini Bulgarların ve Valak’ların Kralı olarak ilan ettirdi. Göçebe Trak kalıntıları olan Valak’ların iktidarda söz sahibi olabilmesi bağımsızlığa yol açan isyanların da göçebe karakterli yanına iÅŸaret etmektedir.
              II. Bulgar Krallığında göçebelik-yerleÅŸik düzen çatışmasının en tipik örneÄŸi Gasıp Boril olayıdır. Göçebe Bogomiller ile ittifak halinde iktidar olan Kaloyan’lardan iktidarı soyluların desteÄŸiyle  gaspeden Boril’den; tahtın yasal varisi durumundaki  Ä°van III Asen II iktidarı yine Bogomillerin desteÄŸiyle ayaklanarak 1218 yılında geri aldı. Soylular (boyarlar) krala yeniden boyun eÄŸdi. Göçebelere dayalı bir iktidar olarak baÅŸlayan bu dönemde; devlet gücünü Paralı Kıpçak askerlerinden oluÅŸan 100.000 kiÅŸilik ordudan alıyordu. Uzunca bir refah dönemi içinde Bulgar Kilisesi yeniden özerkliÄŸine kavuÅŸtu. Devlet yapısı giderek Bizans devleti ile türdeÅŸ hale geldi. Bu ÅŸekilde soylu Boyarlar  yeniden etkinlik kazanıyordu.  Göçebe toplulukların desteÄŸini yitiren iktidar yeni bir zayıflama dönemine girdi. Bunun sonucunda MoÄŸol istilasına boyun eÄŸmek zorunda kaldı. Boyarlar iÅŸgalcilere vergi ödemeyi kabul ettiler.
           Bağımsızlık mücadelesi yine  göçebe dinamiÄŸinden doÄŸdu.  1277 de Bogomil destekli halk ayaklanmasıyla Çoban Ä°vaylo  kısa bir süreliÄŸine iktidar oldu.  YerleÅŸik düzenin iyice oturmuÅŸ olduÄŸu Bulgar toplumunda boyarlar kısa sürede bu ayaklanmayı bastırdı. MoÄŸollarla ittifak devam etti. Kral Ä°van IV Asen III Bizansa sığındı. Bulgaristanda boyarların öncülüğünde bir beylikler dönemine geçildi. Türkler Balkanlara ayak bastığında Bulgar topraklarında Selçuklu sonrası Anadolu’da ortaya çıkan Beylikler dönemine benzeyen bir yapıyla karşılaÅŸmıştı.       
          Göçebe devletten YerleÅŸik devlete giden süreçte ortaya çıkan 1.Bulgar krallığında daha çok  Bizans karşısında Bulgar uluslaÅŸma sürecinin araçları olarak ortaya çıkan isyanlar; 2. Bulgar krallığının oturmasıyla yerleÅŸik bir kültür haline gelen Bulgar toplumunda, devlet aygıtının da geliÅŸip Bizans egemenlik aygıtının bütün misyonlarını üstüne almasından sonra; Anadolu’da Selçuklu yerleÅŸik düzenine karşı geliÅŸen “Babai” isyanlarına benzer biçimde, doÄŸrudan “ Bulgar Askeri Feodal Devlet” yapısına yönelen  bir nitelik kazanmıştır. Bu nitelik tıpkı Selçuklularda olduÄŸu gibi, Bulgar devletinin de sonunu hazırlamıştır. Merkezi yapının dağılmasından sonra ortaya çıkan Prenslikler (beylikler) yerleÅŸik toplumlara özgü feodal yapılar olarak algılanmalıdır.
         Bu deÄŸerlendirme Bulgar uluslaÅŸmasına yönelik isyanların aynı zamanda göçebe karakterli özgürlük taleplerini de içerdiÄŸi anlamını da taşır. Yani Bulgar oluÅŸumunun motor gücünü de; aynı özgürlük talebi oluÅŸturmuÅŸtu. Kendilerini iktidar olacakları topluma taşıyan bu motor; iktidar bütün kurumlarıyla ortaya çıktıktan sonra; Bulgar egemenleri açısından yok edilmesi gereken tehlikeli bir mekanizma olarak görülecektir. Bu nedenle iÅŸgale karşı Ä°vaylo önderliÄŸinde geliÅŸen isyan heteredoks Bogomil baÄŸlamıyla göçebe karakterli eÅŸitlikçi bir düzen önerdiÄŸi için iÅŸgalcilere vergi ödemeye devam pahasına boyarlarca ezilmiÅŸti. Çünkü onlar temel çatışma dinamiÄŸinde“yerleÅŸik düzen” tarafında yer alıyorlardı. Ä°ÅŸgal ettikleri yerlerin egemen sınıflarıyla uzlaşıp  vergilerini ödemeleri kaydıyla kurdukları yerleÅŸik yapıya dokunmayan MoÄŸol Devleti “toprak rantı”ndan taviz vermeyi gerektirecek bir bağımsızlıktan çok daha cazip bir yapı sunuyordu boyarlara…

         2-) Bulgar Tarihinde “İlk Pomaklık”
         Bulgar tarihine iliÅŸkin bu saptamalar, 1277 tarihine Pomak oluÅŸumuna yöneliÅŸ açısından ayrı bir önem kazandırmaktadır. Bu tarih; Bulgar toplumunda; tarihçiler tarafından bu yönüyle ele alınmayan ayrı bir “Pomaklık” olgusuna iÅŸaret etmektedir. MoÄŸol istilasına karşı ulusal karakterli bir bağımsızlık savaşı niteliÄŸinde olan ve Çoban Ä°vaylo önderliÄŸinde baÅŸarıya ulaÅŸan ayaklanma; Bulgar soyluları olan boyarlar tarafından iÅŸgalciler lehine bastırılmıştır. 
        Bütün toplumlarda rastlanabilen bu eÄŸilim Bulgar toplumunda daha önce de yaÅŸanmış olabilir. Ancak BulgarlaÅŸma sürecinde;  Pomakların oluÅŸum süreciyle iliÅŸkilendirilebilecek nitelikteki  ‘düşmana yardım’ olgusunun ortaya konduÄŸu ilk “Pomaklık” olayıdır. Çatışma boyutlarının, kopuÅŸu doÄŸuracak düzeye sıçradığına iÅŸaret eden niteliÄŸi bakımından bu olay; göçebe karakterli kitlelerde “özgür ve eÅŸit toplum” özlemini, Bulgar uluslaÅŸma süreci dışında aramaya yönelik “ayrı duruş”un; bir baÅŸka ifadeyle “Pomak Tarihinin” baÅŸlangıç noktası olarak görülmelidir.
         3-) BulgarlaÅŸma Sürecinden KopuÅŸ
         Merkezi yapısı parçalanmış Bulgar toplumunda Osmanlının geliÅŸine kadar süren “Prenslikler  Dönemi”, daha çok ekilebilir topraklar üzerinde odaklanmış ve  birbirinden bağımsız hareket eden küçük yerel iktidarları içeren bir siyasal yapıya sahipti. Bu nedenle göçebe topluluklar, denetimden iyice uzaklaÅŸan daÄŸlık yörelerde göreceli de olsa, kendi arzuladıkları biçimde yaÅŸama olanağına kavuÅŸmuÅŸtu. Ä°kili iktidar karakterine bürünen bu siyasal yapı; Rodoplar ve Pirin Makedonyasının daÄŸlık alanlarında göreli bir muhtariyet kazanan göçebelerin “eÅŸit ve özgür” nitelikli göçebe devleti oluÅŸturabilme umutlarını canlı tutabilmelerini de saÄŸlamıştır. Ulus kavramının temel karakteristiÄŸi olarak “ortak bir gelecek projesi” biçiminde tanımlanabilecek bu inanç aynı zamanda ayrı bir etnik kimliÄŸe yöneliÅŸin de ifadesidir.
       Bu deÄŸerlendirmeler ışığında X. asır ile XIII. asır arasında; bölgede varolan ve yeni gelen göçebe toplulukların, nesnesi ve öznesi olarak iliÅŸkilendiÄŸi iskan ve isyan süreçlerinde, Bogomil inançlarının harcı ile yoÄŸrulan ve 1277 tarihli Ä°vaylo ayaklanmasında Boyarların ortaya koyduÄŸu “1. Pomaklık” olgusunun antitezi olarak bir kopuÅŸa yönelen “ayrı duruş”  biçiminde belirginleÅŸmiÅŸ uzun bir süreci “Pomak” etnisitesinin mayalanma dönemi olarak adlandırmak mümkündür.

     4-) KopuÅŸ Sürecinde Bogomiller
         Ä°vaylo ayaklanması Bulgar topraklarında Bogomillerin etkin olduÄŸu son büyük isyandır. Bu isyanın bastırılması sonucunda yaÅŸanan kıyımdan kurtulanlar; Romanya sınırındaki Dobruca ile  Rodop ve Makedonya’nın daÄŸlık bölgelerinde yaÅŸayan göçebe toplulukları arasına çekildiler.  Yukarıda bir tür ikili iktidar ortamı olarak tarif edebildiÄŸimiz koÅŸullar içinde öğretilerini yaymaya devam ettiler.   
             Bu arada 1240 tarihindeki Babai isyanlarının bastırılması sonrasında takibe uÄŸrayan bazı tarikat mensupları Paulikan kalıntıları üzerinden baÄŸlantı kurdukları Bogomil iliÅŸkilerinin bulunduÄŸu topraklara sığınmıştı. Yukarıda tarikatlar baÄŸlamında açıklamaya çalıştığımız “göçebe nüfusun muhalefet partileri” niteliÄŸi; böyle bir dayanışmayı mümkün kıldığı gibi, alevi derviÅŸlerin bölgedeki göçebeler üzerinde misyonerlik faaliyeti yürütme ortamını da yaratmıştı. 
            Heteredoks misyonerlik faaliyetlerinin baÅŸlangıçta Bogomillerle iç içe yürütülmüş olması bölge insanları arasında bu “derviÅŸlerin” bazen “Hıristiyan Azizleri” olarak algılanma nedenini de açıklamaktadır.
            1240 sonrasında  Bölgeye sığınan derviÅŸler Anadolu ile iliÅŸkilerini devam ettiriyordu. 1277 den sonra ortaya çıkan ikili iktidar olanağı, kıyımdan kaçan Alevi Türkmen kabilelerin bu derviÅŸler aracılığı ile Balkanlara sığınmasına da olanak saÄŸladı. Anadolu’dan Balkanlara yönelen bu tarikat eksenli göçün; Bogomillerin son sığınakları olan  Dobruca, Rodop ve Makedonyanın daÄŸlık kesimlerine yönelmesi bugün hala bu bölgelerde bulunan yoÄŸun BektaÅŸi iliÅŸkilerinde kendini gösterebilmektedir.
         Giderek etkin hale gelen alevi BektaÅŸi faaliyetleri içinde bölgede bulunan Bogomiller Müslüman olmaya baÅŸladılar.   
     
       5-) 2. Pomaklık Olgusu
         Yukarıda KuruluÅŸ dönemi olarak tanımlanan bir dönem içinde Osmanlı BeyliÄŸinin “Göçebe Devleti” niteliÄŸine deÄŸinmiÅŸ ve “Gazi, DerviÅŸ, AÅŸiret”  üçgeninden  oluÅŸan bir ittifak yapısı içerdiÄŸini göstermiÅŸtik.
       Yine Bulgar uluslaÅŸma sürecine dahil iskan-isyan süreçlerinin bir türevi olarak ortaya çıkan “ayrı duruş”un; 1277 isyanında  soyluların iÅŸgalcilerden yana tavır alması biçiminde geliÅŸen “1. Pomaklık” olgusu sonrasında onun bir  antitezi biçiminde belirginleÅŸen “kopuş” eÄŸilimini tanımlamıştık.
         Bu saptamalar sonucunda; “kopuş” eÄŸilimindeki bu göçebelere, iç içe geçmiÅŸ Bogomil ve BektaÅŸi tarikatlarına mensup derviÅŸler tarafından; ittifak halinde oldukları  Osmanlı Devletinin bilinçlerinde yaÅŸattıkları “özgür göçebe toplumunu” gerçekleÅŸtirecek mekanizma olarak önerilmesi beklenen bir durum olacaktır.
        Burada hepimizin deÄŸiÅŸik biçimlerde dinlediÄŸi “Pomak” adlandırmasına dair öykünün; annemden dinlediÄŸim versiyonunu aktarmak istiyorum.
          “ Kavala’da limana yanaÅŸan bir gemiden inenler yerlilerle bir kavgaya tutuÅŸur.  O sırada orada bulunan Pomaklar bir süre kavgayı izledikten sonra; reisleri "Pomaga! Pomaga! (Yardım edin! Yardım edin!) Diye beraberindekilere  seslenerek;  gelenlere yardım edelim, bunlar buradakilerden daha zalim olamaz!..demiÅŸ ve kavgada yabancıların yanında yer almışlar. Bu nedenle yerliler tarafından kendilerine (yardımcı-yardakçı- anlamında) "Pomak" denmeye baÅŸlamış.”
          Bir söylence de olsa saptamalarımızla birebir uyum göstermesi dikkat çekicidir. Öykü;  1-)  belli bir kararsızlıktan sonra; 2-) önderlerin çaÄŸrısıyla 3-) zalim yerlilere karşı 4-) yabancılardan yana tavır,.. olarak belirlenen dört temel önerme üzerine kuruludur.  Zalim yerliler tanımlaması iskan-isyan süreçlerinde süzülmüş ve kopuÅŸa yol açan travmaların ürünü olmalıdır. Kararsızlık rastgele bir yabancının desteklenmeyeceÄŸine ve önderler de yabancıya referans olan derviÅŸlere iÅŸaret etmektedir.
         En olası biçimiyle dinamiÄŸini tarif etmeye çalıştığımız ve adlandırmaya iliÅŸkin genel kabul gören yaklaşımın da desteklediÄŸi bu “Osmanlı” ya yardım olgusu Bulgar tarihinin 2. önemli “Pomaklık” olayıdır. Slavik süreçten kopuÅŸ ve Ä°slam inancına yöneliÅŸin kesinleÅŸmesini temsil eder.  Olgunun bu önemi topluluÄŸun adlandırılmasına konu olmasından da anlaşılmaktadır.
        Burada ağırlıkla sosyo-ekonomik kriterler üzerinden tanımlamaya çalıştığımız “Pomaklık” olgusunu daha iyi kavrayabilmek için;  Askeri Feodal Devlet yapısı belirginleÅŸtikten sonra göçebe karakterli kitleler ile çatışma sürecine giren Osmanlı’daki durumu hatırlamakta yarar var. Heteredoks Alevi inanışında olan Anadolu Türkmenleri için Osmanlı Artık sempatik gelmiyordu. Göçebe karakteri nedeniyle Ä°ran’daki Akkoyunlu Devleti daha çekici hale gelmiÅŸti.  Pomakların Bulgar toplumundan kopup, Osmanlıya yöneliÅŸine benzer biçimde; Anadolu’nun zalim yerlisi ile “daha kötü olması mümkün görülmeyen Ä°ran’lı yabancıya iÅŸaret eden ÅŸu iki dörtlük;  Öykümüzün temel motifleriyle örtüşmektedir.

“Şalvarı ÅŸaltak Osmanlı   
Eyeri kaltak Osmanlı                                   
Ekende yok biçende yok 
Yiyende ortak Osmanlı”                               
                       
 â€œHızır PaÅŸa bizi berdar etmeden
Açılın kapılar Åžah’a gidelim   
Siyaset günleri gelip çatmadan                                                                                   
Açılın kapılar Şah’a gidelim.”

        Bir kez daha belirtmek gerekir ki “Pomak” sözünün Slavcadaki anlamının içerdiÄŸi “ihanet, döneklik” benzeri aÅŸağılayıcı anlamlara raÄŸmen,  olgunun kendisi; 1. Pomaklık olayında düşmana satılmayı yaÅŸayanlar tarafından; X. Ve XIII. Yüzyıllar arasında 250-300 yıl boyunca döktükleri kanları pahasına bilinçlerinde yaÅŸattıkları “eÅŸit ve özgür göçebe devleti” özlemine ulaÅŸma inancı içinde gerçekleÅŸtirilen  “onurlu” bir tavırdır. Özledikleri göçebe devleti olarak algılanan Osmanlıya yardım etmelerinden utanılmadığı içindir ki “Pomak” adı toplulukça da benimsenmiÅŸtir. Gerçekte de “fetih” esnasında Osmanlı bir Göçebe Devletidir.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on October 16, 2009, 12:10
   VIII – POMAKLARIN HETEREDOKS MÃœSLÃœMANLIK DÖNEMÄ°
        Buraya kadar ortaya konulan tablo Pomakların Alevi-BektaÅŸi inanca mensup olmalarını gerekli kılmaktadır. Bugün bunun tam tersi bir durumla karşı karşıyayız. Pomakların tamamına yakını Sünni inanca mensuptur. Bu durumda tezlerimizin olabilirliÄŸini göstermek için Pomakların bir Alevi BektaÅŸi geçmiÅŸleri olduÄŸunu da göstermeye ihtiyaç vardır.

       * KiÅŸisel bir Not:
        Buna giriÅŸmeden önce kendime dair bir hususa deÄŸinmek istiyorum. Alevi geçmiÅŸe dair  kültürel izler, aslında Pomaklara iliÅŸkin araÅŸtırma yapma düşüncemin çıkış noktasıdır. Bir Pomak olarak öteden beri merak ettiÄŸim sosyal ve kültürel kökler üzerine, hali hazırda Sünni olan kendi çevremde yaptığım gözlemler bende alevi bir geçmiÅŸ olması gerektiÄŸi fikrini oluÅŸturmuÅŸtu. Ali, Hasan, Hüseyin gibi adların alevi bir toplulukta bulunacak denli yoÄŸun kullanımı, muharrem orucu, nevruz bayramı ve hatta imece olgusunun kültürel vurgusu böyle düşünmemi saÄŸlamıştı. Bu nedenle toparladığım ilk gözlemlerimi konunun tartışılmasını saÄŸlamak amacıyla 13/02/2004 tarihinde “Pomak Kültüründe Ahi Damgası” baÅŸlıklı bir yazı olarak “Pomak” mail grubuna göndermiÅŸtim. Buradan hareketle 1 yıldır amatörce sürdürdüğüm araÅŸtırmalar sonucunda “Pomaklar” konusunda oluÅŸan fikirlerimi sıraladığım çalışmamın ortaya çıkmasına neden olan söz konusu yazıda ortaya attığım düşüncelerimde bugün bazı farklılıklar oluÅŸtuysa da mantıksal temelde bir deÄŸiÅŸiklik olmadı. Bu nedenle önceden yazdıklarım ile  ÅŸu anda yazılanlar arasında gözlenebilecek farklılıkların “çeliÅŸki” olarak deÄŸil;  dinamik bir bakışla  bilgi ve düşüncelerin zaman içinde geliÅŸiminin yansımaları olarak görülmesini umuyorum.
         Alevi BektaÅŸi GeçmiÅŸe Ä°ÅŸaret Eden Veriler
       Pomakların alevi-BektaÅŸi bir geçmiÅŸe sahip olduklarına iÅŸaret eden olgular şöyle sıralanabilir.
       * Ä°lk olarak muharrem orucu geleneÄŸini ele alalım. Günümüzde artık kaybolmaya yüz tutan bu geleneÄŸin 30 yıl öncesine kadar yaÅŸlılar tarafından 10 gün oruç tutulması suretiyle takip edildiÄŸine bizzat tanığım. Kendi tanıklığımın ötesinde çevremdeki Pomaklar arasında yaptığım sözlü sorgulamalarla da doÄŸrulamış bulunuyorum. (Vize/Küçükyayla Köyü’nden Salih Karaca, Necip Topuzlu, Vize/Kömürköy’den, Arife Özgirçek) Aleviler Ramazan orucu tutmazlar. Muharrem ayında üç günlük  Masum-u Pak ve 10 (12) günlük Muharrem orucu tutarak ayın 13.de aÅŸure dağıtırlar. Sünni inanışında ise AÅŸure  gününe denk gelmemek ve 1 gün ile sınırlı olmamak  kaydıyla oruç tutulması sevap sayılır. Gelenekte bu ayda tutulan orucun 3 günü aÅŸmadığı gözlenmektedir.
       * Ä°kinci olarak; Alevi geleneÄŸinde; Peygamber Soyuna (Ehli Beyt) verilen deÄŸerin de bir ifadesi olmak üzere Ali, Hasan, Hüseyin, Cafer ve Ä°smail gibi adların kullanımı çok yoÄŸundur. Sünnilerde bu adlara Alevilere oranla çok düşük düzeyde rastlanmaktadır. Pomaklarda bu adların kullanılma sıklığı Alevilerle aynı orandadır. Üç nesil takip ederek yapılacak kıyaslamalarda her ailede bu adlardan bir veya birkaçının birden fazla kiÅŸide kullanıldığını gözlemek mümkündür. Sünni geleneÄŸe bir örnek olmak üzere Osmanlı Hanedanında bu adlardan birini taşıyan PadiÅŸah olmaması gösterilebilir.
      * Üçüncü olarak; Nevruz geleneÄŸinin izlenmiÅŸ olması: Asyalı toplumlarda bir tarım geleneÄŸi olarak, Sümer döneminden bu yana; yazın baÅŸlangıcı olarak kabul edilen 21 mart günü doÄŸanın diriliÅŸi sayılarak bayram olarak kutlanmaktadır. ÇeÅŸitli dinler bu geleneÄŸi kendi yorumları içinde sürdürmüş ancak Sünni geleneÄŸinde yer almamıştır. Alevi BektaÅŸi geleneÄŸinde ise Hz. Ali’nin doÄŸum ya da Halifelik yıldönümü olduÄŸu inancıyla önemli bir bayram olarak kutlanmaktadır. Mübadele öncesi Rodoplarda yaÅŸadıkları döneme ait tüm gelenekleri sürdürdükleri halde “Nevruz” geleneÄŸinin takip edilmemesinden sürekli yakınan babaannemden; Pomaklarca  izlendiÄŸini öğrendiÄŸim bu gelenek konusunda da yukarıda verdiÄŸim kiÅŸilerle yaptığım sözlü sorgulamada bu bilgiyi teyit ettim.
         * Ayrıca göçebe- kır kökenli Alevi –BektaÅŸi tarikat geleneÄŸinin, kent uzantısı biçiminde geliÅŸen Ahilik teÅŸkilatı üzerinden kurulabilecek baÄŸlara iÅŸaret etmek üzere;
         Pomakça konuÅŸan büyüklerimin kendi dillerinden “ahrenski” olarak söz etmeleri, Yine daha önce de deÄŸindiÄŸim bir yazışmada,  Kızıldeli Sultan Dergahına baÄŸlı alevi Pomaklardan “Aren” olarak söz edilmesi, Son olarak ta ahi teÅŸkilatındaki kolektivizmi çaÄŸrıştıracak ÅŸekilde Pomak topluluklarınca “imece” geleneÄŸine diÄŸer topluluklardan belirgin bir ÅŸekilde fazla önem verilmiÅŸ olması dikkat çekicidir.
         Ulf Brunbauer de yukarıda deÄŸindiÄŸimiz araÅŸtırmasında Pomakların bir bölümüne “ahryane” dendiÄŸini aktarmıştır. Ä°slam Ansiklopedisinde A. Cevat Eren, bunun kaynağının ahilikle baÄŸlantılı olabileceÄŸinden söz etmektedir. Eren’in bu yaklaşımını okumadan önce yazdığım “P.K. Ahi Damgası” baÅŸlıklı yazıda kendi çıkarımlarımdan hareketle ben de bu olasılığı deÄŸerlendirmeye çalışmıştım. Anadolu geleneÄŸinde “imece” kültürü ile ahilik arasında kurulan ve bugün yaren toplantılarında süren baÄŸlantı da bu noktaya iÅŸaret etmektedir.  Bölgedeki Ahi- BektaÅŸi sempatisinin bir  iÅŸareti olarak yerleÅŸim yerlerine ahi adlarının verildiÄŸine de rastlanmaktadır.  PaÅŸmaklı-Smolyan Kazasının bir dönem “Ahi Çelebi”  olarak adlandırılması gibi,.  AÅŸağıya çıkardığım listede yer alan ahi tekke ve türbeleri de buna ilave edilebilir.
         Ayrıca Pomakların bir bölümüne katrancı deniyor olması da ahi-bektaÅŸi geleneÄŸinden kaynaklanmış bir olgu olabilir. Ä°slamlaÅŸma sürecinde  tanıştıkları; “eÅŸitlikçi imece” olgusuna öykünmek üzere; iliÅŸki kurdukları tarikat biriminin de adı olması muhtemel olan bu sözcüğü ad olarak benimsemeleri mümkündür.  Benzer ÅŸekilde Tarikat örgütlenmesini model alan yeniçeri ocağında bir tabura (52. Orta); da Katrancı Ortası denmesi  düşündürücüdür.
        * Alevi BektaÅŸi geçmiÅŸe iÅŸaret eden olgulardan bir tanesi de Pomakların yoÄŸun olarak yaÅŸadığı bölgelerde bu tarikata ait dergah, tekke ve türbelerin yoÄŸunluÄŸudur. Bu konuda bir fikir oluÅŸturabilmek için Yunanistan sınırları içinde kalan Batı Trakya ile sınırlı olmak üzere; saptanabilenlerden oluÅŸan bir listeyi aÅŸağıya aktarıyorum.

Ahi Baba Tekkesi/Feres (Ferecik), Ali Baba Zaviyesi/Tsermen (Çirmen), Binbiroklu Ahmet Baba Zav./ Tsermen (Çirmen), Elmalı Baba Zaviyesi/ Tsermen (Çirmen),Eski Baba Zaviyesi/Tsermen (Çirmen), Ferecik Tekkesi/Feres (Ferecik), Gazi Baba Türbesi / Ä°neli/, Gaziler Tekkesi/Feres (Ferecik),Hızır Baba Tekkesi/Makri,/Kızıl Deli Sultan Tekkesi/Didymotichon (Dimetoka), Mümin Baba Zaviyesi/Tsermen (Çirmen), Mürsel Baba Zaviyesi/Tsermen (Çirmen), Otman Baba Zaviyesi/ Tsermen (Çirmen), Timur Baba Zaviyesi/Çirmen, Yaran Baba Zaviyesi/Çirmen, Seyyid Ali Sultan (Kızıl Deli)/Didymotichon (Dimetoka), Gazi Ferhat Baba/ Didymotichon (Dimetoka), Öksüz Baba/Didymotichon (Dimetoka), AÅŸağı Tekke/Mikroderio (Küçük Derbent) köyü, Gazi Hasan Baba/Sidiro(Demirören)köyü; Sufli’ye(Sofu lu’ya) 20 km., Çilingir Baba/Haldini (Ilanlı/Yılanlı) köyünün 2 km uzağında; Megaderio (Büyük Derbent) köyüne 18 km),/Sinan Baba/Çilingir Baba tekkesine 1 km, Hasan Baba/Sinan Baba’ya 500 m, Gaziler/Hasan Baba’ya 1,5 km, Kaib (Gaib) Baba/Çilingir Baba tekkesinin 1 km kuzey batısında, Ä°brahim Baba/Feres (Ferecik) Alexandrupolis’te bir tekke/Alexandrupolis’e (DedeaÄŸaç’a) 4 km, Işıklar Nefes Baba/Loutros (Ilıca) köyünde, Sancaktar Baba/Makri (Miri) köyünde (Agia Paraskevi  istikametinde)
 
1826’da (II. Mahmud tarafından) kapattırılan Dimetoka’daki diğer Bektaşi tekkeleri:
 
 Abdal Cüneyd/Ahi Denek/Çakmak Dede/Develi Dede/Karagöz Bey/YaÄŸmur Baba/Nasuh Bey/ Timurhan Åžeyh/Hasan Baba/Åžahin Baba –Şahin Sufi Sultan/Mürsel Baba/Åžeyh Musluhiddin Baba/ Timur Baba/ Demirhan Baba/Åžeyh Dede Baba
 
1826’da (II. Mahmut tarafından) kapattırılan Ferez (Ferecik)’deki Bektaşi Tekkeleri:
 
 Ahi Horasan/Ahi Turan Åžah/Cuyi Dede/Veli Dede/Åžeyh Siyah Taccüddin/Göbekli Saraç Baba
 
 Rodopi idare bölümündeki BektaÅŸi Tekkeleri:
 
Kara Ahmet/Maroniya yakınlarında Komotini’ye(Gümülcüne’ye) 18 km.,  Pospos (PuÅŸpuÅŸ)/ Komotini (Gümülcüne), Ak Baba/Amaksades’in (Arabacıköy’ün) 2,5 km güneyinde., TaÅŸlık Petrota (TaÅŸlık) köyünde., Süpüren Mahmut Dede/Komotini’de (Gümülcüne’de), Üç Gaziler/Hloi köyüne (Hebilköy’üne) 5 km  (Bulgaristan sınırları dahilinde), Kamber Baba/Anokambi (Yukarı Kamberler) ve Katokambi (AÅŸağı Kamberler) köyü arasında
 
Rodopi bölgesinde Bektaşi Babalarına ait bazı türbeler:
 
 Ali Baba/Anokambi (Yukarı Kamberler) köyü , Seyyid DerviÅŸ Ali (öl. 1774)/Lambro (Satiköy); Komotini’ye (Gümülcüne’ye) 18 km, Gaziler/Nikiton ormanında (Sapis yakınlarında), KesikbaÅŸ Baba/Komotini (Gümülcüne)
 
Xanthi (İskeçe) idare bölümündeki Bektaşi Tekkeleri
 
Hasib Baba7(öl. 1886)/Xanthi (Ä°skeçe), Emir Baba/ Mikro Evmiro(Tekkeköy)  Murssini (Mursalı), Karaca Ahmet/Echinos  (Åžahin) köyünde-türbesi Pomak Kadınlar tarafından hala ziyaret ediliyor), Karaca AyÅŸe (Osoika)/Echinos (Åžahin) köyünde, Kız Bükü/Drumia (Kız Bükü, Azize Kızı) k., Budala Hoca/Thermes (Ilıca) köyünde, Nazire/Mykis (Mustavçova) köyünde, Kırklar Tekkesi/Genisia (Yenice Karasu) köyünde, Ali Baba/Genisia (Yenice Karasu),.Kütüklü Baba/Selino (Kereviz) köyünde, Gelin Mezarı/Papikio Oros (Despot dağı’nda); Sunio’ ya (Sünnetçiköy’e) 56 km., KaraoÄŸlan/KaraoÄŸlan dağının tepesinde.
     
Son dönemlere ait 2 Tekke:
 
Mega Evmiro/(Büyük Mursalı) k.,. Ahmet oÄŸlu Ahmet Baba/ Genisia (Yenice Karasu) köyü; Kavaklı  Mahl. Genisa bölgesinde ayrıca Hasan Baba, Taybe Sultan, Zübeyde Ana, Öksüz Baba, Mercan  Ana, Musellim ve Mahsun Baba’nın mezarları bulunmaktadır.
 
        * Bir baÅŸka veri olarak önemli bir pomak yerleÅŸimi olan Åžahin (Echinos) Köyü’nde bulunan ve Pomak nüfus tarafından hala ziyaret edilen Karacaahmet ve Karaca AyÅŸe türbeleri etrafında oluÅŸan va Pomaklar arasından derlenmiÅŸ bir söylenceyi aktarmak istiyorum.
          "Osmanlı devrinde iki kardeÅŸ, yolcu olarak Ä°skeçe'nin dere kolunda bulunan Emirler köyüne uÄŸramışlar. Bu köy, ancak 17 hane imiÅŸ. Ä°ki kardeÅŸ iÅŸ aramışlar, fakat maalesef kendilerine iÅŸ gösterilmemiÅŸ ve misafir olarak kabul edilmemiÅŸlerdir. Mahzun olarak Åžahin kasabasına doÄŸru yönelmiÅŸlerdir. Buraya ulaÅŸtıklarında hüsnü teveccühle (güzel bir karşılanma) karşılanmışlardır. Kendilerine ne istediklerini sormuÅŸlar. Cevaben; iÅŸ aramaya geldik diye söylemiÅŸlerdir. Onlara, "baÄŸlık tarlasında (Karaca AyÅŸe türbesinin üstü) orak biçmek vardır" denilmiÅŸtir. Teklifi memnuniyetle kabul ettikten sonra, onları o tarlaya götürmüşlerdir. "Burada sizin için tahminen bir haftalık iÅŸ
vardır" denilerek işleri ile baş başa bırakılmışlardır. Kasaba halkı, "Allah yardımcınız olsun" diye dua edip evlerine dönmüşlerdir. Misafirler de işe girişmişlerdir. Halk, işlerin nasıl gittiğini görmek ve yiyecek götürmek için ertesi gün tarlaya vardıklarında ne görsünler; bir haftalık iş bir günde bitmiş ve kendileri giyim kuşamlarını bırakıp kaybolmuşlardı. O zamanki âlimlere müracaat edip sormuşlar. "Ne olacak bu iş, ne yapalım şimdi?" diye sorduklarında; "şaşılacak bir şey yok, bunlar ermişlerdendir. Erkek olan için kasabamızın ortasında, kadın olan için de kasabamızın karşısında (kendilerine gösterilen tarlanın altı) türbe yapılacak ve onları daima rahmetle anmalıyız" denilmiştir. Şahin, o kadar hayırlı dualara nâil olmuştur ki, o andan itibaren nüfus itibariyle hep büyümüş ve büyümektedir de. Bunun yanı sıra hiçbir fenalığa da maruz kalmamıştır. İnşaallah bundan sonra da felâket görmeyecektir. Onların yüzü suyu hürmetine Cenâb-ı Hak, bu memleketi muhafaza etmektedir.

         Söylence farklı bir biçimde de anlatılmaktadır.
      "Karaca Ahmet ve Karaca AyÅŸe'nin iki kardeÅŸ oldukları söylenir. Emirler köyüne vardıklarında misafir edilmek istemiÅŸler, onları kimse kabul etmemiÅŸ. Abdest alıp namaz kılmaları için su istediklerinde köyümüz susuz diyerek su da vermemiÅŸler. Köyün dışına çıkmadan önce sormuÅŸlar; "Kaç hanesiniz?", "19 haneyiz" demeleri üzerine "20 hane olmayasınız" denmiÅŸtir. (Bir baÅŸka rivayete göre; "39 haneyiz" demeleri üzerine "40 hane olmayasınız" denmiÅŸtir). Köyün dışına çıkmışlar ve "bismillâh" diyerek ellerindeki deÄŸneÄŸi yere vurduklarında su fışkırmış, abdest almışlar ve namazlarını kıldıktan sonra yola koyulmuÅŸlardır. Bunun üzerine köy halkı çok piÅŸman olmuÅŸ, fakat köyde kalmaları için onları ikna edememiÅŸlerdir. Ertesi gün Åžahin'e varmışlar. Åžahinliler kendilerine büyük misafirperverlik göstererek birçok aile onları evlerine almak istemiÅŸ. En son Åžahin'in merkezinde bir eve misafir olmuÅŸlar. AkÅŸamleyin etli pilâv ve ayran ikram etmiÅŸler, yemiÅŸler, sohbet etmiÅŸlerdir. Yatsı namazından sonra ev sahibi ayrılırken onlara tasın içinde kalan pilâvı, su ve ekmek bırakmış. Belki gece vakti biraz daha yerler diye. Åžahin hakkında sohbet ederken "bu köyün bereketi hiç kalkmasın" diye dua etmiÅŸler. Sabah namazı sonrası ev sahibi onlara kahvaltı ikram etmek istemiÅŸ. Fakat onların orada olmadıklarını, ayrıldıklarını görmüş. İçinde pilâvın bulunduÄŸu tasa baktığında (önceden yarısı yenildiÄŸi halde) sanki pilâv hiç dokunulmamış, akÅŸamdan hiç yenilmemiÅŸ vaziyettedir. Ertesi gece birçok köylü onları rüyada görmüş ve iki yerde iÅŸaret olarak emanetler bıraktıklarını görmüşler. Rüya sonrası o yere gittiklerinde (Karaca Ahmet Camii'nde) bir küçük kılıç, Karaca AyÅŸe'nin yerinde terlik, çember ve ibrikle karşılaÅŸmışlardır. Kılıç, Balkan savaÅŸlarında Bulgarlardan saklanmış ve bilinmeyen bir ailede saklandığı söylenmektedir. Åžahin halkı onların iÅŸaretlerini buldukları yerde türbeler yapmışlardır.”  "Åžahin"li bir yaÅŸlıdan aktaran "Metin KARAHOCA"
        Åžahin yakınlarındaki  Pomak Köyü Ketence’li olan Ä°.Kissa  bu söylenceye hala inanıldığını  doÄŸrulamaktadır.
        “Ben daha önceki mesajımda da belirttiÄŸim gibi Åžahin köyüne 4 km uzaklıkta Ketenlik köyünde yaşıyorum. Anlattığın efsane bizim köyde de anlatılıyor. Tabii annem bana o efsaneleri efsane olarak deÄŸil gerçekten eskiden olmuÅŸ olaylar olarak anlatmıştı. Anlattığın efsanedeki iki kiÅŸi aslında birer melek imiÅŸ. Ancak, insan kılığına girmiÅŸler ve söz konusu iki melaike bizim köy de dahil bir çok köye uÄŸramışlar ve ekmek yardımı istemiÅŸlerdir. Köylerin çoÄŸu bu melaikelere bencil davranmış. Bizim köy de ayni ÅŸekilde bu meleklere gerekli ÅŸekilde davranmamışlar ve bu yüzden bizim köy Åžahin köyü kadar geliÅŸme
gösteremiyor. Bir çok kez annemin ve bir çok başka yaşlı insanın: 'bu köy
lanetlenmiş bir köy sizler için en hayırlısı buradan başka yere taşınmanızdır'
sözleri aklıma geldi. Bu efsaneyi çok severim, çünkü insanları yardımsever olmaya
çağırmaktadır.
       Åžahindeki türbeleri, civardaki köylerden insanlar sık sık ziyaret etmeye devam
ediyorlar. Ben de çocuk iken bir kaç kere ziyarete gitmiş ve orada namaz kılmıştım.
Bu arada Pomakların hepsi sünni mezhebinden olmadıklarını belirtmek isterim. Siicek köyünde Alevi mezhebinden Pomaklar da var. Söz konusu Siicek köyü Yunanistan’ın Edirne sınırlarına yakın bir köydür.”
     * Son olarak Ä°.Kissa’nın belirttiÄŸi Siicek köyünü de kapsayan Kırcaali – Dimetoka civarında;  Kızıl Deli Sultan tekkesine baÄŸlı ve Aren olarak adlandırılan bir Pomak Grubunun halen Alevi BektaÅŸi inancını koruduÄŸunu hatırlatmak istiyorum.

      * Sonuç
          Aktardığım bu veriler bugün Sünni inanışına mensup olan “Pomakların”  baÅŸlangıçta   alevi inancı taşıdıklarını göstermeye yeterlidir kanısındayım. Bu durum Müslümanlığa geçiÅŸin; yukarıda çerçevesini çizdiÄŸim Bogomil-Alevi heteredoks tarikatlarca yürütülen misyonerlik kampanyaları ekseninde gerçekleÅŸtiÄŸine dair tezlerle uyum göstermektedir.
        XIV. asırdaki toplum yapısı deÄŸerlendirildiÄŸinde  “Sünni” inancın Selçuklu yönetici sınıfları  dışında Anadolu toprağında henüz kök salmadığı, Müslüman nüfusun ezici bir çoÄŸunlukla alevi inancına mensup olduÄŸu bilinmektedir. Böyle bir tablodan doÄŸan Osmanlı beyliÄŸinin göçebe karakteri de göz önüne alınırsa sünni inancın baskınlığından söz etmek mümkün deÄŸildir. Günümüzde; kaynağını Kayı boyuna dayandıran ve Osmanlı hanedanının amca soyundan gelindiÄŸi anlamında “Amucalılar” adıyla tanınan bir alevi ocağının bulunması da beylikteki heteredoks inanç yapısına iÅŸaret etmektedir. Burada bir paradoks oluÅŸturan aÅŸiret reisinin oÄŸlu olarak doÄŸan ilk PadiÅŸaha alevi anlayışında hoÅŸ karşılanmayan “Osman” adının verilmiÅŸ olması; Sünni Selçuklu Hanedanına yönelik bir öykünme olarak deÄŸerlendirilmelidir.
        Neticede Osmanlı Türk toplumunda o dönemde  baskın  olan Alevi-BektaÅŸi karakter  karşısında; Pomakların Müslüman olurken “sünni” inancı benimsemeleri beklenen bir durum deÄŸildir. Pomaklar Ä°slamiyeti Osmanlı Türk toplumuyla temasları sonucu öğrendilerse –ki; öyle öğrendiler- Ä°lk benimsedikleri inanç biçiminin Heteredoks karakterli Alevi BektaÅŸi inanç sistemi olması gerekir.


Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on October 16, 2009, 12:11
     IX- SÃœNNÄ°LEÅžME SÃœRECÄ°
        1-) Batınilik ve Sünnilik Kavramları
        Ne Ä°slam, ne de Hıristiyan dininin inananları arasında ayrımcılığa yol açacak hükümler içermesi söz konusu deÄŸildir. Özde bütün insanların eÅŸit ve özgür olmasını önerirler. Ancak deÄŸiÅŸik toplulukların ilk kez benimsedikleri bir dini mutlak biçimiyle algılamaları mümkün deÄŸildir. Her topluluk yeni benimsediÄŸi inancın içine önceki inanç sistemine ait sayısız olguyu da dahil eder. Bu nedenle aslında dinler toplumdan topluma farklılıklar gösterirler. Alman ve Meksika Hıristiyanlığı gibi; Endonezya ve Türk Müslümanlığı arasında da farklar vardır.
       Yine herhangi bir dinin farklı toplumsal kesimler tarafından algılanışında da farklar vardır. Ãœst kesimler variyetlerini ve egemen konumlarını dinsel inançlara yaslanarak sürdürme ihtiyacı duyarken; toplumun daha aÅŸağı kesimleri eÅŸitlik taleplerini inançlarına baÄŸlayarak savunma eÄŸilimindedir. Bu durum dinler konusunda genel olarak iki eÄŸilimin öne çıkmasına yol açmıştır.
     Hıristiyan Ortodoks inanışı uzun yüzyıllar boyunca Bizans yönetimi ile kaynaÅŸmış bir ruhban sınıfı elinde biçimlenmiÅŸtir. İçinde yer aldığı egemen kesim çıkarlarının dine dayandığını savunabilmek için; inanç sisteminde doÄŸrudan yer almayan bazı kuralların geçmiÅŸ uygulamaların yorumuna dayalı olarak kalıcı kalıplara dönüştüğü biçimsel bir yorum olarak tanımlanabilir. Sünni (icraat anlamında sünnet’ten) Ä°slam da benzer ÅŸekilde dinin katı biçimsel  kalıplar içinde algılanmasına dayalı bir yorumdur. Mutlak kaynakta yer almayan birçok kural Peygambere atfedilen sözlere (hadis) dayandırılarak dayatılmıştır. Günümüzde bu nedenle  hangi hadis’in sahih, hangisinin uydurma olduÄŸunu saptamak baÅŸlı başına bir ilahiyat dalı oluÅŸturacak hale gelmiÅŸtir.
       Ã–te yandan dinin yüksek tabakalarca ve alt tabakaların aleyhine olacak ÅŸekilde farklı yorumlanmasını eleÅŸtirenler bu kuralların dinin özünde yer almadığı, sonradan uydurulduÄŸu tezini savunurken dinin ÅŸekil olarak deÄŸil içerik (iç, Batın, Batıni) olarak ele alan bir yorum tarzını öne çıkarmışlardır. Ortodoks- Sünni kesimler kendi yorumlarını asıl kabul ettikleri için; benimsedikleri kalıplara baÄŸlı olmayan bu yorumlardaki  yaklaşım farklılığını yani kendilerinkiyle “türdeÅŸ olmadığını” ifade etmek üzere kullandıkları sıfat olarak  “Heteredoks” olarak da nitelendirilirler.
         Tarih içinde kızışan toplumsal mücadelelerde; talepler bu tür yorumlar üzerinden ifade edilerek; taraflarının birbirini dinden sapmayla suçladığı birçok kanlı çatışma yaÅŸanmıştır. Pomakların Slavik süreçten kopuÅŸ olgusu böyle bir yığın çatışmanın ürünüdür.
         KuruluÅŸ dönemindeki göçebe karakterini ortaya koyduÄŸumuz Osmanlı devleti de zamanla bu karakterini kaybederek askeri feodal devlet karakterine bürünmüş ve buna paralel olarak “Batıni” inanç sistemini terk edip katı bir “Sünni” gelenek geliÅŸtirmiÅŸtir. Osmanlının “sünni” ÅŸeriatı uyguladığını öne sürerken ortaya koyduÄŸu yorumda en dikkat çeken olgulardan biri mülkiyete iliÅŸkindir. Ä°slam akidesinde yaygın bir devlet mülkiyetini öneren kurallar mevcut olmadığı halde; Osmanlı “uleması” kendisinin de nasiplenmesine olanak saÄŸlayan; toprakların tamamına yakınına devletin tasarruf etmesini öngören “tımar” rejimini  meÅŸru kılacak yorumları üretmesini bilmiÅŸtir.
      Bu ÅŸekilde yukarıda da deÄŸindiÄŸimiz gibi baÅŸlangıçta Ä°slam Hukukuna uygun olarak devletin beÅŸte birlik payını verdikten sonra ele geçirdiÄŸi topraklara tasarruf eden “Gaziler”;  ulemanın geliÅŸtirdiÄŸi yeni ÅŸer’i yorumlara dayanılarak mülklerinden edilebilmiÅŸtir. Yine “vakıf malına el konamayacağı”na dair ÅŸeriat hükmüne raÄŸmen, kuruluÅŸ dönemi ittifakında yer alan derviÅŸlerin mensup bulunduÄŸu tarikatlara ait vakıf arazilerine, Batıni inancın dinden çıkma olarak yorumlanması suretiyle “kafirdir, kanı ve malı helaldir.” türünden yorumlar içeren fetvalara dayalı olarak el konabilmiÅŸtir.
       Burada bir noktayı özellikle vurgulamak gerekiyor. Konunun niteliÄŸi gereÄŸi yazı boyunca inançlar ve inanç sistemleriyle alakalı çokça ifade kullanıldı. Yazılanlara bakılarak belirli bir yaklaşımın diÄŸerine göre daha tercih edilebilir olacağını gösterme kaygısıyla hareket edildiÄŸi düşünülmemelidir.  Burada inançların kendileri deÄŸil; onları kalkan olarak kullanan toplumsal mekanizmalar tartışılmaktadır. Ä°nançtan söz edildiÄŸinde bizi ilgilendiren bunun iyi ya da kötü olması deÄŸil; bu inanca yaslananların yüklediÄŸi anlamın niteliÄŸidir. Ve bu nitelik inancın kendisinden bağımsızdır.

     2-) Osmanlının SünnileÅŸmesi
     a-) Bölüşüm Süreci ve  “Fetih Krizi”
        Göçebe devletinin rejimi en saf biçimiyle “kan kardeÅŸliÄŸine dayalı kabile demokrasisi” olarak tanımlanır. Bu sistemde devlet bir kabileler federasyonu olarak örgütlenir. Kabileler federasyonda eÅŸit söz hakkına sahip reisleri ile temsil edilir. Hükümdarın söz hakkı da aslında kabilesini temsil ettiÄŸi orandadır. Yani hükümdar mutlak hakim deÄŸil, “eÅŸitler arasında birinci” olarak  tarif edilebilecek bir statüye sahiptir.
        Böyle bir statüde yapılan fetihlerden elde edilecek ganimet; külfet ve nimet eÅŸitliÄŸi ilkesine göre paylaÅŸtırılır. Koordinasyon misyonuyla bütün savaÅŸlara katılmış sayılan hükümdara bir pay verildikten sonra ganimet savaşın külfetine katlananlar arasında bölüşülür.
        Osmanlının Balkanlar ve Anadolu beyliklerinden bir kısmını ele geçirmesi yukarıda kuruluÅŸ dönemi için “göçebe devleti”  olarak tanımladığımız yapı altında gerçekleÅŸti. Elde edilen ganimetin paylaşımı  ve topraklara tasarrufun kuralları da doÄŸal olarak göçebe hukukuna tabi olacaktır. Buna göre hükümdar hakkı beÅŸte bir olmak üzere ganimet ve arazinin kalanı onu fethedenlere ait oluyordu.
         Gaziler ve etrafına topladıkları savaşçılardan ibaret savaÅŸ aygıtı nedeniyle ele geçirilen toprakların önemli bir bölümü “gazilerin” mülkü haline geliyordu.  Gazilere lojistik destek saÄŸlayarak fetihte rol alan diÄŸer müttefik olarak “derviÅŸler” ise kendilerine düşen paya tarikat bünyesinde egemen olan ayrı bir kolektif hukuk gereÄŸince ortaklaÅŸa tasarruf etmekteydi. Buna göre derviÅŸlere düşen arazi baÄŸlı oldukları tekke ya da dergah’a vakfediliyordu.
        Bu durum yeni ve sürekli bir gelir kaynağı olan toprak rantı ile tanışan göçebe egemenlerinin karakterini de deÄŸiÅŸtirmeye baÅŸladı. Gaziler edindikleri mülklerin gelirleri sayesinde ulaÅŸtıkları refah nedeniyle savaşçı nitelikleri kaybedip topraÄŸa yerleÅŸmeye yöneliyordu.  Bu durum “fetihlerin” yavaÅŸlamasına yol açınca savaÅŸ aygıtının yeniden düzenlenmesine ihtiyaç duyuldu. Yeniçeri ocağı bu ihtiyaçtan doÄŸdu.

         b-) Krize Çözüm: Yeniçeri Ocağı
         Fetih krizine  çözüm olarak geliÅŸtirilen “Yeniçeri Ocağı”    “Osmanlı Göçebe Devleti”nin  savaÅŸ sanatına  kattığı tamamen orijinal bir ÅŸaheserdir. Tarikat kültürünün geliÅŸtirdiÄŸi kolektif yaÅŸam modelini esas almıştır. BektaÅŸiliÄŸin profesyonel derviÅŸ yetiÅŸtirmeye yönelik olarak geliÅŸtirdiÄŸi “mücerretlik” temel motiflerden biridir. Babagan olarak ta adlandırılan bu  gelenek tarikat yoluna baÅŸ koyan derviÅŸlerin evlenmelerini yasaklar. Bu sayede  aile iliÅŸkilerinden bağımsız olarak; dergah ekseninde örgütlenmiÅŸ kolektif biçimler altında yalnızca  tarikata adanmış bir yaÅŸam sürerler. Yeni kurulan ocağın erleri için de benzer biçimde aile iliÅŸkilerinden ve toplumdan soyutlanmış “mücerret”  ve kolektif bir yaÅŸam öngörülmüştür.  Tarikat unsuru düşünceyi üretmekle kalmamış kuruluÅŸu da organize etmiÅŸtir.  Yeniçeri ocağı Ahi tekkelerinin “seyfi” (kılıç erbabı) feta(kardeÅŸ)ları ve Alevi- BektaÅŸi tekkelerinin alperen canlarının katılımı ile oluÅŸturulmuÅŸtur. Uzun süre HacıbektaÅŸ Sancağının  törenlerde ilk sancak olarak taşınması ve  sünni yönelim sonunda “İmamı Azam Sancağı” ilk sancak olduktan sonra bile BektaÅŸi sancağının ocak kapatılıncaya kadar taşınmaya devam etmesi bu niteliÄŸe iÅŸaret eder.
         Ocağın gayrimüslim ailelerden zorla kopartılan çocuklardan oluÅŸturulduÄŸuna iliÅŸkin görüşler abartılıdır. Acemi kaynağını daha çok devlet kapısını gelecek garantisi olarak gören yoksul ailelerin gönüllü olarak yazdırdığı delikanlılar oluÅŸturmuÅŸtur. Bu bakımdan kuruluÅŸ dönemi ittifakına dahil olan derviÅŸler aracılığıyla “Pomak” nüfus içerisinden ocaÄŸa dahil olan önemli bir kesimin bulunduÄŸunu düşünmek de mümkündür. Bunlar içinde devlet örgütünde üst kadrolara tırmananlar da mevcuttur.

          c-) Toprak Rantına Dayalı Yeni Ä°ttifak
       Fetih krizine çözüm olarak üretilen “Yeniçeri Ocağı” kendi mimarı olan tarikat partisinin tasfiyesine de yol açacak yeni bir durum yarattı.  “Gaziler” önemini tamamen kaybediyordu. Tarikat unsurları da ocağın personeli olarak savaÅŸlara devletçe iaÅŸe olunan profesyonel kadro sıfatıyla katılıyordu. Ä°ttifak bileÅŸenlerinin “temel egemenlik aygıtı” olarak “savaÅŸ mekanizması” üzerindeki denetimlerini yitirmelerine yol açan bu durum; saray çevresinde bölüşüm kurallarının kendi çıkarları yönünde yeniden tanımlanmasını olanaklı kılan ortamı da yaratıyordu.
        Öte yandan Askeri Feodal Selçuklu Devletinde; “ulema” ve yüksek askeri kadrolarla kurulan ittifak; Bizans’tan örnek alınarak geliÅŸtirilen “ikta” sistemi içinde sarayın benzer ihtiyaçlarına cevap vermiÅŸti. Benzer karakterli Bizans örneÄŸi de ortada duruyordu. Ayrıca çöken Selçuklu merkezinden beyliÄŸe iltica eden kabarık sayıda “ulema”  mensubu da “göçebe devletinde” bölüşümden pay alamamanın rahatsızlığını öteden beri duyuyor ve saray çevresindeki iliÅŸkilerde “hanedanın bölüşümden fazla pay alması”nı sonuçlayacak teorilerini pazarlayarak devreye girmeye çalışıyordu. Bu koÅŸullar yeni bir ittifakın uç vermesine olanak saÄŸladı.
         Göçebe hukuku terk ediliyor; Devlet Tüzel kiÅŸiliÄŸi üzerinden hanedanın toprakların tamamına tasarruf etmesinin yolunu  “ikta” ya da “tımar” sistemi altında açacak yeni bir hukuk benimseniyordu. Bu yeni sistemin; “Batıni” tarikatlarca kutsanması mümkün deÄŸildi.  Askeri Feodal Devlet’e dönüşecek olan yeni yapının meÅŸruiyet kaynağı “sünni”lik olacaktır. Zira ittifaka dahil olan “Sünni Ulema” tek bir ailenin bütün ülkeye malik olmasını izah edecek “şeri” yorumları Selçuklu hanedanı hizmetine sunmuÅŸ olmakla ideoloji üretme konusundaki yeteneÄŸini zaten kanıtlamış durumdaydı.

        d-) Göçebe Ä°ttifakının Tasfiyesi
       Tasfiye operasyonu peyderpey uygulamaya sokuldu. Tımar sisteminin dayatılması önce gaziler üzerinde denendi. Zaten Yeniçeri Ocağı bu kesimi fiilen devre dışı bırakmıştı. Bu durumdan pek de ÅŸikayetçi deÄŸildiler. Ancak  sıra önceden kazandıkları mülklerine de el konmaya gelince, vakıf malına el konmayacağına dair  “şeriat” hükümlerine sığınarak mülklerini kendi kontrollerindeki vakıflara devretme taktiÄŸini denediler. Vakıfları engellenerek vergi yükümlüsü biçiminde Tımar sistemine dahil edilmelerine uÄŸraşıldı.
               Osmanlı tasfiye sürecine ittifak içinde bulunduÄŸu aÅŸiretlerle devam etti. AÅŸiretlerin tasfiyesi bunların Ankara savaşında Timur’la ittifak kurmasında neden olmuÅŸtu.  Bu süreç; zayıflayan Osmanlı karşısında Anadolu Beyliklerinin yeniden ortaya çıkmasına neden olduysa da; Fatih Sultan Mehmet bunları tekrar denetime almayı baÅŸardı. Geriye son büyük aÅŸiret olarak Çandarlıların tasfiyesi kalmıştı. Küçük aÅŸiretlerin etkisizleÅŸtirilmesiyle yürüyen süreçte geliÅŸmelerin varacağı istikameti kestirebilen Çandarlı aÅŸireti farklı arayışlara yöneldiÄŸini Bizansla ayrı bir iliÅŸki geliÅŸtirme çabasıyla belli edince, hanedan da aradığı fırsatı yakalamış oldu. Ä°ttifaka katılan ikinci büyük aÅŸiret olarak Sadrazamlık koltuÄŸunu sürekli olarak elinde bulunduran bu aÅŸiret “Bizans’la iÅŸbirliÄŸi” yapmak suçlamasıyla egemenlik mekanizmasından dışlandı. (Çandarlı Halil PaÅŸa:bir toplantıda Ä°stanbul kuÅŸatmasından vazgeçilmesi gerektiÄŸini savunduÄŸundan hareketle fetihten hemen sonra Bizanslılardan Rüşvet aldığı iddiasıyla idam edilip topraklarına el kondu.)
       BektaÅŸi tarikatlarının dünya malı ile doÄŸrudan baÄŸları diÄŸer kesimler kadar olmadığı için baÅŸlangıçta onlara dokunulmadı. Ä°lk aÅŸamada inançlarıyla fazla uÄŸraÅŸmaya gerek yoktu. Zaten BektaÅŸiliÄŸin kentli versiyonu biçimindeki Ahi’liÄŸin paramiliter kanadı olan “seyfi” unsurlar Yeniçeri Ocağında iaÅŸeye tabi olmakla  zapturapt altına alınmış olyordu.  Kavli unsurlar ise daha çok kent emeÄŸini oluÅŸturan ticaret ve zanaati örgütlemekle meÅŸgul olduklarından sistemin ihtiyaç duyduÄŸu bir misyonda istihdam ediliyorlardı. Bu nedenle sistemle çatışma eÄŸiliminde olmadılar. Giderek lonca düzeyine indirgenen yapıları ile SünnileÅŸtiler.
       Alevi-BektaÅŸi  tarikatlar ise  meyvelerini yeni almaya baÅŸladıkları misyonerlik kampanyasını anlamsız kılacağı için kır yoksulları üzerinden örgütlenecek bir direniÅŸle tasfiyeye karşı koyacak  durumda deÄŸildi. Zira özgürlüklerini yaÅŸayabilecekleri “göçebe devleti” olarak yüceltip katılmaya davet ettikleri kitlelere; bu kez Osmanlıya karşı tutum alma gereÄŸini izah edebilmeleri zor olacaktı. Bu durum onları fiziki bir “eylemsizlik” haline getirmiÅŸti.

          e-) Göçebe devlet GiriÅŸimi ve Åžey Bedrettin Ä°syanları
        Kendini güçlü hissettiÄŸi bir dönemde tasfiyeye giriÅŸen Osmanlı beklemediÄŸi bir durumla karşılaÅŸtı. Dağılan Selçuklu devletinin topraklarını istila eden MoÄŸolların oluÅŸturduÄŸu tehdit Ankara savaşında Timur’a esir düşen Beyazıt’ın çocukları arasında devletin parçalanmasına giden “Fetret Devri”nin yaÅŸanmasına  neden oldu.
            Bazı aÅŸiretlerin tasfiyeye tepki olarak MoÄŸollarla ittifaka yöneldiÄŸini belirtmiÅŸtik.  Fetret devri bir süreliÄŸine bunların tekrar bağımsızlaÅŸmasına da yol açtı.
       Ã–te yandan fetret devri; oluÅŸan açmaz nedeniyle “eylemsizlik” durumu yaÅŸayan tarikatların tepkilerini yükseltmesine de olanak saÄŸladı.
         Bölünen iktidarın Edirne’deki Sultanı  Musa Çelebi   diÄŸer kardeÅŸlerini devre dışı bırakıp devletin tamamına egemen olma hesaplarına toplumsal destek saÄŸlamanın yolu olarak eski ittifaka müracaat etti. BaÅŸlangıçta “tahtın meÅŸru varisi” olarak destekleyen Osmanlı egemen sınıfları; Batıni tarikatların iktidardaki temsilcisi olarak Åžeyh Bedrettin’i atayan Musa Çelebi’nin giriÅŸtiÄŸi “yeni  göçebe” devlet deneyi Balkanlarda kök salmaya baÅŸlayınca; tedirgin olmaya baÅŸlamış; Bizans ve  Bursa sarayı ile ittifaka geçerek  ortadan kaldırılmasını saÄŸlamışlardı. Musa Çelebi katledilirken; tarikat lideri misyonu göze alınarak Ä°znik kalesine sürgün edilen “Şeyh Bedrettin” tasfiyeye direnme çabalarını buradan sürdürmüştü.
         Gaziler ve tarikatlar ittifak ederek ÅŸeyh Bedrettin müritleri öncülüğünde isyan ettiler. Manisa’da “Torlak Kemal” ve Karaburun’da “Börklüce Mustafa” öncülüğündeki isyanlar bastırıldı. Ä°syana katılan köylü ve göçebeler kılıçtan geçirildi. Ä°syanın faturasının kendisine kesileceÄŸini bilen Åžeyh Bedrettin; tasfiye nedeniyle Osmanlıya tepkili aÅŸiretlerin yardımıyla Sinop üzerinden Karadeniz yoluyla Balkanlardaki tarikat iliÅŸkilerine sığındı.  Daha sonra yakalanarak Serez’de idam edildi.
        Åžeyh Bedrettin isyanlarına tarikatların güçlü olduÄŸu Balkanlardan destek gelmemesi; Edirne’de Musa Çelebi ile giriÅŸilen deneyin yenilgiyle sonuçlanmasının sonucu olmalıdır.
         Batıni tarikatları doÄŸrudan hedef haline getiren bu olaylar tarikat mensuplarının geriye çekilmesiyle sonuçlandı. Bir baÅŸka sonuç ise sistemle bütünleÅŸme eÄŸilimine giren “ahiliÄŸin” BektaÅŸilikten koparak SünnileÅŸmeye yönelmesini saÄŸlamasıdır.

Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on October 16, 2009, 12:11
f-) Sonuç
            Osmanlı artık Yeniçeri Ordusunun oluÅŸturduÄŸu askeri güce yaslanmış ve “Hanedan” ; “Ulema” ile Tımar sistemine uyum saÄŸlayarak bürokratik kadroda görev alan eski gazilerin çekirdeÄŸini oluÅŸturduÄŸu “askeri bürokrat” kadrodan oluÅŸan yeni  ittifak içinde “askeri feodal devlet” modeline geçmiÅŸ oluyordu. Bu  iktidar deÄŸiÅŸikliÄŸi; aynı zamanda Osmanlı’nın ve dolayısıyla da “Pomakların SünnileÅŸme sürecinin baÅŸlangıcını oluÅŸturmaktadır.
           Toprak rantına dayalı “Merkezi Feodal Yapı” kuruluÅŸ döneminde ilk “fetihlerin” dayanağı olan “göçebe karakterli” köylü topluluklarını bu kez hedef haline getiriyordu. Rant elde edilebilmesi için toprak iÅŸleme zorunluluÄŸu; Selçuklu ve Bizans’ta olduÄŸu gibi Osmanlıda da iskan-isyan süreçlerini devreye soktu. Osmanlı tarihinin bundan sonrası bir açıdan kanla bastırılmış aÅŸiret ve köylü ayaklanmaları tarihidir.
         Anadolu göçebeleri için Ä°ran’da henüz göçebe karakterini yitirmemiÅŸ ÅŸii karakterli “Akkoyunlu” devleti giderek çekim merkezi haline gelmeye baÅŸlamıştı. Bu niteliÄŸi ile önemli bir tehdit oluÅŸturan Akkoyunlu’lara karşı sınırları denetleme ihtiyacı “sünni”leÅŸmeye  ayrı bir ivme kazandırmıştır.

        3-) Pomakların SünnileÅŸmesi
        Osmanlıdaki bu deÄŸiÅŸiklik Balkanlarda MüslümanlaÅŸan “Pomak” toplulukları için  ilginç bir durum oluÅŸturdu. PeÅŸine takılarak Osmanlıya iltica etmeleri ve Müslüman oluÅŸlarını saÄŸlayan tarikatlar bir açmazın içine girmiÅŸti.
        Tarikatların açmazı iki yönlüydü. Bir yandan henüz büsbütün tamamlanmamış geçiÅŸ süreci içinde “dost” diye tanıttıkları Osmanlının giriÅŸtiÄŸi tasfiye operasyonuna  karşı tabanlarını harekete geçirecek propagandaya giriÅŸme ÅŸansına sahip olamıyor; diÄŸer yandan ise “tarikat” unsurunun bir bileÅŸeni olarak kent emeÄŸi ekseninde örgütlenen “Ahi TeÅŸkilatları”; gerek Yeniçeri Ocağına tahsis edilen kadroları ve gerekse kontrolünü eline geçirdikleri ticaret ve zanaat süreçleri aracılığıyla sistemle bütünleÅŸme süreci içinde Batıni niteliklerini yitirme eÄŸilimine girmiÅŸti.
         Ã–te yandan yeniçeri ocağına “acemi oÄŸlan” olarak verdikleri evlatlar üzerinden “Pomaklar” ile Osmanlı arasında devlet kapısını ikbal kapısına dönüştüren ve tarikatlar tarafından denetlenemeyen ayrı bir baÄŸ kurulmuÅŸtu.
           â€œBalkan halkları da yeni rejime sıkı sıkıya ortak edildiler. O ünlü devÅŸirme kurumuna da doÄŸru bir biçimde deÄŸerlendirebilmek için, iÅŸte bu  açıdan bakmak gerekir. Bununla yerlilerin gençleri, daha çocukken toplanıyor, Müslüman olarak yetiÅŸtiriliyor, sonra da ya kiÅŸisel köle olarak sultana baÄŸlanıyor, ya saray hizmetine veriliyor, ya da yeniçeri ordusunda kullanılıyordu. Bu çocuklar sultanın kulları olarak” özgür” ama bir yurtluÄŸa baÄŸlı köylülükten çok daha parlak bir mesleÄŸe kavuÅŸabiliyorlardı.” (Server Tanilli-Yüzyılların GerçeÄŸi ve Mirası  c.II-s.559)
         Ortaya çıkan bu yeni durum “Pomaklar” arasında devletle barışık tarikat unsuru olarak “Ahilerin” daha etkin hale gelmesine yol açıyordu. Bu etkinlik sistemle bütünleÅŸtiÄŸi ölçüde SünnileÅŸen “Ahi”liÄŸe paralel olarak Pomakların da SünnileÅŸmesine yol açacaktır.
         Osmanlı mali sisteminde gayrı müslimlerden oluÅŸan “Reaya” ile Müslüman tebaadan oluÅŸan “Beraya” statülerinin “Pomakları” neredeyse vergiden muaf topluluk haline getirmesi de sünnileÅŸme sürecini destekleyen önemli bir olgudur. Bu sistemde “Reaya” olarak tanımlanan gayrı müslim tebaanın ödemekle yükümlü olduÄŸu “kelle” ve “toprak” vergisi Müslüman tebaa olarak tanımlanan “Beraya”dan alınmıyordu.  Müslüman nüfusun tabi olduÄŸu vergi sadece iÅŸlenen topraktan alınan “öşür” den ibaretti ki sürü yetiÅŸtiriciliÄŸi olan temel üretimleri nedeniyle Pomaklar fiilen bunun dışında kalıyordu.
         Ä°mparatorluk sınırları içinde göçebelere yönelik olarak yürütülen “iskan” politikaları Pomaklar üzerinde uygulanmamıştır. Bu nedenle neredeyse büsbütün  “vergiden muaf statü” imparatorluÄŸun sonuna kadar ve bir istisna oluÅŸturacak ÅŸekilde devam etmiÅŸtir.  Tarım alanlarının iÅŸletilmesine yönelik iskan ihtiyacının; daha çok Anadolu’da sorun çıkaran Türkmen kabilelerin sürgünleriyle çözülmüş olması ile  “vergi muafiyetinin” Balkanlarda devam eden Ä°slamlaÅŸma sürecinde bir çekim merkezi oluÅŸturması bunun nedenleri arasında sayılabilir. Nedeni ne olursa olsun bu durum yarı göçebe Pomakların “özgür göçebe yaÅŸam” taleplerini de önemli ölçüde karşılamıştır. Osmanlıya  sürekli baÄŸlılık duyguları taşımalarına yol açan bu olgu da; ona eklemlenerek  SünnileÅŸmelerine katkı saÄŸlamıştır.
        SünnileÅŸme sürecinde etkin olan olgu ve kurumlardan Pomak kültürüne yer etmiÅŸ izlere hala rastlanabilmektedir. Ahi iliÅŸkilerine iÅŸaret etmek üzere bölgede Ahi adları taşıyan köylerin varlığı... Tarikat kolektivizminin günlük yaÅŸama yansıması olarak gözlenen güçlü bir “imece” geleneÄŸi bunlar arasında sayılabilir. Bu etkinin  bir bölüm Pomaklara Ahreyane ya da Aren denmesinin “ahilik”le alakalı olabileceÄŸini düşündürecek düzeyde olduÄŸu kabul edilmektedir.
         Yine Pomakların Osmanlı dönemi boyunca yaÅŸadığı fiili vergi muafiyeti olarak tanımlanabilecek statü sayesinde Osmanlıya duydukları baÄŸlılığın bir göstergesi olarak 93 harbi diye bilinen 1878 Rus Savaşı esnasında Kurdukları Rodop Muvakkat Cumhuriyeti’nden söz etmek gerekir. Filibe’yi savunan Süleyman PaÅŸa uzun süre direndikten sonra kuÅŸatmayı yararak Rodoplara çıkmayı baÅŸarır. Selanik tarafından deniz yolu ile Ä°stanbul’a geçen Süleyman PaÅŸa’nın bıraktığı silahları kullanan Rodopların Pomak halkı Rusların bölgeyi iÅŸgaline engel olur. SavaÅŸ sonunda ortaya çıkan durum nedeniyle Ä°stanbul’la fiili baÄŸlantıları kesilip Bulgar PrensliÄŸine baÄŸlanmaları gündeme gelince durumu kabullenmeyip ayrı bir devlet kurmaya giriÅŸirler. Bu tavırları Berlin Konferansında Pazarlık gücü bulunmayan yenik Osmanlı devletine önemli bir manevra olanağı kazandırmıştır. Bulgar PrensliÄŸine baÄŸlanmayı kabul etmezler. Bunun üzerine Bölgede Osmanlı Ä°daresine BaÄŸlı Bulgar Yöneticilerce idare edilmek üzere DoÄŸu Rumeli Vilayeti oluÅŸturulur. Bu çözüme razı olmaları için Ä°stanbul’dan da baskı yapılması üzerine iki koÅŸul ileri sürmüşlerdir.
               Silahlarını yalnızca Osmanlıya teslim etmek ve yeni rejimde vergi vermemek. Bu koÅŸullar altında silah bırakmayı kabul ederler. Burada vergi vermeme alışkanlığının Pomaklar açısından taşıdığı önem açığa çıkmıştır. Bu durum sözünü ettiÄŸimiz fiili muafiyet geleneÄŸinde  Göçebe karakterlerinin aradığı “özgür yaÅŸam” olanağını yakalama bilincine iÅŸaret etmektedir.
             Yine gönüllü devÅŸirme kaynağı olarak; Yeniçeri ocağına ve Saraya verilen Pomak Çocuklar arasından Osmanlı Devlet kadroları içinde yükselenler olduÄŸu da bilinmektedir.
                                                                                        RECEP MEMÄ°Åž


Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: akif aliev on October 16, 2009, 21:08
Sayin ''bogutevolu'', ben Bulgaristanga oturuyorum ve kitabi nasil bulabilirim. Bence bulunursa ve tercume edilirse ''Bir pomak tarihi'' gibi yer alir ve yayinlanir. Burada,bu konuda cesit yazarlardan kitap yaziliyor ama hepsinde  eksiklik var.Siz bulgarca konusuyormusunuz?
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: merkur on October 18, 2009, 12:28
olabilir akif beye katılıyorum
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on October 19, 2009, 08:48
Recep Memiş arkadaşımız bu eserini kitap halinde bastırmış mı bilemiyorum. Pomak arkadaşların kendi bilgi birikimlerini kitaplaştırmasından çok memnun oluyorum. Bizim kendimiz hakkındaki fikirlerimiz çok önemli.. Başkalarının siz geçmişte böyle idiniz demeleri bizim ruhumuzu ifade etmiyor.

Diğer yandan benim Bulgarca düzeyim bir ölçüde anlama düzeyindedir. Okuduğumu anlayabilirim. Tercümeler yapabilirim. Ama Bulgarca konuşma ve yazı düzeyim yeterli değil.. Bu nedenle Bulgarcayı iyi bilen ve vakti olan arkadaşlarımızın bu eseri tercüme etmesi iyi olurdu. Böylece bu eser Bulgaristandaki Pomaklar açısından da okunup üzerinde tartışılması iyi olurdu.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: merkur on November 21, 2009, 22:31
?????????
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on April 22, 2010, 12:35
You are not allowed to view links. Register or Login

.... ben Bulgaristanga oturuyorum ve kitabi nasil bulabilirim. Bence bulunursa ve tercume edilirse ''Bir pomak tarihi'' gibi yer alir ve yayinlanir. ...
You are not allowed to view links. Register or Login
Recep Memiş arkadaşımız bu eserini kitap halinde bastırmış mı bilemiyorum. Pomak arkadaşların kendi bilgi birikimlerini kitaplaştırmasından çok memnun oluyorum. ....... Bulgarcayı iyi bilen ve vakti olan arkadaşlarımızın bu eseri tercüme etmesi iyi olurdu. Böylece bu eser Bulgaristandaki Pomaklar açısından da okunup üzerinde tartışılması iyi olurdu.

"pomak@yahoogroups.com (pomak@yahoogroups.com)" da yazışan ya da yazışmaları  izleyen arkadaÅŸlar bilir; yukarıya aktarılan yazım, "Pomaklar"a iliÅŸkin tartışmalar yürüttüğümüz  mail grubuna gönderdiÄŸim ardışık mesajlardan oluÅŸur. Ben dahil; amatör bir merak saikiyle yan yana gelmiÅŸ insanların sınırlı bilgilerini ortaya döküp, el yordamıyla sonuçlar çıkarmaya çalıştığı bir ortamda yürütülen tartışmalara zemin oluÅŸturmak amacıyla yazılmıştır. Belirli bir disipline dayalı araÅŸtırma ve elde edilen bulguların titizlikle sınanması gibi baÅŸlı başına bir tez olarak deÄŸerlendirilecek metinlerde bulunması gereken temel vasıflardan yoksun bir çalışmadır.  Böylesi bir metne gereÄŸinden fazla anlam yükleyici deÄŸerlendirmelerden kaçınmak gerekir. Klavye başına kurulup; daÄŸarcıktaki bilgileri harmanlayan yorumların alel acele servise sunulmasından kaynaklanan  bazı mantıksal tutarsızlıklar sergilemesi kaçınılmazdır. BaÅŸka bir kaynakla karşılaÅŸtırmadan yalnızca yeni bir okumayla saptadığım bu türden ufak tefek tutarsızlıklara rastladığımı açık yüreklilikle söyleyebilirim. Bu nedenle kitaplaÅŸtırılması söz konusu olmayacağı gibi "Pomaklar" hakkında önemli tarihsel veriler aktaran bir metin olarak ele alınmaması gerektiÄŸini belirtmeliyim.  Bunu içerdiÄŸi veri nitelikli unsurları doÄŸru bulmadığım için deÄŸil yeterince sınanmadan aktarılmış oldukları için söylüyorum.  Bu verilerin ele alınması gereken tarihsel ve sosyolojik süreçlere dikkat çekmekti asıl amacım.  Pomaklar hakkındaki birçok deÄŸerlendirmenin önerdiÄŸim koÅŸullar içinde yeni bir deÄŸerlendirmeye tabi tutulmaksızın doÄŸru anlaşılamayacağından hareketle, o dönemde yürüttüğümüz tartışmaların bir bölümüne perspektif oluÅŸturmaktı...  ÖnerdiÄŸim perspektiflerin gerekliliÄŸine ise hala inanıyorum. 
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: daylek on April 22, 2010, 18:31
direk tarih kitabı önerisi hatalı olsada (çünkü; tarih bir bilim dalıdır ve uzmanları tarafından kaleme alınmalıdır.) , Pomakların ( belirli bir seviyede kendini sabitlemiş düzeyde bilgi birikimine sahip) kendi tarihi ile ilgili elindeki mevcut verileri ve düşüncelerini, önermelerini ve önerilerini kitaplaştırması olması gereken bir durumdur. Bu noktada sayın Memiş'in kaleme aldıkları son derece değerlidir (olaylara hangi perspektiften bakarsa baksın !) .
 
Dip not olarak ; Günümüz tarihçilerin BANA GÖRE şaibeli haleti ruhiyeleri, yazdıklarının büyük çoğunluğuna güvencimi yitirmeme neden olmuştur.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on April 23, 2010, 10:37
Günümüz tarihçilerinin en azından bir kısmının pomaklar konusunda gerçekleri değil de kendi isteklerini yada kendilerine verilen doğrultuda pomak tarihini değiştirme girişimleri karşısında benim de en azından bir kısmına güvenim yoktur. Çünkü onlar bilim adamı vasfından ziyade servis adamı niteliğinde yazıyorlar. Olayları ayıklayıp, süzgeçten geçirip, bir kısmını görmezden gelip, bir kısım fazla etkili olmayan ayrıntıları abartarak sonuçta tarihten kendi istediklerini nazara veriyorlar. Bu da bilimsel veri değil, politik-ideolojik propaganda malzemesi oluyor.

Pomak.eu insanlara ve tabi en başta pomaklara gerçek bilgiyi sunmak istiyor. Şimdilik stratejik Rodoplar üzerinde kavganın doğal bir sonucu olarak bu bölgenin tarihsel, toplumsal ve kültürel olarak ne olduğu değil, ne olması gerektiğine dair rüzgarlar estiriliyor. Bölge devletlerinin hepsi konuya sübjektif olarak yaklaştığından biz de taraflarca üretilen ve hepsi de sonuçta pomakları yok sayan zihniyetlere temkinle ve güvensizlikle yaklaşıyoruz.

Bu arada bölgede Pomak varlığını resmi anlamda kabul eder görünen Yunanistanın dahi başta Türkler ve makedonlar olmak üzere diğer tüm insanlara temel insani ve kültürel haklarını tanıması şartıyla bizce iyiniyetli olduğunu göstermiş olur.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: daylek on April 27, 2010, 12:46
bu arada Recep Bey! fotoğrafınızı gördükten sonra anımsadım; sizin çok hoş bir balat denemenizde vardı sanırım. Heralde görsel hafızam yanılmıyordur ? Rica etsem bu denemenizi yada denemelerinizide bizimle paylaşabilirmisiniz ? (Yanlış anlamayın lütfen deneme diyorum ama bunu söylememin nedeni edebiyat mazinizden bihaber olduğum içindir. Kusursa affola )
 
Saygılarımla...   
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: AlperenKIRIM on April 27, 2010, 16:15
You are not allowed to view links. Register or Login

          * Sarı Saltuk
   
      “Balkanlarda ortak bir “Sarı Saltık kültü” vardır. Bu inanışın izlerine, etkinliÄŸine Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Kırım ve Azerbaycan’ın tümünde rastlanır. Tarihlerin anlatımına göre Sarı Saltık 1263’lerde 12 bin Türkmen ailesiyle Kırım ve Dobruca yörelerine gidip yerleÅŸmiÅŸ ve Ä°slamlığı yaymaya çalışmıştır. 14. yüzyılda yöreyi dolaÅŸan ünlü Arap gezgini Ä°bni Batuta bu yıllarda yörede “Ahilik”le birlikte “Sarı Saltık kültü”nün de yaygın olduÄŸunu, en çok Edirne ve Ä°sakça’da yaÅŸadığını yazar . DoÄŸu Avrupa BektaÅŸiliÄŸinin “sarışın dedesi” Sarı Saltık Dede’nin yaÅŸamı, misyonerlik çalışmaları tüm DoÄŸu Yunanistan’da, DoÄŸu Bulgaristan’da, Güney Romanya’da Arnavutluk’ta, Altınordu ükesinde ve Rumeli’de söylenceleÅŸmiÅŸtir… Balkanlarda Hıristiyan kesimler dahi Sarı Saltık’ın kendi dinlerinin yayıcısı olarak görürler. Balkanların çok yerinde ve Yugoslavya’da; Ä°pek, Kruya, Prielp ve PaÅŸtrik Dağı’nda Sarı Saltık’ın mezarı olduÄŸu söylenir.”(Baki Öz- Balkanlarda Alevilik BektaÅŸilik)
 
       â€œKanuni Sultan Süleyman, Åžeyhülislam Ebussuud efendiden Sarı Saltuk hakkında bir fetva vermesini ÅŸu suretle istemiÅŸtir: ‘Sinde sindeÅŸim, halde haldaşım, ahiret karındaşım eimme-i selef bu meselede ne buyururlar ki; Saru Saltuk dedikleri ÅŸahıs evliyaullah mıdır, beyan buyurulup musap oluna’ Åžeyhülislam bu soruya ‘Riyazet (perhiz) ile kadid olmuÅŸ (zayıf düşmüş)  bir keÅŸiÅŸtir.’ Cevabını vermiÅŸtir. Okiç (mevcudiyetine dair tartışmada) bu fetvanın veriliÅŸ sebebini aydınlatmaya çalışmıştır. Ölümü üzerinden uzun zaman geçmeden Sarı Saltuk’a ait menkıbelerle Hıristiyan azizlerinin menkıbeleri arasında irtibat kurulmaÄŸa baÅŸlandığı anlaşılıyor. Sarı Saltuk menkı¬be¬le¬ri¬nin Hıristiyan azizlerinden en çok Nikola, sonra Cörc  Simeon, Eli, Spiridon ve Naum’un men¬kı¬beleriyle karışık olduÄŸu görülmektedir.” (Prof.Dr Şükrü Akalın – Anadolu ve Balkanlarda Sarı Saltık)

Dobruca'da ki Kırım Tatarlarında Sarı Saltuk vardır lakin Bektaşilik kesinlikle yoktur , Kırım'da ne Bektaşilik ne Alevilik ne de Şiilik v.b. durumlar yoktur. İlber Ortaylı.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on April 27, 2010, 22:48
Çocukken oynadığımız bir oyun vardı.  BulunduÄŸumuz gruba yaklaÅŸan baÅŸka bir çocuk görünce aramızda anlaşırdık. Bize katıldığında diÄŸerleri onu lafa tutarken, birimiz arkasından yanaşıp, alelacele bir daire çizerdik etrafına. Çıkarsan ölürsün derdik. Çıkamazdı. Taa  ki bizlerden biri dairenin en azından çıkmasına yetecek bir yanını, ayaklarımızla silinceye kadar. Böyle bir oyuna düşürüldüğümüzde biz de çıkamazdık içinden. Çarpılacağımıza inanırdık çünkü.

Bunun bir "Yezidilik" inanışı olduğunu öğrendim sonra. Yezidilerde daire kutsaldır. Çiğnenemez.

Şimdi; Drama ve Menlik göçmenlerinin yaşadığı bir köydü burası ve tamamı sünni... Bilinen geçmişlerinde "Yezidilik" yok.

Çocuk oyunlarında da olsa bu "Yezidi" inanışını yansıtan ritüelin varlığı karşısında; uzak atalarda bu yönlü bir çakışma olmadığını söylemek mümkün değil kanımca...

Yine  Balkanlarda yaÅŸayan hıdrellez  adetleri arasında ateÅŸten atlayarak arınma ritleri vardır.  Bunların "Zerdüşt" inançlarıyla alakalı olduÄŸunu biliyoruz. Zerdüşt dininin bu bölgede etkin  olmadığını söylemek mümkün...  Bir etkileÅŸim olmadan ritlerin benmsenip çaÄŸlar ötesine taşınması ise tam aksine mümkün deÄŸil.

Kısacası ÅŸu ki; anılan bölgelerde bugün ya da yakın geçmiÅŸte, BektaÅŸi, Alevi durumları kesinlikle yoktur demek; Sarı Saltık Kültü"nün reddedilmeyen varlığı karşısında, geçmiÅŸte hiç olmadığı anlamına gelmez. Tıpkı günümüzde "sünni" olan Pomakların; Bogomil/Alevi/BektaÅŸi bir geçmiÅŸe sahip olabilecekleri gibi...  Aynı ÅŸekilde sünni olan Türklerin geçmiÅŸte Åžamanist olabilecekleri gibi... Belirtilen alanların geçmiÅŸinde de belirgin bir Alevi/BektaÅŸi etkinliÄŸi vardır.

Osmanlı öncesinde Balkanlarda olduÄŸu gibi Dobruca ve Kırım'da da belirgin bir Bogomil etkinliÄŸi vardı. Bu etki Türk olmayan nüfüs yanında bölgeye  kuzeyden gelen (Kuman, Peçenek, Uz vb.) Türk nüfus içinde de mevcuttu. Ä°slamlaÅŸma genel olarak; Bogomillerin Alevi/BektaÅŸi hattı üzerinden dönüşmesiyle gerçekleÅŸmiÅŸtir. SünnileÅŸme ise bunu izleyen süreçte... Hem Hıristiyan hem Müslüman kesimde kültleÅŸen Sarı Saltık Efsanesi bu dönüşüm hattının folklorik belgesidir.

"Pomak" adının; yerli Hıristiyanların, MüslümanlaÅŸan Bogomilleri tarifinden doÄŸduÄŸunu biliyoruz. Bogomiller homojen bir etnisite deÄŸildi. Farklı etnik grupların arasında  çok sayıda göçebe Türkler de vardı.  Yerliler açısından bunlar da "Pomak" olarak görülüyordu. Bir kısmı giderek kaynaÅŸtıkları Pomaklar içinde Türk dilini unutacak ÅŸekilde eridi bunların. Bazıları ise homojen yaÅŸadıkları köylerinde dillerini muhafaza edebildi.  "Türkçe konuÅŸan Pomaklar"dan söz edildiÄŸini duyuyoruz zaman zaman. Balkanlarda BogomilleÅŸip, belirtiÄŸim hat üzerinden islamlaÅŸan Türklerdir. Ki Pirin Makedonyasında Türkçe konuÅŸtukları halde "Pomak" olarak görülen bir grubun hala mevcut olduÄŸunu duyuyorum ben de... 

Kamenitsa, Breznitsa, Belitsa, Çerna Mesta, Strim Vrach, Grinçar gibi köyler hayli tipiktir bu konuda. Balkan harbi döneminde bu köylerden kaçan Gacallar Türkçe konuÅŸuyor ama yaÅŸlıları yöreye özgü Makedon aksanlı Pomakçayı biliyordu. YaÅŸadığım köy ve komÅŸu köylere iskan oluÅŸlarından çok iyi tanıyorum bu kesimi...  Bugün onlardan kalanların ve muhtemelen daha sonra katılanların yaÅŸadığı Breznitsa'dan bir dostuma anlattım bu durumu. YaÅŸlılara sorduÄŸunda; köylülerimden dinlediÄŸim kaçış maceralarını birebir aktardıkları halde;  Türkçe konuÅŸtukları bir geçmiÅŸ bilgisini hatırlamadılar bile... Onların hatırlamamış olması da en azından bazılarının "Türk/Gacal geçmiÅŸi olmadığını ifade etmez sanırım.

Ä°lber Ortaylı; olsa olsa bölgenin bugünü ya da çok yakın bir geçmiÅŸi için böyle söylemiÅŸ olmalıdır. Konuyu özel olarak araÅŸtıran Çukurova Ä°lahiyat Fakültesinde akademisyen  Kadir Albayrak, "Bogomilimzm ve Bosna Kilisesi" adlı kitabında yukarıda belirttiÄŸim hususları ayrıntılarıyla sergilemektedir.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: AlperenKIRIM on April 28, 2010, 01:55
yok yok İlber Ortaylı öyle demiyor.

''Åžimdi Kırım’a bakıyorsun, Osmanlı ülkesiyle 13. asırdan itibaren zaten   Ä°slamlaÅŸma da oluyor Selçukiler devrinde. Yalnız Memlukların da etkisi   var ordaki Ä°slamlaÅŸma’da. Buna raÄŸmen, orada tarikatlar deyince mesela   BektaÅŸiliÄŸi görmüyoruz. Kadirilik görüyoruz. Mevlevilik görüyoruz. Biraz   deÄŸil asıl Mevlevilik. Ve NakÅŸilik bile var. Bu niye böyle? Niye mesala   Arnavutluk’ta bir sürü BektaÅŸi var. Niçin 17.asırda Girit alınmış bir   sürü BektaÅŸi ve Alevi dedesi var. Ä°kisi biraz farklıdır.''

Ortaylı'nın bir yazısı. ayrıca aynen dediği gibi de Alevilik ve Bektaşilik farklıdır bu Balkanlar da da farklı kabul edilir.

Türklerin geneli kesinlikle Alevi değildir yada Alevilikten gelmiş değillerdir , ayrıca Bektaşilikte Alevilik değildir. Türklere İslam genelde Yesevi tarikatından yayılmıştır , Türkistan'dan Hoca Ahmed Yesevi'nin Alperenlerinden. Sarı Saltuğa Bektaşi diyebilirim ama Alevi diyemem ben. Şeyh Bedreddin'e ise ne Alevi ne de Bektaşi derim. Kendine özgü bir ekolü olan bir isyancıdır.

Kırım Hanlığı artı Altın Ordu hatta Kıpçaklar desek İslamı savaş ile kabul etmemişlerdir , yine bir Kıpçak olan Memlük ülkesinin liderleri vasıtası ile kabul etmişlerdir. Sultan Beybars'ın ata yurdu olan Kırım'da Eski Kırım şehrinde yaptırdığı camiinin kalıntıları hala durur. Bu Türk topluluğu ve Orta Asya Türkleri Alevi olmadılar ve bugün de değiller. Orta asyayı da Osmanlı sünnileştirmemiştir herhalde :)
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on April 28, 2010, 10:16


Diyelim ki anladık bunları, varsaydık ki tam da öyle yaÅŸansın tarih,.. Alevi/BektaÅŸi inançları hiç benimsememiÅŸ olsun oralarda halk. Yani başından beri sünni...  O zaman nasıl izah edebiliriz Sarı Saltık'ı kutsamasını, evliya olarak benimsemesini... Tam da oralarda etkin ÅŸekilde benimsendiÄŸi kabul  edilenve sünni kesimlerce "ahriyan, zındık, mürted" olarak vasıflandırılıp "kanı helal malı haram" diye hakkında  fetvalar düzülen anlayışı temsil eden biri için bu mümkün olabilir mi? Benim mantığım hayır diyor....

Buna raÄŸmen nasıl izah edilebildiÄŸini biliyorum ama... Önce aslından kopartılıp bir adım ötesindeki kavramlarla kuÅŸatılıyor bi güzel. Bu kundakta bir süre uyutulduktan sonra gelsin yepyeni elbiseler. Resmi ideolojik aygıt görevi gören sünni çevrelerin geliÅŸtirdiÄŸi inkar politikasıdır bu Selçuklu/Osmanlı süreÄŸinin...  Babai geleneÄŸinde isyan kapasitesini sınamış Alevileri tanımayacaksın. Mevcut olanı inkar edeceksin yani. O kesimlere daha ılımlı olarak vasıflandırdığın BektaÅŸi elbisesi giydireceksin aklın sıra...  BektaÅŸiliÄŸi benimsettiÄŸini düşündüğün zaman Sünni sarıklara gelecek sıra...  Cami diyorsun, elbette vardı. Oralarda aleviler hükümet oldu diyen de yok zaten. Ve sünni iktidarlar; içinde ibadet edecek insanların hazır bulunduÄŸu yerlere yapmıyor camileri yalnızca... Gelecekte kazanacaklarını varsaydıkları cemaat için çok önceleri inÅŸa ettikleri de var, oldukça bol miktarda hem de... Ä°syan türünden sıkıntı hallerinde kılıçtan geçirilecek olanları, camiye girip girmemelerine göre ayırdedebilmek için... Can korkusuyla da olsa camiye adım atanın iÅŸi tamamdır. Arkası gelecek diye düşünülür çünkü. Çok uzaÄŸa gitmeye gerek te yok. Tek cemaat üyesi atanmış  imam olan camilerle doludur  Alevi/BektaÅŸi köyleri Anadolu'nun... Ve bir sürüsünün de inÅŸaatı sürer haldedir hala... Biz dönelim esas konumuza...

Neymiş? Sarı Saltık Alevi değilmiş, Bektaşi'ymiş... Ve hatta günümüzde Sünnileşmiş kesimde unutulamayan kült izleri nedeniyle saygı gördüğünden bahisle hala, sünni olarak görülmelidir o da.. Geçelim bunları efendim. Aslına yabancılaştırma çabalarını daha, iktidar makamlarınca hazırlatılan Saltukmname'de net olarak izleyebildiğimiz bu şahsiyet Babai/Alevi geleneğinin Balkanlardaki simgesidir. Bu nedenle o süreği izleyen Akyazılı, Otman Baba gibi Alevi önderleri; biz onun zuhuruyuz diyordu. Ne Balım Sultan'ın, ne Kızıldeli'nin, ne de Hacı Bektaş'ın... Sarı Saltık'ın zuhuru...

Åžeyh Bedrettin  Selçuklu saray ailesinden geliyor kökeni. Sünnidir evet. Anadolu ve Balkanlarda bilgisni sınamaya cüret edecek fakih bulunamayacak kadar Fakih'tir de üstelik...  Taa ki Mısırda fıkıh kitaplarını Nil nehrine atıp tasavvuf kervanına katılıncaya kadar öyledir. Sonrası malum. Bogomil/Alevi karakterli bir isyanın merkezi olacak kadar zındık... Malum gider kaleminde "kanı helal" diyecektir Mevlana Haydar...  Kökeninin Alevi olup olmaması nedeniyle Alevi sayılıp sayılmaması bizim konumuz deÄŸil. Bizim derdimiz Pomakların; Bogomilizmden, AleviliÄŸe, BektaÅŸiliÄŸe ve nihayet SünniliÄŸe doÄŸru uzanan dönüşüm süreçlerini doÄŸru anlayabilmek. Bu isyanlar ve sonrasında yürümesi kaçınılmaz takibat süreçlerine dedelerimizin verdiÄŸi tepkiyi açığa çıkarabilmek. Bu meyanda Bedrettin Alevi deÄŸil demek, o isyanların dönüştürücü sonuçlarını gözardı etmek anlamına geliyor. 

Tarihte sancısız dönüşüm yoktur. Her ne kadar sonrasında "lay lay lom" masalları anlatılsa bile... Bu günden bakınca; her isyan sonrasında, önceden inÅŸa edilmiÅŸ Cami ya da bölgeye konuÅŸlandırılmış Sünni Dergah kapılarının hayatta kalma seçeneÄŸi olarak sunulduÄŸu, "zora dayanmayan"  bu sancıların vurduÄŸu karnı saptayamadan Ä°slamlaÅŸma/SünnileÅŸme  öykülerini anlamlandırmak müşkül olacaktır.

Bu meyanda, Sarı Saltuk BektaÅŸi'ydi, dönemin en büyük Alevi isyanının başı olan  Åžeyh Bedrettin Alevi deÄŸildi, demek; Åžair Ece Ayhan'ın o güzelim "Yort Savul" ÅŸiirini anımsatıyor sadece bize...  Ki; "yort savul" sözü de; bugünlerde hayli Sünni elbiselerle bezenmeye çalışılan, "Yunus Emre"ye aittir.

Ne diyordu Yunus; "padişahı kim bileydi, kul itmese yort savul".....

Baktığımız yöne göre gösterir yüzünü bize tarih.  Ne gördüğümüz nerden baktığımızla alakalıdır.

Sarı Saltık'ı, Şeyh Bedrettin'i ve Yunus Emre'yi kendi kimlikleri içinde bir kere daha anlamak için; Ece Ayhan'ın dizeleriyle bitirelim sözü biz....

"6. Nerede kalmıştık? Tarihe ağarken üç ağır yıldız
Sürünerek geçiyor bir hükümet kuşu kanatları yolu
k"
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: AlperenKIRIM on April 28, 2010, 12:23
You are not allowed to view links. Register or Login

Diyelim ki anladık bunları, varsaydık ki tam da öyle yaÅŸansın tarih,.. Alevi/BektaÅŸi inançları hiç benimsememiÅŸ olsun oralarda halk. Yani başından beri sünni...  O zaman nasıl izah edebiliriz Sarı Saltık'ı kutsamasını, evliya olarak benimsemesini... Tam da oralarda etkin ÅŸekilde benimsendiÄŸi kabul  edilenve sünni kesimlerce "ahriyan, zındık, mürted" olarak vasıflandırılıp "kanı helal malı haram" diye hakkında  fetvalar düzülen anlayışı temsil eden biri için bu mümkün olabilir mi? Benim mantığım hayır diyor....


Sarı Saltuk hakkında kanı helal malı haram diye hiçbir fetva duymadım , ispat rica etsem? Şimdi öncelikle şunu netleştirmek gerek Sarı Saltuk meselesi çok çok net bir mesele değildir , biraz efsanevi bir meseledir o yüzden uzmanlar ondan bahsederken hiçbir zaman tam teşhis koyup bahsetmezler hakkında kanıtsal olarak ne varsa onların dışına çıkmazlar , yani Aleviydi , Sunniydi falan sizin tabirinizle elbise giydirmezler. Saltukname bende de mevcut. Yaşadığı yer ve zaman bile net değildir birden fazla kabirleri mevcuttur. Çok farklı ideolojik teoriler de mevcuttur hakkında.

Bende benim kabul ettiğimi söyliyeyim , evet Sarı Saltuğu Dobrucadaki Kırım Tatarları da sahiplenir Babadağ'da bir kabri vardır , fakat o belgedeki Kırım Tatarlarının Osmanlı etkisi sadece 100 yıl kadardır. Sarı Saltuk bir çok Alperen gibi Hoca Ahmed Yesevi oçağı çıkışlıdır, diye kabul ediyorum ben.

Benim köyümün etrafında alevi köyler vardı , fakat bizimle pek ortak yanları yoktu , aramızda dialok olsa da evlilik türü şeyleri ben daha görmedim ve duymadım.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: AlperenKIRIM on April 28, 2010, 12:32
You are not allowed to view links. Register or Login

Neymiş? Sarı Saltık Alevi değilmiş, Bektaşi'ymiş... Ve hatta günümüzde Sünnileşmiş kesimde unutulamayan kült izleri nedeniyle saygı gördüğünden bahisle hala, sünni olarak görülmelidir o da.. Geçelim bunları efendim. Aslına yabancılaştırma çabalarını daha, iktidar makamlarınca hazırlatılan Saltukmname'de net olarak izleyebildiğimiz bu şahsiyet Babai/Alevi geleneğinin Balkanlardaki simgesidir. Bu nedenle o süreği izleyen Akyazılı, Otman Baba gibi Alevi önderleri; biz onun zuhuruyuz diyordu. Ne Balım Sultan'ın, ne Kızıldeli'nin, ne de Hacı Bektaş'ın... Sarı Saltık'ın zuhuru...


Hehe , Otman Baba Alevi önderidir. yahu bu Otman ismi ne kadar da Osman'a benziyor hehe. Eee tabi Osman isminde hiç Alevi önder olur mu?

Bu yazılar tanıdık geliyor , örnekler uzar giderler , Balkanlarda araştırılsın araştırılmasın tekke , dergah, türbe dendimi Alevi giysisi hemen giydirilir. Sünni tarikatlar, dergahlar hiç yokmuş gibi hehe.

Bir zahmet bu saydıklarının Alevi olduklarına dair ispta rica edeyim.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: AlperenKIRIM on April 28, 2010, 12:33
Quote
Osmanlı öncesinde Balkanlarda olduÄŸu gibi Dobruca ve Kırım'da da   belirgin bir Bogomil etkinliÄŸi vardı. Bu etki Türk olmayan nüfüs   yanında bölgeye  kuzeyden gelen (Kuman, Peçenek, Uz vb.) Türk nüfus   içinde de mevcuttu.

Kırım'da ki bogomil etkinliğinin de ispatını rica edeyim.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: AlperenKIRIM on April 28, 2010, 12:47
You are not allowed to view links. Register or Login

Åžeyh Bedrettin  Selçuklu saray ailesinden geliyor kökeni. Sünnidir evet. Anadolu ve Balkanlarda bilgisni sınamaya cüret edecek fakih bulunamayacak kadar Fakih'tir de üstelik...  Taa ki Mısırda fıkıh kitaplarını Nil nehrine atıp tasavvuf kervanına katılıncaya kadar öyledir. Sonrası malum. Bogomil/Alevi karakterli bir isyanın merkezi olacak kadar zındık... Malum gider kaleminde "kanı helal" diyecektir Mevlana Haydar...  Kökeninin Alevi olup olmaması nedeniyle Alevi sayılıp sayılmaması bizim konumuz deÄŸil. Bizim derdimiz Pomakların; Bogomilizmden, AleviliÄŸe, BektaÅŸiliÄŸe ve nihayet SünniliÄŸe doÄŸru uzanan dönüşüm süreçlerini doÄŸru anlayabilmek. Bu isyanlar ve sonrasında yürümesi kaçınılmaz takibat süreçlerine dedelerimizin verdiÄŸi tepkiyi açığa çıkarabilmek. Bu meyanda Bedrettin Alevi deÄŸil demek, o isyanların dönüştürücü sonuçlarını gözardı etmek anlamına geliyor. 


Hımm demek Bedrettin'in Alevi Bektaşı ispatı bu. :)

Sosyalist diyenler de var onun için , yarın yanağından başka herşey eşit falan diye şiirler okuyorlar. :)



Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on April 28, 2010, 13:49


Bayım sorduklarınızın yanıtları ve bulunabileceÄŸi kaynaklar yazılarımın içinde var.  Ezberi yıkılmadıkça görememe özürlü bakışlar benim sorunum deÄŸil.  Hükümet komiseri edasıyla matbu sorular sormayı fikir tartışması sananlara zaman ayırmaya da hiç niyetim  yok açıkçası. Tanıyorum çünkü bu anlayışı. Meselenin özüne dair tek bir sözü barındırmaz daÄŸarcığında. Åžurası yamuk, orası tu kaka diyerek rafa kaldırmak derdindedir peÅŸinen ezberletilmeyen bütün fikirlerin. Pomaklara dair yürütebilecekleri bütün tartışma mesela; "özbeöz Türktür" e çıkar eninde sonunda. Bu sözler bizlere de söylendi, daha iÅŸin başında. Yunandır, Bulgardır dendi. Bunlarla yetinmeyip daha ötesini arayanların buluÅŸtuÄŸu bir platformdur burası.  Öteye dair sözünüz varsa (ki duymadım ben, en azından bu tartışma faslında..) söyleyin, dinleyelim. Bunun dışında birikmiÅŸ  ideolojik kinlerinizi baÅŸka yerde silkeleyin lütfen.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: AlperenKIRIM on April 28, 2010, 14:16
Hımm peki bir kere daha gözden geçiricem. Fakat isterseniz görememe özürlü gibi uslubtan vaz geçin isterseniz tabi benim için pek sorun değil :)
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: AlperenKIRIM on April 28, 2010, 14:26
You are not allowed to view links. Register or Login
Dobruca'da ki Kırım Tatarlarında Sarı Saltuk vardır lakin Bektaşilik kesinlikle yoktur , Kırım'da ne Bektaşilik ne Alevilik ne de Şiilik v.b. durumlar yoktur. İlber Ortaylı.

Evet bu konu aynen böyledir. Kırım'da Aleviliği bırakın Bektaşilik dahi olmamıştır.

Türkiye'de bazı alevi kesimler yalan yanlış bilgiler ile herkezi alevi ilan ederler , bu konuda belge gösterebilirim.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: AlperenKIRIM on April 28, 2010, 14:37
Quote
Osmanlı öncesinde Balkanlarda olduÄŸu gibi Dobruca ve Kırım'da   da   belirgin bir Bogomil etkinliÄŸi vardı. Bu etki Türk olmayan nüfüs     yanında bölgeye  kuzeyden gelen (Kuman, Peçenek, Uz vb.) Türk nüfus     içinde de mevcuttu.

Evet Kırım'da Bogomilliğin de ispatını yada kaynağını göremedim. Açıkçası ilk defa da burda duyuyorum , fantazi geldi biraz.

Düz mantıkla bakıcak olsak , yani düm düz mantıkla, Bogomil kelimesi bir kere slav kökenli , slavlar ise Kırım'da anca çok sonraları görülür. Kırım'ın yerli slavları yoktur.

Ama yine de bir kaynak ispat varsa dikkate alınır tabi.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on April 28, 2010, 16:50
Anadolu'daki islamlaÅŸmada tasavvuf kültürünün etkisi üzerine "Anadolu'daki iskanı ve islamlaÅŸmasında derviÅŸlerin rolü " adlı makaleyi paylaşıyorum. Konumuz ile ilgili olarak bazı adlar ve geliÅŸmeler yer almakta. Belki paralellik kurulabilir. 
 
http://download.pomak.eu/dervislerinrolu.pdf (http://download.pomak.eu/dervislerinrolu.pdf)
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on May 08, 2010, 21:47

;..Ece Ayhan'dan söz ediyorduk sanırım, Bedrettin'den, Yunus'tan... Maaşlı vakanüvis'lerin; Yazıcıoğlu Ali'lerin, Ebusuud Efendi gibilerin; efendilerinin yüzü suyu hürmetine satır aralarına gömdüğü "öteki" tarihin izlerini sürüyorduk. Beri/kinde yok olmuş geçmişimizin yollarında yürürken...


"6. Nerede kalmıştık? Tarihe ağarken üç ağır yıldız
Sürünerek geçiyor bir hükümet kuşu kanatları yolu
k"


devam edelim yine; "Yort Savul"dan:


"Atlasları getirin! Tarih atlaslarını!
En geniş zamanlı bir şiir yazacağız"
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on December 29, 2010, 23:53
Hepinize esenlikler dilerim.
Aranıza Türkiye'den yeni katıldım. Atalarım Yunanistan'dan lozan mübadelesi olarak anılan göçüştürme sonucunda gelmiÅŸler.  son iki yüz yıl boyunca hep drama bölgesinde olduklarını saptadım.  söylenceler, yerleÅŸim yerleriyle ilgili osmanlı belgelerinden çıkan sonuç anadoludan yerleÅŸtirilmiÅŸ bozulus ve karagöz adlı türkmen topluluklarından geldiÄŸimiz anlaşılıyor. aile adlarından karagözler olarak anılmaları da  ilk göçerlerin adlarının aile adlarında uzun dönem yaÅŸatıldığının da göstergesi. ancak benim babannemin annesi pomaktır.  nitekim savaÅŸ yıllarında  lofça dolaylarından göçen ve babası bulgar isyancılarla çatışmada ÅŸehit düşmüş bir yetim olarak dramanın demirciören köyüne yerleÅŸirler ve burada babannemin babasıyla evlendirilir o dönemki karmaÅŸada türkmenlerle pomakların yardımlaÅŸmaları da malumunuzdur  balkan savaÅŸları döneminde yerli müslüman halkın kahramanlıkları sonucunda  batı trakya cumhuriyeti dahi kurulacak seviyeye gelinmesine ragmen ne yazık ki osmanlı aynı basıretı ve cesaretı o anlamda göstermemiÅŸ ve akabınde  bulgarlar  ıstanbul yakınlarına dek ılerleyebilmiÅŸlerdir neyse tarıhsel olayları bır yana bırakıp o gune dek pomaklıkla ılgısı bulunmayan turkmenlıklerını surduren kokenım o donem babannemın babasının yetım bır pomak kızını almasıyla bana gecmıs oldu, her ne kadar kulturel tarıhsel ve genetık baglarım benı turkmenlıge yoneltmekte ıse de pomaklıkla ılgılı bu bag nedenıyle ılgı de duymaktayım babannemın anlattıgına gore annesı turkceyı sonradan ogrenmıs pomakca bılır ve konusurmus ve yuz yasına yakın oldu ve ben bes altı yaslarındayken bana baktıgını hatırlarım dınc ıırıce masmavı gozlu gosterıslı bır hanımdı pomaklıkla ılgılı pek cok tartısma yapmıssınız ancak avrupa dna verı bankasına gore -lınkı bulunca verecegım ya da yorjınal raporu bulursam yukleyecegım - pomaklar sanırım yugoslavya dıye gecıyordu ulke  - pomaklar araında yaptıgı genetık ıncelemede cıkarımı soyleydı sonuc olarak yuzde kırk sekız oranında turk ıırkından oldukları ve avrupada yuzde dort oranında en cok mogol ırkı genını tasıyan tek halk olduklarını saptamıslardı dedıgım gıbı bunu belgelendırecegım bana ggore ıse bulgarların bır kolu olan ancak hrıstıyanlasmaya dırenen bu toplumun o donemkı bogomıllere karsı yapılan kıyımların ve baskıların da etkısıyle turkmenler yardımlastıkları bır gercektır ve bu surec pomaklıgı bıcımlendırmısktır ayrıca oyle pomak tıpler var kı gercekten de rumelıdekı turkmen oldugunu soyleyen pek cok kısıden daha cok asyatık ozellık sergılemekte bununla bırlıkte  folklorık ozellıkler  calıgıları gıyımlerı  turkuler artık osmanlı etkısı mıdır bılmeyecegım ancak onemlı oranda proto turk ızler de tasımakta bunlar kısısel gorusler dedıgım gıbıturklestırme gıbı bır kaygım yok ancak pomak yanımdan dolyı mıdır nedır bılmıyorum ama osmanlı - turkıye surecınde pomaklar herkesten daha cok turk olduklarını kanıtlamıslardır ve bu tarıhsel surec ıcınde varlıklarıyla turklugue buyuk katkılar sunmuslardır
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on December 30, 2010, 10:34
Öncelikle hoş geldiniz. Burada yapacağınız araştırma ve inceleme sonuçlarını bizimle paylaşmanızı umuyoruz.

Fark ettiyseniz biz bir takım ön yargılardan çıkış yaparak propaganda amaçlı yönlendirmelerden kaçınmaktayız. Buradaki kaygımız tamamen bilimsel verilere uygun olarak Pomaklar konusunu araştırmaktır. Çünkü Pomaklar bölge ülkelerinin özel ilgi odağı durumundadır.

Türkiye açısından konuya baktığımızda, Türk milletinin ve devletinin bize olan olumlu bakış açısı nedeniyle bizi kendilerinden ayrı saymadıklarından bazen bizi bir kalem de türk kökenli olduğumuzu ilan ediyorlar. Bizim bu teze peşinen red yollu bir yaklaşımımız söz konusu değildir. Ancak meseleye dünyadaki objektif kaynaklar açısından bakacak olursak konunun tek yanlı açıklamalarla ifade edilecek kadar basit olmadığını görüyoruz. Yani Pomakların kökeni konusunda tek yanlı bir diktasyon ile Kumanlardan geldiğini öne sürmek halen kanıtlanmamış bir iddia olmaktan öteye geçmemiştir. Yani biz Pomakların kökeni Kumanlardan gelmektedir tezini sırf türk kökenli diye reddetmekte değiliz. Ancak yapılan araştırmalarda Rodoplara kuman yerleşimi ve kalıntıları konusunda çok fazla bir veri yoktur. Varsa bile bu ancak Makedonyadaki Kumanovo ismiyle sınırlı kalmaktadır. Bu durumda yapılacak bir fikir yürütümü ile Kumanovo isminden yola çıkılarak Pomaklara bağlanma çabası için ciddi argümanların ortaya konması lazımdır. Pomakların genetik formasyonu az çok incelenmiş olmasına rağmen şimdilik böyle bir bağlantı ortaya konulamamıştır. Dil açısından Pomakça güney Slavca temelli bir dil olarak, Bulgarcaya yakındır, ama Bulgarca değildir. 19. yüzyılda standart Bulgarca inşa edilirken Rodop Slavcasının dışarıda tutulmasından dolayı Pomakça ile Bulgarca az çok farklı niteliklere sahiptir. Denebilir ki arkaik Pomakça Bulgarcadan çok eski Rus diline yakın bir tonlamaya sahiptir. Bu nedenle Bulgarca konuşanların bir kısmı özellikle resmi Bulgarcanın etkisinin tam nüfuz edemediği için bakir kalmış olan Güney Rodoplar bölgesindeki Pomakçanın yarısını bile anlayamamaktadırlar.

Pomakların etnik kökeni her ne kadar tek bir kökene indirgenemez ise de, MS. 6. yüzyıla kadar ondan önceki  ikibin yıl boyunca yörenin yerli otokton halkı olan Trakların MS. 6. yüzyıldan itibaren bölgeye gelen slav göçmenlerin baskın kültürel etkisi altında Rodop halkı dönüşüme uÄŸramıştır. Bölgeyi kendi dil ve kültürleri altına dönüşüme uÄŸratan bu Slavlar Smolyani, Mirvatsi ve Draguvitsi klanlarıdır. Bu sırada Tuna ile Balkan sıradaÄŸları arasındaki Bulgar Türkleri ile karışan baÅŸka slav kütleleri 2 asırlık birliktelikleri sırasında adı Türkçe ama kendisi slav bir niteliÄŸe sahip Bulgarya adında bir devlet kurmuÅŸlardır. Bu devlet ile Rodoplardaki Slavların kaderi en az 200 yıl ayrı gitmiÅŸ ve sonra birleÅŸmiÅŸtir. Bu nedenle biz  kökensel ve kültürel açıdan Pomakların çalakalem Bulgar kökenli oldukları konusundaki tezleri ihtiyatla karşılıyoruz.

Pomakları asıl tarih sahnesine çıkaran etki şüphesiz 5 asır sürmüş olan Osmanlı dönemidir. Tahrir kayıtlarının incelenmesiyle bütün Balkanlardaki Müslümanlaşma aşamaları rahatlıkla köy ve isim bazında bile izlenebilmektedir. Bu kayıtlara göre Müslümanlaşma birkaç yoğun dönem dışında zaman içinde tedricen olmuştur. Bu da Pomakların Türkler tarafından kılıç zoruyla Müslüman yapıldığı iddiasının doğru olmadığını göstermektedir. Osmanlının özellikle toprak düzeninin bozulmasıyla ortaya çıkan isyanları bastırmakta şiddete başvurmuş olduğu dönemlere bakarak bu olguyu zorla Müslümanlaştırmanın kanıtı diye öne sürmek doğru değildir.

Müslümanlaşma süreci sadece Rumelide değil Anadoluda dahi yaşanmıştır. Yine tahrir kayıtlarından Anadolunun dahi benzer şekilde eski Hristiyan halkını denebilir ki önemli bölümü Müslümanlaşmış ve Türkleşmiştir.

Bunun gibi Rumelide bir kısım halk bir çok nedenlerden ötürü hristiyanlığı bırakarak kendi tercihi ile Müslüman olmuÅŸtur. Bunların bir kısmı Pomaklar gibi daha önce ait olduÄŸu toplumsal bütünlükten ayrışarak  yeni bir kültürel ve sosyal kimliÄŸe bürünmüştür. Bu nedenle bizler Pomaklık olgusuna çok fazla etnik köken vurgusu yapmıyoruz. Pomaklık Dil ve halk kültürü açısından Bulgarlara benzerdir. Ancak benzerlik  baÅŸkadır, aynılık baÅŸkadır. Bugün bile Rodopların kültürel kimliÄŸi kendine özgü niteliklere sahiptir. Mesela Rodoplardaki kimi Hristiyanlar bile konulan dilin kendine özgü niteliÄŸini vurgulamak maksadıyla dile Rodopça – Rodopski demektedirler. Biz de zaten iÅŸin ta başından beri dilimizin bu kendine özgü farkını Pomakça tanımıyla vurgulamaktayız. Bizim açımızdan ha Pomakça, ha Rodopça aynı gerçeÄŸi ifade etmektedir. Bize göre Pomakça Bulgarca demek deÄŸildir.

Sosyal kimlik açısından bakıldığında bugün bile Bulgaristandaki Pomakların çoğunluğu kendini Pomak olarak tanımlamaktadır. Ancak zaman içinde Bulgarlar ile Pomaklar arasındaki ayrışmanın izlerinin ortadan kalkmakta olduğu ve Pomak dili yerel özelliklerini zamanla kalkıp Bulgarcanın yaygınlaşmakta olduğu da bir gerçektir.

Aynı şekilde Türkiyeye göç eden Pomakların yüz yılı aşkın süre içinde Türkiyede belirgin bir asimilasyon söz konusu olmamakla beraber şehirleşmenin yaygınlaşmasıyla Pomak dil ve kültürü sönükleşmiştir. Bugün Türkiyede resmi ve akademik çevrelerin henüz kanıtları ortaya konamamış Kuman = Pomak eşitlemesinin etkisi yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.

Türkiyede Pomaklar üzerine belirgin bir asimilasyon kampanyasının olmadığını, bunun yerine Pomakların gönüllü asimilasyonunun olduğu söylenebilir. Bu yüzden olsa gerek özellikle sitemizin açılmasının ardından bu sitede yayınlanan bir çok kişisel anıda pek çok Pomak kökenli kimsenin neredeyse son yıllarda kendilerinin Pomak olduklarını öğrenmiş olmaları biz Pomaklara özgü tuhaf bir durumdur.

Bir kısım Pomaklar kendi aile ortamında Pomakça konuşuyor olsalar bile çocuklarına Pomakça öğretmek için bir ihtiyaç hissetmemişlerdir. Bu nedenle son dönem Pomak nesli arasında Pomakça unutulmuş durumdadır.

29.12.1989 tarihinde Bulgaristanda Pomakların örgütlediği ve halen Pomaklar arasında Kurtuluş bayramı olarak kutlanmakta olan isimlerin geri verilmesi için yapılan Sofya mitingi Bulgaristanın demokrasiye dönüşüm sürecini tetiklemiştir. Bu olayın ardından daha önce Bulgar yönetimlerince şiddetle baskılanan Pomak kültürü özellikle yerel yönetimlerin desteğiyle canlanma sürecine girmiştir.

1989 yılına kadar Pomaklar türk soylu olarak nitelenip Türkiyeye göçmen olarak itirazsız kabul edilmekte iken bu tarihteki göçler sırasında artık Türkiyenin politikasında değişiklik gözlenmiştir. Türkiye artık Pomakları Türkçe konuşmadıkları gerekçesiyle sınırdan içeri kabul etmemiştir. Yani bir anlamda Türkiye kendi sınırları içindeki Pomakları Türk saymış, ancak Bulgaristandaki Pomakları Bulgar saymıştır. Bu nedenle 1989 ardındaki süreçte Türkiyeye kaçak yollardan gelen Pomak kökenliler vatandaşlığa kabul edilmeleri beş yılda daha fazla bir sürede mümkün olabilmektedir. Yani Türkçe öğrenene ve kültüre adapte olana kadar vatandaşlığa alınmamaktadırlar.

Tarihsel sürecin özümlenmesi sonucu bizler kendimizi Türkiye vatandaşı Pomak kökenli olarak görmekteyiz. Gerçeği söylemek gerekirse Türkiyedeki Pomakların büyük çoğunluğa açısından Türkleşme süreci tamamlanmıştır. Bizim bütün gayretlerimiz tamamen kişisel tercihlere bırakarak kendi dil ve kültürümüzü kısmen de olsa yazıya geçirmekle sınırlıdır. Sitemiz Pomaklar ile ilgili gerçekleri objektif biçimde araştırmaya ve kamuoyuna sunmaya yöneliktir. Bu nedenle tümüyle bağımsız bir niteliktedir.

Farklı etnik kökenlere sahip toplumların barış içinde bir arada yaşamasını benimsiyoruz. Etnik köken konusunun ne yok sayılarak ne de gereğinden fazla abartılarak başkalarına zarar verme noktasına gelmesine karşıyız. Bu ülkenin ayrılmaz bir parçası olduğumuza inanıyoruz. Bunun kanıtı 400 yıldan fazladır Pomak ve Türk kaderinin birlikte yürümüş olmasını bundan sonrası için hedef olarak görmekteyiz.


Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 08, 2011, 10:59
"X. asrın baÅŸlarında Bogomil adlı bir Bulgar rahibi eski doÄŸu kültürlerinden etkilenerek Balkan Hıristiyanlığında eski Ariyusçu geleneÄŸe dayanan yeni bir anlayışı ortaya çıkarmıştır. Bu anlayışa göre insanın mümin olmak için kiliseye ihtiyacı yoktu, yâni kilisenin hiyerarÅŸik yapısı tamamen reddediliyordu. Haç onlara göre yanlış inancın bir semboludur. Bogomillere göre iki çeÅŸit mümin vardır. Birinci grup normal alelâde müminler, ikinci grup ise temizlenmiÅŸ müminlerdir.  Ikinci grup müminler bu dünyâ isteklerinden uzaklaÅŸmış ve maddî yönlerini hiç sayarak nefsini temizlemeye çalışan insanlardır.

Bogomil anlayışı kısa süre için Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk, Sırbistan ve Bosna’ya yayılmıştır. Bogomiller Bosna ve Hersek’e XII. yüzyılda Kral Nemanya tarafından sınır dışı edildikten sonra gelmişlerdir. Kulin Ban döneminde Bosna-Hersek Kilisesi tamamen Bogomillerin eline geçmiştir.

Bogomillerin tek tanrı ve kilise otoritesini ortadan kaldırma anlayışı Katolik ve Ortodoks merkezlerinin tepkisine sebep olmuÅŸtur. 11 Eylül 1200 yılında Papa III. Inonencije Macar kralı Emerik’e  şöyle yazmıştı: “… DeÄŸerli kardeÅŸimiz Bernard Split bölgesinden
büyük sayıda Bogomili uzaklaştırmıştır. Split’ten kaçan Bogomilleri Bosna kahramanı Kulin Ban kabul etmiş ve onların düşüncelerine katılmıştır.

Papa  Inonencije’nin Macar kralına yazmış olduÄŸu bu mektup Bosna ve Balkan Bogomilleri hakkında söz eden ilk papalık evrakıdır. Bundan sonra birçok papa ve Vatikan büyükleri Bogomillerin dinden çıkmış bir sapık mezhebe mensup (haereticus) olduklarını
bölge yöneticilerine değişik vesîlelerle bildirmeye çalışacaktır. Ta’limât olarak gönderilen mektuplarda papalık, bölge yöneticilerine bu yanlış inancın kökleri kazınması gerektiğini devamlı söylemiştir.

Batı Kilisesinin Bogomillere karşı acımasız tavrı aynı  ÅŸiddetle DoÄŸu Ortodoks Kilisesi tarafından da uygulanmıştır. Patrik Teofilakt Bulgar kralı Petar’a (927-969) gönderdiÄŸi mektupta diyor ki Bogomil hareketi Hıristiyanlığın başında mevcut olan kilise karşıtı hareketlerin devamıdır. Bu nedenle Katolik Kilisenin uygulamaları doÄŸrudur ve Ortodokslar da bu harekete karşı aynı ÅŸiddetle davranmalıdır.

Bu fetva sonucu Bogomiller Bulgaristan’dan sınır dışı edilmiÅŸ ve Sırbistan’a geçmiÅŸlerdir. Ancak Sırbistan  (RaÅŸka) kralı Stefan Nemanya onları Sırbistanda da barındırmamış ve büyük bir bölümü Bosna’ ya yerleÅŸmiÅŸtir.

Katolik ve Ortodoks Kiliselerin ve onlara baÄŸlı yöneticilerin Bogomillere karşı ÅŸiddet dolu davranışları bir taraftan, Bogomil anlayışındaki tek tanrı anlayışı, kilise hiyerarÅŸisine karşı tavrı ve Bogomil anlayışı içerisindeki birçok kuralın  islâm dininkilerine benzerlik arzetmesi diÄŸer taraftan Bosna’da yaÅŸayan ahâlinin  islâm dinini kabul etmelerine büyük ölçüde sebep olmuÅŸtur. Aynı zamanda Osmanlıların Balkanlar’a girmeden önce birçok yerde deÄŸiÅŸik tarîkatlara mensup derviÅŸlerin yerleÅŸtikleri bir gerçektir. Bogomil hareketi ise mistisizmin ağır bastığı bir anlayıştır. Böylece tasavvufî  islâm anlayışıyla Balkanlar’a ve özellikle Bosna’ya giren ve tenhâ yerlerde zâviyeler kuran derviÅŸlerin etrâfında yerli halk toplanmaya baÅŸlamış ve onlara karşı ilgi duyup sevgi göstermiÅŸtir.

Kaynaklarda yer alan ifâdelere göre Bogomiller kurtuluş yolunun sakramentler sonucu elde edilemeyeceğini söylemiş ve kurtuluşun insanın iç dünyâsıyla ilgili olduğunu, papazlarla alakası olmadığını ifade etmişlerdir. Onlar Meryem Ana kültü ve azizlerin risâlelerini kabul etmemişlerdir. Onlara göre Hz. Îsa’nın bedeni gölge bir bedendi, bu nedenle esasen o ne ıztırap çekmiş ne de ölmüştür. Mâbetlerinde ikonoğrafya hiç kulanmamışlar ve ruhun makamlara yükselebileceğine inanmışlardır. Genelde münzevî hayâta önem verip lükse tamamen karşı çıkmışlar. En önemli bayramları Hz. Îsa’nın Doğumu ve Purilli dedikleri ilkbahara giriş günüdür."

*  Bogomilska Crkva Bosanskih Krstjana - Mandiç Dr. O. Dominik

* Petrovskij N.M.,  Pismo Patrijarha Konstantinopolskoga Theofilakta, carju Bulgarii Petru,  izvestija otdel Ruskoga I Slavenskoga imper. Akademija Nauka, XVIII,3. St. Petersburg 1913, s.361-68.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 08, 2011, 11:18
"Güney Slav târihinin en eski kaynaklarından biri olan pop dukljanine ait salnamesinde (Ljetopis) şöyle denilmektedir:
“O zamanlar Sicilya’dan birçok Arap (Saracen) gemisi göründü. Sâhil şehirlerinin tamamını yıktılar. Latinler ise kaçarak slavların kaldıkları tepelere yerleştiler. Daha sonraları slavlar latinlerin şehirlerine dönüp onları köleleştirdiler”.

*Muhamed Hacijahiç,

Neki Pojavni oblici islamske civilizacije u nas  2/1982,  Rijeka, s.212.

Yorum:

Slavların yerleşimlerinin daha çok dağlık kesimlerde bulunduğuna dair bir örnek.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 09, 2011, 18:37
Tüm okuduklarımdan anladığıma göre  çıkmaz bir tartışma ve sonuçsuzluk söz konusu nitekim bütün kendine özgü budunlar geçmiÅŸleriyle ilgili bilinmezliklerini çözümleyebilmiÅŸ olmalarına karşın Pomaklık üzerindeki bilinmezliklerin halen çözümsüz kalması düşündürücü.
Bir de şu yönden irdelesek ;
Åžu anda Bulgaristanda Bulgarca etkisiyle iyice yozlaÅŸmış pomakça ile  Yunanistanda Türkçenin etkisiyle ve bazı yörelerinde yunancanın etkisiyle deÄŸiÅŸime uÄŸramış silikleÅŸen pomakça üzerinden deÄŸil de bilinen daha eski özgün biçimi açısından pomakça incelendiÄŸinde çıkarılan sonuç  ekslovanca , ukrayna slavcasına daha yakın bir dil olduÄŸu. buna örnek bir yakınımın hanımı ukrayna slavlarındandır ve  eski göçmen pomaklardan olan yengemin dedesinden ninesinden kalma eski pomakça denilebilecek daha katışıksız daha özgün pomakçasıyla sözünü ettiÄŸim ukraynalı slavlardan olan gelinle  çat pat anlaÅŸabiliyor olması. bu da gösteriyor ki daha eskiden de pomakça  yani en azından bir yüz yıl öncesinin pomakları bulgar ve yunan politikalarından çok etkilenmediÄŸi dönemde konuÅŸulan pomakçanın ukrayna slavcasıyla anlaÅŸma oranın azımsanmayacak düzeyde yüksek olduÄŸu kanısına varılabilir ve buna göre pomakların  bulgar soyundan deÄŸil de  bulgarların sürüklediÄŸi slavlarla iliÅŸkilendirilebilecek ve türklükten sıyrılmış tarihsel bulgar kavminin oluÅŸumunda farklılığını korumuÅŸ kökleri daha kuzeye dayalı bir toplumun soyundan olabilecekleri mantıklı görünüyor.
ayrıca bununla birlikte bazı türk kaynaklarda  pomakçada yüzde yirmi beÅŸ oranında  osmanlı türkçesinden alıntılanmamıs daha çok kıpçak - uz ve eski bulgar kökenli eski türkçe sözcüklerinde yer alıyor olması. bu doÄŸruysa eski daha özgün pomakçada böyle bir sözcük varlığı söz konusuysa bunu eski bulgarla olan iliÅŸkileriyle açıklayabiliriz  kaldı ki bulgar - pomak karışımı daha doÄŸrusu bulgar etnik yapısını oluÅŸturan  utugur  hun  avar  trak ulah slav karşımının ortaya çıkardığı kültür çerçevesinde var olmuÅŸ ve osmanlı dönemi sürecinde pomaklığa dönüşmüş olan kimliklenmenin dil yapısı içerisinde öztürkçe-eski türkçe öğelerin bulunmasını da bulgarlaÅŸma sürecinin etkisi olarak görmek olanaklı yanı pomakları balkanlara osmanlı öncesi yerleÅŸmiÅŸ proto türk unsurların etkisinden çok bundan aramak daha gerçekçi bu da aynı zamanda  bulgarlar kadar olmasa da az oranda türk kanının pomak denilen kitleye de karıştığı anlamına gelebilir ancak pomaklığı Türklükle buluÅŸturan ve ortaklaÅŸtıran osmanlı dönemi olmuÅŸtur
sonuç olarak pomak diye kimliklendirilen insanlar denilen bulgar türklerinin sürüklediÄŸi slav topluluklarındandır anayurtları ukraynadır  ve bulgarlar ise slavlaÅŸmış ve hristiyanlaÅŸmışlardır ancak pomaklar  bulgar türkleri hristiyan olarak slavlaşırken pomaklar hrisyanlığa uzun süre direnen bogomillikten de çokça etkilenen ve bulgarla ile uzun yıllar çatışma halinde kalan slav topluluÄŸu olarak osmanlı etkili oluncaya dek varlığını sürdürmüş ve bu keez müslüman olan pomaklar türkleÅŸmiÅŸtir  yanı slavlar turklerden bır soy kazanırken turkler de slavlardan bır  soy kazanmıstır
bu benım vardıgım sonuc
,
kaldı kı osmanlı - turkıye surecınde pomaklarla turkler fazlasıyal evlendıklerınden pomaklar daha uc yuz yıl once onemlı oranda osmanlılasmısken artık pomaklıgın slavlıgından bahsetmek yersız bulgarların ne kadar turk olabıleceklerını tartısmak kadar abestır


benım vardıgım sonuc bu bılmem sız ne dusunursunuz
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 09, 2011, 19:35
Sayın ancezin,
Müslümanı olsun hristiyanı olsun rodoplarda yaÅŸayan ve aynı slavik lehçeleri konuÅŸan halk bana göre günümüzde coÄŸrafi sınırları bulgaristan olarak belirlenmiÅŸ bulgar milletinden antropolojik ve dilbilimsel olarak farklıdır. Rodop hristiyanlarını bulgar milletine baÄŸlayan, rodop müslümanlarını türk milletine baÄŸlayan temel neden kim ne derse desin "din"dir. Pomaklar'ın kullandıkları slavik lehçeler aynı bölgedeki hristiyanların kullandıkları ile birebir aynıdır yalnız islamiyetle birlikte müslümanların kelime daÄŸarcıklarına eklenen kelimeler az bir fark teÅŸekkül ederler. Dil incelendiÄŸinde arkaik slavcanın ve bölgeye has bir gramer yapısının hakim olduÄŸu görülür. Rodop ÅŸivelerinde (pomakça) görülen  fakat resmi bulgarcada aynı ÅŸekilde telafuz edilmeyen veya bulunmayan "Kotoriyy" "yatse" "ya" "glöda" "ruka"  "briz" ... ve bunun gibi rusça kökenli kelimelerin ağırlığı ise dilin saf halini göstermektedir.  Zira rodoplar bölgesi daÄŸlık coÄŸrafi yapısı hasebiyle dış etkenlere kısmen kapalıdır.  Bu arada sonradan inÅŸaa edilen bulgar dilinin de farklılaÅŸmayı gün açığına çıkardığı aÅŸikardır. Etnik bilim açısından incelendiÄŸinde sahip olunan dilin etnisiteyi belirlediÄŸi yaklaşımı tamamen doÄŸru deÄŸildir. Pomaklar evet slav dilini konuÅŸurlar, bir çoÄŸu günümüzde tarif edilen ÅŸekilde slav ırkının fiziki özelliklerini taşırlar ama balkanlar gibi bir coÄŸrafyada insanları tek tip ırktan geldiklerini söyleyebilmek olsa olsa ahmaklıktan öte bir ÅŸey deÄŸildir. Benim naçizane tanımlamam pomakların tarihi süreç esnasında slavlaÅŸmış ve osmanlı millet sistemi içerisinde ümmet temelli olmak üzere özgünleÅŸmiÅŸ bir toplum oldukları istikametindedir. 
Saygılarımla.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 10, 2011, 00:03
başlangıçta ortak noktaya varıyor gibi görünmüşsek de devamında ayrılmışız.
yazınızın sonunda anlamadığım  yazının başında anlattıklarınızla yazınızın sonunda dediÄŸiniz  bana göre pomaklar sonradan slavlaÅŸmış - demenizdir. burasını anlayamadım  neydi de slavlaÅŸtılar...
özür dilerim ama kendi yazım hala bana daha mantıklı geliyor ve tüm yapılan aktarmalarınızdan yararlanmam ve kendi araÅŸtırmalarım sonucundaki çözümsüzlük  baskın kültürlerin asimile etme çabası nedeniyle olmuÅŸ daha kanıtlanabilir somut izler üzerinden baktığımda ben aÅŸağıda yazdığım sonucu cıkarııyorum.
dediÄŸiniz gibi balkanlar gibi bir bölgede saf ırk arayışı yapmak çıkmazlığa girmek elbette ancak bu tüm dünya ırkları için geçerli.zaten artık dilimizde bulunan iki sözcük farklılaÅŸmıştır  ulus deriz artık budun demeyiz biri milletdir digerı etnik bir milli toplumu ifade eder . dünyadakı bütün halklar da artık baskın uygarlıkların biçimlendirdiÄŸi ancak farklı budunlar ve karışımlarının oluÅŸturduÄŸu uluslar durumundadır en yenisi de amerikan ulusudur ancak dilleri ve kültürel yapıları ile her ne kadar özgün iseler de ingiliz - latin egeminliÄŸinde biçimlenirler.
çinliler deriz lakin çin budunu o milyarlık nüfusun iiçinde  yüzde 45lerdedir lakin büyük ve kaynaÅŸmış bir çin ulusu vardır.
eger bıraz zorlayıp gen ısıne bulasırsak bu kez de slavlarda agırlıkla yer alan R1 genının R1ab olarak ozde aynı koke mensup gen grubunun ıkıncıl grup olarak en cok turkler arasında da bulundugunu goruruz kı bu turkler turkıyedekıler degıl  sıbırya turkler arasındakıler ıcın gecerlıdır ancak buna ragmen turkıye turklerı arasında da oranı yuzde onbeslere yakındır
kısacası yedı mılyar ınsan neslının bınlerce yıllık gecmıs atalarına dayanan soylarının harıtasını cıkartmak ve buradan kendımıze saf bır kol bulabılmek ve bunun uzerınden bır kavım tanımlamaya calısmak  orglar torglar romanına konu olacak kadar fantastık kacacaktır
benım demek ıstedıgım ozde suydu:
hunlar ıle utugurların ve kısmen fın-ugorları da ıcıne karıstırmıs olan bır turk kavmı olan bulgarların ukrayna uzerınden slavları da arasına katarak sımdıkı bolgelerıne gelmesı ve uzerıne bır de devlet kurması ancak bızans ıle daha sonra kendılerının bıle azınlık durumuna dusmesıne neden olacak slac goclerının kalabalıklamasıyla bas edemeyıp  slavlarla yerlı trak ve vlahlarla karısmaları sonucunda  kavmı adlarını yıtırmeseler bıle budunluklarını yıtırıp ulusallıklarının dogal dongu ıcerısınde ve dedıgınız gıbı dın eksenlı evrılmesınden baska bır sey degıldır  ıste pomaklık da bu surec ıcındekı bır unsurdur ve daha sonra pomaklıgı da donusturen dın eksenlı olmustur ancak pomakların dıl ve kulturel yapğısını ayırt edebılıryouz ve bu bızı bulgarlıktan uzaklastırıp aslında daha ozgun bır slavlıga goturuyor  dort yuz yıllık osmanlı hakımıyetı ıse  pomaklıgı yenı bastan yaratıyor adeta ancak buna ragmen var olan bır halk var bu halk bır budun degıl bulgar slavlık ıcınde hrıstıyan bır unsur ıken pomaklın ıse turkluk ıcınde musluman bır unsurdur kaldı kı turkıyede pomaklıktan artık bahsedılebılır mı orası da kuskulu  kac ÄŸpomak neslı geldıgınden berı saf pomak evlılıklerle neslını devam ettırmıs durumdadır sızce, buyuk cogunluk  yıne cogu kendılerı gıbı gocmen kıtle olan turk kokenlılerle kaynasmıs durumdadır ve pomaklık bu cevre ıcınde sadece bır tarıhsel malzeme olarak kalmaktadır

Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 10, 2011, 00:34
Sayın Bogutevolu'nun yazısını okumamısım  demın fark ettım.  evet Bogutevolunun anlatımı bana mantıklı geldı sanırım kendımce vardıgım sonucla pek cok yonden ortusuyor. temelde bulgarla ve kumanlarla ılgısı olmayan slav kokenlı olan toplulugun belkı basta az sayıda kumanla  sonra az cok trak ulah gıbı unsurlarla belkı de bıraz da bulgarla karıstıktan sonra uzerıne bıraz da turk katıldıgında ortaya cıkan ve o zamana kadar bolgesel olarak farklılıgını korumussa da ıslamlasmayla  asıl sımdı tartıstıgımız ve bır turlu ısın derınlıgıne ınemedıgımız karmasık kokenlerden gelen ummet bırlıgıne dayalı bır halk  kımlııgı ortaya cıkıyor.
bıraz pomak gıyımlerı ve kulturunu ınceledım folklorık gıyımler  bıraz slav bıraz osmanlı-turkmanı hatta  romanya tatarlarına bıle benzeyen yonler var
tıplere bakınca  bıraz bulgarı bıraz tatarı bıraz slavıc ancak agırlıkla slavık ancak net bır tıpleme yok
turkıyede ıse pomakları  yerlı  ozellıkle manav dıye anılan kıtleden ayırmak zor  ısın  bu kısmı daha da ılgınc
kısacası bu ısın ıcınden cıkılmaz
tarıhte bulgar turklerı vardı lakın bugun turke dusmanca bakan bır bulgar slavlıgı var,
tarıhte uzlar kumanlar pecenekler hunlar avarlar vardı lakın bunlar yok artık macarlar  bosnaklar pomaklar bosnaklar tatarlar gagavuzlar turkmenler var 
gecmıste koskoca bır roma vardı sımdı on mılyonlık bır yunanlılıktan baska  ortalıkta bır romalı yok   rumları anmııyorum bıle  helenlerle ılıskısı ırksal anlamda o kadar ortak degıl
tarıhte bır de rodoplar dıye andıgınız bolgede kendıne ahrıyanı ya da baska bır sey bellı kı bır adı olan topluluk da vardı osmanlıdan berı de pomaklık var
bır yuz yıl sonra ıse turkıyede pomaktan  bahsedılebılecek mı burası kestırmek cok zor  lakın balkanlardakı turkler  anadoluya gocmemıs olsalardı su anda pomaklar coktan o ortamda ıyıce turklesmıs olacaklardır azınlık ve federe seklınde tezahur edecek ortamın psıkolojısıyle bur sonucu beklemek kacınılmaz
bugunku turk kurt konusuna baktıgımızda kurtlesen turkler ve turklesen kurtler gıbı  cıddı bır ıcıce gecmıslıge ragmen bır dusmanlasma ve ayrıklasma ortaya cıkabılıyorsa anlasılan o kı mılletlerı dınler cıkarlar sıyaset-devlet-hakımıyet ılıskıler belırlemekte  ve pomaklıkta boyle bır belırleme etkısının urunu
kafkasyada da balkanlardakı durum yasanıyor
ıskıtler kımmerler  hunlar hazarlar tatarlar oguzlar hatta bıraz da mogollar  ve eskı halklar arasında hınt avrupalı  sayılabılecek  osetler svanlar gurculer  sonra rusya egemenlıgı ve bugune geldıgımızde ısın ıcınden cık cıkabılırsen
kısacası pomaklık bır soy ırk ıfadesı olmaktan cok uzak
kultur tarıh bırlıgı ve akrabalıklar nedenıyle de turklukten bır parca oldugu artık ayıt edılemez bır gercek.
dılerım yuz yıl sonra da turkıyedekı pomaklardan soz edılebılsın ancak bu surec hem balkanlarda hem anadoluda pomakların aleyhıne ısleyecek ve pomaklık muhtemelen tarıhsel bır anı olarak kalacaktır.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 10, 2011, 01:18
Yazılarımı iyi bir şekilde takip etmişsiniz. Bazı noktaları düzelteyim.

You are not allowed to view links. Register or Login
bulgarların ukrayna uzerınden slavları da arasına katarak sımdıkı bolgelerıne gelmesı

Böyle bir ÅŸey yok. Slavlar avar baskısı ile bulgarlardan sonra balkanlara indiler. Bulgar hanı presiyan tarafından Rodoplar ve pirinlerde  bizansa karşı savunma amaçlı olarak yerleÅŸtirilen Smolyani , dragoviti, berziti  ve strumyani gibi slav kabilelerinin kökenleri günümüzde beyaz rusya ve polonya arasında kalan bölgeye dayanmaktadır.   

Ayrıca proto-bulgarların türk değil türki bir kavim oldukları yönünde tezlerde mevcut. Ben bu tezlere tam olarak katılmasam da kafamda soru işaretleri beliriyor. Finlerin proto-bulgarlarla alakası nedir ?


You are not allowed to view links. Register or Login
pomakların dıl ve kulturel yapğısını ayırt edebılıryouz ve bu bızı bulgarlıktan uzaklastırıp aslında daha ozgun bır slavlıga goturuyor.

Özgün slavlık demek yine yalnış olur. Unutmayalım ki slavlar her ne kadar asimile eden tarafta olsalar dahi farklı coğrafyanın onlara getirdiği yeni bir sentez söz konusudur. Aynı şekilde slavik bir homojen yapıdan söz etmemiz de imkansızdır zira farklı kabileler söz konusudur. En basit örnek kabileler arasındaki lehçe farkıdır ki buna benzer farklar pirin pomakları ile rodop pomakları arasında bariz şekilde gözlenmektedir.

Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 10, 2011, 12:54
proto bulgarlık eski bir türk kavmi özelliÄŸi taşır, utugurlar bugünkü tataristan baÅŸkurdistan ve çuvaÅŸistan adlı özerkli türk bölgelerinin bulunduÄŸu yerlerde yaÅŸamaktaydılar ve bilirsiniz orada da bir bulgar devleti kurulmuÅŸtu hatta tarihte islamı ilk resmen kabul eden han oradaki bulgar hanıdır. bugünkü kazan tatarları diye anılan tataristan  türkleriyle baÅŸkurdistan özerk yönetimi altında toplanmış bulunan baÅŸkurt türkleri bu hanlığın devamı olup  altınorda döneminde gelen daha doÄŸudaki türk ve kısmen moÄŸol boylarını da arasına alarak özümledi ancak deÄŸindiÄŸim utugur diye anılan asıl kütle avrupa hunlarının yıkılıp  hunların üçe ayrılmasından sonra  bir öbeÄŸi  kafkasyaya doÄŸru geri çekilmiÅŸ bir bölümü macaristana bir bölümü ise  daha orta avrupaya doÄŸru dağılmıştır bu daılmanın nedenini baÅŸlarındaki yöneticeliren tercihlerine baÄŸlamak doÄŸru olabilir en nihayetinde yüz yıllarca sürmüş büyük bir hun imparatorluÄŸundan bahsediyoruz büyük bir kitle söz konusu ve baÅŸsız deÄŸiller ama yıkıldılar ve otorite bölünmüş olabilir.  bat avrupaya yol alanlar almanlaÅŸtı bu küçük bir kitleydi,  macaristana  üç kabile gitti bugünkü sekely diye anılan ve kendilerini macar deÄŸil hun diye tanımlayan ve baÅŸlarında bir bayanın bulunduÄŸu bir azınklık kitlenin ataları olan hun boyları da macaristana yerleÅŸti  macarlar  dokuz kabileden oluÅŸtu  altısı macar  üçü hun , hunlular macarlar arasında yabancılık çekmemiÅŸ olmalı ki macar uluslaÅŸması uzun sürmedi bir tek geriye  günümüzde sekely denilen grup kaldı  doÄŸuya giden grup ise  utugurlar ile karıştı ve o dönem bulgamak eymleminden türeyen bulgar adı yaygınlaÅŸmaya baÅŸladı bu yeni türk kütlesi  kuzey kafkasya ve hazarın kuzey kesimlerinde iken  baÅŸka türk kavimlerinin baskısıyla  bir kısmı yeniden balkanlara doÄŸru uzandı ve günümüz balkan bulgarlığının tarihi de bundan sonra baÅŸladı  bu bulgar kitlesinin daha kuzeyde iken bile arasına slav kavimlerini aldığını ve balkanlara sürüklediÄŸini biliyoruz  ve osmanlının balkan savaÅŸları dönemine kadar ortada bir pomaklık da göremiyoruz  ancak dil lehçe kültür gibi öğeler ve genetik incelemelerle bir gikir  elde edilmeye çalışılabiliyor yani ortadaki karanlığın nedeni   aslında bulgarların balkan egemenliÄŸi slavların göçü  bizas ve sonrasında da osmanlı sürecinde yaÅŸananlar öyle ya da böyle kuman avar uz gibi türk toplulukları  ile slav kabilileri balkanları biçimlendirmiÅŸtir türklerin sayıca azlığına raÄŸmen slav kabilleleri üzerinde baÅŸta hakimiyet kurması ve devletler olarak varlık sürdürmüş olmalarıgenelde militer kuvvetlerin  yönetici kesimin ve bunlara baÄŸlı kendi soyundan az sayıdaki halk tabakasının varlığını yadsınamaz kılar   bosna haklına macarların besenyö demesi   peçeneklere slavların becojnak diye isim vermesi ve sonrasında osmanlı döneminde  bosnalılara boÅŸnak adının takılması konusunda  tartışma kısmen türklüğün bosnaya yerleÅŸen peçenek ve az sayıdakı avarla  yerli slav ırkının karışmasından meydana gelen boÅŸnak kavmi tanımlamasanı agötürüyor olduÄŸu gibi pmokların oluÅŸumu da slav olan bir bölgedeki kitlenin türk göçleri din karmaÅŸasaı ve ardından osmanlının geliiyle din ekseni çerçevesinde oluÅŸan yerlileÅŸmkiÅŸ bir slav halkı çerçevesinde kimliklendiÄŸi anlaşılıyor

benim bunca yazılardan tek vardığım sonuç yukarıdada belirttiğim gibi;
pomaklık türk ve slav tarihidir, bulgarlar slavlaÅŸmış slavlardan bir güruh da  türkleÅŸmiÅŸtir  pomaklar kendilireni türk de kabul etseler soylarına ihanet etmiÅŸ olmazlar slav da kabul etseler haksız sayılmazlar  ortada bir ırk yok nitekim folklorik yapı slavdan çok türk tipler ne gagavuzdan farklı ne de bir slavdan  ukraynalılar ile romanyalılara da benzer yönleri çok klasik balkan tipi modeli  yani tarhisel süreçlerin hepsini barıdran güzel bir melezlik söz konusu
dily baskın derecede slavcı  pek çok türkçe kelimede barındırıyor din ise radikal bir baÄŸlılıkla islam  tarihsel aidiyet açısından osmanlı önemli bir etken
bu anlamda pomaklık balkanlara türk szlav göçünün ve bir dönem sürmüş birlikteliğin ürünü olan ve kararını islamla birlikte türkün bir parçası olarak vermiş olan bir kitle
 geçmiÅŸi hareketli geleceÄŸi ise türkle birlikte olmasımuhtemel tarihi bir anı  anladığım bu yani pomak milliyetçiliÄŸi gibi bir düşüncenin bu anlamda geliÅŸmesinin de bir ihtimali yok balkanlardaki müslüman halkların mücadeleleri hep türk  etkinliÄŸi çerçevesinde geliÅŸmek durumunda kalacak ve ileride balkan müslümanları için bir fırsat doÄŸarsa o da türkiyenin balkanlara yeniden  geniÅŸleyerek hakim olması olur bu anlamda  türkiye balkan pomaklarını gacallarını çitaklarını yörüklerini tatarlarını gagavuzlarını karalarını  yörüklerini türkmenlerini goranlılarını boÅŸnaklarını kaybetmemek durumundadır
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 10, 2011, 19:15
Biraz ekleme, biraz düzenleme ...

Quote
bilirsiniz orada da bir bulgar devleti kurulmuştu hatta tarihte islamı ilk resmen kabul eden han oradaki bulgar hanıdır

Kısacası volga bulgarlarıdır

Quote
üç kabile gitti bugünkü sekely diye anılan ve kendilerini macar değil hun diye tanımlayan


Székely halkı atillanın oğullarından biri olan csaba'nın savaşçılarından ve onun soyundan olanlardır.

Quote
macarlar dokuz kabileden oluÅŸtu

Macar ulusunun temeli keszi, nyeck, megyer, tarjan, kurtgyarmat, jeno, ker adlarındaki 7 ana kabileden oluşur. Bu yedi kabilenin hun kökenli oldukları ve yine aralarında atillanın akrabalarından almos ve oğlu arpad'ın bulunduğu bilinmektedir. Bu arada macar ulusunun şekillenmesinde kumanların da önemi rolü olmuştur.

Quote
osmanlının balkan savaşları dönemine kadar ortada bir pomaklık da göremiyoruz


EÄŸer balkan savaÅŸları ile kastettiÄŸiniz 1912-13 ise bu yorumunuz yanlış zira 

Cependant l'existence des Pomaks de Lofça a été signalée plus avant que celle des Pomaks des Rhodopes

Ami Boué, Receuil d'itinéraires dans la Turquie d'Europe, Vienne, En commission chez W. Braumüller, Librairie de l'Académie impériale des sciences 1854

Ami boue'nin viyanada 1854 yılında basılan Receuil d'itinéraires dans la Turquie d'Europe adlı eserinde 1838 yılındaki gezi notlarında pomak adını ilk defa telaffuz etmiştir.


Ayrıca Lejan'ın Ethnographie de la Turquie d'Europe - 1861 adlı eserinde de pomakların varlığı belirtilmiştir.

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/cf/Balkans-ethnic_%281861%29.jpg (http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/cf/Balkans-ethnic_%281861%29.jpg)

Quote
din ise radikal bir bağlılıkla islam
 

Osmanlı 18. yy sonlarında ve 19.yy baÅŸlarında görülmeye baÅŸlayan panslavizm hareketlerine karşılık müslüman olan ve slavca konuÅŸan tebası arasında bu akımın yayılmaması ayrıca sonradan müslüman olan tebayı ümmete daha sıkıca baÄŸlamak için dine ağırlık verdi. Her köyden belirli sayılarda genç erkeÄŸin alınıp istanbulda veya edirnede islam fıkıhı ve kur'an öğretilip, hoca edilmelerinden sonra köylerine geri gönderilmesi ayrıca özellikle rodoplarda ihtiyaçtan fazla inÅŸaa edilen medrese ve camiiler bunların bir kanıtı olabilirler.   


Quote
folklorik yapı slavdan çok türk

Özellikle rodoplarda kullanılan ve pomakların simgesi durumunda olabilecek/bulunan kaba - gayda'nın türk folklorunda yeri yoktur. (Rize ve artvinde lazların kullandıkları tulum ile karıştırılmasın).  Gayda bir slav çalgısı da deÄŸildir.

Quote
pomaklık türk ve slav tarihidir

Kısmen doğru fakat bunu genelleyip balkan tarihi dersek daha doğru olur.

Quote
türkiye balkan pomaklarını gacallarını çitaklarını yörüklerini tatarlarını gagavuzlarını karalarını  yörüklerini türkmenlerini goranlılarını boÅŸnaklarını kaybetmemek durumundadır


Türkiye bu saydığınız tüm etnik guruplar için zaten kin-state durumundadır.


** Pomak adlandırmasının kökeni sanırım bulgar ortodoks kilisesi kaynaklı zira bulgar halkına rus destekli panslavizmi aşılayan en önemli unsur olan kilise kurulmak istenen ortodoks hristiyan slav bulgar devletinde bulgarca / slavca konuÅŸan müslümanları osmanlının yardımcısı (pomaga = yardım etmek) ilan ederek psikolojik bir baskı oluÅŸturmak istemiÅŸ ve zamanla bu terim halk arasında pomag/pomak olarak telaffuz edilerek benimsenmiÅŸtir. 
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 10, 2011, 19:53
Düzeltme ve ekleme yarışmasına dönüştürmek istemem ancak ;
Tulum türk çalgısıdır laz diye adlandırılan etnik bir kitlenin çalgısı deÄŸildir.  özellikle kuman kıpçakla aracılığıyla ki bulgarlar da buna dahildir, kafkas, rus ve slavlar arasında da yaygınlaÅŸmıştır.
bugünkü bulgar rus bazı slav unsurlar ile laz gürcü gibi doÄŸu karadeniz yerleÅŸikleri arasında  folklorik özelliÄŸi olan çalgılardandır.
Burada diyeceksiniz ki peki Türkiyenin ve balkanların türklerinde neden yok.  bulgar - çuvaÅŸ - kuman - sibir gibi hepsi birbiriyle akraba kuzey türklerince yaygın olan ve onların orta asyadaki ana yurttan ayrılmamış boyu olan kazaklarca da halen kullanılan bir çalgıdır  güneyde  iran ve anadoluadan rumeliye dek uzanmış olan ana kitlesini oÄŸuz türklerinin oluÅŸturduÄŸu içinde hazar tatar uygur kırgız karlık ve kıpçakları da türkmenleÅŸtirmiÅŸ olan bugünkü türklerin ataları olan kitlede baskın unsur da haliyle oÄŸuz kültürüydü ve bu türk kavimlerinde tulum ilk zamanlarda olmakla birlikte zamanla bırakılmıştır irandaki halaç türkmenlerinde tulumun halen varlığını kısmen sürdürmüş olması bunun somut bir kalıntısı. oÄŸuz öbeÄŸi diye anılan Türk toplumlarında  baÄŸlama çöğür bozuk çeng kopuz okluk tambur davul zurna kaval sipsi gövrük yaygındır günümüze gelinceye dek  bir mısırlı türklere özgü olan yaturganın benzeri olan kanun ile araplardan alınan ud da buna katıldı ve günümüzde ise yalnızca baÄŸlama davul zurna sipsi ud ve kanun kaldı gerisi  resmi sanat kurumlarında sürüdürlmeye çalışılmakta umarım unutulup gitmezler.
gaydanın tulumla ne gibi bir ilgisi vardır bilemem ancak kıpçak eski bulgar gibi  kuzey türkleri kökenli halkların  balkanlarda etkili oldukları dikkate alındığında türk çalgılarıyal iliÅŸkilendirilebnilir mi, tartışmak kaynakları taramak gerek bununla ilgili araÅŸÅŸtırma yapıldıysa ben okumadım
bir de balkanlı gacal goranlı çitak gibi saydığım halklar gacallar  çitaklar yörükler karaylar gagavuzlar türkmenler tatarlar  zaten etnik türk toplululları ayrı bir etnik özelliklmiÅŸ gibi ifade etmek yersiz

folklorik özellik  slavdan çok türk  yaklaşımını  gaydayla dayanaksız kılmak zor  hem de tulumla olan benzerliÄŸinden sonra daha zor jaldı ki folklorik özellikten kastım yalnızca  kullandıkları çalgılar deÄŸil mesela pesnalar o kadar fazlasıyla asyatik bir özellik taşıyor ki kopuza benzer  çalgı ve tuvanın gırtlak sanatcılarına benzer bıcımde cıgrılan turkuler  valla  anadoluda bıle bu kadar yok acık soyleyeyım

ayrıca folklorik giyim kuÅŸam , dobruca tatarları meshetler çuvaÅŸlar biraz da üzerine yörük serpiÅŸtir al sana pomak  yani bilmem anlatabildim mi
gerçi bulgarların da bundan pek farkı yok  hadi onların yine bulgar türklerinin hiç deÄŸilse kavmi adlarını hala taşıyor olmalarından yola çıkarsak çok ÅŸiartıcı olmaz o kadar da etki kalmış olsun

Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 10, 2011, 20:01
pomaklık balkan tarihi diye düzeltmiÅŸsiniz evet böyle de genelleÅŸtirmek olanaklı ancak yunanlıları makedonları arnavutları aynı tarihe nasıl koyacagız onların pek çoÄŸu eskiden beri kendi yerlerinde  özellikle deÄŸiÅŸen bulgaristan batı trakya ve sırb hırvat bosna romanya moldovya ulkeler asıl surec buraları bıcımlendırmıs osmanlı hakımıyetının hosgorusu bu bıcımlenısı pek bozmamıs  pomaklar bosnaklar tatarlar uzlar turkmenler genel ıtıbarıyle osmanlı turklerı balkan muslumanları dıye adlandırabılecegımız mılyonluk kıtlenın azınlık hallerını saymazsak  yunanılar makedonlar arnavutlar kendı toprakları uzerınde bugun bagımsız devletler slavlar da ha keza oyle
kısacası pomak tarıhı turklerın ve slavların balkanlara gelısıyle baslar osmanlıyla kımlıklenır bu yuzden turk - slav onermemden de vazgecıyorum pomak tarıhı turk ve osmanlı tarıhıdır
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 10, 2011, 20:07
Quote
Düzeltme ve ekleme yarışmasına dönüştürmek istemem ancak

HaÅŸa ne demek sayın ancazin. Kendim daha çok biliyorum iddiasında deÄŸilim dolayısıyla yarış mevzubahis olamaz. Bilakis sizi tarihe meraklı bir kiÅŸilik olarak gördüğüm için ÅŸahsen sevindim. Åžimdi gelelim tulum ve kaba gayda arasındaki farka. EÄŸer tulumu ve kabagaydayı aynı enstrüman olarak kabul ediyor ve türk çalgısı diyorsak iskoç gaydasını da mı türk çalgısı olarak kabul edeceÄŸiz ? Bu arada ben bulgaristan, makedonya, gürcistan, britanya ( amerikada seramonik ) ve türkiyenin kuzeydoÄŸusu hariç bu enstrümanın baÅŸkaca ülkelerde varlığını iÅŸitmedim.   

Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 10, 2011, 20:11
Quote
yuzden turk - slav onermemden de vazgecıyorum pomak tarıhı turk ve osmanlı tarıhıdır

Balkanlarda osmanlı tarihi eÅŸittir türk tarihidir. Dolayısıyla önermenizi biraz daha genele yayalım  ;)
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 10, 2011, 20:13
Pomak adlandırmasının kökeni sanırım bulgar ortodoks kilisesi kaynaklı zira bulgar halkına rus destekli panslavizmi aşılayan en önemli unsur olan kilise kurulmak istenen ortodoks hristiyan slav bulgar devletinde bulgarca / slavca konuşan müslümanları osmanlının yardımcısı (pomaga = yardım etmek) ilan ederek psikolojik bir baskı oluşturmak istemiş ve zamanla bu terim halk arasında pomag/pomak olarak telaffuz edilerek benimsenmiştir.demişsiniz ya!!!
Ä°ÅŸte  sözünü ettiÄŸim olay budur bence bu sanınız gerçekliÄŸe daha yakın ...

Ne kadar doÄŸrudur bilemiyorum yani en azından internetteki aratmalarımdan doÄŸru sayılabilecek bir bulgu elde edemedim yalnız bir duyum olarak kaldı ben de, şöyle ki: Bulgarlar arasında, artık hangi kesimdir yine bilemiyorum, bulgarların  ruslar tarafından panslavizm doÄŸrultusunda kendi yanlarına çekmek ve osmanlıya karsı da rusların yanında yer alması ıcın gosterdıgı cabalar sonucu bulgar kımlıgın son ıkı yuz yıl ıcınde  tam olarak slav yapısına yaklastıgını ve cagdas bulgarcanın slavcaya daha yakın bır dıl halıne geldıgını, gercekte bulgarların atalarının turk oldugunu dusunmekte ve dıllendırmekteler ımıs.
Siz nerede yasıyorsunuz bılmıyorum ancak Bulgarlar arasında böyle bir görüşün oluştuğu konusu doğru mudur ?
Yukarıda anlattığınız bana bu duyumumu anımsattı da .
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 10, 2011, 20:21
  DoÄŸru söze ne hacet. Evet sahte bulgar slavlığı son 200-250 yıllık bir hikayedir artı hakikatte bir bulgar dili yoktur.!
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 10, 2011, 20:21
Kusura bakmazsanız internetten kopyaladığım tulumla ilgili anlatıları buraya alıntılamak istiyorum:
Tulum:
Divan’da tim: Şarap dolu tulum. Divan’da tulkuk: Tulum, ürülmüş ve şişirilmiş tuluk. (Divani Lügat-İt-Türk Tercümesi, Kaşgarlı Mahmut, çeviren Besim Atalay) (Bu kitabın yazımı, 1072 yılında bitirilmiştir)
Kazakça tulıp: Hayvan yavrusunun derisi yüzüldükten sonra içine ot veya hava doldurulmuşu. (278, Kazak Türkçesi Sözlüğü) Eski Uygur Türkçesinde tuluk: Tulum. (s. 252, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü) Kırgızca Tulup, Hakasça tulup, Tatarca tursık, Altayca tuluş, Tuvaca tulup, Kıpçakça tulum...
Kafkas Karaçay-Malkar’da Gıbıt kopuz: Tulum çalgısı. (s. 202, Karaçay-Malkar Türkçesi Sözlüğü, Dr. Ufuk Tavkul)
Azerice tuluğbalabanı: Bir ucuna ses çıkaran düdük, diğer tarafında üflenecek meme takılan hava deposu musiki aleti, tulum. (s. 1153, Azerbaycan Türkçesi Sözlüğü, Seyfettin Altaylı)
Gazimihal, Çağatay metinlerinde tulum çalgısının geçtiğini belirtir. (s.132, II. Türk Halk Kültürü Araştırma Sonuçları Sempozyumu Bildirileri)
Tulum, çok eski Türk icadıdır. İspatı ise, tulum çalgılarında görülen çift-düdük şeklinin aynısının, 1933 yılında Macaristan’ın Szolnok vilayetinde Avar Türklerine ait olduğu tespit edilen bir mezarda meydana çıkarılmış olmasıdır. Avarlar’ın bir kolu Trabzon taraflarına indiğini bildiğimiz için bu buluşların değeri büsbütün artıyor, belki o göçlere kadar çıkıyor. (s. 20, Türkiye’nin Etnik Yapısı, Ali Tayyar Önder)
En eski Türk musiki aleti çifte kavaldır. Bu kaval Macaristan’da Janoshida kazasında bir Avar mezarından çıkarılmıştır. Kaval turna kemiğinden gayet sanatkârane yapılmıştır. Bu çeşit çifte kavallar şimdi de Kafkaslarda ve bilhassa Volga çevresinde yaşayan halklar arasında kullanılmaktadır. Bu musiki aletini ana yurdu, büyük ihtimalle, Altay-Ural arası alanlardır. (s. 39, Tarihte Türklük, Prof. Dr. L. Rasonyi) Bu çifte düdüğün benzeri tulumunda “nav” dır.
Doğu Karadeniz’de tulum veya goda/guda:
1.Nav (analık, dillik), 2.Gövde (torba) ve 3.Ağızlık (dudula, lülük) parçalarından oluşur.
Farsça Nav: İçi kovuk oyuk şey. Kırgızca nay (ney): Tütün içmeğe mahsus çubuk. Azerice nov: Su oluğu. Kerkük’te nav: Öğütmek için buğdayın döküldüğü yer, değirmen oyuğu. Tulumdaki “nav”, “ney” veya “nav” dan gelen kelime.
Tulumda dudula: Ağızlık, nefes üflenen çubuk. Türkçe düdük kelimesinden. Lazcada lülük. Adıyaman’da lülük: Musluk. Ve gövde, Türkçe kelime.
Kafkas Kumuk-Balkar’da Küy: Şarkı, türkü. (Kumuk ve Balkar Lehçeleri Sözlüğü, G. Nemeth)
Özbekçe küy: Ezgi, melodi. Ve küylemek: Şarkı söylemek, terennüm etmek. (s. 71, Sözlük Özbekistan Türkçesi-Türkiye Türkçesi, Berdar Yusuf-Mehmet Mahir Tulun)
Çuvaş Türklerinde keve: Melodi, ezgi. (s.72, Çuvaş Sözlüğü, H. Paasonen)
Kazaklarda halk çalgıları eşliğinde çalınan güzel eserlere “küy” denilmektedir. (s. 366, Kazak Türkleri, Prof. Dr. Z. İsmail) Kazakça kayım: Şarkı yarışı. Kayırma: Şarkıda nakarat. (s. 156, Kazak Türkçesi Sözlüğü, Hasan Oraltay)
Altay Türklerinde kay: Boğaz, gırtlak şarkısı. Kayçı: Topşuur adı verilen müzik aletinin eşliğinde kahramanlık destanı anlatan halk ozanı. Kayda-mak: Gırtlaktan söylemek. (s. 101, Altayca -Türkçe Sözlük, Prof. Dr. Emine Gürsoy-Naskali Munaffak Duranlı)
Şor Türklerinde kayçı: Kopuz çalarak gırtlaktan şarkı söyleyen kişi. Ve kayla-mak: Gırtlaktan şarkı söylemek. (s. 44 Şor Sözlüğü, Nadejda N. Kupreşko Tannagaşeva)
Hakas Türklerinde hayla-mak (h, ünsüzü k sesine dönüşür ve “kayla-mak” olur): Gırtlaktan şarkı söylemek. (s.162, Örnekli Hakasça-Türkçe Sözlük, Ekrem Arıkoğlu)
Gagauz Hıristiyan Türklerinde gayda: Tulum (çalgı). Gaydadan çalma: Tulum çalmak. (s. 100, Gagauz Türkçesinin Sözlüğü, Prof. N.A.Baskakov)
Lazca guda: Tulum çalgısı.
Gürcüce guda: Şarab tulumu, hayvan derisinden yapılmış tulum şeklinde şarap kabı.
Bu çalgıyı (tulum) Ermeniler çalmaz ve horonu da bilmezler. Tulum, Türkler eli ile İskoçya’ya kadar gitmiştir. İskoç Gadası denilen çalgı tulumun ta kendisidir. Hemşin’de tulum çalmak, kayda vurmaktır. (s. 100, Hemşinliler, Ali Gündüz)
Yörüklerde gayda: Müzik aletinde düzen.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 10, 2011, 20:30
Yeri gelmişken avarları da araştıralım. Çoğu kaynak kökenleri konusunda kesin bir hükme varmıyor. Bu arada biraz müsade.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 10, 2011, 21:00
Ne demek müsade sizin.
Avarlar  konusu benim de ilgimi çeker. daha doÄŸrusu balkanlardaki türk tarihine karşı merakım daha çoktur. hunlarla baÅŸlayan osmanlıyla son bulan ve bugün sadece kalıntılardan ıbaret kalan bır balkan turk tarıhı.
macarlık bosnaklık pomaklık bulgarlık, peki ancak slavlık ulusal kımlıgını bu bolgede bunca berkıtebılmısken turkler neden farklı kavmı adlarla  ve farklı dıllerle asıllarından uzaklasarak kayboldular ve ısın ılgıncı  osmanlı muslumanlıgının sadece bosnaklık ve bulgarlık = pomaklık ıcınde etkılı olurken rumlar yunanlılar  makedonlar ve dıger slav kumelerınde etkılı olamadı sadece ıslamıyet degıl bektası - alevı - eskı turkmen ınancları dahı bosnaklık pomaklık kulturlerınde etkılı oldu acaba  yuzlerce yıl oncesıne gıden bu tarıhsel surecte bu ıkı kıtle ıle gelen turkmenler arasında kulturel bır yakınlık  ve bosnaklık ıle pomaklıgın  halen o cografyada hazmedılememıs olmasından dolayı dıslanmakta olmaları nedenıyle  osmanlı turklerıne yaklasmalarına ve taraf olmalarına da neden olmus olabılır mı ?

Avarlar ılgılı en acıkca tartısmasız bılınenler  ,  anılan baskanlarının adlarının ve sanlarının  turk dılınden olması . ayrıca  bugun turkıye turkcesınde bıle kullanılan aparmak  - alıp goturmek kacırmak zorla alıkoymak anlamına gelen bu eylemden turemıs olması olası duruuyor  nıtekım gokturk yazıtlarında acıkca aparlar olarak anılııyorlar. bayan adlı bır hukumdarları var  unvanı ıse KAGAN  ,  eskı tarıhcıler hunlar ve ıskıtlerle bırlıkte  avarları aynı soydan sayıyorlar turk mıllıyet ısmının gokturkler donemınde basladıgı onkabulunden hareketle  gokturkler donemınde asyalı boylar butunlestırılırken  yasanan egemenlık catısmaları  turklerın o donem dısa dogru genıs goclerının de etkenı olmus  kalan asyalılardan gunumuz turklugunu yoguran ana kıtle kalırken avarlar bulgarlar  kumanlar pecenekler hunlar balkanlar ve dogu avrupada farklı kavımlerı olusturan bır maya olarak kalıp tarıh sahnesınden cekılmısler

ben avarların eksıksız tam bır turk kavmı olduguna ınanıyorumÅŸ  macar alman japon ve turk bılım adamları bu konuda avarların turklugune tereddutsuz yaklasırken   batılı bılımcılerın cogu her zaman oldugu gıbı ya aryan - parth - pers koklere ya da mogol koklere baglama cabasındalar. ıskıtlerı avarları hatta hunları bu bılımcler  eskı aryanlara  hınt avrupalılara  baglama cabasındalar ancak bunların kuramını ozellıkle hunlardan ve avarlardan kalanlar curutmek ıcın cok yeterlı degıl mı
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 10, 2011, 22:09
EÄŸer kaynak avarlar ise bu enstrüman büyük ihtimalle keltlerin avarlarla kültürel etkileÅŸimi sayesinde büyük britanya ve balkanlara kadar taşınmış olmalıdır. 

Quote
slavlık ulusal kımlıgını bu bolgede bunca berkıtebılmısken turkler neden farklı kavmı adlarla  ve farklı dıllerle asıllarından uzaklasarak kayboldular


Çok basit türkler doÄŸaları gereÄŸi  göçebe, savaşçı ve avcı bir toplumdu dolayısı ile yerleÅŸik bir hayat tarzı yoktu oysa slavlar tarım ve hayvancılıkla uÄŸraÅŸan kısmen yerleÅŸik hayata sahip bir toplumdurlar. * 6. ve 8. yy arasında balkanlara slav göçü çok yoÄŸun bir ÅŸekilde olmuÅŸtur. Slavların göç nedenleri arasında türk ve diÄŸer bazı kavimlerin baskısı yanında ekilebilir ve daha verimli tarımsal alanlar arayışı ve deÄŸiÅŸen iklim ÅŸartları da etkin olmuÅŸtur.

Quote
avarlar bulgarlar  kumanlar pecenekler hunlar balkanlar ve dogu avrupada farklı kavımlerı olusturan bır maya olarak kalıp tarıh sahnesınden cekılmısler

Bingo, bu vesile ile memiÅŸoÄŸlunun dokuzyüz bilmem kaç yılında kuzey çinden rodoplara! göç eden kumanların safkan pomak olduÄŸu tezinin ne derecede saçma olduÄŸunu da tekrar yad etmiÅŸ bulunduk.     



Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 10, 2011, 23:07
pekı bosnaklarla ılgılı gorusun nedır
onlardakı tartısmada pomaklık konusundan pek farklı degıl
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 10, 2011, 23:29

Temelde aynı özelde farklı. BoÅŸnaklar da pomaklar da dini memnuniyetsizlikten ötürü dinlerini deÄŸiÅŸtirmiÅŸlerdir. BoÅŸnakların çoÄŸu ortodoks kiliseye isyan eden bogomilizm akımının destekçisiydiler dolayısıyla ortodoks camia içerisinde düşman olarak görülüyorlardı.  Osmanlının bölgeye giriÅŸi, palazlanıp zamanla güç kazanması neticesinde ve tabi oldukları bogomilizmin islamiyete çok yakın olması hasebiyle boÅŸnaklar kitleler halinde islamiyeti kabul ettiler. Pomaklar yaÅŸadıkları yer olan rodoplar ve pirinlerde ise rum ortodoks kilisesine baÄŸlı papazlar tarafından resmen soyguna uÄŸruyorlardı. * Osmanlı din hürriyeti ilkesi ile hareket ediyor ve papazların gayri müslim halktan vergi toplamasına göz yumuyordu.  Bunun neticesinde bölgede hristiyanlığa karşı bir tepki oluÅŸtu. Uzun bir zaman süreci içerisinde bölgede müslümanlaÅŸma yaÅŸandı. DiÄŸer taraftan osmanlı tarafından müslüman halka tanınan ayrıcalıklar ve vergi istisnaları da bu süreci tetikledi. 

* Pomaklarda islamiyeti kabul daha yavaş ve kısmen bireysel bir süreç içerisinde yaşanmış boşnaklarda ise bu süreç daha kısa ve kitlesel bir eyleme dönüşmüştür.

* Osmanlının çepino adlı bölgede isyan eden hristiyan halka cezası belli ( idam ) olan uygulama karşısında islamiyeti seçmeleri şartı ile cezalarının affedileceği önerisi sahte bulgar tarihi tarafından çarpıtılarak türkler kılıç zoru ile müslüman yapıyorlar hikayesine dönüştürülmüştür. Anton donçev'in vreme razdelno (ayrılık zamanı) adlı oyununa konu olan bu sahte senaryo büyük yankı getirmiştir. Oysa osmanlı tarihini iyi analiz edenler osmanlının gayri müslümlere daha tavizkar ve şevkatli davrandığını ayan beyan ortaya koymaktadırlar.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 10, 2011, 23:49
bosnaklarla pomakları kokendas saymak da mumkun oyleyse...
tarıhsel gelısımlerı osmanlı donemı ve oncesındekı yasanalar acısından bakıldıgında aynı neredeyse
bır de  su peceneklık kumanlık avarlık gıbı ogeler de ısın ıcıne katısınca  bosna pomakları tarıhı cıkıyor kazara o donem osmanlı yanında olan bosnaklara da slavlar pomagacı deselerdı ne olurdu  uc mılyon pomak nugusu artardı :) neyse ıyı geceler sımdılık
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 11, 2011, 21:20


Ha birde torbeÅŸler var onları da pomaklar ile boÅŸnaklar arasındaki geçiÅŸ forumu olarak deÄŸerelendirebiliriz. Bosnayı pirinler ve rodoplara  baÄŸlayan coÄŸrafyanın arasında yani günümüzde kuzey doÄŸu - kuzey batı makedonyada yaÅŸarlar. TorbeÅŸ kelimesi bogomil keÅŸiÅŸlerine verilen adlandırmadan gelmektedir.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 12, 2011, 21:21
torbeÅŸ  adlandırmasının türkbaÅŸ sözcüğünden bozma olduÄŸunu söyleyenler de var.  bunu ileri sürenler dayanaksız bir biçimde uyarlamaya çabalayarak TürkleÅŸtirme amacı gütmüşlerse  ivecen davranmışlar oysaki  türkbaÅŸlıklı adından bozma deselerdi daha  inandırıcı olabilirdi. türkler gibi börkenek (daha sonraki dönemlerde külah denilmeye baÅŸlanmıştır) takmalarından dolayı bu bogomil / bogomil keÅŸiÅŸlerine osmanlı türklerince verilen ad olarak öyküye giriÅŸ yapılıp  bunlar da hristiyanlaÅŸmaya direnmiÅŸ  hun , bulgar kalıntılarıydı  soydaÅŸları olan osmanlı türkmenleri balkanlarda egemen olunca  soydaÅŸların yanında oldular ve  ilerleyen dönemde  topluca ve baskı görmeksizin müslüman oldular denilebilirdi. bakın benim uydurduÄŸum bu öykü belki de gerçektir en azından türkbaÅŸtan daha gerçekçi :)))
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 12, 2011, 22:08
Ä°smi lazım deÄŸil bir hocamız (hoca demeye dilim varmıyor ama zoraki saygı duymam gerek) akademik tarihte eÅŸine az rastlanan bir beceri ile  fiilden kavim ismi türetmeyi  baÅŸardı! Pomakları boÄŸmak yaptı! O da yetmedi torbeÅŸleri türkbaÅŸ yaptı yakında neyi ne yapacak çok merak ediyorum. Kendileri bir sitede pomak adının ilk defa 1891'de kullanıldığını yazmış. Eline bir tarih kitabı vereyimde biraz tarih öğrensin.  Ancazin hristiyanlaÅŸmaya direnme nedir ? Kumanlar bizzat bulgarlar arasında hristiyanlaÅŸmayı yayan etnik guruptur.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 12, 2011, 22:35
Yukarıda yazdığım uydurmacada  hristiyanlığa direnmiÅŸ demem üzerine hristiyanlığa direnme nedir diye sormuÅŸsun,  burada demek istediÄŸim  eski dini korumak,  yozlaÅŸmamak, budunsal bilinc denilen kavram tüm uluslarda aynı etken çevresinde biçimlenir. o da din.  bir budunun dinini deÄŸiÅŸtirebilmesi kolay deÄŸildir kaldı ki   ilk kez bir tanrıelçisinin dini topluma duyurmaya baÅŸlamasından sonra da  o toplum eski dinini kolaylık bırakmaz önce umursamaz dahası alaya alır  tehdit olarak görmeye baÅŸladığında direnme ve saldırganlık baÅŸlar ta ki  güç  yeni dine inananların oluncaya dek ve bu hep yalnızca savaÅŸla da olmaz. hristiyanlık, musevilik ve islamlık tarihlerinde de böyle olmuÅŸtur.  nitekim  balkanlardaki pagan slavların  hristiyanlaÅŸması , türklerin hristiyanlaÅŸması  ve  azınlıkta olmalarından dolayı  slavlarla kurdukları kan bağının artmasıyla zamanla  köklerinden koparak slavlaÅŸmaları  da  bundan özge olmasa gerektir. bizanslılarca bulgar hanının ve bulgarların vaftiz edilmeleri  betimlemelerden anlaşıldığına göre bulgar açısından pek de sevinç çığlıklarıyla olmamıştır.  sonraki kuÅŸaklar açısından ise artık vazgeçilmez bir din olacaktır. ÅŸu anda bizler için islamın yeri bir coÅŸkudan çok  islami geçmiÅŸ - ata kültü çerçevesinde içselleÅŸtirilmiÅŸ deÄŸil mi. dolayısıyla pomaklık boÅŸnaklık torbeÅŸlik ve osmanlılık  = islamiyet özdeÅŸleÅŸmesi ,  bulgarlık sırplık yunanlılık = hristiyanlık özdeÅŸleÅŸmesi ve balkanlardaki son beÅŸ yüz yıl da bu karşıtlıklar üzerine yaÅŸanmıştır
bana kalırsa osmanlı ve islamiyet beş yüz yıl gibi bir süreye karşın balkanları bir anadolu yapamamamıştır bu nedenle yenilmiiştir açıkçacı bedelini de ağır ödemiştir.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 12, 2011, 22:52
BoÄŸmaklar / Pomak Türkleri konulu yazıları ben de birkaç internet yerliÄŸinde okudum, açıkçası tarihten hiç anlamayan bir kiÅŸi için bile kömensel (fantastik) görülecek yazılardı.  Bu savın doÄŸruluÄŸunu tartışmak bile boÅŸa kürek çekmek, kimilerinin hoÅŸuna gidebilir , kimileri yalnızca inanmak isteyebilir ya da baskın toplumsal olgu içinde bir kabullenilme ve kaynaÅŸma dayanağı yapılmak üzere etkileyici bir öykü olarak sunulabilir. ancak bunun zorlama olduÄŸunu herkes anlayacak ancak kimse dillendirmeyecektir.
Gerçi bundan yola çıkarak son dönemlerde Türkiyedeki bazı kesimlerin dillendirebildikleri görüşler  çerçevesinde toplumu etkilemeye dönük amaçlı ve iyi kurgulanmış yaklaşımlar sergilenmektedir.  Kürt yazarları ve türk olmayan ya da türklükle sorunlu olan ya da satın alınmış belki de bir odağın adamı rolünde olan kimselerce  basın yayın aracılığıyla  topluma aşılanmaya çalışılan belirttiÄŸim görüşleri özetle şöyle belirtmek isterim :
Bunlar özetle derler ki ; kürtler anadolunun gerçek sahipleridir türkler iÅŸgalcidirler kürtleri lazları ve ermenileri yok etmek  için her ÅŸeyi yaptılar  bilmem kaç milyon ermeniyi ve kürdü sürdüler ve öldürdüler, zaten türklerde gerçekte türk deÄŸil  devletin başını devÅŸirmeler ve dönmeler çekmektedir ve çoÄŸu balkan göçmeni olan bu dönmeler türkten çok türkçülük yapıp  bedavaya ülkeyi ele geçirmiÅŸ yurt sahibi olmuÅŸlardır oysaki bizim türkmen kardeÅŸlerimizle sorunumuz yoktur hiç olmamıştır  ......
bu görüş  çokça yaygara halinde topluma aşılanmaya devam etmektedir. böylelikle türkler arasında anadolulu balkanlı kafkaslı ayrıştırmasının baÅŸarılı olacağını umarak osmanlı yıkılışından sonra anadoluda kaynaÅŸmış ancak uluslaÅŸmasını  yüzlerce yıl aynı ülkü ve akrabalık deÄŸerleri kapsamında çoktan hemhal olmuÅŸ türk ulusunu bu yöntemle zayıflatmak  çabasındadırlar  aynı doÄŸrultuda da  karşıtlarını oluÅŸturma ve etnik yara kaşıma peÅŸindedirler  böylelikle de az sayıdaki  etnik  farklılıkların baÅŸarılı olmayacağını bildiklerinden ve onların da baÅŸarılı olmalarını zaten umursamadıklarından da bu iÅŸin sonunda kendi etnik temelli ayrışmalarını ve devlet kurabilmenin hesaplarını yaparak kendileri için bir adım daha atabilmenin uÄŸraşına malum iktidardan da yüz bularak  iyice kapılmış durumdalar.
bu nedenle türkiyede balkanlarda pomaklık boÅŸnaklık torbeÅŸlik tatarlık gagavuzlauk yörüklük türkmenlik türk tarihinin önemli unsurları olarak hem ülke içindeki dirlik ve bütünlük için hem de türkiyenin dışarıdaki etkinliÄŸini sürdürmesi açısından önemli olgulardır  burdan çıkarımım ÅŸu: ne mutlu türküm diyene  deyiÅŸisini iyi anlamalı ve selçukluyla baÅŸlayıp osmanlıyla doruk noktasına ulaÅŸan türk - islam tarihinin ardılı ve mirasçıları olarak türk birliÄŸi ve dirliÄŸiiçinde gücümüzü berkitmemiz zorunludur 
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 12, 2011, 23:03
yani demek o ki; ister türkbaÅŸ diyen olsun ister boÄŸmak, ister dönme devÅŸirme diyen çıksın.. önemli olan batı trakya cumhuriyetini kuran bilinç ile cumhuriyeti kuran bilincin aynı topraklardan çıkıp  her ikisinin de özünü ve niyetini anadoluda bulduÄŸudur ..
türkten baÅŸka kimlik aramak türkten baÅŸka ulusal bilinç dışında koÅŸmak biraz da bilinçli bir propogandadının ürünü olarak etkili olmaya baÅŸladı aynı ÅŸekilde  zoraki kumansınız  tarih yazmaları da tutmadı . tutan tek bir ÅŸey varsa binlerce yıllık türk islam mayasıdır ve bu gönüllülükle ve zaten çokça kurulmuÅŸ kan baÄŸlarıyla saÄŸlanmış durumdadır.
pomağın boÅŸnağın kaderi ve kimliÄŸi türkmenden tatardan farklı deÄŸildir  benim umuncum balkanlarda da anadoluda da ortak bir türklük bilinci çerçevesinde dirliÄŸimizi saÄŸlamaktır.
bakın rus bulgar nasıl dayanışıyor ve kimse demiyor ki aslında siz türk idiniz slavlaÅŸtınız ruslar olabildiÄŸince bulgarlar üzerinde osmanlıya karşı mçları doÄŸrultusunda etkin olmaya çabaladı ve nitekim baÅŸarılı oldu günümüzde ise bulgarların türk düşmanlığının kime ne yararı olabilir bulgar için istanbulu almak geöçimiÅŸteki bizansı canlandırmak gibi ÅŸoven bir ülkünün tarihsel bir kaynağı olmasa gerektir.  ancak ruslar bulgarları o yolda bapğımsızlık ve slav birliÄŸi konusunda yönlendirmesini bilmiÅŸtir.
sırplar düne dek binlerce pomağı arkalarından güpegündüz pazar sokak demeden hunharca bogazlamadılar mı bu nasıl bir soydaşlıktır düşünsenize biz nasıl gagavuzları boğanlayabiliriz
kısacası  pomak boÅŸnak torbeÅŸ türkmen yörük manav tatar azeri kurgız kazak uygur baÅŸkurt özbek  --- 250 milyonluk türk dünyasının  birliÄŸinden baÅŸka bizim açımızdan baÅŸka bir çıkar yol bulunmamaktadır
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 12, 2011, 23:08
düzeltme :  sırplar düne dek binlerce pomağı demiÅŸim :  boÅŸnağı olacaktı.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on January 13, 2011, 02:18
Quote from: ancazin
"bu nedenle türkiyede balkanlarda pomaklık boÅŸnaklık torbeÅŸlik tatarlık gagavuzlauk yörüklük türkmenlik türk tarihinin önemli unsurları olarak hem ülke içindeki dirlik ve bütünlük için hem de türkiyenin dışarıdaki etkinliÄŸini sürdürmesi açısından önemli olgulardır  burdan çıkarımım ÅŸu: ne mutlu türküm diyene  deyiÅŸisini iyi anlamalı ve selçukluyla baÅŸlayıp osmanlıyla doruk noktasına ulaÅŸan türk - islam tarihinin ardılı ve mirasçıları olarak türk birliÄŸi ve dirliÄŸiiçinde gücümüzü berkitmemiz zorunludur"

gerisi maval be dostum. fikrinin (h)ince gülü iÅŸte burda açıyor. uzatmana hiç gerek yoktu lafı... sen buraya pomakları türk islam sentezine boyamaya gelmiÅŸsin çok açık. meramını anlattın da nitekim. dinleyen dinler.  bundan gayrı kafamızı ütüleme derim ben bu bize yeter...




Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: daylek on January 13, 2011, 18:52
Ä°nternet sıkıntısından dolayı tam okuyamamakla birlikte yazılanların büyük kısmını okudum. Artık benden yorumsuza karar vermiÅŸtim çok zaman önce ancak sadece tulum  ve gayda konusunda tek biÅŸey söylemek istiyorum; Tulum-Gayda benzerliÄŸini bir kenara koyarak , Türkiyede tulum kullanılan iki ÅŸehiri Toska zaten söylemiÅŸ Rize ve Artvin. Tulumu kullanan burda ki halk sadece Laz deÄŸildir MUHTÄ° LAZ dır ve onların kökeni ne kadar Türktür o bile çoooooooooooooook büyük bir tartışma konusu olabilir... SaÄŸlam temel çıkmaz yani ;)
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: daylek on January 13, 2011, 18:54
You are not allowed to view links. Register or Login
gerisi maval be dostum. fikrinin (h)ince gülü iÅŸte burda açıyor. uzatmana hiç gerek yoktu lafı... sen buraya pomakları türk islam sentezine boyamaya gelmiÅŸsin çok açık. meramını anlattın da nitekim. dinleyen dinler.  bundan gayrı kafamızı ütüleme derim ben bu bize yeter...
:)



Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 13, 2011, 23:08
Türk - Ä°slam bileÅŸkesi dediÄŸiniz  bir kesimin ülküleminden öte bir konu,  bir dönemler Türkiye'nin de Osmanlı'nın da benimsediÄŸi bir yol olmuÅŸtur.  Osmanlı düşünürleri buna nizamı alem daha öncesinde ise kızıl elma demiÅŸler idi, türkiye kurulduktan sonraki yakın çaÄŸda ise geçmiÅŸe özlemle birleÅŸtirilmiÅŸ büyük Türkiye düşüncesi kapsamında adına Türk - Ä°slam BileÅŸkesi denildi. Sanırım siz bu dediklerimden ülkücü diye anılan kesimden olduÄŸumu düşünerek önyargılı biçimde karşıtlandırdınız.
Oysaki sayın Toska ile sürdürdüğümüz konu Pomaklık kimliÄŸinin budunsal (etnik ) olup olmadığı ve bu kimliÄŸin nasıl ortaya çıktığına yönelikti ve bu bizi bir ırktan çok bizi türk-islam tarihine götürdü, madem bu ayrılmaz ikili ile pomaklık içiçe geliÅŸmiÅŸti öyleyse yukarıdaki eleÅŸtirdiÄŸiniz yazımdaki sonuca varmak da benim açımdan kaçınılmazdı.  elbette  kiÅŸilerin ulusal baÄŸlılıkları inanç duyarlılıklarında  çözülme olduysa ve toplumsal çözülme ile biraz da gündemin katkısını  koyduÄŸumuzda  Türk - Ä°slam ikilemesini yanyana görürken daha tepkisel davranışların ortaya çıkıyor olması üzerinde apayrı bir deÄŸerlendirme yapılmalı, nitekim:
Siz de güncel geliÅŸmelerden etkilenerek Türkiye'dekilere köken seçmecesine giriÅŸmiÅŸsiniz.  mohti lazların türklüğünün tartışılabilirliÄŸine deÄŸinmiÅŸsiniz.
Söyler misiniz, lazlık,  boÅŸnaklık, pomaklık kimliklerinin oluÅŸumu arasında nasıl bir ayrıt vardır.
O tartışmanın da sonu Türk - İslam bileşkesine gidecektir.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on January 13, 2011, 23:47

sadece birçoÄŸu kopyala/yapıştırdan ibaret martavallarınızdan duyduÄŸumuz rahatsızlığı ifade etmeye çalışmıştık biz bayım. onları yazıldıkları ortamlarda defalarca okumuÅŸ olabileceÄŸimizi, buna raÄŸmen tatmin olmadığımız için tarifli bir konu etrafında bu sitede buluÅŸtuÄŸumuzu anlamanızı bekleyemeyiz sizden. zeka düzeyiniz buna elverseydi eÄŸer; önce sitenin, sonra da kaç gündür korsan miting yaptığınız  bu baÅŸlığın altında, benzer yazılanları okur ve tepkiler hakkında bir fikre varırdınız.  hiç kimseye zorla fikir dayatılamayacağını da hatta, çok daha önce öğrenirdiniz...  bunu yapabilseydiniz siz; insanların "gene bir hükümet kuÅŸu dolanıyor ortalıkta" diyerek sessizliÄŸe gömülmelerini, alkış hanesine yazmazdınız eminim. biraz onurunuz olurdu, istenmediÄŸiniz yerden gider;  aklınızın estiÄŸi gibi tartışma yürütmekte böyle ısrarcı olmazdınız. dediÄŸim gibi; sizden böyle bir düzey beklentisi içinde olmanın safdillik olduÄŸunu öğrenmiÅŸ bulunuyoruz,,, ne yazık ki ilk deÄŸilsiniz siz... madem ki bu kadar meraklısınız, dökün bütün kusmuklarınızı ortalık yere...  adamakıllı boÅŸalınca mideniz, gidersiniz nasılsa kendiliÄŸinizden... bekleriz biz. sonra çıkıp ortalığı temizleriz mecburen... uzaklardan izlersiniz  bizi bir süre... bıraktığınız kokularıın kalitesi üzerinde tartışırken, hararetli...  ÅŸimdi biz kendi ışıklarımızı söndüreceÄŸiz. bize sabır versin tanrı, size kolaylık ama asıl önemlisi biraz da ıslah etsin akıl versin size......
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 14, 2011, 00:04
SaÄŸolunuz memiÅŸ bey,
ezikliğinizi ve savrukluğunuzu anlıyorum ve ayrılıyorum
bu topraklar ait olduğunu yerlere sizleri süpürmesini de bilir yeri geldiğinde , sanal alemlere de benzemez hem gerçi siz alışkınsınızdır
kürtlerle ermenilerle el ele vverip  köklerinizi arayışa çıkın kol kola verip biz türk deÄŸiliz diye haykırın
 size iyi eÄŸlenceler :)
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on January 14, 2011, 00:08
satılık deÄŸildir ammaaa  alınmak serbest....

Varan II
______________________________________


AKLIN YOLU : 1

kırmızı bir teey yareyim
uçlarından kanıyorum  kopuklarına
soyuldum da bi klak son
aklımın ötesi geldi gidiyorum
daaa dii daa diii daaa
di yorum
unutulmuş bir türküdür
yol geçen hanında uykum
ko can tok olsun aç karına
karıncalar kum kum acı
sorsanız çok eskileri rüyalarımdan
daha eskisi çıkar çatışmaların
ama kavga üzre varılır
arz-ı en dam altında efektif talep
kes tanesi bin beş yüz kol
kara mı kara
ki yardımlaştıkça gece yarısı
şef tali de me me ramak kalınca
adımı  söylenir o türkü
peynir ekmek gör sen de
ızdırap tutuyorum ellerimde bi kadeh
içme dediğim su dur sana
aklımdan öteye gider bu yol
geçme

recep memis
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: daylek on January 14, 2011, 13:38
You are not allowed to view links. Register or Login
SaÄŸolunuz memiÅŸ bey,
ezikliğinizi ve savrukluğunuzu anlıyorum ve ayrılıyorum
bu topraklar ait olduğunu yerlere sizleri süpürmesini de bilir yeri geldiğinde , sanal alemlere de benzemez hem gerçi siz alışkınsınızdır
kürtlerle ermenilerle el ele vverip  köklerinizi arayışa çıkın kol kola verip biz türk deÄŸiliz diye haykırın
 size iyi eÄŸlenceler :)
 
Yine bilmem kaç kilometre den bunlara cevap yazdığım için pişman olacağım biliyorum ama içimde ki kurtlar kıpırdıyor durduramıyorum :) Tekrarlıyorum bu güne kadar yazdıklarım ve yazacaklarım için pomak eu sitesi ve site yönetimi sorumlu değildir.

BiÅŸey sorayım önce ben ne dedim ki size hep birden hepimizi bir anda sürdünüz... ? tek söylediÄŸim ; "ÅŸu ÅŸu  konuda varılabilecek sonuç saÄŸlıklı olmazdır" bunuda alanıma yakın bir konu olduÄŸu için dayanamayıp belirtmek istedim sadece.
Dahası ve asıl olanı aç azını yum gözünü kıvamında ÅŸunu söylüyorum; Ermenilerinde...... Kürtlerinde...... bilmem ne haklarını bilmem bilmem bilmem ne diyorum ve yine ekliyorum; Bizim yani Türkiye Cumhuriyeti' nde yaÅŸayan insanların bir sorunu var yaptıklarını ve yapacaklarıyla ilgili potansiyellerini inkar etme. Bu da bu devlet için zaaf noktasıdır, sen bunu zaaf noktası olarak bırakmaya devam ettiÄŸin sürece kaşırlarda kaşırlar. Hem kaldı ki yok efendim Türk - Ä°slam BirliÄŸi... E tamam kardeÅŸim olsun olmalımıdır umurumda deÄŸil olmasın demiyorum, bu ülkeye üniter devlet diyebiliyorsan "ki BAÅž(IMIZDAKÄ°) PÄ°SKOPOSUMUZ  bu tanımlamayı yapmıştır" Türk-Ä°slam BirliÄŸi ne kadar diyebilirsin ? Birde iÅŸte Orta Asya ülkeleriyle bir birlik oluÅŸturma vırtı zırtı da bu tanımlamanın  içinde var... Kiminle oluÅŸturacan kardeÅŸim o birliÄŸi tarihin her sahnesinde seni yüz kere satan Araplarla mı ? , ÅŸu an ÅŸu saat itibari ile dahi Rusya'dan ayrıldığına binlerce kez piÅŸman olupta hala aÄŸam paÅŸam diye Rusyanın eteÄŸini öpen Orta Asya ülkeleri ile mi ? ben söyleyim; bu kafayla avucunu yalayacaksın sadece... Åžu anda Türkiye de ki
BAŞ PİSKOPOSUMUZ ve yandaşları kendi gölgelerinden korkar durumdalar bakmayınız okunan martavallara. Ne dir o göle biliyormusunuz; Yazılı tarihin kayıtlardan silinen kısımları...

Yeter Sıkıldım...   
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 14, 2011, 17:15
Böyle demekle tarihte sadece tıkırtısın, oysa ki benim söylediklerim içinde yer alanlar tarihte birer gümbürtü o yüzden bu ülkede bir pomak sorunu yok yani aslında aramızda olmayan sen ve senin gibi bir kaç kişi.


bir hatırlatma : dün akÅŸam akp diyarbakır milletvekili aynen ÅŸunları söyledi :  türklerle kürtler arasında bir sorun yok  kürtler bu ülkenin sorunu deÄŸil asıl sorun balkan göçmenleridir :)

Düşünebiliyor musunuz iÅŸte ülkemizin artık resmi ideolojisi budur  ve geçenki yazımda buna deÄŸinmiÅŸtim üzerine bu haber iyi geldi

umarım beni daha iyi anlamışsınızdır
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: iskeceli on January 15, 2011, 04:04

bir hatırlatma : dün akÅŸam akp diyarbakır milletvekili aynen ÅŸunları söyledi :  türklerle kürtler arasında bir sorun yok  kürtler bu ülkenin sorunu deÄŸil asıl sorun balkan göçmenleridir

Düşünebiliyor musunuz iÅŸte ülkemizin artık resmi ideolojisi budur  ve geçenki yazımda buna deÄŸinmiÅŸtim üzerine bu haber iyi geldi

umarım beni daha iyi anlamışsınızdır


sayin ancazin ne mantikla söyleniyor .bunlar  sen bi tarihe bak .balkan göcmenleri nin uyum sagladigi türkiyede bir de kürtlerin ettigi ne bak . ben bu konuda baska yazmak istemem cünki yakin tarihi ve daha eski olan tarihi zeten herkes bilir .senden baska digerleri daha dogrusu
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: daylek on January 15, 2011, 18:39
You are not allowed to view links. Register or Login
Böyle demekle tarihte sadece tıkırtısın, oysa ki benim söylediklerim içinde yer alanlar tarihte birer gümbürtü o yüzden bu ülkede bir pomak sorunu yok yani aslında aramızda olmayan sen ve senin gibi bir kaç kişi.


bir hatırlatma : dün akÅŸam akp diyarbakır milletvekili aynen ÅŸunları söyledi :  türklerle kürtler arasında bir sorun yok  kürtler bu ülkenin sorunu deÄŸil asıl sorun balkan göçmenleridir :)

Düşünebiliyor musunuz iÅŸte ülkemizin artık resmi ideolojisi budur  ve geçenki yazımda buna deÄŸinmiÅŸtim üzerine bu haber iyi geldi

umarım beni daha iyi anlamışsınızdır


:) haklısınız... Tıkırtıdır bu söylenenler tarih sahnesinde, o yüzden bu kadar korkar SEN VE SENÄ°N GÄ°BÄ° BÄ°R KAÇ KİŞİ tıkırtıların ne olduÄŸunu ve nerden geldiÄŸini bilmediÄŸi için. Sizin tarihle ilgili söylediklerinizin gümbürtü olduÄŸunada katılıyorum aynen ve hatırlatıyorum İÇİ BOÅž KAZAN da yuvarlanırken aynı gürültüyü çıkartır. Åžimdi siz yine kızıp ben ve benim gibi bir kaç kiÅŸiyi sürmeye kalkarsınız e ne yapalım alışacaz artık... :) vatandaşın ! benim için baÅŸka sıfatı yoktur,  ne halt yediÄŸide ne dediÄŸide umurumda deÄŸil vız gelir tırıs gider. Ha evet ÅŸahsi düşüncem bencede evet kürt sorunu yada pomak sorunu diye bir sorun yoktur , siz bunu nerelerden çıkardınız bilmiyorum. Ayrıca velevki biri kalkıp balkan göçmenleri sorundur demiÅŸ ise pardon SÄ°Z NESÄ°NÄ°Z ? balkan göçmeni deÄŸilseniz burda neyin hesabını yapıyorsunuz ? yok balkan göçmeniyseniz niye hala pek memnunsunuz ? sebebini kınanın yerinide söyleyiverin bizde olalım memnun yakalım beraberce kınamızı... 
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 15, 2011, 22:47
ne yanıt vereceÄŸimi ÅŸaşırdım  bir lazlar var idi temel fıkralarına konu bir de pomaklar varmış nasıl diyor siz pomak isek de deÄŸiliz ahmak :))  kusura bakmayın cok kalıtelı ahmaklar oldunuza ıkna oldum gelmem daha rahat olun :)
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on January 15, 2011, 23:09
 
sormamıştık adınızı biz ama?...
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: iskeceli on January 16, 2011, 00:51
ancazin sen yunanlilar gibi konusuyon .fikirlerin ayni onlar gibi. ben öyle algiliyorum cünki ben pomakim ama ahmak degilim ve de yunanistanda yasiyorum ve onlarin tutmunu bilirim ..
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: daylek on January 16, 2011, 09:15
ohoooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo bakalım daha nerelere varacak bu saçmalık koca sayfayı berbat ettik... :( Ya tamam kardeşim konuş hoş konuşma desekte konuşuyosun o ayrıda ya insan kalkıpta adında Pomak geçen Pomakların yazdığı bir sitede Pomaklara ahmak dermi ya :) bu nası bi terazi eksikliği :) ama en azından kalite belirtmişsiniz çok şükür diyorum. Ama farkındamısınız bitiş noktasıdır bu. En başta acaba dedim, fakat aynen recep memiş in dediği gibi hükümet kuşu öter kulvarında olduğunuzu basbas bağardınız... :) TEBRİKLER ... Benden bu kadar ister yazın ister yazmayın ... :)
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on January 16, 2011, 11:55

NEDEN HÃœKÃœMET KUÅžU:

yanlış anlaşılmasın,

ille de herhangi bir hükümet adına hareket edenleri ifade etmiyor bu sözcük. öyle birileri var mı?..  bu sayfalara uÄŸradı mı?... bilmiyorum. bu yönde bir saptama söz konusu olmadı en azından ÅŸimdiye kadar.

Bilinen bir durumdur ama; pomaklar konusunda çevredeki bütün hükümetlerin resmi yaklaşımları mevcut. bunların tek ve ÅŸaÅŸmaz ortak yanları ise asimilasyon / kimliksizleÅŸtirme amacına yönelmiÅŸ olmalarıdır.  Ayrıldıkları yanlar ise bu kimliksizleÅŸtirmeyi  kendi arzuladıkları  farklı bir kimlik içinde yok ederek saÄŸlama  arzularıdır.

pomaklar içinde de herhangi bir hükümet tercihi (resmi ideoloji) doÄŸrultusunda kendi kimliÄŸini inkar etmeyi  tercih edenler olmuÅŸtur ve olacaktır.  bu sitenin amaçları arasında bunlara dair ÅŸu ya da bu yönde söz söyleme arzusu da yer almamıştır.

pomaklar için burayı var eden asıl ihtiyaç; yaÅŸadıkları ülke/çevre içinde baskın eÄŸilim taşıyan resmi yaklaşımlardan tatmin olmayıp, bu ve buna benzer baskılanmalardan bağımsızlaÅŸmış sorgularla kendi kültürel köklerini arama arzusudur.  resmi ideoloji baskılarından kurtulmuÅŸ bir tartışma ortamı koÅŸulu, bu sitenin temel belirleyenidir kısacası...

bilerek ya da (terkedilmemiÅŸ ezberler nedeniyle) bilmeyerek ÅŸu veya bu toplumun resmi ideolojik yaklaşımlarının, tartışılmaz deÄŸerler formunda yüceltilerek tartşılmaya baÅŸlandığı nokta sitenin var oluÅŸ nedenlerine  esaslı bir saldırıdır aynı zamanda...

özgür bir söyleşi ortamında düşünce ve bilgi değiştirmek suretiyle, akademik ya da en basit düzeyde insani meraklarımızı giderme arzumuzun önünü tıkamaya meyilli bu türden yaklaşımları sergilemeye yönelenler işte;

  onlar gerçekte farkında olmasalar bile; dillerinde gevelediÄŸi resmi ideloji dogmalarını kafamıza yaÄŸdırmayı ibadet sayan kuÅŸbeyinlilerdir.  gönüllü hükümet kuÅŸlarıdır onlar...  fütursuzluklarıyla yoluktur kanatları...hükümetlerin resmi görevlileri bile benzer amaçlı görev ifa ederken, onlardan  çok daha aklıbaşında davranış formları sergiler.

Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 16, 2011, 13:52
Sayın MemiÅŸ, national geographic tadında yazmış olduÄŸunuz yazınızdan dolayı sizi kutlarım. Ancak ne kendi ülkemin resmi ülkülemlerini özümsetmeye çabalıyorum ne de sayın Ä°skeçelinin sandığı üzere bir yunanlıyım, gerçi içine doÄŸmuÅŸ olsa gerek evet  ben Türkiyede beÅŸinci kuÅŸağım önceki atalarım dramalı bu nedenle sayın Ä°skeçeli ile özel bir tanışma yapmak isterim bölgeyle ilgili sormak istediklerim var.
sayın Daylek ise hala aynı felsefe çevresinde dolanıp duruyor ne benım dediklerimi anlıyor ne anlatmak istediğini anlatıyor benim tuzum kuru bre havalarında, lakin sizlerin de anlamanızı güçleştiriyor.
En azında anlayışlılık düzeyinin yüksekliği sevindirdi beni ne de olsa rumeli-balkan kültürü...

Bu siteye üye olduğumda tek amacım vardı. babannemin annesinin pomak olmasından dolayı pomaklığı tanımak istedim, pomakları değil, zaten yeterince hem sülalede hem de çevremizde var pomakım diye kişiler var.

ve anladım ki pomaklık diye bir ÅŸey yok, ne kökensel olarak ne tarihsel olarak ne de özgün bir kültür olarak yok.. yok kardeÅŸim yok iÅŸte  daha da diyorsunuz ki kökenlerimizi araÅŸtırmak  yunan bulgar ve türk hükümetlerinin asimile sarmallarından kurtulmak falan filan....

yunanı bilmem ama türk de haklı bulgar da çünkü ikisine de aitsiniz


Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on January 16, 2011, 21:47


bir de de angut kuÅŸu vardır tabii... hiÅŸt'ten kışt'tan anlamaksızın,.. sinir bozan  kayıtsızlık içinde;  öyle yüze, kaÅŸa, göze bön bön bakınıp duran.... 
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Kumuk on January 17, 2011, 01:51
You are not allowed to view links. Register or Login

ve anladım ki pomaklık diye bir ÅŸey yok, ne kökensel olarak ne tarihsel olarak ne de özgün bir kültür olarak yok.. yok kardeÅŸim yok iÅŸte  daha da diyorsunuz ki kökenlerimizi araÅŸtırmak  yunan bulgar ve türk hükümetlerinin asimile sarmallarından kurtulmak falan filan....




Merhaba,

aslında bu konuyu ve tartışmanızı dikkatlice takip ediyordum ama kiÅŸisel nedenlerden dolayı herhangi bir fikir beyan etmemekte kararlıydım. Ne yazık ki yukarıda alıntı yaptığım cümlenizden dolayı benim de bir kaç ÅŸey karalamam kaçınılmaz oldu. Bilmiyorum farkındamısınız ama Türk ulusal (sizin için doÄŸru olan terim sanırım ''milli'') bilinci oluÅŸma tarihi çok eskilere dayanmıyor yaklaşık 160 yıllık bir geçmiÅŸi var. Oysa ki Pomak etnisitesinin oluÅŸma tarihi gene yaklaşık olarak 700 yıl kadar eskilere dayanıyor. EÄŸer tarihsel olarak, kökensel olarak ve özellikle kültürel olarak Pomaklık yok derseniz kusura bakmayın ama görme özürlüsünüz veya bilgisizsiniz (cahil demek istemiyorum). Åžimdi dönelim Türkçülük-Turancılık ve Türk - Ä°slam sentezine. Tahmin ediyorum biliyorsunuzdur ki Türk MilliyetçiliÄŸinin iki ideologu da bu toprakların dışında doÄŸmuÅŸ, yetiÅŸimiÅŸ ve bu toprakların dışında fikriyatları oluÅŸmuÅŸtur. Biri Kırım Tatarı biri Kazan Tatarı. Tabi ki Ä°smail Gasparalı ve Yusuf Akçuradan bahsediyorum. Muhtemelen bu konularla yakından ilgilendiÄŸinizden dolayı biliyorsunuzdur ki bunların takipçileri ve en net olarak H.N. Atsız Pomakların Türk olmadığını net bir ÅŸekilde belirtmiÅŸtir. (Bkz.H.N. Atsız '' Vasiyet'' 1941). Türk- Ä°slam sentezine gelince yaratıcısı ve baÅŸ ideologu S.A. Arvasi çoÄŸunluÄŸu nakÅŸibendi tarikatına mensup AÄŸrılı bir kürt aÅŸiretinin (aslında kürt asimilasyonuna uÄŸramış bir arap aÅŸireti) üyesi ve öz çocuÄŸudur. O zamanlarda Türkçü-Turancı çizgide olan ülkücü hareketinde  yer edinememe ve dışlanma olasılığının varlığından dolayı  dini nüveleri ağır basan yeni bir doktrin yaratmıştır. TÃœRK-Ä°SLAM SENTEZÄ° böyle doÄŸmuÅŸtur. Bir yerde şöyle bir bilgi vermiÅŸsiniz:

''dün akÅŸam akp diyarbakır milletvekili aynen ÅŸunları söyledi :  türklerle kürtler arasında bir sorun yok  kürtler bu ülkenin sorunu deÄŸil asıl sorun balkan göçmenleridir''

Bütün yukarıdaki yazdıklarımdan bu AKP milletvekilinin fikir babasının sizin taptığınız Türk Ä°slam Sentezinin yaratıcısı  Seyyid Ahmet  Arvasi olduÄŸunu anlamanız içindir. Lütfen S.A. Arvasinin Türk Ä°slam Ãœlküsü (3 cilt) ve Kendini Arayan Ä°nsan kitaplarını tekrar bir gözden geçirin.
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on January 17, 2011, 10:24
You are not allowed to view links. Register or Login
pomaklık diye bir şey yok, ne kökensel olarak ne tarihsel olarak ne de özgün bir kültür olarak yok..

Pomaklık diye bir şey vardır efendim... Bunu da gerek kökensel yani genetik özgünlük bazında gerekse kültürel, dilsel, geleneksel bazda ortaya koyabiliriz ve koymuşuz efendim... Yeter ki sitemizde bol miktarda bulunan materyal aklı selim gözüyle incelensin.

Neticede Pomaklar hakkında gerek Türkler ve gerek Bulgarlar kendilerinden bir şeyler bulmada mahir, ancak nedense Pomakları pomak yapan saydığımız farklılıklara gözlerini kapıyorlar.

Biline ki Pomaklar da söz konusu gayet doÄŸal olan benzerlikler yanında ne Türklere  ne de Bulgarlara benzemeyen bir çok özgün nitelikler vardır ki, bunlar da bizi biz yapıyor.

Bulgarlar dilimize bakıp bizim dilimizin Bulgarca olduğunu iddia etseler de bizim dilimiz güney slav dil grubuna giren ancak kesinlikle bulgarca ile özdeşleştirilmesine imkan olmayan bir slav kökenli dildir. Bu nedenle Rodoplarda yaşayan hristiyanlar bile bu dile Rodopça adı vermekteler. Pomakça ile ilgili çalışmalar bu sitede yayınlanmaktadır. Daha derli toplu çalışmalarımız yayınlandıkça aradaki farklar daha iyi görülebilecektir. Zira 19. yüzyılda yapılan ve giderek ruslaştırılan standart resmi bulgarcanın oluşumuna rodop slav şiveleri alınmadığı gibi, rodop slavcasının özgün seslerini ifade eden harflar da alfabeden çıkarılarak Rodop slavcası ile resmi bulgarca arasındaki dereler düzleştirilmeye çalışılmıştır.

Kökensel yönden işin daha başından itibaren Pomaklarda başat genetik formasyonu oluşturan slavların Bulgarları dönüştüren ve onları asimile eden slavlarla alakası olmadığını tarih sayfalarından okunsun.

Yunanlılık iddiasını zaten kimse öne sürmediği için onun hakkında laf etmeye değmez.

Konuyu daha serin kanlı tartışmak gereği hususunda naçizane dileklerimle...
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 17, 2011, 20:30
Pomaklık diye bir şey vardır efendim... Bunu da gerek kökensel yani genetik özgünlük bazında gerekse kültürel, dilsel, geleneksel bazda ortaya koyabiliriz ve koymuşuz efendim... Yeter ki sitemizde bol miktarda bulunan materyal aklı selim gözüyle incelensin DEMİŞSİNİZ
-BAKINIZ BEN YERLİĞİNÄ°ZDEKÄ° ONLARCA EKLEMEYÄ°, GÖRÜŞLERÄ° OKUDUM VE BOLCA OLDUÄžUNU Ä°LERÄ° SÃœRDÜĞÜNÃœZ BULUNTULARDAN HİÇ BÄ°RÄ°NÄ°N POMAKLIÄžIN KÖKENSELLÄ°K, DÄ°LSELLÄ°K, KÃœLTÃœRSELLÄ°K, GELENEKSELLÄ°K AÇISINDAN BÄ°R ÖZGÃœNLÃœK OLDUÄžU KANISINA VARAMADIM.  TÃœRK GÄ°BÄ° YAÅžAYAN SLAV GÄ°BÄ° KONUÅžAN Ä°SLAMÄ° DUYARLILIÄžI ARAPTAN YA DA TÃœRKTEN AYRIMLI OLMAYAN , OSMANLICIL ÖZELLÄ°KLERÄ°YLE RUMELÄ° TÃœRK KÃœLTÃœRÃœNDEN AYIRT EDÄ°LMESÄ° ANCA KONUÅžMASIYLA ANLAÅžILABÄ°LECEK OLAN BÄ°R TOPLUMSAL YAPI KARÅžIMIZA ÇIKIYOR. KALDI KÄ° TOPLUMSAL YAPI DA DÄ°YEMÄ°YORUM ÇÜNKÃœ TOPLUCA BELLÄ° BÄ°R ÖRGÃœTLENME VE BAÄžSALLIK (DÄ°SÄ°PLÄ°N-HÄ°YERARŞİ) KAPSAMINDA OLUÅžMUÅž BÄ°R YAPI DA SÖZ KONUSU OLMADIÄžINDA ÖLÃœ BÄ°R KÃœN (HALK) VE ÖLÃœ BÄ°R DÄ°L ADAY ADAYI BÄ°R KÄ°MLÄ°KTEN SÖZ EDEBÄ°LÄ°YORUM. GEREK TOPLUMBÄ°LÄ°M GEREK KÖKENBÄ°LÄ°M GEREKSE DÄ°LBÄ°LÄ°M ÃœZGÃœNÃœM KÄ° BÄ°ZÄ° BU SONUCA GÖTÃœRÃœYOR. BÄ°R ULUSUN UYGARLIK İÇERÄ°SÄ°NDEKÄ° ÖZGÃœN VARLIÄžINI SÃœRDÃœREBÄ°LMESÄ° HEM ÃœREME ORANINA HEM DE BELLÄ° BÄ°R EGEMENLÄ°K ALANINA Ä°YE (SAHÄ°P) OLMASINA BAÄžLIDIR. BUNUN ÖRNEĞİ TARÄ°HSEL SÃœREÇ İÇERÄ°SÄ°NDE ÖDÃœZ (DEVLET) ÖRGÃœTÃœ OLUÅžTURAMAMIÅž OLMASINA KARÅžIN KÃœRTLERÄ°N DURUMUDUR. POMAKLAR BU TOPLUMSAL YAPIYLA KARÅžILAÅžTIRILAMAZ BÄ°LE DOLAYISIYLA POMAKLIK YOK OLMAK ÃœZEREDÄ°R.  EN AZINDAN TÃœRKÄ°YEDE BUNUN SÃœRESÄ°NÄ°N BÄ°R YÃœZ YILI AÅžMASI PEK OLANAKLI GÖRÃœNMÃœYOR. NÄ°TEKÄ°M NE KENDÄ°NÄ°Z NE DE ÇOCUKLARINIZ İÇİN Ä°LLE DE BÄ°R POMAKLA EVLENÄ°LECEK VE HER BÄ°RÄ°MÄ°Z BEÅž ÇOCUK Ä°YESÄ° OLACAK GÄ°BÄ° BÄ°R YÖNTEM DÜŞÜNMEMEKTESÄ°NÄ°Z ÇÜNKÃœ VARLIÄžINIZIN TEHDÄ°T ALTINDA OLDUÄžUNA Ä°LÄ°ÅžKÄ°N BÄ°R KORKUNUZ TEDÄ°RGÄ°NLİĞİNÄ°Z BULUNMAMAKTADIR BURADAKÄ° BÄ°RKAÇ KİŞİ DIÅžINDA DURUM BÖYLE.  RUMELÄ°DEN GELMÄ°Åž BÄ°NLERCE TÃœRKÃœN İÇİNDE ANASI DEDESÄ° NÄ°NESÄ° YA DA ŞİMDÄ° KARISI KOCASI ARASINDA DA BÄ°NLERLE POMAK VARKEN ZATEN BU SÃœREÇ OLABÄ°LDİĞİNCE TAMAMLANMIÅž VE OSMANLI DÖNEMÄ°NDE YEÄžLENÄ°LEN BAÄžLILIK ARTIK TÃœRK KÄ°MLİĞİYLE ÖZDEÅžLEÅžMÄ°Åž DURUMDADIR VE BU KANDAÅžLIK BOYUTUYLA TAMAM OLMAK NOKTASINA GELMÄ°ÅžTÄ°R. UZATMAK Ä°STEMÄ°YORUM BÄ°LÄ°MSEL TOPLUMSAL VE KİŞİSEL BAKIÅž AÇISIYLA DURUMUN ANLAÅžILABÄ°LDİĞİNÄ° YANÄ° EN AZINDAN KENDÄ°MÄ° ANLATABÄ°LDİĞİMÄ° SANIYORUM.
Neticede Pomaklar hakkında gerek Türkler ve gerek Bulgarlar kendilerinden bir şeyler bulmada mahir, ancak nedense Pomakları pomak yapan saydığımız farklılıklara gözlerini kapıyorlar. DEMİŞSİMİZ
-YUKARIDAKÄ° YAZDIKLARIM DA BU ÖNERMENÄ°ZE BÄ°R YANIT OLABÄ°LÄ°R  ANCAK ÅžUNU EKLEYEBÄ°LÄ°RÄ°M KÄ° BÄ°Z BULGARLARDAN DAHA SLAVIZ GÄ°BÄ° GERÇEKTEN ÇOK Ä°LGÄ°NÇ BÄ°R YAKLAÅžIMI DA BURADA GÖRDÃœM BUNU YALANLAMAYA OSMANLI BELGELERÄ° BÄ°LE YETERLÄ° ÇOK ESKÄ°LERE GÄ°TMEYE GEREK YOK. PEYDERPEY Ä°SLAMLAÅžMANIN YAÅžANDIÄžI BÄ°R YÃœZ YILDAN UZUN SÃœREN DÖNEMDEKÄ° BÄ°REYLERÄ°N PEK ÇOÄžU BULGAR NÃœFUSU İÇİNDE YER ALAN BÄ°R KÄ°TLE POMAKLIÄžI BULGAR ETNÄ°SÄ°TESÄ°NDEN AYIRT ETMEK DE ÇOK GÜÇ DOLAYISIYLA BULGARLIK İÇİNDE VARLIÄžINI SÃœRDÃœRMÜŞ OLAN ÖZGÃœN AYRI BÄ°R KÄ°TLENÄ°N OLUP OLMADIÄžINA Ä°LÄ°ÅžKÄ°N POMAK ADLANDIRMASINDAN SÖZ EDÄ°LÄ°NCEYE DEK HERHANGÄ° BÄ°R BULGU YOK TEK BÄ°LÄ°NENLER  ULAHLAR TRAKLAR BULGARLAR AVARLAR UZLAR EKSLOVA,NLAR VE GERÄ°YE KALAN BULGARLIK VE OSMANLI DÖNEMÄ°NDE BELÄ°RLENEN  POMAKLIK Ä°LE RUS - HRÄ°STÄ°YANLIK BÄ°LEÅžKESÄ°NDE BİÇİMLENEN BULGARLIK. KISACASI TÃœRK Ä°SLAM BÄ°LEÅžKESÄ°NE KENDÄ°NCE KULPLAR TAKAN BAZI YORUMLARI TERS ÇEVÄ°RÄ°P KOYDUÄžUNUZDA DA RUS - HRÄ°STÄ°YANLIK BÄ°LEÅžKESÄ° ORTAÇIKIYOR

Biline ki Pomaklar da söz konusu gayet doÄŸal olan benzerlikler yanında ne Türklere  ne de Bulgarlara benzemeyen bir çok özgün nitelikler vardır ki, bunlar da bizi biz yapıyor.

Bulgarlar dilimize bakıp bizim dilimizin Bulgarca olduğunu iddia etseler de bizim dilimiz güney slav dil grubuna giren ancak kesinlikle bulgarca ile özdeşleştirilmesine imkan olmayan bir slav kökenli dildir. Bu nedenle Rodoplarda yaşayan hristiyanlar bile bu dile Rodopça adı vermekteler. Pomakça ile ilgili çalışmalar bu sitede yayınlanmaktadır. Daha derli toplu çalışmalarımız yayınlandıkça aradaki farklar daha iyi görülebilecektir. Zira 19. yüzyılda yapılan ve giderek ruslaştırılan standart resmi bulgarcanın oluşumuna rodop slav şiveleri alınmadığı gibi, rodop slavcasının özgün seslerini ifade eden harflar da alfabeden çıkarılarak Rodop slavcası ile resmi bulgarca arasındaki dereler düzleştirilmeye çalışılmıştır.

Kökensel yönden işin daha başından itibaren Pomaklarda başat genetik formasyonu oluşturan slavların Bulgarları dönüştüren ve onları asimile eden slavlarla alakası olmadığını tarih sayfalarından okunsun.

Yunanlılık iddiasını zaten kimse öne sürmediği için onun hakkında laf etmeye değmez.

Konuyu daha serin kanlı tartışmak gereği hususunda naçizane dileklerimle...

[/quote]
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 17, 2011, 20:32
Biline ki Pomaklar da söz konusu gayet doÄŸal olan benzerlikler yanında ne Türklere  ne de Bulgarlara benzemeyen bir çok özgün nitelikler vardır ki, bunlar da bizi biz yapıyor.

Bulgarlar dilimize bakıp bizim dilimizin Bulgarca olduğunu iddia etseler de bizim dilimiz güney slav dil grubuna giren ancak kesinlikle bulgarca ile özdeşleştirilmesine imkan olmayan bir slav kökenli dildir. Bu nedenle Rodoplarda yaşayan hristiyanlar bile bu dile Rodopça adı vermekteler. Pomakça ile ilgili çalışmalar bu sitede yayınlanmaktadır. Daha derli toplu çalışmalarımız yayınlandıkça aradaki farklar daha iyi görülebilecektir. Zira 19. yüzyılda yapılan ve giderek ruslaştırılan standart resmi bulgarcanın oluşumuna rodop slav şiveleri alınmadığı gibi, rodop slavcasının özgün seslerini ifade eden harflar da alfabeden çıkarılarak Rodop slavcası ile resmi bulgarca arasındaki dereler düzleştirilmeye çalışılmıştır.

Kökensel yönden işin daha başından itibaren Pomaklarda başat genetik formasyonu oluşturan slavların Bulgarları dönüştüren ve onları asimile eden slavlarla alakası olmadığını tarih sayfalarından okunsun.

Yunanlılık iddiasını zaten kimse öne sürmediği için onun hakkında laf etmeye değmez.

Konuyu daha serin kanlı tartışmak gereği hususunda naçizane dileklerimle...DEMİŞSİNİZ

YUKARIDA YİNE EN BAŞTAKİ SÖZYLEDİKLERİNİZİ YİNELEMİŞSİNİZ
KISACASI DEDÄ°KLERÄ°MÄ°Z YUKARIDA DEMÄ°Åž OLDM
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 17, 2011, 20:42
Merhaba,

aslında bu konuyu ve tartışmanızı dikkatlice takip ediyordum ama kiÅŸisel nedenlerden dolayı herhangi bir fikir beyan etmemekte kararlıydım. Ne yazık ki yukarıda alıntı yaptığım cümlenizden dolayı benim de bir kaç ÅŸey karalamam kaçınılmaz oldu. Bilmiyorum farkındamısınız ama Türk ulusal (sizin için doÄŸru olan terim sanırım ''milli'') bilinci oluÅŸma tarihi çok eskilere dayanmıyor yaklaşık 160 yıllık bir geçmiÅŸi var. Oysa ki Pomak etnisitesinin oluÅŸma tarihi gene yaklaşık olarak 700 yıl kadar eskilere dayanıyor. EÄŸer tarihsel olarak, kökensel olarak ve özellikle kültürel olarak Pomaklık yok derseniz kusura bakmayın ama görme özürlüsünüz veya bilgisizsiniz (cahil demek istemiyorum). Åžimdi dönelim Türkçülük-Turancılık ve Türk - Ä°slam sentezine. Tahmin ediyorum biliyorsunuzdur ki Türk MilliyetçiliÄŸinin iki ideologu da bu toprakların dışında doÄŸmuÅŸ, yetiÅŸimiÅŸ ve bu toprakların dışında fikriyatları oluÅŸmuÅŸtur. Biri Kırım Tatarı biri Kazan Tatarı. Tabi ki Ä°smail Gasparalı ve Yusuf Akçuradan bahsediyorum. Muhtemelen bu konularla yakından ilgilendiÄŸinizden dolayı biliyorsunuzdur ki bunların takipçileri ve en net olarak H.N. Atsız Pomakların Türk olmadığını net bir ÅŸekilde belirtmiÅŸtir. (Bkz.H.N. Atsız '' Vasiyet'' 1941). Türk- Ä°slam sentezine gelince yaratıcısı ve baÅŸ ideologu S.A. Arvasi çoÄŸunluÄŸu nakÅŸibendi tarikatına mensup AÄŸrılı bir kürt aÅŸiretinin (aslında kürt asimilasyonuna uÄŸramış bir arap aÅŸireti) üyesi ve öz çocuÄŸudur. O zamanlarda Türkçü-Turancı çizgide olan ülkücü hareketinde  yer edinememe ve dışlanma olasılığının varlığından dolayı  dini nüveleri ağır basan yeni bir doktrin yaratmıştır. TÃœRK-Ä°SLAM SENTEZÄ° böyle doÄŸmuÅŸtur. Bir yerde şöyle bir bilgi vermiÅŸsiniz:
-DEMÄ°ÅžSÄ°NÄ°Z SAYIN KUMUK GERÇİ BU KUMUK ADI KUMUK OLDUÄžUNUZDAN MIDIR BÄ°LEMÄ°YORUM ... NEYSE TÃœRKÇÜLÃœK TURANCILIK DÜŞÜNCESÄ° ÃœLKÃœLEMLERÄ° TÃœRKÄ°YEDE DE TÃœRKÄ°STANDA DA YAKIN DÖNEMLERDE YEÅžERMÄ°Åž SAYILABÄ°LÄ°R ÇÜNKÃœ HER Ä°KÄ° TÃœRK YURDU DA GÖRKEMLÄ° ÇAÄžLARINI GERÄ°DE BIRAKMIÅž VE BÄ°R KURTULUÅž SAVAÅžIMI VERMEKTEDÄ°R BU SÃœREÇTE ELBETTE ULUSALCILIK GÜÇLENMÄ°Åž TÃœRKLERÄ°N BÄ°RLİĞİNÄ°N TÃœRKLERÄ°N DÄ°RLİĞİ OLACAÄžI DÜŞÜNCESÄ° DE GELÄ°ÅžMÄ°Åž OLMALIDIR. BU DA  SLAVLARIN BÄ°RLEÅžMESÄ°  DÜŞÜNCESÄ° NASIL KÄ° RUSLARIN GÜÇLENMESÄ° VE SLAVLARIN OSMANLIDAN BAÄžIMSIZLIKLARINI ELDE ETMELEÄ°YLE BÄ°RLÄ°KTE ORTAYA ÇIKTIYSA BU DA TÃœRKLER AÇISINDA DA SLAVLAR AÇISINDAN DA DOÄžAL BÄ°R DÜŞÜNCE OLARAK ALGILANMALIDIR TÃœRKLER YAPTI MI ÖCÃœDÃœR  DEMEK ERMENÄ°LER YUNANLILAR İÇİN MANTIKLI AMMA POMAKLAR AÇISINDA MANTIK BAÄžI KURAMADIM. DOLAYISYLA  SEYYÄ°T AHMET ARVASÄ°YLE  KISTLAMAK VE YALNIZCA ONA ÖZGÃœ BÄ°R DÜŞÜNCE GÄ°BÄ° ÖNE SÃœRMEK BÃœYÃœK BÄ°R EKSÄ°KLÄ°K OLUR  NECÄ°P FAZIL ZÄ°YA GÖKALP ATSIZ HATTA ATATÃœRK ONDAN ÖNCESÄ°NDEKÄ°LER SONRASINDAKÄ°LER  ONLARCA KİŞİ VAR BU GÖRÜŞÜN OLUÅžMASINDA.  ÖRNEĞİN GÃœN SAZAKIN TÃœRK ULUSAL EĞİTÄ°M VE ÖĞRETÄ°MÄ°N DOKTÄ°RÄ°NÄ°YLE Ä°LGÄ°LÄ° TÃœRKLÃœK TARÄ°H VE KÃœLTÃœR BÄ°LÄ°NCÄ° Ä°SLAM AHLAK VE ERDEMÄ°NÄ° NESÄ°LLERÄ°MÄ°ZE VEREBÄ°LMŞİYÄ°Z DÜŞÜNCESÄ°  YANÄ° HER BÄ°RÄ° BELLÄ° BÄ°R DÜŞÜNCESÄ°NÄ° BUNA KATMIÅžTIR  ANCAK BU HİÇ BÄ°R ZAMAN DEVLETÄ°N RESMÄ° Ä°DEOLOJÄ°SÄ° OLMAMIÅžTIR  VE BUGÃœN YALNIZCA ÃœLKÃœCÃœ HAREKET İÇİN GEEÇERLÄ° KALMIÅžTIR
''dün akÅŸam akp diyarbakır milletvekili aynen ÅŸunları söyledi :  türklerle kürtler arasında bir sorun yok  kürtler bu ülkenin sorunu deÄŸil asıl sorun balkan göçmenleridir''

Bütün yukarıdaki yazdıklarımdan bu AKP milletvekilinin fikir babasının sizin taptığınız Türk Ä°slam Sentezinin yaratıcısı  Seyyid Ahmet  Arvasi olduÄŸunu anlamanız içindir. Lütfen S.A. Arvasinin Türk Ä°slam Ãœlküsü (3 cilt) ve Kendini Arayan Ä°nsan kitaplarını tekrar bir gözden geçirin.
Moderatöre rapor et    Kayıtlı
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 17, 2011, 20:49
Bir de sayın Kumuk  türk islam ülküsünün yaratıcısını anlamanız için deyip  diyarbakır milletvekili örneÄŸimi örnek vermiÅŸ.  bakın seyit ahmet arvasinin görüşleriyle  verdiÄŸiniz örnek örtüştürülemez. seyit ahmet arvasi içtimai ırk örneÄŸi verir.  balkan anadolu kafkas  türkistan sibirya ortadoÄŸuda yaÅŸayan milyonlarca türkün kan bağıyla karışarak tarih boyunca ulusal bütünlüğü için olumsuzluk nedeni olmuÅŸ boyculuÄŸu yenip budunlaÅŸmanın kesin olarak saÄŸlanmasını önerir. yani bunu bir türk deseydi sanırım  en büyük ırkçı olurdu ama bunu diyen arap - türk karışımı bir kiÅŸidir  kendisine arap kökenli olmasına karşın neden türk milliyetçiliÄŸi yaptığını soranlara da yine betiklerinde yanıt veriyor - islama en büyük hizmeti Türkler vermiÅŸ görkemli zamanında da geri çekilirken de savunma amacıyla yine en çok kanı dökülen de türkler olmuÅŸtur türklük basit bir milliyetçiliÄŸin adı deÄŸildir  diye açıklamiÅŸtır.
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 17, 2011, 20:54
bir de de angut kuÅŸu vardır tabii... hiÅŸt'ten kışt'tan anlamaksızın,.. sinir bozan  kayıtsızlık içinde;  öyle yüze, kaÅŸa, göze bön bön bakınıp duran DEMÄ°Åž olan sayın MEMÄ°Åž bey sanırım verecek yanıt bulamadınız maharet hakarette deÄŸil onu etmek kolay ben de yapablirim ama bu ortamda konuÅŸabilen kiÅŸilerin çoÄŸunlukta olduÄŸunu gördüüm için  'kötü söz sahibine aittir' denilen güzellemeyi hatırlayarak size iade ediyorum.....
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on January 18, 2011, 08:57
Ben kendimi bir pomak olarak tanımlıyorum ve kendimi ne hissediyorsam onu ifade ediyorum. Bana bunu dedelerim öğretti. Onlar da kendilerini baÅŸka deÄŸil Pomak olarak ifade ediyorlardı.  Biz sadece ne isek o olmaya çalışıyoruz. Ama baÅŸkalarının kendini nasıl tanımladığına bakıp onu inkar etmek gayretinde deÄŸiliz. Bu nedenle benim Pomak olmadığımı söyleyen ancak kendini kandırmaktadır. Türk Milletine ancak derin bir saygı ve sevgiden baÅŸka birÅŸey hissetmiyorum, ama bir takım çevrelerden bizi dönüştürme çabalarına da prim verecek deÄŸilim.

Eğer biz kendimizde azıcık da olsa tarihsel ve diğer anlamda Kumanlık yada başka bir Türk boyu mirası olsaydı bunu dikkatle belirginleştirecektik, ama gel gör ki şimdilik böyle bir şeyin kanıtı yok. Bulgardan daha fazla mı slavız? Evet Proto-Bulgarların Türk mü yoksa İrani bir kavim mi olduğu belirsizdir, ama herhalde Türki bir kavim olduğu ortadadır. Türk ile Türki arasında epey bir fark var. Bu konuda Türkolojiye müracaat.

Türkiyedeki Pomakların neredeyse bütünüyle TürkleÅŸmiÅŸ olduÄŸu konusunda biz de var olan gerçeÄŸe gözümüzü kapayacak deÄŸiliz.  Bir örnek olarak bakınız Trabzon Fatih zamanında fethedilmiÅŸ bir ÅŸehir iken, kısa bir süre içinde gerek içindeki hristiyanların bir kısmının göçürülmesi ve yerlerine Türkmenlerin yerleÅŸtirilmesi nedeniyle nüfus yapısı deÄŸiÅŸtirilmesinin dışında, yöre halkının bir kısmının islamlaÅŸması nedeniyle Trabzon nüfus yapısı deÄŸiÅŸmiÅŸtir. Bunun gibi Anadolunun her tarafındaki nüfusun nasıl böyle deÄŸiÅŸmiÅŸ olduÄŸunu ele alınız. Feridun Emecen’in 16.yüzyıl Manisa ÅŸehrinde  yüzde sekiz oranında veled-i Abdullah olduÄŸunu kitabında yazmıştır.

Hatta Türkçü camianın büyük ideologunun da bir mahkeme araÅŸtırması sonucu kendi dedelerinin aynen bu örnekteki gibi bir kaç dede öncesinde bir gayrımüslim dedeye irca edilmesinden kendini Türk sayanların da önemli bir bölümünün altından farklı ÅŸeyler çıkacağını anlayınız. Ve o zaman Türklüğe genetik yada soy deÄŸil de dil ve kültür birliÄŸi açısından bakınız. Biz de zaten Türklüğü soy olarak deÄŸil kültür olarak ele alıyoruz. Ve onun için  Ne mutlu türküm diyene özdeyiÅŸinin gerçeÄŸi ifade ettiÄŸini belirtiyoruz. Bugün birçok pomak kendini Türkiye’de Türk olarak tanımlıyorsa iÅŸte buna dayanmaktadır. Yoksa kan açısından Türklüğe deÄŸil.

Bu açıdan Pomaklığı da böyle ele alıyoruz. Evet yapılan genetik araştırmalar –Toska onun belgelerini açıklasın- Rodoplara mahsus genleri açığa çıkarmaktadır. Dil ve kültür araştırmaları Rodoplara mahsus başka yerde olmayan özellikleri belirtmektedir. Böyle olmakla birlikte hiçbir toplumun genetik olsun, kültürel bazda olsun saf olmadığının farkında olarak elbette Pomaklığı oluşturan unsurlarda Türklere yada Bulgarlara benzeyen veya benzemeyen yanlar olacaktır.

İşte bu noktada hem Bulgarların hem Türklerin aynı politik anlayışla hareket ettiğini görmekteyiz. Pomakları çok sever görünüp kesinlikle Pomak varlığını kabul etmemek, bizi yok saymak. Bu nedenle aslında Pomaklar iki taraftan çekiştirile çekiştirile kopartılmaktadır. Her bir yanımız bir tarafta kalmaktadır. Buna rağmen Pomakların büyük çoğunluğu olarak biz kendimizi Pomak olarak tanımlamada ısrarlıyız. Bunu yaparken de ben kişisel olarak Pomak milliyetçisi yada etnik milliyetçilikten dikkatle kaçındığımı ve olayı tamamen demokrasi ve insan hakları bağlamında ele almaktayım. Eninde sonunda Türkiye içindeki bir takım güçler dirense de kendi içinde yine kendisini oluşturan dil ve kültürleri kendi iç zenginliği olarak kabul edecektir. Çünkü biz ayrılıkçı değil, bütünlükçüyüz. Ama bu bütünlük asimilasyon yoluyla değil, entegrasyon yoluyla olacaktır. Entegrasyonda herkesi kabul etme, bağrına basma vardır. Dışlayıcılık ve inkar değil.

Pomaklar her zaman bize olan yaklaşımların aksine ülke bütünlüğüne saygı ve bağlılığını sürdürmeye devam edecektir.
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 18, 2011, 10:52
Gerçekte ait olunmayan bir kimliÄŸe neden sığınılıyor? Aslında bu sorunun yanıtını aramamız gerekir. Geçen gün forumun bulgarca konularında bir pomak arkadaşımızın yazdıkları ilgimi çekti. Şöyle yazmış:  - "Когато видя в конституцията отделено помашко малцинство, ще се запиша помак, дотогава съм турчин!" Türkçesi: - "EÄŸer ayrı bir pomak azınlığının kabul edildiÄŸini görürsem o zaman pomak olarak yazacağım, buraya kadar türküm"  Burada kendini türk olarak belirten kiÅŸinin beyanı bize bu satırların bir sığınma güdüsüyle yazıldığını açıkça gösterir. Sığınma güdüsünün altında yatan nedenlerin çaresizlik, zayıflık, bitmek bilmeyen zulümler ve geleceÄŸe yönelik umutsuzluk olduÄŸunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Bulgaristan pomak nüfüsunun yaklaşık yüzde otuzluk kısmı bu ÅŸekilde düşünürler. Benzer bir durum yunanistan pomakların tamamına yakın kısmında da yaÅŸanır. Seneler öncesinde bir yunan tv kanalında pomaklar ile ilgili bir belgesel izlemiÅŸtim. Yunan spikerin batıtrakya'da pomaklara" - Siz türkler tarafından zorla müslümanlaÅŸtırıldınız" ithamına karşılık aldığı yanıt "- EÄŸer bizim dedelerimiz müslümanlığı kendileri seçtilerse ne mutlu, eÄŸer türkler bizi zorla müslümanlaÅŸtırdılar ise onlara da allah razı olsun" ÅŸeklindeydi. Yunanistan pomakları hakkında alıntı yaptığım bir kaç makalede onların özel durumu ile ilgili ayrıntılı bilgi paylaÅŸmıştım. Ä°cap ederse burada da paylaşırım. Türkiye pomaklarının tamamında ise baÅŸta göç psikolojisinin getirdiÄŸi uyum zorunluluÄŸu, ana dili türkçe olmayan pomaklar, boÅŸnaklar, torbeÅŸler ve diÄŸer azınlıklara yönelik olarak  zamanında uygulanmış vatandaÅŸ türkçe konuÅŸ kampanyaları, bulgaristanının varÅŸova paktında yer almasına istinaden oradaki pomak aileler ile buradaki akrabaları arasındaki iletiÅŸimin tam olarak saÄŸlanamaması ve sair nedenlerle pomak kimliÄŸi sadece lafta kalmış tamamen türkleÅŸmiÅŸlerdir. Öyle ki bu pomaktan türemiÅŸ ve % 100 türkleÅŸmiÅŸ kitle burada kiril alfabesi ile yazan kendi kanından canından pomaklara yazdıklarından dolayı küfür eder seviyeye gelmiÅŸtir. Buna ne derler? yorumu size bırakıyorum. 
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 20, 2011, 00:30
yurtdışındaki bazı bilim kurumlarında açılmış kürt kürsülerinde uzun yıllardır sürdürülen çalışmalar  her zaman Türkiyedeki kürt ayrılıkçısı kesimlerin ideolojisini oluÅŸturmada bir çalıştay görevi görmüştür bu anlamda sonradan öğrenilen ve sizden baÅŸkasını pek baÄŸlamadığını bildiÄŸim toskanın son dedikleriyle de desteklediÄŸim biçimde bu özenti söylemler pomakları baÄŸlamamaktadır. öncelikle vatandaÅŸ türkçe konuÅŸ ve demokrasi ile insan hakları baÄŸlamındaki sözleriniz ile  türk - türki ayrımları - kültürel türklüğün yanında  rodp daÄŸlarından fışkırmış bir soy fantazisi ile çok çeliiÅŸkili bulduÄŸumdan yanıtı uzatmayacağım.
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 20, 2011, 11:00
 Ne alaka ? Konumuz kürtler veya kürt çalıştayı deÄŸil. KiÅŸisel olarak kürtleri sevmem ayrıca pomak arkadaÅŸlarımızının çoÄŸununda burada onların adıyla anılmak istemediÄŸini söyleyebilirim fakat siz lafı dönüp dolaÅŸtırıp onlara getiriyorsunuz. Niye aralarında benzerlik arama gayreti içerisindesiniz ?  Bence aramanıza hiç gerek yok zira aralarındaki benzerlik mekke ve vatikan arasındaki fark kadardır. Konumuz pomakların içinde bulundukları durumdur. Pomakların kendi kimliklerini tamamen kaybedip bulgarlaÅŸması, yunanlaÅŸması, makedonlaÅŸması ve hatta türkleÅŸmesi çok mattah mıdır? Diyeceksiniz ki kültürel ve sosyal açıdan yakınlık dahilinde bulunan toplumlar diÄŸer farklı büyük toplumlara karşı yaÅŸayabilmek için birbirlerine muhtaçtırlar ve bir ÅŸekilde birleÅŸmelidirler. DoÄŸrudur ama bu amaçla birleÅŸen iki toplumdan küçük olanın büyük ihtimalle asimile olması da bunun bir sonucudur. Burada üzerine basmamız gereken en önemli husus tarihin kılavuzluÄŸudur. Dostu ve düşmanı bilerek ve en önemlisi atadan yadigar kendi öz kimliÄŸini koruyarak ortak mücadele en geçerli yoldur. 

 Ancazin, soy fantazisi diye bir ÅŸey yok ki. Ancak soyunu bilmeyenler için soy fantazisi söz konusu olabilir. Åžahsen benim soyum belli sopum belli.  Pomak dilini bilirim. Annem pomak, babam pomak sülalem pomak. 7 ceddim de pomak. Tek bir yabancı etnik unsur yok. Bununla da gurur duyuyorum.  Mesele kaldı mı?
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 20, 2011, 13:28
Ben de onu diyorum sayın Toska. anlatamadığım ÅŸudur ki pomaklık bir soy mudur koÅŸulların geliÅŸtirdiÄŸi bir halk kümesi midir.  tunceli alevilik - baÅŸkaldırı sonucu hem irandan hem osmanlıdan kaçan halkların yerleÅŸimi, ermenilerin sürgün edildiÄŸi dönemde baÅŸka bir kimlikle gizlenenlerin sığınağı. türkmen, kürt, zaza, ermeni ancak = sivas çorum balkan aleviliÄŸinden uzak belli bir mekanizmanın ürünü olan ayrı bir kimilk ve tanım.  pomaklık da  bogomillik manihizm hristiyanlaÅŸtırma baskısı bizans - bulgar baskısı  makedon ve diÄŸer slavların itiÅŸmeleri felan derken bu süreçte  bektaÅŸilik - osmanlılık = islam ve de türkleÅŸme.... 
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: huzeyfe on January 20, 2011, 21:22
You are not allowed to view links. Register or Login

Bayım sorduklarınızın yanıtları ve bulunabileceÄŸi kaynaklar yazılarımın içinde var.  Ezberi yıkılmadıkça görememe özürlü bakışlar benim sorunum deÄŸil.  Hükümet komiseri edasıyla matbu sorular sormayı fikir tartışması sananlara zaman ayırmaya da hiç niyetim  yok açıkçası. Tanıyorum çünkü bu anlayışı. Meselenin özüne dair tek bir sözü barındırmaz daÄŸarcığında. Åžurası yamuk, orası tu kaka diyerek rafa kaldırmak derdindedir peÅŸinen ezberletilmeyen bütün fikirlerin. Pomaklara dair yürütebilecekleri bütün tartışma mesela; "özbeöz Türktür" e çıkar eninde sonunda. Bu sözler bizlere de söylendi, daha iÅŸin başında. Yunandır, Bulgardır dendi. Bunlarla yetinmeyip daha ötesini arayanların buluÅŸtuÄŸu bir platformdur burası.  Öteye dair sözünüz varsa (ki duymadım ben, en azından bu tartışma faslında..) söyleyin, dinleyelim. Bunun dışında birikmiÅŸ  ideolojik kinlerinizi baÅŸka yerde silkeleyin lütfen.


Peki Ä°lker ALP, Bilal ÅžimÅŸir, Ömer Turan, Hüseyin MemÅŸioÄŸlu  gibi akademik kariyeri olan kiÅŸilerin " Pomaklar, " öz be öz Türk'tür " çıkarımına ne diyorsunuz Sn. MemiÅŸ ? Bu kiÅŸilerin hepsi yalancı mı? Saygılar...
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: huzeyfe on January 20, 2011, 21:28
Bulgarların “Müslüman Bulgarlar” veya Yunanlıların “Müslüman Grekler” olduklarını iddia ettikleri Pomaklar öz be öz Türk’tür. Pomaklar, Orta Asya’dan kuzey göç yolunu ( Hazar Denizi ve Karadeniz’in kuzeyini ) takip ederek Ukrayna ile Beserabya’ya giden buradan da XI. asırda Rodoplar, Batı Trakya, Pirin ve Vardar Makedonya’sını hâkimiyetleri altına alan Kıpçakların veya Avrupalıların Kuman olarak adlandırdıkları kabilelerin torunlarıdır. Pomaklar, Pomakça konuşurlar. Pomakça’nın %30’u Ukrayna Slavcası, % 25’i Kuman-Kıpçakça, %20’si Oğuz Türkçesi, %15’i Nogayca, %10’u Arapça’dan oluşmaktadır. Pomakça’nın %30’u nispetinde bulunmasının başlıca sebebi, Kıpçak Türklerinin X. ve XI. asırlarda Ukrayna, Lehistan, ve Beserabya steplerindeki Slavlarla olan temaslardan kaynaklanmaktadır. %10 oranında olan Arapça ise Pomak Türklerinin İslamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte dillerine girmiştir.

İlker Alp, Belge ve Fotoğraflarla Bulgar Mezalimi (1878-1889), Trakya Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1990 s. 8,9
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 20, 2011, 21:35
ama huzeyfe oyle demeyınız cok ıdeolojık gordum sızı utanmasanız vatandas turkce konus dıyeceksınız :))))))
ÅŸaka bir yana  çok yorulmaya gerek yok  anadan ve babadan kaldıysa osmanlıdan berı tum dedesınden nınesınden pomak kardeslerimizin ıcınde bıle  yuzde onu gecmeyecek bır kesımı ayıklarsanız gerısı dedıgınız gıbı olsa da olmasa da turk oglu turktur
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 20, 2011, 21:52
Tarih belgelerdir. Ä°lgili dökümanları bulabilmek için ilber ortaylı hocama danışmıştım. AÅŸağıdaki belgeler osmanlı tahrir defterlerinden alınmış olup kiril ve metodi kütüphanesi çıkışlıdır. Ä°lgili belgeler devlet arÅŸivlerinde yer almaktadır. BOA kayıtları için KM - NB kodları karşılaÅŸtırılmalıdır. 

http://www.pomak.eu/board/index.php/topic,607.0.html (http://www.pomak.eu/board/index.php/topic,607.0.html)
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: huzeyfe on January 20, 2011, 22:11
You are not allowed to view links. Register or Login
ama huzeyfe oyle demeyınız cok ıdeolojık gordum sızı utanmasanız vatandas turkce konus dıyeceksınız :))))))
ÅŸaka bir yana  çok yorulmaya gerek yok  anadan ve babadan kaldıysa osmanlıdan berı tum dedesınden nınesınden pomak kardeslerimizin ıcınde bıle  yuzde onu gecmeyecek bır kesımı ayıklarsanız gerısı dedıgınız gıbı olsa da olmasa da turk oglu turktur

Sn. ancazin.

Bulgarların “Müslüman Bulgarlar” veya Yunanlıların “Müslüman Grekler” olduklarını iddia ettikleri Pomaklar öz be öz Türk’tür. Pomaklar, Orta Asya’dan kuzey göç yolunu ( Hazar Denizi ve Karadeniz’in kuzeyini ) takip ederek Ukrayna ile Beserabya’ya giden buradan da XI. asırda Rodoplar, Batı Trakya, Pirin ve Vardar Makedonya’sını hâkimiyetleri altına alan Kıpçakların veya Avrupalıların Kuman olarak adlandırdıkları kabilelerin torunlarıdır. Pomaklar, Pomakça konuşurlar. Pomakça’nın %30’u Ukrayna Slavcası, % 25’i Kuman-Kıpçakça, %20’si Oğuz Türkçesi, %15’i Nogayca, %10’u Arapça’dan oluşmaktadır. Pomakça’nın %30’u nispetinde bulunmasının başlıca sebebi, Kıpçak Türklerinin X. ve XI. asırlarda Ukrayna, Lehistan, ve Beserabya steplerindeki Slavlarla olan temaslardan kaynaklanmaktadır. %10 oranında olan Arapça ise Pomak Türklerinin İslamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte dillerine girmiştir.

Bu yorum bir çok profesörün ortak görüşü. Balkanlar konusunda uzman, Emekli Diplomat, TürkTarih Kurumu heyet üyesi Sn. Bilal N. Şimşir de bu kanıya sahip. Bu konuda ideolojik düşüncelere de sahip değilim. Temennim muallakta olan bu konunun açıklığa kavuşturulabilmesi... teşekkürler efendin...
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 20, 2011, 22:24
belge kaynak gostermene gerek yok bunlar bılınen erısılebılen bılgı ve belgeler  pomakların ıhtıda ettıgı dogru osmanlılara da ıslam gokten zembılle ınmedı onlar da ıran ve arap kaynakları yoluyla ıslama gırdıler osmanlının kurucusu olan kayı boyunun henuz surıye bolgesınde selcuklu donemınde yerlesıkken ıslama gırdıklerı konusunda da ılerı surulen bırtakım gorusler vardır ornegın osmanın butun kardeslerının adı ozturkce ıken osman adının arapca olması  dıkkate deger bır durum  yıne  karaman bolgesınde uz turklerınden olan kıtle arasında  cıft ısımlılık var ıdı david orhan  gıbı stelyo karagoz gıbı  hrıstıyanlasmanın etkısı ıle  hem turk hem  hrıstıyanlıgı cagrıstırır adlar kullandıkları gorulur bu uzlardan da onemlı bır bolum zamanla  ıslama gecmıs ve turkmenlesmıstır sımdı  bu kayıtlara bakıldıgında o yoredekı rumlar turklesmıs oldugu sonucuna mı vardıracak bızı.. dolayısıyla  bulgar hanlarının turkce adlarını daha sonra farklılasması da buna ornek  pomakların durumu da
bunu  huzeyfenın yazdıklarına karsılık olarak verdıysen bu turk olmadıklarının bır kanıtı olamaz
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 20, 2011, 22:34
ArkadaÅŸlar ve huzeyfe o alıntı yaptığın yerde yer alan tanımlama açıkçası çok mantıksız ve temelsiz olmuÅŸ. En önemli hata ise öz be öz tanımlaması. Bu dünyada ırkların hangisi öz be öz ? Tarihten veya siyasetten biraz olsun anlayan bir kiÅŸi bu satırların ne amaçla yazıldığını rahatlıkla anlayabilir. Hüseyin memiÅŸoÄŸlunun konu ile ilgili bir kitabı var. Hepsini okudum ve kritik sayılabilecek hatalar ile karşılaÅŸtım. Çünkü kitapta yer alan olayları farklı kaynaklardan inceleyip teyyit ederim zira tarihsel bir olgu doÄŸru olarak yad edilirse  tüm tarihçiler istisnasız o doÄŸruyu yazmaya mecburdurlar. Ä°lgili tez kendini türk bilip kan bağı arama gereksinimi olanlara istediÄŸini vermiÅŸtir.
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: huzeyfe on January 20, 2011, 22:42
Sn. Toska... " Çünkü kitapta yer alan olayları farklı kaynaklardan inceleyip teyyit ederim zira tarihsel bir olgu doÄŸru olarak yad edilirse  tüm tarihçiler istisna sız o doÄŸruyu yazmaya mecburdurlar " demiÅŸsiniz. Bir de Pomakların Slav olduÄŸunu iddia eden, doÄŸruluÄŸundan şüphe duymadığınız bir tez veya kitabın ismini verebilir misiniz?  TeÅŸekkürler...
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 20, 2011, 22:44
Ben pomakların % 100 slav olduklarını iddia etmiyorum ki. Sadece slavlaÅŸmış olduklarını söylüyorum. Binlerce yıl öncesine ait etnik köken hakkında % 100 öz be öz gibi bir iddiada bulunmak ancak kendini bilmezlerin iÅŸidir.  Ama eÄŸer arzu ederseniz ilgili bir kitap temin ederim.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on January 21, 2011, 08:19
You are not allowed to view links. Register or Login
Bulgarların “Müslüman Bulgarlar” veya Yunanlıların “Müslüman Grekler” olduklarını iddia ettikleri Pomaklar öz be öz Türk’tür. Pomaklar, Orta Asya’dan kuzey göç yolunu ( Hazar Denizi ve Karadeniz’in kuzeyini ) takip ederek Ukrayna ile Beserabya’ya giden buradan da XI. asırda Rodoplar, Batı Trakya, Pirin ve Vardar Makedonya’sını hâkimiyetleri altına alan Kıpçakların veya Avrupalıların Kuman olarak adlandırdıkları kabilelerin torunlarıdır. Pomaklar, Pomakça konuşurlar. Pomakça’nın %30’u Ukrayna Slavcası, % 25’i Kuman-Kıpçakça, %20’si Oğuz Türkçesi, %15’i Nogayca, %10’u Arapça’dan oluşmaktadır. Pomakça’nın %30’u nispetinde bulunmasının başlıca sebebi, Kıpçak Türklerinin X. ve XI. asırlarda Ukrayna, Lehistan, ve Beserabya steplerindeki Slavlarla olan temaslardan kaynaklanmaktadır. %10 oranında olan Arapça ise Pomak Türklerinin İslamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte dillerine girmiştir.

İlker Alp, Belge ve Fotoğraflarla Bulgar Mezalimi (1878-1889), Trakya Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1990 s. 8,9

Bu belge dediğiniz bilgilerin hepsi Ahmet Cevat EREN'in "Balkanlarda akan kan" isimli kitabından alınmıştır. Bu bilgiler ilk defa bu kitapta öne sürülmüştür. Bütün akademisyenler birbirinden alıntılarda bulunmuşlarsa da asıl kaynağı orasıdır. Böylece ortada ciddi bir araştırma varmış gibi görünmekte ise de altı tamamen boştur. Kısa-orta-uzun vade planlama gereği bir yerlerde tasarlanmıştır. Ben de uzun yıllar bu yazıların etkisinde kalmıştım. Ama sonra bu kurguların içinin boş olduğunu anladığım zaman bir şok yaşamıştım. Ve ondan sonra anlamıştım tarihin bir takım odaklarca nasıl çarpıtıldığını ve tarih imal edildiğini... Burada belirtilen Pomak türkçesinin oranları da tamamen sallamadır. Akademisyenler de bozacının şahidi şıracıdır.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: huzeyfe on January 21, 2011, 19:36
sn. bogutevolu.. Akademisyenlerin, bu görüşünü yalanlıyorsunuz.. Peki, sizin görüşünüz nedir bu konuda... Siz ne düşünüyorsunuz?
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 21, 2011, 22:18
görüşle kimlik beğenildiğini de burada görüyorum. bulgar değilsin aslında tam slav değilisin ama bir şekiilde köken yakınlığı var ama yok tüğrk asla değil bozacılar şıracılar felan :)))
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 21, 2011, 22:51



Oti sam/sme atolka briz glava ? Da, tuk e pomaşki forum ama sekade ima rasisti katu pa gore. Naistina neznam kakvo pravim. Pokajim siçko sıvarzan sas naşite koreni. Prosto i lesnu. Nie sme si pomatsi i dayma şa bade takıf.

Ancazin, Allah dano ti dava akıl za da vidi koy sme.

Pomak türkçesi ! ile yazdığım için özür dilerim  ;D
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on January 22, 2011, 00:31
You are not allowed to view links. Register or Login

Peki Ä°lker ALP, Bilal ÅžimÅŸir, Ömer Turan, Hüseyin MemÅŸioÄŸlu  gibi akademik kariyeri olan kiÅŸilerin " Pomaklar, " öz be öz Türk'tür " çıkarımına ne diyorsunuz Sn. MemiÅŸ ? Bu kiÅŸilerin hepsi yalancı mı? Saygılar...

sayın huzeyfe;

öncelike bunun bir saygı deÄŸil, sayısızlık sunumu olduÄŸunu söylemek zorundayım.  Bana deÄŸil, saydığınız ve saymadığınız bir yığın akademisyene sizin saygısızlığınız. taban tana zıt görüş ifade eden akadamisyenlerin hiçbirisine biz yalancı demiyoruz. Yorum farkı diyoruz sadece...  pomaklar müslüman bulgarlardır diyen ilber ortaylı ya da; veledi abdullah kökenli lofça pomaklarının ÅŸeceresini osmanlı kayıtlarından çıkaran  kemal gözlere de saygı duyuyoruz, diÄŸerlerine de...  mide problemi çekiyor olmanız ortalığı böyle batırmanızı haklı hale getirmiyor sanırım...

Åžahsıma yönelttiÄŸiniz sorunuza gelince; gözünüzdeki at gözlüğü görmenizi engelliyor olmalı,..  önceki notlarımdan alıntıladığınız bölüm  baÅŸlı başına yanıtın kendisidir aslında...

bir ÅŸeyi bilmenizi isterim. fikirlerime katılmayabilirsiniz.  saygı duyarım.  tam aksini düşünüyor ya da inanıyor olabilirsiniz. gene saygı duyarım.

ancak kendinizi içine katmadığınız bir tartışmada, baÅŸka birilerini ya da görüşlerini ortaya sürüp, mahalle kavgası çıkartma telaşındaki fitneci misali o sana yalancı dedi, bu sana vatan haini... nidalarıyla sayfaya not düşmeniz düpedüz terbiyesizliktir. bu nedenledir ki uzatmanıza hiç gerek yok. size baÅŸka bir yanıt vermeyeceÄŸm. merak ediyorsanız fikirlerimi okursunuz. gerek duyarsanız düşüncelerinizi paylaşırsınız. bunun belirli bir tartışma adabı içinde olmasını sadece umabiliririz. ama siz küfür de etseniz farketmez.  en çok kendi resminizi yayınlamış olursunuz.

Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: kzl.deli on January 22, 2011, 12:54
Sevgili Canlar,
Satırlarıma başlamadan evvel hepinizi en içten duygularımla selamlarım.
Bulgaristan'ın en büyük köyü Alvanlar ( Yablanova) köyünden 1920 li yıllarda göç etmiş bir ailenin ikinci kuşak denizcilikle meşgul olan Beykoz'lu bir ferdiyim.
Balkan aleviliği üzerinde bilgi edinmeye çalışırken bu konuyla karşılaştım.
Değerli Recep Memiş Beyin bu konuda kaleme aldığı yazısı, biz Aleviler'i de içine alan çok boyutlu, derinlemesine bir araştırma olmuş. Hadiseye birçok farklı bakış açısından yaklaşmıştır. Buda bizleri daha çok düşünmeye ve kaynakları çoğaltmaya sevk edecektir.

Sözlerime Büyük tarihçi rahmetli Z. Velidi Togan Beyin şu görüşüyle :
''Bir cinayet hadisesini 5 kiÅŸi aynı yer ve zamanda görmelerine raÄŸmen, hakim karşısında 5 ayrı ÅŸekilde  olayı yorumlayıp anlatmaları sonucu hakimin burada nasıl karar vereceÄŸi, tarih denen biliminde özünü teÅŸkil eder''  diyerek, tarihe ÅŸahitlik edecek bilgi ve belgelerin iyice araÅŸtırılmadığı veyahut araÅŸtırılmasına fırsat tanınmayarak, adeta Emin Oktay tarihiyle yetinmemiz istenmiÅŸ. 
Türk dünyası araştırmaları adlı eserin 2. cilt (1980) 81. sahifesinden başlayan ''Göçler ve yer adları (Türkler, Pomaklar ve Bulgarlar)'' adlı toponomik bir araştırmasında, Enver M. Şerifgil'in bir yazısına rastladım ve bu konuya katkı sağlar umuduyla bir kısmını özetleyerek yazmaya karar verdim.
Bu yazısının giriÅŸ bölümünde: ''Ä°nsan toplulukları tıpkı denizler gibi, türlü esintilerin etkisiyle sürekli sürtüşme, çalkantı ve dalgalanma halindedir. Bu hal, tarih boyunca böyle olagelmiÅŸ ve böyle olup gitmektedir.'' diyerek devam etmekte ve, '' Göç edenlerin son durak olarak yurtlandıkları yer ve bölgeler, coÄŸrafi durum ve topoÄŸrafik biçimlerin dışında, genellikle, ya onların kendi ad veya sanlarıyle veyahut da onların terk ettikleri yutlarının sıfat veya adlarıyla adlandırılmaktadır. yer adlarıyla toplum gurupları arasındaki bu baÄŸlantılardan toponomik  araÅŸtırmalar alanında tıpkı birer fosil veya organik birer hormon gibi, yararlanılabilir.''
tarihçimiz bu bakış açısından yola çıkarak, Çepni boyunu takibe almıştır. Bu boyu ele almasının ana temeli topoğrafik yapıyı incelerken Rodop dağlarında Çepni ve Babek izine rastlamasındandır. Babek izine rastlayan tarihçimiz,'' Eba Müslim Abbasiler için çalıştı, onların iktidara gelmesini sağladı, ama sonunda onlar tarafından idam edildi'' diyerek, Babek İsyanının alt yapısını kurguladıktan sonra bu isyana katılan Çepni boyunu ve diğer sürüklediği topluluklarıda işaret etmektedir. 23 yıl süren bu isyanın sürüklediği kitleleri düşünmek gerekirse oldukça büyük bir coğrafyayı kapladığını düşünmeden edemeyiz. Koskoca bir Abbasi imparatorluğunun ordularını peşpeşe bozguna uğratan bu güç gökten zenbille inmemiş olsa gerek.
 ''Hürremiler'in Temsilcileri, Çepniler'' baÅŸlığı altında devam ediyor:
''Hurremilik ile Alevilik'in aynı inanç çizgisi üzerinde birleşmiş olduğuna göre Babek isyanı mensuplarının perişanlık içinde dağılmış olmaları ve diğer yandan da aleyhlerinde yapılan kötü propogandalar sonucu onlar hakkında İslam dünyasında yaygınlaşan kötü yankılar nedeniyle. Hürremi ve Babeki deyimleri de artık kullanılmayıp bunlar da daha yaygın ve daha muteber olan ''Alevi'' deyimi ile birleştirilerek zamanla unutulmuş oldu''
Tarihçimiz Çepniler'i Rodoplarda incelemeden önce Bu coğrafyada cereyan eden hadiseleri de incelemeye almış,''Islavlar beşinci yüzyılda Kuzeyden Tuna kıyılarına inerek, zamanla, münferid kabileler halinde Tuna üzerinden Balkanlara sızdılar ve buralarda kendine özgü kültürleriyle yaşayan Traklar arasında yerleşmeye başladılar. Daha sonraları Karadeniz'in kuzey kıyılarını dolaşarak 7. yüzyılda Tuna nehrine ulaşan Bulgar Türkler'i, Asparuh idaresinde, Tuna ağzının savunulması kolay olan deltalarına yerleştiler ve Bizans'a karşı kendilerini savunmak amacıyla çevrelerindeki İslavlar'la bir andlaşma yaptılar. Beliren bu birliği dağıtmak üzere harekete geçen Bizans İmparatoru Konstantin IV (İmp. 663 - 685) ün yenilgisi (680) üzerine, müşterek düşmana karşı kazandıkları zaferin yarattığı sevinç ve güvenirlik içinde birbirlerine daha da yaklaşan Bulgarlar ve İslavlar, Pliska'yı(1) kendilerine idare merkezi yaparak Asparuh Hanın başkanlığında ilk devleti kurmuş oldular (681) yedi kabileden oluşan ve nispeten daha derli toplu bir hayat süren İslav çoğunluğu içinde azınlıkta kalan Traklar ve Şamanist Bulgarlar, İslavlar arasında İslavca konuşmaya ve evlatlarına İslav adlarını vermeye başladılarki, zamanla böylece kendi dillerini tamamen u7nutarak İslavlar arasında eridiler. Bu erimenin başlıca sebebi, Bizans tehlikesine karşı İslavlar ile omuz omuza sıkı bir beraberlik içinde olmak zorunluluğu idi.
Pliska Devleti'nin kuruluÅŸundan 120 yıl sonra, bu devleti ortadan kaldırmak için harekete geçen Ä°mparator  Nikefor I (Ä°mp. 802 - 811) ilk hamlede Pliska'yı tahrip etti isede, ikinci hamlede Krum Han'la giriÅŸtiÄŸi savaÅŸta maÄŸlup olduÄŸundan, Pliska Devletinin hudutları batı ve güneye doÄŸru büyük ölçüde geniÅŸlemiÅŸ oldu (811)''
tarihçimiz, bu durum muhakemesini yaptıktan sonra, ''Çepniler'in Anadolu'dan Rodoplar'a kendi insiyatifleri ile mi geçtikleri yoksa, Balkanlar'da beliren Bulgar - Slav tehlikesine karşı Bizans idaresi tarafından iskan amacıyla mı geçirildikleri bilinmiyor'' diyor.
''Bilinen tek şeyin Çepniler'in yutlandıkları yerlere kendi ad ve sanlarının silinmez mührünü vurmuş olmalarıdır'' derken:
Osmanlı Tahrir Defterleri'nde (1528) bu bölge, biri ''Nahiye-i Çepni'' ve diğeri ''Nahiye-i Razlog'' olarak, bir arada bir kaza halinde kayıtlıdır. ( 2)'' işaret ediyor.

''1-Bu günkü Kuzey Bulgaristan'da Yenipazar (Novipazar) kentinin hemen batısında o zamanın bir slav köyüdür
2- Her iki nahiye arasında kalan bölgede serpilmiş olan yaylaların mahallelerinden bazılarının adları şöyledir: Daloğlu, Bekirler, Paşaoğulları, Davudlar, Alemdar, Cihanlar, Mehmetler, Çolaklar, Ömerler, Uzun Mahalle, Göre, Hacı İsmail, Uzun İbrahim, Fakıhlar, Veyisler, Döndüler, Kurudere v.s.gibi. Buralardaki mahallelerin evleri Balkan savaşı sırasında yakılıp tahrip edildiği için, sekeneleri de başka yörelere dağılmış ve bazıları Türkiye'ye göç etmiştir.

Ä°zleme ve incelemeleri biraz daha derinleÅŸtirerek:
''Bugünkü Razlog nahiyesi'nin idare merkezi Razlog kentidir. 1920 yılına ait Bulgar Nüfus Sayımı Ä°statistikleri'nde ise (3) nahiyenin de merkezinin de adları Mehomia olarak kayıtlıdır. Keza, baÅŸta eski Avusturya Genel Kurmayına ait paftalar olmak üzere birçok eski yerli ve yabancı haritalarda da Razlog kasabasının diÄŸer adının mehomia veya Mahomia olarak yazılmış olduÄŸu görülmektedir. Gerek Bulgar Ä°statistiklerinde ve gerekse adı geçen pafta ve haritalarda kayıtlı bulunan bu Mehomia deyimi, (Bugün bu adla''Tavern Hotel Mehomia - Razlog''  bölgede mevcutdur) Ä°bn al-Nadım'ın Hürremileri biri Muhammina ve diÄŸeride  Babekiya adı ile ikiye ayırışını Ä°spatlamaktadır (4) Ayrıca Mehomia'nin 18-20 km. kadar kuzey doÄŸusunda bulunan 4390 nüfuslu (1920 yılı sayımı) Babek köyü ile onun da 8 km. kadar doÄŸusunda Babek yaylağı, bu ispatın en gerçek delilleridir.
Böylece, Konumuzun buraya kadar olan kısmında, Eba Müslim'in öldürülmesiyle başlayıp yüz yıllık bir süre (m. 755-850) içinde gelişen olaylar zincirinin halkalarını birbirine ekleyerek ve göç yollarını adım adım izleyerek, Hurremiler'in kimliklerini ve zamanın akışı içinde oluşturdukları yer adlarını toponomik yönden belirtmeye ve gözler önüne sermeye çalıştık. '' deyip dil ve din konusuna temas ediyor.
3-Localite dans le raydume de Bulgarie, d'apres le recensement ou 31 desembre 1920. Sofia, Ä°mprimerie de l'Et5at, 1924, sf. 34, 35, 117 ve 135
4-Arapça ve Türkçe kelimelerin asli şekilleri, Latin, Yunan ve Kiril alfabelerinin kullanıldığı dillerde bozuluyor: Muhammed'in Mahomet veya Mehomet, Yeniçeri'nin Yanisser, Yeni'nin Eni, Mahalle'nin Mahala, Vekl-i harc'ın Feklac, Mevsim'in Musson, Semti'r-re's'in Zenith...olması gibi.

Anadilin yitirilmesi:
Yaklaşık olarak dokuzuncu yüzyılın ortalarında, Çepniler'in Rodoplar'da yurtlandıkları sıralarda, Traklar ve Bulgar Türkleri kendi dil ve benliklerini tamamen yitirerek Ä°slavlar içinde erimiÅŸ ve tümüyle Ä°slavlaÅŸarak Ä°slavca konuÅŸur olmuÅŸlardı. Devlet kurabilen güç ve çoÄŸunlukta olan bu Islav kitlesi içinde Çepniler, bir etnik azınlık olarak sıkışıp kaldılar. Bu durum, bu günkü güney Bulgaristan'ın Osmanlı Türkleri tarafından fethini saÄŸlayan irmen savaşına (1371) dek, yani beÅŸyüz yıl kadar sürdü. Bu 500 yıllık süre içersinde kendi kültür merkezinden uzaklarda ve mahrum olarak Islav çoÄŸunluÄŸu arasında sıkışıp kalan Çepniler de, tıpkı Bulgarlar gibi, anadillerini yitirerek Islavca konuÅŸur oldular.   

Monoteist Din'in Salabeti:
Daha sekizinci yüzyılın başlarında, artık zamanının manevi ihtiyaçlarını karşılıyamaz olan Şamanizm'i terk ederek, kişinin akıl ve vicdanına muhatıp monoteist bir din olan İslamiyet'i kabul eden ve inançları uğruna uzun süre uğraşılar veren Çepniler, inançlarının salabeti ve uğraşılarınınşuurlarda şekillenen literatürünün metaneti sayesinde, inançlarını bugüne kadar korumasını bildiler. Bu nedenle Çepniler, dillerini yitirmiş olmalarına rağmen, dinlerini yitirmediler. Böylece dini İslam ve dili Slavca olan yeni bir insan tipi veya yeni bir etnik grup tarih sahnesine çıkmış oldu. Bu etnik topluluğa bugün (Pomak) denilmektedir.''

ENVER M. ŞERİFGİL yazısına bundan sonra Poamaklar'ın ne işle uğraştıklarını ve gelenek, görenekleri hakkında başlıklar açmış, bu başlıklardan birinde, Babek köyünden bahsediyor: ''Bu yörelerdeki köylerde köyce tertiplenen sünnet düğünlerinde veya varlıklı ailelerin yaptıkları düğün törenlerinde Babek Köyü'nün zurnacı ve davulcularını getirmek, düğüne ve düğün sahibine büyük itibar kazandırır. Babek köyünde yapılan davulların kasnakları, normal davul kasnamlarından çapça daha büyük olup çok daha güçlü çıkartmaktadırlar. Tokmağın vurduğu derinin merkez kısmı, yani tam ortası, içi kırmızıya boyanmış 15-20 santimetre çapında bir daire şeklindedir. Derinin kasnak çevresi kısmıda çepeçevre ve aynı büyüklükte küçük üçgenlerden ibaret zigzaglı bir kırmızı çizgi ile bezenmiştir. Davullarında yansıyan bu kırmızı renk tutkusu dahi onların kimliğini ispatlamaktadır. (Suriyenin rakka kentinden gelen Çepniler)
Zurnalarına gelince: İki tür zurnaları vardır. Biri her yörede çalınmakta olan orta böyda ince ve tiz sesli normal zurna, diğeri ise nispeten daha uzun ve daha kalın olan tok sesli bir zurnadır ki buna Rodop yöresinde (Babek Zurnası) denir.'' diyerek Türklükler'ine vurgu yapmak istiyor.

Saygılarımla...
 
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on January 22, 2011, 12:55
Pomaklar hakkında gerçek bir araÅŸtırma örneÄŸi olarak Kemal Gözler’in çalışmasını örnek veriyorum. Ä°lber Ortaylı’nın bile özel olarak pomaklar hakkında bir araÅŸtırması var mı bilmiyorum, ama eserlerinin muhtelif yerlerinde pomaklar hakkındaki anekdotlarını okuyoruz. 

Lofça Pomaklarının birincil tarihsel kaynaklar olan osmanlı tahrir defterlerine göre aşamalı olarak nerede, ne zaman, kaç kişi olarak müslüman oldukları bellidir. Lofça Pomakları ile Rodop pomakları arasında aynılık yoktur. Hatta Rodop pomaklarına bu sıfat sonradan yaygınlaştırılmıştır. Bana göre Torbeşler de, Goranlar da birbirinden ayrı toplum gruplarıdır. Hepsinin ortak yanı pomak oluşları yani Rumeli isyanları sırasında Osmanlı devletinden yana olmaları nedeniyle Pomak yani yardımcı olarak nitelendirilmeleridir. Sonuçta Pomak sıfatı tüm bu topluluklarca kimlik olarak benimsenmiştir. Yani nasıl bir hristiyan müslüman olunca farklı bir niteliğe bürünüyorsa Pomaklar da önceki durumu ne olursa olsun yeni bir kimliğe bürünmüştür. Bu kimliğin adı da Pomak kimliğidir. Bu nedenle pomak kimliğini yok saymak tamamen sübjektif bir iddiadır. Çünkü ortada canlı olarak yaşanan bir kimlik değiştirme, farklı bir kimlik oluşumu reel olarak göz önündedir.

Yazılarımda gerek Trabzon örneği ve gerekse 16. yüzyıl Manisa örneği incelenecek olursa bu kimlik değiştirme olayı anlatılmıştır. Kimi toplum grupları içinde bulundukları siyasal ve toplumsal değişim karşısında etkilenmişlerdir. Bu etki ve tepkiyi yok saymak bilimsel açıdan anlamsızdır.

Bu kısa girişten sonra asıl vurgulamak istediğimiz toplumların oluşumunun tarih boyunca hep böyle etki ve tepkiler sonucunda geçirilen istihaleler olduğunu, farklı da olsa birkaç grubun yada belli bir coğrafyadaki halkın belli idealler altında bir araya geldiğini yada belli siyasal etkiler altında ayrıştıklarını görmekteyiz. Bulgar halkı da böyledir. Traklar, Proto-bulgarlar, slavlar, kumanlar ve daha başka grupların birleşerek uluslaştıklarını görüyoruz.
Bir milletin oluÅŸumunda kökenler ile ulus ideallerinin birbirine karıştırılmaması gerekir. Yani gerek bulgar olsun ve gerekse türk ulusu açısından soy ve köken olarak o  ulustan olmak ÅŸart deÄŸildir.

Bulgar ulusunda ulusa ismini veren proto-bulgarlar 185 yıl türki bir devlet olarak yaşadıktan sonra demografik olarak slavların baskın çıkması ve Bizanstan yayılan ortodoks hristiyanlığın etkisi altında 2 asır sonra bileşim değişmiş, toplum dönüşmüştür. Bunun üzerine bulgarların adı sadece devletin adında kalmış, çoğunluk ve dominant karakter slav ortodoks bir karaktere dönüşmüştür.

Türklere bakacak olursa Batı türklüğünü oluÅŸturan Selçuklu ve Osmanlı asırlarında sürecin başından günümüze ulaşıncaya kadar yaÅŸanan deÄŸiÅŸimleri ve karışan soy ve genetik unusrları hesaba katmadan saf soyculuk izi sürmek anlamsızdır. Ä°ÅŸin başında Türk milletinin orta  asya genleriyle olan yakınlığı giderek uzaklaÅŸmıştır. Öyle ki doÄŸru olup olmadığını bilemem ama kimi gen araÅŸtırmacılara göre Anadolu halkının orta asya ile genetik yakınlığı % 10 lar civarındadır.  Tabi bana göre Orta Asya Türki uluslarının Türk olmaktan çok kendi başına ayrı bir ulus olduklarını düşünüyorum. Özbekistanda Özbeklerin Mesket-Ahiska Türklerini katlederken hiç de kardeşçe düşünmedikleri ortadadır.
 Türklük bana göre türk dilinin alt yapısını oluÅŸturduÄŸu bir birleÅŸme havuzudur. Bu açıdan Türk milletini soyca türk olanlar deÄŸil, türkçe konuÅŸan ve kendini türk hissedenler oluÅŸturmaktadır. Türk milleti vardır ama türk ırkı iddia etmek doÄŸru deÄŸildir.

Pomaklığı aynı bağlamda ele alıyoruz. Pomaklar hakkında hasbelkader yapılmış genetik araştırmalar vardır. Bunların bilimsel niteliği tartışılabilir. Zira gerek Yunan ve gerek Bulgar tarafı bu konuda çalışmalar yapmışlardır. Yunanlıların yaptığı araştırmalarda arap genlerine rastlanmışsa bu pomakların kökeninin bazılarının iddia ettiği gibi arap kökenli olduğunu kanıtlamaz. Çünkü tarihsel süreç içinde Balkan yarımadasına arap akınları ve misyoner faaliyetleri olmuştur. Bu nedenle halk içinde arap genlerinin izinin olması normal karşılanmalıdır. Arap geni pomakları arap yapmaya yetmez. Çünkü pomak kültürü içinde islamiyetten gelenlerin dışında orijinal olarak arap kültürüne ait herhangi bir gelenek ve kültür kalıntısı ve en önemlisi arap kimlik bilinci yoktur.

Biz pomaklığı Osmanlı asırları boyunca oluÅŸmuÅŸ ve halen güçlü bir biçimde süren bir kimlik tanımı olarak ele alıyoruz ve öyle benimsiyoruz. Rodop halkı açısından ele alacak olursak Rodop halkının bir kısmı islamiyeti benimsemeye baÅŸlamasıyla önceki halinden ayrışarak farklı bir kimlik kazanmıştır. O nedenle bizler dedelerimizden Pomak olduÄŸumuz dışında baÅŸka hiçbir kimlik iÅŸitmedik. BU süreçleri yok saymakla ve bizim kökensel olarak olmadığımız baÅŸka kimlikleri yapıştırmaya uÄŸraÅŸmakla hiçbir taraf bizi kazanamayacaktır.  Ömer Seyfettin Balkan savaşında ordunun yarısının türkçe bilmediÄŸini ve önemli kısmının pomak olduÄŸunu söylüyor. Pomakların Türklerin yanında savaÅŸmasının dinamiklerini iyi anlamak ve korumak zorundayız.  Gazi Osman PaÅŸanın ordusunda sayıları elli binlere ulaÅŸtığı belirtilen Plevne savunmasındaki pomak asıllı hasat taburlarının katkısıyla savunmanın nasıl aylarca sürdüğünü unutmamak ve unutturmamak zorundayız. Ayrıca benim dedemin de Çanakkale savaşında ÅŸehid düşmüş Kara salih olduÄŸunu burada belirteyim de bizi bundan sonra daha doÄŸru bir yere yerleÅŸtirip öyle deÄŸerlendiriniz.  Yani bizler Pomak olarak tarihi bir seçim yaptık. Bu tercihin iyi okunması ve varlığımızın kör bir inat uÄŸruna görmezden gelinmesine razı olmadığımızı belirteyim.

Gelelim Pomak türkçesinin oranlarına… Pomaklar hakkında eser yazan yazar ve akademisyenlerin hemen hepsi aynı satırlarla aynı oranları vermekteler. Bu oranların hangi araÅŸtırmaya göre bulunduÄŸu meçhuldür. Akademiyelerin hepsi bu oranları Ahmet Cevat EREN’in  kitabından almışlardır. Yani bu akademisyenlerin hiç biri kendileri araÅŸtırıp da bu oranları bulmuÅŸ deÄŸildir. Çünkü böyle bir araÅŸtırma yoktur. Ä°braz edilmemiÅŸtir. Bu oranların belli mahfillerde politika oluÅŸturmak amacıyla kurgulanmıştır.

Pomak dili hakkında son yıllarda araştırmalar yapıyorum. İlk önce kendi annemden 1500 kelime derledim. Bu ilk veriler kesinlikle bu oranları desteklemiyor. Annemin konuştuğu ve pomakça olarak tanımladığımız dili bu akademisyenler inkar ediyorlar. Pomakça diye bir dilin olmadığını iddia ediyorlar. Halbuki benim annemin konuştuğu dilin adı pomakçadır. Tuhaf olmuyor mu; benim annem kendi konuştuğu dile pomakça diyor da pomak olmayanlar ise onu inkar ediyorlar. Ben anneme mi yoksa beni inkar eden başkalarına mı inanayım?

Olayı böyle basitçe anlatıyorum ki Pomakçayı inkar etmenin ne kadar saçma ve ard niyetli olduğu anlaşılsın.

Yaptığım araÅŸtırmaların halen ortasındayım.  Tahminen Rodop pomakçası olarak 5000-6000 kelimeye ulaÅŸacağım. Dikkat ederseniz bu bir köy vokabüler yapısını temsil etmektedir. Bir köydeki dilin bile bu kadar bir kelime sayısına ulaÅŸmasını hesap ediniz ve bu dili küçümsemeyiniz.

Çalışmamı tamamladığım zaman elbette kelimelerin kökenlerine göre analizini yapacağım. Bu dilin içinde eski Trak kökenli kelimeler var. Eski rumcadan kalma kelimeler var. Bunların çoÄŸu bulgarcada hiç bulunmaz. Kelimeleri yüzde sekseni eski slavca kelimelerdir. Ayrıca osmanlıca kelimeler vardır. Osmanlıca dediÄŸimiz zaman türkçe-arapça-farsça kelimeleri ifade ediyorum. Yani her tarihsel çaÄŸ kendi etkilerini kelimeler olarak dilimize bırakmıştır. Ama bu akademisyenlerin iddia ettikleri oÄŸuzca, nogayca, kumanca kelimeler neredeler? Az  çok bu diileri de araÅŸtırdım. Bizim dilimizin Codex Cumanicus ‘ta yazılı Kumanca ne alakası var?

Biz kendimizi, kökenlerimizi, tarihimizi, dilimzi, kültür ve geleneklerimizi araştırmaya tamamen objektif ve bilimsel bir niyetle başladık. Etrafımızdaki beraber yaşadığımız ulusların niyet ve hedefleri doğrultusunda tarih ve bilimi manipüle ettiklerinin gayet bilincinde olarak önce kim olduğumuzu kendimiz araştırmaya başladık. Bilgilerimiz de onun bunun yönlendirmeleri değil, eksik gedik de olsa kendi bulgularımızdır. O yüzden bizim için bir Kemal Gözler çok önemli olduğu gibi, Recep Memiş ‘de çok önemlidir. Çünkü bu bilgileri daha üst bir platformda birleştirerek gerçeğe daha yakınlaşmış olacağız. O da bizim gerçeğimiz olacaktır. Başkalarının bize biçtikleri donlar değildir.
 
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: huzeyfe on January 22, 2011, 13:10
sn memis... Ne bu ÅŸiddet, bu celal... Sakin olun efendim... Dolaylı yoldan hakaret etmeyi de çok iyi baÅŸarıyorsunuz... Ben sizin görüşünüzü öğrenmek istedim.... Hakaretvari bir dil kullanmadım... " Slav çığırtkanlığı " yapıyorsunuz demedim... Siz fitneci demekten çekinmediniz... Efendim, çok deÄŸerli görüşleriniz var, saygı duyuyorum.. Bakış açımızın farklı olduÄŸunu da biliyorum... Yalnız at gözlüğünün kim de olduÄŸunu bilemiyorum... TerbiyesizliÄŸi  kimin yaptığını da.. saygılar...
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on January 22, 2011, 13:39
Ben sayın akademisyenlerimize bir çağrıda bulunuyorum. Lütfen Pomak tarihini aydınlatmak amacıyla gerçek tarihi araştırmalara dayalı olarak Pomaklık kavramı içindeki türk etkilerini bilimsel ve objektif olarak ortaya koyalım. Benim tepkim yapıldığı öne sürülen araştırmaların neredeyse karikatür kıvamında gerçeklerden uzak olması ve çoğunun da birbirinden kopya edilmiş alıntılardan ibaret olmasıdır. Yoksa biz de özellikle birer derya olan osmanlı tahrir kayıtlarının deşifre edilmesini ve bunlar üzerinde doğru yorumlara ulaşmayı çok arzu ediyoruz.

İkinci olarak bütün bu akademik kayıtların ana kaynağı olduğunu düşündüğüm kitap aslında iki farklı bölümden oluşmuştur. Birinci bölüm Balkan savaşı sırasındaki çoğu o zamanki gzetelerde yayınlanmış yazı ve makalelerdir ki bunların dili de o zamanın dilidir. Sonra ikinci kısımda işte rahmetli Ahmet Cevat EREN tarafından yazılan kısımdır ki: bu kısmın analiz edildiğinde bu kısım bana istihbari bir çalışma olarak geldi. Tarihsel verileri ise bizim gerçeklerimize uymuyor. Kumanların rodoplara yerleştiğine dair kanıtlar yoktur. Zira 1091 Lebunium savaşından sonra Kumanlar Bizans kroniklerine göre kuzeye yani Tuna tarafına çekilmiştir. Yoksa Rodoplara falan değil.

Dilimizdeki  iddia edilen ukrayna slavcası ise onların iddia ettiÄŸi gibi Kumanların Ukrayna steplerinde konakladığı yüzyıllarla ilgili deÄŸil, bugünkü Rusya, Beyaz Rusya, Ukrayna sınırlarına yakın bölgedeki Smolensk bölgesinden kalkarak göçe baÅŸlayan batıya doÄŸru Polonya ve DoÄŸu Almanyaya uÄŸrayıp, oradan orta avrupa ve balkanlara sarkan ve giderek o zaman bizans egemenliÄŸi altındaki Rodop daÄŸlarına yerleÅŸen Bizanslılarca tampon bir güç olarak o yörede tutulan Smolyani, Mirvatsi ve Draguvitsi gibi slav boylarıdır. Bu slavlar bulgarlar ile birlikte Tuna –balkan daÄŸları arasına yerleÅŸen slavlardan ayrı ve faklıdır. O nedenle dil ve kültür unsurları da slavlaÅŸmış bulgarlardan farklıdır. Sonraki asırlar boyunca her ne kadar hristiyanlık etkisi altında yakınlaÅŸmaya baÅŸlamış olsalar da halen arada ciddi bir farklılık bulunmaktadır ki bu nedenle biz pomakların bulgar olmadığını her fırsatta söylüyoruz. Yakın geçmiÅŸte bulgar resmi eÄŸitimi sonucu bulgaristandaki bir kısım pomakların kendilerini bulgar saymaları ise yürütülen ÅŸiddetli asimilasyon kampanyaları sonucu oluÅŸan arızi bir durumdur.

Smolyani slavları her ne kadar 6. yüzyılda rodop haklı üzerinde dominant etki yaparak yörenin demografik ve kültürel niteliklerini dönüştürmüş olsa da biz halen pomaklar eÅŸittir smolyaniler demeyiz. Aynı biçimde pomaklar eÅŸittir kumandır, bulgardır demenin doÄŸru olmadığı gibi. Ä°ÅŸin doÄŸrusu ÅŸudur: pomaklar eÅŸittir pomaktır.  Bu arada Türkiyedeki yüz yılı aÅŸkın varlığımız nedeniyle pomakların önemli bir kısmının kendisini türk olarak hissetmelerini türk soylu olarak karıştırmak ise baÅŸka bir konudur. Biz demokrat bir ruha sahip olarak pomaklar üzerinde bir yönlendirme iddiasına sahip deÄŸiliz. Herkes Toska kardeÅŸimizin gayet açık ÅŸekilde belirttiÄŸi gibi sığınma psikolojisi gereÄŸi kendini unutup baÅŸka bir millete aidiyet iddia edebilir. Bu onların tercihidir. Ama biz kelaynaklar bize dayatılanları deÄŸil, iÅŸin gereÄŸini aramaktayız. Åžimdilik bulduÄŸumuz ön veriler ise ne bulgarın, ne yunanın ve  nede türkün dediÄŸi gibi deÄŸildir. Zira Rodoplar çok ama çok önemli stratejik bir bölgedir.  Onun için baÅŸkaları bizim yerimize düşünüyorlar.
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on January 22, 2011, 13:52
You are not allowed to view links. Register or Login
sn. bogutevolu.. Akademisyenlerin, bu görüşünü yalanlıyorsunuz.. Peki, sizin görüşünüz nedir bu konuda... Siz ne düşünüyorsunuz?

Ne düşündüğüme dayanak olmak üzere yaptığım araştırma sonucunda oluşan yazılarıma bakınız:


BALKANLARA TARÄ°HSEL GÖÇLER IÅžIÄžINDA RODOPLARIN ETNÄ°K YAPISI 
http://www.pomak.eu/board/index.php/topic,119.0.ht (http://www.pomak.eu/board/index.php/topic,119.0.ht)



Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on January 22, 2011, 14:04
Katkınız için teşekkürler sayın Kzl.deli;

"Babek" köyü ile ilgili, bir soruyla yıllar önce karşılaÅŸtığımı anımsıyorum. Pomak mail grubuna yazan bir arkadaşımız atalarının bu köyden geldiÄŸini belirtmiÅŸ ve adın   ne anlama geldiÄŸini sormuÅŸtu sanırım...  BildiÄŸim kadarıyla Ermenice'de Dede/Baba gibi bir anlamı olduÄŸuna iliÅŸkin bir yanıt vermiÅŸtim. Köyün  özellikle inanç açısından bir merkez (tekke vs) olabileceÄŸini düşündürmüştü bana bu ad ve arkadaşımız bunu teyid eder mahiyette beyanlar iletmiÅŸti,... Ermeniceyle ortaklaÅŸma ise Paulikan - Bogomil -Alevi  kavramları ekseninde, Ä°ran/Kafkas [arrania/albania  - ( bu arda Alvanlar& Yablanova adını, "alban" köküyle baÄŸlantılı bulduÄŸumu belirtmek isterim.)] coÄŸrafyasına uzanan köklere iÅŸaret ediyor olmalıydı ki aktardığınız bilgiler bir biçimde bu baÄŸlantıya iÅŸaret ediyor....

Yemek (kaçamak) ve müzik (tulum) kültürü ve adlandırma (Arrania/Albania) açısından söz konusu bölgeler arasındaki çakışmayı ısrarla izaha çalışılması gereken bir baÄŸlantı olarak görmüşümdür daima  ben...
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 22, 2011, 14:05
 Sözü fazla uzatmaya gerek yok. Bir dizi film aracılığı ile kanuni sultan süleyman'ın eÅŸinin ukrayna asıllı bir bayan olduÄŸunu öğrenip hazmedemeyen bir toplumdan fazla bir ÅŸey beklememek gerek. Esasen slavlaÅŸmış, rumlaÅŸmış, olan padiÅŸahlar ve onların zürriyeti ise hangi akıl ve mantık bu yansımaların çok etnisiteli bir imparatorluÄŸun farklı etnisiteleri arasındada yaÅŸanamayacağı hususunda kesin bir hüküm verebilir ki? Asimilasyon bir kiÅŸinin dilini ve geleneklerini daha doÄŸrusu kendisini tamamen kaybetmesidir. Benim büyükannem türkçe bilmezdi. Allah rahmet eylesin 6-7 yaşına kadar onun yanında kaldım. Ä°lkokula gitmeden önce anno - dve - tri - çetiri - pet ...  diye sayabiliyordum keza bir çok pomakça kalıbı da öğrenmiÅŸtim. Ä°lk - orta - lise ve üniversitede gördüğüm türkçe ve ingilizce tedrisat nedeniyle haliyle pomakçam zayıfladı. Fakat  ilerleyen zamanlarda artan özel ilgim hasebiyle pomakçamı tekrar geliÅŸtirmeye baÅŸladım. Åžu anda hani o iÅŸe yaramaz dedikleri pomakça vasıtası ile bulgarca, rusça, lehçe, hırvatça, makedonca, sırpça dahil olmak üzere tüm slav dillerini az çok anlayabiliyorum. Ama büyük bir sorun vardı sözde benim pomakçamda % 30 nispetinde kuman - kıpçakça varmış. Merak ettim kıpçakça bir ÅŸarkı dinledim,  codex-cumanicus'u okumaya çalıştım amma velakin bırakın pomakçayı mükemmel derecede bildiÄŸim anadolu türkçesi vasıtası ile bile bir  ÅŸey anlamadım. Yorum sizin. Ben en azından dilimi kurtararak kısmen asimilasyondan kurtuldum ya siz ?

Kuman-Kıpçakça


http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/12/842/10652.pdf (http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/12/842/10652.pdf)
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: huzeyfe on January 22, 2011, 14:17
Teşekkürler bogutevolu...
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 24, 2011, 20:57
Şimdi Prof. dr. Hüseyin Memişoğlu 'nun sözde pomak türkleri adlı kitabını bir inceleyelim ;)

İlgili kitabın daha 1. sayfasındayız ( Altı Kırmızı ile çizili bölümü okuyunuz )

(https://www.pomak.eu/board/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fimg152.imageshack.us%2Fimg152%2F5886%2Fmemis12.jpg&hash=31320cd02581cf76b7b090cb7edb7c2547543202)

Memişoğlunun kaynak gösterdiği ünlü tarihçi * Jireçek'in "Geschichte der Bulgaren" bulgar tarihi adlı kitabında 1874 tarihli istatistiklerinde yazılanın aksine pomak türkü diye bir kavram yok aynı sayısal veriler mohammedanische bulgaren ( pomaci / pomaklar) / müslüman bulgarlar olarak geçmekte.

İlgili kitabın 587. sayfası

(https://www.pomak.eu/board/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fimg80.imageshack.us%2Fimg80%2F9168%2Fjireck2.png&hash=179564e6c016f54b35a9efb168a8f8135ea081f2)

(https://www.pomak.eu/board/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fimg109.imageshack.us%2Fimg109%2F6505%2Fjireck.jpg&hash=61137680c5b391d9ac63b5d56cbbefc57df233d2)

Şimdi Memişoğluna sormak isterim. Profesörlük payesi almış bir şahsiyetin başka bir kişiden yaptığı alıntıyı değiştirip ona ait gibi göstermesi etik midir? Akademisyen kimliğine yakışır mı? Memişoğlunun cevap hakkı saklıdır. İstediği zaman tekzip edebilir.

* Bu arada Konstantin Josef Jirecek   çek asıllı bir tarihçidir. Bulgar bilgini deÄŸil slavisttir.

Konstantin Josef Jireček (July 24, 1854, in Vienna — January 10, 1918, in Vienna), son of Josef Jireček, was a Czech historian, diplomat and slavist
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on January 25, 2011, 13:08
Prof. Dr. Memişoğlu'nun görüşlerine katılmıyorum. hatta tam aksini düşündüğüm bile söylenebilir. ancak sevgili Önder; buraya alıntıladığın kısım için bilimsel etiğe aykırı bir hal göremediğimi de söylemek zorundayım ben.

Jireçek'in belirli bir yer ve zamana iliÅŸkin olarak aktardığı verileri ille de Jireçek gibi anlamladırmak zorunda deÄŸildir hiç kimse. Veri ayrı yorum ayrıdır. Yorum kiÅŸiye göre deÄŸiÅŸebilir. Veri deÄŸiÅŸtirmek çarpıtma olur ki bu etik deÄŸildir. Yukarıda veri deÄŸiÅŸtirme halini gösterir bir durum yoktur.  Yani MemiÅŸoÄŸlu; Jireçek Pomak Türkü tabirini kullandı demiyor, Jireçek'in aktardığı verilere bakarak,  kendi yorumu olduÄŸu açıkça anlaşılacak ÅŸekilde öngördüğü sonucu açıklıyor sadece...
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on January 25, 2011, 13:47
Jirecek "Muhamedanische Bulgaren / Pomak tabirini, Memişoğlu da Pomak Türkü tabirini kullanarak her biri kendi yorumunu yapmış oluyor. Demek ki yorumları ayıklarsak geriye gerçek olarak sadece Pomak tabiri kalıyor. Bu da daha isabetli ve objektif bir saptama oluyor.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 25, 2011, 13:54
Sevgili Recep,
O zaman bu şuna benzer. Farzı misal ben bir yazarım ve bir konu üzerine kitabımda istatiski bir bilgi aktaracağım. Konumda türkiyedeki etnik guruplar olsun. Alıntı yaptığım kaynakta romanlar ile ilgili olan bir veriyi ben kitabımda sulukuleliler olarak değiştirsem sadece yorumlama farkı mı olur ? Bence yorumlama farkından öte.

Şöyle:
Birincisi roman kökenli vatandaşlarımız hakkında yanlış bir genelleme yapmış olurum zira sulukule sadece romanlardan ibaret değildir ve bütün romanları kapsamaz. İkincisi eğer kitabınız başkaca dillere çevrilecek ise sulukule diye bir etnik gurup yoktur sadece ilgili bir coğrafya vardır dolayısıyla mantıklı bir kişisel yorum olamaz .

Sonuçta akademik kaynaklarda istatistiki veriler oran ve nitelik olarak verilmiştir. Alıntı yapılacak bu oranları kaynağına sadık kalarak aktarıp sonra yorum yapmak elzemdir.

* Ãœnlü slav bilimci Jireçek bu araÅŸtırmayı 1870'li yıllarda ve yerinde yapmış fakat memiÅŸoÄŸlunun kitabı 1990'lı yıllarda kaleme alınmıştır.  MemiÅŸoÄŸlu jireçekin eserini muteber görmüş sayısal verilerini kullanmıştır. Peki iÅŸine geleni kullanıp diÄŸerini kullanmamak var mı öyle yaÄŸma ?
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on January 25, 2011, 16:15
Jireçek;  ÅŸu yıllarda, ÅŸurada,  ÅŸu kadar Bulgar Müslüman vardı demiÅŸ. MemiÅŸoÄŸlu da aynı verilerle tarif edilen topluluÄŸu "Pomak Türkü" olarak nitelemiÅŸ.  EÄŸer MemiÅŸoÄŸlu, Jireçek ÅŸu kadar "Pomak Türkü"nün varlığına tanıklık etmiÅŸtir deseydi bu etik dışı bir çarpıtma olurdu. 
verilerin burgar toplumundan ayrık bir toplumsal yapının varlığına tanıklık ettiği tartışmasızdır. herhangi bir kişi; bu ayrık yapının, dönüşmüş bogomil sosyetesi, peçenek ya da kuman veya arap agaryan topluluğu olduğunu ileri sürerek tartışma yürütebilir. bu tartışmada jirecek'in istatistik verilerle saptadığı ayrıksı yapıyı temel dayanak noktası olarak dahi ele alabilir. yeter ki kendisinden farklı düşünen Jirecek'in kendi çıkarımlarına ortak olduğundan bahsetmesin...
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 25, 2011, 16:22
You are not allowed to view links. Register or Login
yeter ki kendisinden farklı düşünen Jirecek'in kendi çıkarımlarına ortak olduğundan bahsetmesin

Merak etme tüm tarihçiler genellemesi ile bahsediyor ;D  Devam edelim ...
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 25, 2011, 17:29
(https://www.pomak.eu/board/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fimg510.imageshack.us%2Fimg510%2F8941%2Fh12t.jpg&hash=87deb538e07b444e1b46dce8cb262cad09bbe0a1)

İlgili görüş Stefan Zahariev ve Jireçek tarafından kesinlikle paylaşılmamıştır.

Ayrıca Stefan Zahariev'in "Tatar pazarcık kazaları" adlı kitabınıda okumanızı tavsiye ederim.

(https://www.pomak.eu/board/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fimg412.imageshack.us%2Fimg412%2F2452%2Ftatart.jpg&hash=39b4da662bff9086f63f949f5fac703fe9a1b018)
Title: Одг: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 25, 2011, 22:08
MemiÅŸoÄŸlu :
(https://www.pomak.eu/board/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fimg132.imageshack.us%2Fimg132%2F9373%2Fh22ms.jpg&hash=13aac66d186305f8353be7dc5f22d656cde9f93a)

Bogutevo, Dryanovo ve Lakavitsa köylerinden Türkiye'de Manisa, Çanakkale ve izmir yöresine göç eden pomaklarda kurban edilen hayvanın kemiklerinin ağaç altına gömülmesi adeti yoktur.

YaÅŸar kalafatın "Balkanlardan UluÄŸ Türkistana Türk Halk Ä°nançları" kitabını 1/2 bölüm olarak kaynak vasfıyla mesajıma ekliyorum. 

Birisi "Akika" Kurbanının Türk geleneÄŸi olduÄŸunu mu söyledi ?  ;D

İşte Memişoğluna bir yanıt :
(Dedeli güneydoğu makedonyada yer alır)

(https://www.pomak.eu/board/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fimg829.imageshack.us%2Fimg829%2F5365%2Fmem2.jpg&hash=4b4fcea88f0fc579865429d5641fdcb48ae22ae7)
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 26, 2011, 23:26
siz daha aynı yerde çakılı mı kaldınız. uÄŸraÅŸmayınız bu iÅŸin içinden çıkamazsınız. umarım kendi çıkmazlarınızı kendi uruklarınıza da aktarmayacaksınızdır.  dilbilim, budunbilim betiklerinden kendinize soy kırıntıları ayıklamaya çabalayacağınıza hun avar bulgar peçenek uz  oÄŸuz osmanlı selçuklu balkanlarda osmanlı tarihi , balkan savaÅŸları dönemi ve göçleri  yalnızca kronolojik açıdan deÄŸil de yüksek amaçlar ve çıkarlar doÄŸrultusunda bu sürükleniÅŸlerin nedenlerini ve sonuçlarını irdelemek sanırım atalarınızın çoktan çözümlemiÅŸ olduÄŸu kimlik olgusunu, sizlerinde boÅŸlukları telafi ederek çözümleyebilmenize katkısı olacaktır.
saygılarımla
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on January 27, 2011, 10:08
Sayın ancazin

Bizi ikna edecek kanıtlar yerine beyhude sözler söylüyorsunuz. Bu tür küçümseyici ifadeler ile bizim kalbimizi kazanamazsınız. Bizim yöntemimiz delil, belge ve kanıttır.

Düşüncelerimizi oluşturan en önemli kaynak da Osmanlı tahrir defterleridir. Hani o okkası 30 kuruştan Bulgaristana satılan evrak-ı metrukemiz. İşte o kendi halkından kopuk "urukçu", "budunbilimci", "betikçi" zihniyetinizin algılayamadığı gibi, o kaynaklar biz pomakları var eden ve aydınlatan tarihsel belgelerimizidir.

Bize kim olduğumuzu kendi dedelerimiz ve babalarımız söylemiştir. Bize sağlam veriler sunmadığınız sürece kanaatlerimizde devam edeceğiz.

Derin saygı ve sevgilerimizle...
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on January 27, 2011, 10:51


bir yalancı mumunun yatsı namazı kılan
ard ışık çığlıklarından:


sayamadım, sevemedim;.. yalan yok...
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 27, 2011, 22:06
sevgili kardeÅŸim -urukçu - betikçi- budunbilimci - halkından kopuk zihniyet deÄŸerlendirmenizi yadırgıyorum. halk sabanı yabayı pulluÄŸu sarı öküzü  tezeÄŸi  tumanı papağı kalpağı sarığı yurdu ülkeyi hakanı bir de BÄ°R OLARAK ALLAHı bilir ötesine karışmaz idi.  bu dönemde de halk arabayı taşıtı borsayı nemayı bilir.  ötesini bilmesi beklenmez  okullarda eÄŸitim ve öğretim herkese verilir ancak devletleri ve toplumları sürükleyenler o tedrisattan geçenler içinde bu saydıklarımın ötesini bilenlerdir.  toplumu biçimlendirmek yönlendirmek  yozlaÅŸmasının önüne geçmek düzeni ve adaleti saÄŸlamak iÅŸte bu ötesini bilmesi gerekenlerin iÅŸidir. bu hep böyle olagelmiÅŸtir.   o yüzden uruk betik budunbilim bu topluma yabancı kavramlar deÄŸil bu toplumun ilgi zorunluluÄŸu bulunmayan kavramlardır bilmem anlatabiliyor muyum......
sizin  üç beÅŸ pomakça sözcük derlemesi yapmanıza benzemez.
şimdi buna gelecek yanıtları öngörebiliyorum.
1-türkçe kırma bir dildir  zaten bir sürü de uydurukça vardır:)
2-bunun adı dayatmadır  zaten bu halka yıllarda  yalan tarih öğretildi.

ben bu yanıtlara en baştan yanıt vereyim
1- türkçe kırma bir dil deÄŸildir son bin beÅŸ yüz yıldır ana yurdunun dışına taÅŸan alanlarla çokuluslu topraklarda egemen olmuÅŸ bir halkın dilidir.   yalnızca türkiye türkçesinde güncel yazı dilinde 115 bin dolayında sözcük bulunmakta olup bunun yğüzde on dördü yabancı ya da yarı türkçe  sözcüklerdir yani bir ingilizce gibi esli bir avrupa dili olup sonradan latinleÅŸmemiÅŸtir. orhun yazıtlarındaki yaklaşık 570 sözcükten  200 kadar sözcük bugünkü türkiye türkçesinde bile varken ikilemeler vurgulamalar  aynendir ki  ta o dönemde  bir dilin bu düzeye eriÅŸebilmesi daha önceki bir bin yılı gerektirdiÄŸi dilcilerce kabul edilmektedir.  dillerde  eylem kökleri oluÅŸması kolay deÄŸildir nasıl oluÅŸtuÄŸu da hep tam olarak çözümlenemez  bugünkü dilinizde kökün çözümlenemediÄŸi çok eski eylem kökleri onların binlerce yıl önce oluÅŸtuÄŸunu gösterir türkiye türkçesinde yaklaşık  45 bin adet eylem kökünün  yüzde yetmiÅŸi anadolu turkcesı donemınden once oluÅŸmuÅŸtur.
biçmek (öztürkçe binlerce yıl öncersinde aynı anlamda kullanılmaktaydı)
gözlemlemek (öztürkçe -  son atmış yılın ürünü)
gördüğünüz gibi  eylem kökü sıfırdan oluÅŸamamakta  eylem adlaÅŸtrıldıktan sonra yeni bir eylem yapılabilmektedir. 
dolayısıyla türkiye türkçesi  binlerce yıl öncesine dayalı özelliklerini bilhassa halk nezdinde sımsıkı koruyagelmiiÅŸtir.  zaman zaman ozanları düşünürleri ya da devlet adamlarıyla da desteklenmiÅŸtir.
pomakça sözcük derlemeye benzemez deyişimde bundandur. anadilini yitirmiş toplulukların yeniden anadillerine dönmeleri hele ki üç dört kuşak üzerinden geçmişse zordanda ötedir adeta yeniden bir asimile oluş gibidir. bir yerine andu senin için fantaziden başka bir şey değildir. aslında kömen diyecektim ancak
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 27, 2011, 22:13
....... devamı -
senin o halktan kopuk zihniyetin diye suçlamaman için son yirmi yılın alıntısını kullanmak zorunda kaldım.....
ÅŸimdi bir dilden yabancı sözcükleri ayıklayıp yerlerine dilinde var olan öz sözcüklerini diriltmen baÅŸkadır    bir dili diriltmeye çalışmak çok baÅŸkadır elbette ki binlerce yılda oluÅŸan dilleri eÅŸittir uygarlıklara karşı boÅŸa galebe çalmaktır:) yok olmaya mahkumdur daha önce de açıkladım hem de bilimsel olarak.  varlığın sürdürülebilmesi   Ã¼remeye ve dile baÄŸlıdır ayrıca bunun için yerel özelliklerin baskın olabildiÄŸi bir bölge de gereklidir. diye hatta kürtleri buna örnek vermiÅŸtim.
aynı sanayi ile ilgili verilebilecek bir örnek aslında.  hinterlandı olan alanlar sanayi geliÅŸimine uygundur  - budunsal varlığın korunması da yine bu ÅŸekilde bir hinterlanda baÄŸlı...
2-dayatma meselesine gelince - türklüğün dayatıldığı  yalan tarih anlatıldığı yolundaki suçlamalar
türklüğe batılı yaÅŸamın dayatılması konusu eleÅŸtirilebilir ki bu kimseyi ilgilendirmez zaten ilgilendirmiyor da  onlar kalıntılarının da kazınmak istediklerinden dertliler  oysaki çok iyi biliniyor ki selçukludan beri türkler kimseye diretmediler  bu nedenle  laz süryani ermeni rum arap kürt  zaza hep var oldular osmanlının yıkılışı ve cumhuriyet baÅŸlarını ayrıca deÄŸerlendirmeliyiz o dönemlerde türkün ne çektiÄŸini herhalde bir türk anlayabilir sanırım bir de pomaklar anlayabiliryordu bir zamanlar.....
en son macaristan baÅŸbakanın deyiÅŸiyle  iyi ki o dönem bir baÅŸkası deÄŸil de türkler iÅŸgal etti  baÅŸkası iÅŸgal etseydi bizleri asimile ederlerdi.....
pomak bulgar rum yunan ermeni laz çerkes çeçen kürt zaza arap  hepinizin bu demesi gerekmiyor mu
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 27, 2011, 22:24
bir de pomakça sözcük derlemek ya da yine rastladığın sövme örneklerini toplamak nasıl bir dili anımsamak diriltmek ya da özbenlik arayışıdır anlayabilmiş değilim.
pomakçadaki  yapım ve çekim ekleri çatı eylemler eylemsiler adlar vurgulamalar ikilmeler olumlamalar olumsuzlamalar anlatım kipler deyimler baÄŸlaçlar ve ulaçlar tümce yapısı gramer ve dil kuralları - yani bunlarla ilgili de bir araÅŸtırma var mı varsa bunlar  ait olduÄŸu dil grubu  ya da akrabalıkları açısında kökensellik bakımından da incelenmiÅŸ mi.
örneÄŸin  bir italyan üniversitesi kendi dilleriyle ilgili yaptığı çalışmasında  avrupa dillerinde latince aracılığıyla çok yaygınlaÅŸan (aslında latincede çok sık kullanılan bir ek deildir önce fransızcada moda olmuÅŸ sonra ingilizce ve almancayı da etkilemiÅŸtir)  - AL / L ekinin türkçeden geçtiÄŸini belirlemiÅŸtir. bunun ardından hep olduÄŸu gibi türkçe uzmanları da bu konuda araÅŸtırma yapmışlardır.  anadolu türkçesinde de çok sık örnekleri görülen GÖĞEL - ÇEPEL - TOPAL - GÃœZEL sözcüklerindeki gibi latincede de nıspet eki olarak kullanılır  avrupa dillerinde kültürel - cultural örneÄŸinde olduÄŸu gibi bu anlamda  bu ek  türkiyede bazılarınca avrupa kökenli ek olarka yabancı bir ektir olarak tanıtılmak da istenmiÅŸtir.
bunu bir örnek olarak vermek istedim.  pomakçadaki yapım ve çekim ekleri dil anlatım özellikleri kuralları ne ölçüde özgündür ne ölçüde kendindendir bununla igili bir örnek var mıdır mesela bu  pomakların kültürel ve etnik kodları açısından da bir gösterge olacaktır.
örneğin cı eki bulgarcada da vardır. olasıdır ki eski bulgar türkçesinin bir kalıntısıdır.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: bogutevolu on January 28, 2011, 08:53
Sayın ancazin

Kendiniz sorup kendiniz cevapladığınız sorularla ilgili sadece temamızın başlığını hatırlatacağım. Konumuz Pomaklardır. Onu tartışıyoruz. Dilleri birbiriyle yarıştırmıyoruz. Biz kendimizi ifade etmek istiyoruz. Yoksa başka kimseyi küçümsemiyoruz.

Ben kendi annemden derlediğim 1500 kelimelik Pomakça bir sözlük hazırlamıştım. Sonra bunun üzerine çalışmalarımı yürüterek şimdilik 5500 kelimeye ulaştım. Ve daha kaydedilecek kelimelerle beraber sanırım 7000 lere dayanacak.

Tabi ki bu dil endüstriyel bir kent dili olmadığından Türkçenin 115 000 kelimesiyle yada ingilizcenin 1 milyon kelimesiyle yada bir imparatorluk dili olan 300 bin kelimelik olduğu söylenen Osmanlıca ile yarışacak değildir. Annem ne de olsa okuma yazma bilmeyen bir kadın idi. Buna rağmen kelime haznesi oldukça geniş idi.

Bu arada kişileri karıştırdığınızı sanıyorum. Ben Pomakçanın küfürlerinden başlangıç yapmış değilim. Başka nikler kullanmıyorum. Tüm yazılarım bogutevolu mahlasıyla yazılmıştır.

Türkçe hakkında yazdığınız konuların aksini iddia edecek değilim. Sadece bilimsel görünümlü ve belli bir anlayışın kullandığı söylemin halktan kopuk niteliğine dikkat çekmek istemiştim.

Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 28, 2011, 10:47
Quote
örneğin cı eki bulgarcada da vardır. olasıdır ki eski bulgar türkçesinin bir kalıntısıdır.

Güldürme beni ancazin. "CI" eki eski bulgar türkçesinden kalıntı deÄŸildir. Mesela "boyacı" kelimesi  osmanlıcadan güney doÄŸu slav dillerine girmiÅŸtir. Dil bilimde gramer bazlı yaklaşımın özü eklerdir. Boyacı kelimesi bulgarcada  "Бояджия" "Boyadjiya = Boyaciya" olarak telaffuz edilir. Ayrıca boyacı yalın olarak kullanılmaz.

Ä°yelik zamirleri açısından incelediÄŸimize. BULGARCA - POMAKÇA 

БОЯДИСВАМ - BOYADÄ°SVAM  (BOYUYORUM)
БОЯДИСВАШ - BOYADİSVAŞ (BOYUYORSUN)
БОЯДИСВА - BOYADİSVA (BOYUYOR)
БОЯДИСВАМЕ - BOYADİSVAME (BOYUYORUZ)
БОЯДИСВАТЕ - BOYADİSVATE (BOYUYORSUNUZ)
БОЯДИСВАТ - BOYADİSVAT (BOYUYORLAR)


MAKEDONCA

БОJАМ - BOYAM
БОJАШ - BOYAŞ
БОJА - BOYA
БОJАМО - BOYAMO
БОJАТЕ - BOYATE
БОJАJУ - BOYAYU


Türkçede bu ÅŸekilde iyelik ekleri var mı?  ;D

Bu neye benziyor biliyormusun ?

"Beste" farsça kökenli bir kelimedir ve türkçeleÅŸtirilerek fiil yapılmıştır.  Åžimdi bu ne oluyor? türkçe farsça mı?

BESTE  BESTELÄ°YORUM
BESTE  BESTELÄ°YORSUN
BESTE  BESTELÄ°YOR
BESTE  BESTELÄ°YORUM
BESTE  BESTELÄ°YORSUN
BESTE  BESTELÄ°YORLAR

Allah aşkına ancazin bilmediğin konularda yorum yapma da konuyu farklı yerlere çekme. Monolog yapmak istiyorsan o ayrı konu.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 28, 2011, 12:44
toska güldüğüne sevindim yazdıklarını okuyunca ben de güldüm ziyadesiyle eyvallah   sen de polemik yapma bence - beste bestelemekmiÅŸ:)))  beste yapılır kardeÅŸ bestelenmez tüm diller adlar yardımcı eylemlerle sürdürülür ben türkoloji mezunuyum baÅŸkasıyla yarış bu konuyu bence ya da sadece pomakçayla gel bana belki  yanıt yetiÅŸtiremem sana :)
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: ancazin on January 28, 2011, 12:54
büyüklerinizin ağzından sözcük derlemenize bir şey dediğim yok sayın Bogutevolu ,
benim anlatmak istediğim uzun yazıya karşın yazdığımın sonundaki sorudadır ?
gerçi sayın Toskanın verdiÄŸi birkaç bulgarca ve pomakça örnekten de anlaşılan o ki sorumun yanıtı da yaklaşık olarak alınmış gibi.  pomakça basbayağı slavca bir dil. slavcanın neresindedir orasını bilemem hiç araÅŸtırmadım. lehçe midir ÅŸive midir bilmiyorum ancak daha önce ki yazılarımdan birinde  yengemin  yine bir baÅŸka yengemiz olan ukraynalı hanımın dilini anlayabildiÄŸi kabaca anlaÅŸabildiklerini söylemiÅŸtim.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on January 28, 2011, 13:25

site yönetimine alenen soruyorum... 


bir dostum termodinamik anlatmak istiyormuÅŸ ille de, konuyu çok iyi bildiÄŸi ve baÅŸka da bi bok bilmediÄŸi için...   "entropi" entalpi" falan, sayıklayıp duruyor kaç zamandır ki duruk hayvan; gelip ortanıza sıçabilir miyim diyor. burası bir yen içeri ortası deÄŸil gibi duruyor,..  baÅŸkaları en azından; dilediÄŸi zaman, dilediÄŸi yere halt etmekte bir beis göremiyor çok açık... o sormadan  çık dediysem de ortalık tan dinletemedim...  kibar fahiÅŸeymiÅŸ meÄŸer.  haki ki barlar dışında öyle; uluyarak orta, kır iÅŸemezmiÅŸ falan...

merak ediyorum ÅŸimdi,... kon donların ÅŸapkasıyla kel alaka bu ifra   zat  mı? taşınacak bi tarafa yoksa aklı eseni estiÄŸi her deli(li)ÄŸe süren yılan dili misali zürafa taklidi yapmaya devam mı edecek acaba?....
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on January 28, 2011, 13:39
Tamam ancazin buraya kadar. Tolere edebileceÄŸimiz sınırı aÅŸtın. EÄŸer türkoloji mezunuysan ülkemdeki eÄŸitim sistemi adına üzülürüm.  Turancılık ile ilgili bir kaç site vardı, oralarda kendini daha rahat hissedeceÄŸine eminim. Hadi saÄŸlıcakla kal.
Title: Re: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: kzl.deli on February 01, 2011, 01:20
You are not allowed to view links. Register or Login
Katkınız için teşekkürler sayın Kzl.deli;

"Babek" köyü ile ilgili, bir soruyla yıllar önce karşılaÅŸtığımı anımsıyorum. Pomak mail grubuna yazan bir arkadaşımız atalarının bu köyden geldiÄŸini belirtmiÅŸ ve adın   ne anlama geldiÄŸini sormuÅŸtu sanırım...  BildiÄŸim kadarıyla Ermenice'de Dede/Baba gibi bir anlamı olduÄŸuna iliÅŸkin bir yanıt vermiÅŸtim. Köyün  özellikle inanç açısından bir merkez (tekke vs) olabileceÄŸini düşündürmüştü bana bu ad ve arkadaşımız bunu teyid eder mahiyette beyanlar iletmiÅŸti,... Ermeniceyle ortaklaÅŸma ise Paulikan - Bogomil -Alevi  kavramları ekseninde, Ä°ran/Kafkas [arrania/albania  - ( bu arda Alvanlar& Yablanova adını, "alban" köküyle baÄŸlantılı bulduÄŸumu belirtmek isterim.)] coÄŸrafyasına uzanan köklere iÅŸaret ediyor olmalıydı ki aktardığınız bilgiler bir biçimde bu baÄŸlantıya iÅŸaret ediyor....

Yemek (kaçamak) ve müzik (tulum) kültürü ve adlandırma (Arrania/Albania) açısından söz konusu bölgeler arasındaki çakışmayı ısrarla izaha çalışılması gereken bir baÄŸlantı olarak görmüşümdür daima  ben...
Sevgili Hocam..
Babek konusu benimde üzerinde durduğum bir konudur. Lakin Elimizdeki kaynaklar genellikle Arap ve Fars kaynağı olduğundan o devrin şartlarını da göz önünde bulundurduğumuzda İslam adına fütuhat yapanların ideolojisinin genel kabul gördüğü fikirlerden oluşmuş olduğuna inanıyorum. O devirlerde Türkler olarak tanımlanan toplulukların içersinde ne gibi etnik unsurların oluştuğunu kestirmemiz epey zor olsa gerek.
Gerek Pomak'lar olsun gerekse sonradan gelen topluluklar kanımca hep aynı yolu izledikleri ve batıya doÄŸru yöneldikleri, tarihçilerimizinde ortak görüşü olsa gerektir. Ermeni konusuna gelirsek Hürremi topluluklar içersinde bulundukları ve Babek'in maÄŸlup olmasını müteakiben yakalanması için komutan AfÅŸin'e yardım ettikleri söylenmektedir. Hürremiler ile beraber batıya kaçan Türk boyları içersinde Ermenilerinde olması muhtemeldir. Çepni boylarının zamanla Ermenileri iç bünyesinde eritip  TürkleÅŸtirdiÄŸi ihtimal dahilindedir.
Alvanlar köyü halkı Kızıldeli'nin (Seyyid Ali Sultan) evladiye kolundan gelenlerin kurduğu bir köydür. Babama ''Nerden geliyoruz'' diye sorduğumda, ''Evladım, bizler kızıldeli'den geliriz'' dediğini dün gibi hatırlarım. Birde ''Horasandan geliriz'' sözünü hatırlıyorum.
Bu yaşanmışlıkları birbirleriyle irtibatlandırırsak köklerimizdeki irtibatı daha net bir şekilde kavramış oluruz. Burada Ermeni bağlantısı üzerinde biraz duralım: Babek'i Afşin'e teslim eden Ermeni komutan Abbasiler ile anlaştığına göre Kaçmalarına sebep olacak hiçbir şey yoksa niçin kaçsınlar? Sorusu akla geliyor. Bence Ermeniler Balkana gelmişsede, Çepniler arasında erimiş küçük bir gurup olabilir.
Paulikenlik ve Bogomillik konularına gelirsek bu konuda Alevi araÅŸtırmacılar arasında yakın tarihte ErdoÄŸan Çınar'ın bir eseri vardır. Eseri okumasamda bu eser hakkında , Hamza Aksüt, Ãœnsal Öztürk gibi araÅŸtırmacılarımızın yorumları ışığında, bu eserde ''Sahtecilik'' yaptığı yönünde iddialar Alevi sitelerinde dolaÅŸmaktadır. Daha doÄŸrusu, Bogomillik ve Paulikenlik gibi konular batılıların görüşleri olup ne kadar ilmi bir hüviyet taşıdıkları araÅŸtırmaya muhtaç iddialardır. Bu sahada iki görüş birbirini etkisizleÅŸtirmek için olanca gücüyle çatışma halindediir. Ben buna Vatikan ile Türklüğün çatışması diyorum. Bu hadiseye  Ä°slam'ı katmamamın sebebi ''Ä°slam'da Ruhban sınıfı olmadığından bir devletide olamaz'' diyerek, bu meseleyi Türklük ÅŸemsiyesi altında yorumlamak istememden dolayıdır.
Saygılarımla..

Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on February 02, 2011, 13:32
You are not allowed to view links. Register or Login
beste bestelemekmiÅŸ:)))  beste yapılır kardeÅŸ bestelenmez tüm diller adlar yardımcı eylemlerle sürdürülür ben türkoloji mezunuyum baÅŸkasıyla yarış bu konuyu bence ya da sadece pomakçayla gel bana belki  yanıt yetiÅŸtiremem sana :)

Türkoloji mezunu değerli kardeşim. Konumuzla alakalı değil ama türkçeyi daha iyi öğrenmen adına 1973 yılında Tünay Akdeniz & Grup Çığrışım tarafından yapılan albümdeki "Babam Yazdı Ben Besteledim " adlı şarkıyı sana ithaf ediyorum.

Tünay Akdeniz & Grup Çığrışım - Babam Yazdı Ben Besteledim (1973) (http://www.youtube.com/watch?v=GU3luXequww#)
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on March 02, 2011, 22:15
Memişoğlunun düzmece tarihinde yer alan bir diğer konuyu ele alalım.

(https://www.pomak.eu/board/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fi56.tinypic.com%2Fo10dvc.jpg&hash=6fa31bfbd97983ca31c365d498d466ef7b6bd6d2)

Yerleşmek kelimesi yerine yerleştirilmeyi kullanmak daha uygun olur zira Bizans, kendi ordusunda hizmet eden hristiyan kumanların önemli bir kısmını ( bazı kaynaklara göre 50.000 kişilik bir topluluk ) selanik çevresine yerleştirmiştir. Bu kumanlar bölgenin hristiyanlaşmasında önemli bir rol oynamışlardır. Kumanlar ve bizanslıların lebenium savaşında diğer bir türk boyu olan peçenekleri katlederek, ortaklaşa olarak tarih sahnesinden silmeleri de konumuzla kısmen ilgilidir. Ayrıntılı bilgiyi bilahare sonraki mesajlarımda aktaracağım.
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Karacaovalı Pomak on March 03, 2011, 21:46
Ben Selanik'in kuzeyindeki Karacaova kökenli bir Pomakım.Türklerle dinimiz islamdan başka hiçbirşeyimiz ortak değil.Dilimiz,örf adetlerimiz,görünüşümüz çok farklı. Pomakları türkleştirme muhabbeti çok saçma.Gerçeği herkes biliyor.Bazı ırkçı-turancı insanların ,saplantılı düşünceleri ve kalplerinden geçen saçmalık dolu bilgileri kendilerini bağlıyor zaten.Herkes biliyor Pomaklar Avrupa( Balkan) kökenli bir millet.Dilleride Slavca.Bu konu burda biter zaten.Kimse bizim üzerimize yafta yapıştıramaz.
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: recep memis on December 24, 2013, 20:23
....
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: candenz on February 19, 2015, 01:44
You are not allowed to view links. Register or Login
Ben Selanik'in kuzeyindeki Karacaova kökenli bir Pomakım.Türklerle dinimiz islamdan başka hiçbirşeyimiz ortak değil.Dilimiz,örf adetlerimiz,görünüşümüz çok farklı. Pomakları türkleştirme muhabbeti çok saçma.Gerçeği herkes biliyor.Bazı ırkçı-turancı insanların ,saplantılı düşünceleri ve kalplerinden geçen saçmalık dolu bilgileri kendilerini bağlıyor zaten.Herkes biliyor Pomaklar Avrupa( Balkan) kökenli bir millet.Dilleride Slavca.Bu konu burda biter zaten.Kimse bizim üzerimize yafta yapıştıramaz.
Türkiye asimilasyon iÅŸini çok iyi yapıyor. Pomakların bugun çoÄŸu kendisini Türk olarak kabul ediyor. 1 yıldır araÅŸtırıyorum yabancı kaynaklarda Pomaklar bulgar Türk kaynaklarında Türk çıkıyor. Yabancılar en azından slav demiÅŸler onada şükür :)  Her ülke kendi içine çekmeye çalışmış bizleri ama en çok baÅŸarılı olan Türkiye. bulgaristan'da araÅŸtırdıgım kadarıyla insanlar gururla Pomak'ım derken Türkiye'dekiler Türk olduklarını sanıyorlar.
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Subeyi Kurt on February 19, 2015, 03:12
Türkiye'de kimlikle ilgili sıkıntı olmayınca soy sop da önemini yitiriyor. Belirleyici olan dindir. Soy tartışmaları hiç bir zaman gündeme gelmemiÅŸ, çünkü hiç kimseye faydası olmaz. Olsa olsa tefrika yaratır.  Türkiye'de herkes istediÄŸi gibi kendini belirleyebilir, yeter ki Türkiye düşmanlığı yapmasın ve ya buna alet olmasın. Kıymetini bilelim vesselam.

Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Marlboro on February 19, 2015, 21:48
Herkez tarihi istedigi yerden baslio !


Nezaman bu "slav" ismi tariha girdi ?
 
"Slav" isminden once acaba kimdi bunlar ?



Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Тоска on February 21, 2015, 02:06
You are not allowed to view links. Register or Login
bulgaristan'da araştırdıgım kadarıyla insanlar gururla Pomak'ım derken Türkiye'dekiler Türk olduklarını sanıyorlar.

Türk olduklarını sanmıyorlar, kendilerini dahi reddediyorlar dahası yapabilecek pek bir şey yok.
Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Marlboro on February 21, 2015, 10:49
Quote
bulgaristan'da araştırdıgım kadarıyla insanlar gururla Pomak'ım derken Türkiye'dekiler Türk olduklarını sanıyorlar.


Bulgaristanda pomaklar gururla Pomak'im derken, neden kendini "bulgar" zannedenler, Batak'ta pomaklara turk dediler ?


Yani bu gun bakarsin  kendini "bulgar" bilen hristiqnlar, Pomaklara "bulgar" demesine kararlidir.


Bulgarlarin kimin olduguni hala orenenemediniz mi ?


Sizlerin atalariniz Bulgaristani kuran bulgarlarlan mi geldi ?







Title: Ynt: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: Subeyi Kurt on February 22, 2015, 02:14
İşte kendilerini asırlarca muhafaza eden gerçek Bulgarlar. Kendilerini '' Eski Bulgar'' olarak tanımlıyorlar. Dillerini de korumuşlar. Geride kalanlar zorla hristiyanlaştırıldıktan sonra kilise dili olan şimdiki slavcayı benimsemişler. Bütün tarihçilerin ortak görüşü budur. Volga Ural Bulgarları müslüman oldukları için şimdiki Bulgaristan siyasetçileri tarafından gözardı ediliyorlar, ama güneş balçıkla sıvanmaz.

Езикът на който са говорели прабулгарите на Хан Аспарух
https://www.youtube.com/watch?v=HCvKwnql-u0 (https://www.youtube.com/watch?v=HCvKwnql-u0)
Title: Re: Pomaklar üzerine farklı bir tarih okuması - Recep MEMİŞ
Post by: huzeyfe on January 03, 2016, 15:56
Seneler sonra bu başlıkta yazdıklarımı okuyunca epey güldüm. :) Pomakların kökeninin nereye dayandığı sadece merak duyulması gereken bir şey olabilir. Ayrıca bu kadar (http://www.genomturkiye.com/y-kromozom-haplo-gruplari.html) genetik çeşitlilik varken bunun da pek bir önemi yok sanki. Herkese selamlar.