Trakya'nın etnik toplumlarını anlatan dizi yazılarımızdan sonra, bizden bir de Pomakları yazmamız istenmiştir. Ancak, buna dâir araştırmalar sırasında görmüşüzdür ki, hiçbir yerde konuya ilişkin derli-toplu mâlûmat bulmak mümkün olmamaktadır. İstanbul'daki Rodoplular Derneği'nin yayımladığı iki kitapçıksa, Pomakların bir takım etnik kaygılarıyla yazıldığından, târihî ve bilimsel hiçbir değer taşımamaktadırlar. O kadar ki, kitapçıkta Türk târihinin en açık gerçeklerinden biri çarpıtılıp, Osmanlı dönemindeki Rumeli'nin Evlâd-ı Fâtihan örgütü içine, Pomaklar da sokulmuşlardır! M.Tayyip Gökbilgin'in Rumeli'ye dâir bir kitabından aynen alınan ibâredeki, Yörük ve Tatar adlarına bir de Pomak eklenmiştir! Oysa anılan Örgüt, altı Yörük ve dört Tatar grubundan müteşekkil olup tamâmen de bunlardan ibârettir.
Bundan başka, bâzı kaynaklarda Pomaklara ilişkin bölük-pörçük bilgilere rastladığımız da olmaktadır. Böyle kaynaklar, dolaylı olarak veyâ karîneyle Pomaklardan bilgi vermektedirler. Yazımızda, işte bu bilgileri değerlendirip derleyerek Pomakları anlatmaya çalışacağız.
Milâttan önce 513'te yaşanmaya başlanan Trakya'daki Pers egemenliği, otuzdört yıl sürmüştür ama, bu öyle kolay gerçekleşip, kolay kazanılmış bir iktidar olmamıştır. Meselâ, Trakların Karadeniz kıyısı halkları olan Melanditler, Nipsalar, Skyrmiadler, Thynler ve Tranipsalar, Perslere hiç güçlük çıkarmadan teslim olurlarken, Balkan Dağları kuzey yüzündeki Getler (Getae-Getai) ile Rodop Dağları halkları olan Bessiler, Odomantiler, Saplar, Trausiler ve belki daha da başkaları, Darius'un Perslerine ölümüne direnmişler, sayısal yetersizlikleri sonucunda bütün güçleri tükenince ancak teslim alınabilmişlerdir. Hattâ, Rodop bölgesi Traklarının hiçbir zaman teslim olmadıkları bile söz konusudur. İşte bu direnç, bizi, varacağımız kişisel yargıya götüren çıkış noktası olmuştur. Yukarıda adı geçenlerden Getler üstüne şöyle bir not düşmeyi, târih bilgisi açısından yararlı görmekteyiz: Bazı târih kaynakları, Tuna'nın güneyinde ve Traklar arasında yaşayan Getleri, Trak değil, Tuna kuzeyindeki İskitlerden saymaktadırlar. Bu bilgiyi vermiş olarak devâm edelim.
Osmanlılar, Balkanlarda, Yeniçeri ocağına benzeyen fakat Bulgar ağırlıklı bir örgüt kurmuşlar, adına Voynuk denilen bu örgütü de uzun yıllar işler hâlde tutmuşlardır. Örgüt'ün Voynuk adı, Bulgarca asker anlamındaki voynik sözünden gelmektedir. Mensuplarına Voynuk denilen Örgüt, savaşlarda Pâdişah ve diğer ileri gelenlerin atlarına bakmış, barış zamanlarındaysa aynı kişilerin gene ahır ve buna paralel çayırlarından sorumlu olmuştur.
Gördükleri hizmetin niteliği bakımından, Voynuklara Pomagaçi dahî denmiştir ki, sözün anlamı Bulgarca'da yardımcı demektir. Bu söz zamanla değişime uğrayıp Pomak şekline dönüşecektir. Aynı söz, Bulgarcada da değişip, Pomatsi'ye dönüşmüştür. Pomatsi veyâ Pomakların Bulgaristan içinde hâlen yaşadıkları alanlar; kuzeyde Lofça, Selvi, Plevne ve Rahova'yla birlikte güneyde boydan-boya Rodop Dağları ve bunun etekleri ve Makedonya'dır.
Buradan sonra, şimdi yazımızın başına dönelim. Persler Trakya'da ilerlerlerken iki bölgede büyük dirençle karşılaşmışlar, bunu ancak sayı üstünlükleriyle alt edebilmişlerdi. Hattâ, Persler'in Rodoplar'daki başarıları kuşkuludur. Ölümüne direnenlerden Getler'in bölgesi; Lofça, Selvi, Plevne ve Rahova dolaylarıydı. Odomantiler, Bessiler, Saplar ve Trausiler ise Rodoplarda yaşıyorlardı. Durum ayniyle de böyleydi! Bu tespitimiz, Traklarla Pomakların ilk ve önemli ortak paydalarıdır.
Biz, ikinci ortak nokta olarak at kültürünü görmekteyiz. At Trakların kültüründe gerçekten de baş sıraları işgâl etmektedir. Traklar ata o derecede önem vermişlerdir ki, bugün, şurada-burada karşılaştığımız Trak figürlerinde hemen daimâ bir de at görülmektedir. Pomaklar da, Voynuk örgütü içinde Osmanlının at bakıcıları sıfatlarıyla tanınmışlardı. Trak mezarlarında, ölenle birlikte gömülmüş bir atın iskeletine rastlamak büyük olasılıktır. Bunlardan sonra, Trak-Pomak kişilik benzerlikleri gerçekten dikkat çekicidir! Trak asıllı olarak görmek istediğimiz Pomakların, Osmanlının Voynuk örgütüne girmelerini böyle bir at sevgisine bağlamamız pekâlâ mümkündür. Voynuk örgütü içindeki Pomaklar, böylece Türklerle daha yakın ve hattâ içli-dışlı bir hâlde bulunmuşlardır. Hıristiyanlığı bırakıp İslâma girmelerinde, bu yakınlığın rolünü düşünmek hiç de yanlış olmamalıdır. Hıristiyan Pomakların onaltıncı asırda başlayan İslâmlaşma sürecinin, iki yüz yıllık bir dönemde tamamlandığını kabûl etmek mümkündür.
Diğer yandan, Pomakların İslâmizasyonu yabancı kaynaklarda farklı şu üç şekilde gerçeklemiş gösterilmektedir: 1. Pomak kadınlarının Türklerle evlenip din değiştirmeleri. (Bu kadınlar, bugün zâten Türklere karışmış bulunmakta ve Pomaklıkları söz konusu bile bulunmamaktadır.) 2. Pomakların vergilerden kaçıp İslâm'a geçmeleri. 3. Osmanlıların, bu toplum üzerine baskı ve şiddet uygulamış bulunmaları. En çok üstünde durulan ise üçüncü husustur. Yabancı bilgi kaynakları bunları öne sürmekle birlikte, İslâmizasyon için neden Pomakların seçildiğine ilişkin bilgi vermemektedirler. Tabiatıyla bu da ilgi çekicidir. Mamafih, burada Osmanlıların, Bulgar ve Pomak uyuşmazlığını görüp bunun üstüne gitmiş olmaları akla gelmektedir.
Buna rağmen, Pomakların tamâmının İslâm'a girdiklerini de söyleyemeyiz. Türkiye dışındaki bir kısmının Ortodoks-Hıristiyan olarak yaşadıkları ve bunda direndikleri de ayrı bir gerçektir. Müslüman Pomakların çoğu, baştan beri ve zâten uyuşamadıkları Bulgarlarla, İslâm'a girdikten sonra daha da uzak düşmüşlerdir. Hıristiyan olanlarsa, Bulgar olmakla Pomak kalmak arasında bocalamaktadırlar! 1877-78 Türk-Rus Savaşı (93 Harbi) ardından, bir kısım Müslüman Pomaklar Türk kimliğini seçip Türkiye'ye göçmüşlerdir. Türkiye ve Yunanistan arasında Lozan Antlaşması uyarınca uygulanan mübâdele (göçmen değişimi) sonucunda, Batı Trakya ve daha ötesinden Türklerle birlikte pek çok (tahmînen yüzkırkbin) Müslüman Pomak da Ülke'mize göçmüşlerdir. Bunlar Ege'yle Marmara (ve Trakya) bölgelerinin kıyı ve içlerinde, Rumların boşalttıkları yerlere iskân edilmişlerdir. Yâni, bu ikinci göçün Pomakları da Türk kimliğini seçmiş bulunmaktadırlar. Her şeyin öncesindeyse, Türk devleti onların kimliklerini benimseyip Lozan'daki antlaşmaya imzâ atmış bulunmaktadır. Müslüman Pomakların Türkiye dışında kalanlarıysa, Bulgar ve Yunan karşısında kültürlerini korumak için, aynen eski Trakların yaptıkları gibi direnmektedirler. Mensubu olmak istemedikleri bu toplumlar içinde erimemektedirler.
Sözümüzün burasında yeniden Traklara dönelim. Doğu ve Batı Trakya'larda yaşayan Trakların bir kısmı, târih içinde ve Rum adı altında Yunan'a karışırlarken, bir kısmı da yukarıda açıkladığımız üzere Bulgarlara karışmışlardır. Bu kadar olsun özlerini koruyabilen Traklar, yalnız Pomaklardır. Anadolu'ya geçenleri de dikkate alırsak, ki almak zorundayızdır, Trak asıllıların bugün iki kıtayla dört-beş ulus içinde yaşadıkları sonucuna varabilmekteyiz.
Rodoplardaki Pomaklar, bu yörede, Bozok ve Çepni adlarıyla tanıdığımız Yörüklerle komşu olmuşlardır.
Türklerin arasında faaliyet gösteren Âhîlik örgütünden Pomakların da etkilendikleri görülmektedir. Rodop Pomaklarının kendilerine Agaryani veya Aharyani demeleriyle Âhîlik arasında ilgi ve bağ sezilmekte, Pomakların bu adı Âhîlik etkisiyle almış olabileceklerine ihtimâl verilmektedir. Yazımızın tam bu noktasında şunu fark etmişizdir: Acaba, Aharyani'yle Âhi Evran arasındaki benzerliğin bir anlamı var mıdır? Ancak durum dikkat çeticidir!
Pomaklardan bâzı kişilerin, kendilerini Kuman Türklerine bağlamak istedikleri de görülmekteyse de, bunlar, târih gerçekleriyle bağdaşmayan hayâlci senaryolar olmaktan öteye hiçbir şey değildirler. Yerli ve yabancı hiçbir târih kaynağında böylesi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Gene yerli ve yabancı hiç bir Türkolog da bunu yazmamaktadırlar. Makedonya'da Pomaklarla birlikte yaşamış Çitak ve Konyar Türklerinin, bahsedilen Kumanların uzantısı olmasıysa çok güçlü bir ihtimâl olarak görülmektedir.
Bizim Trak-Pomak tezimize gelince... Şu makâlemizi ilk olarak kaleme aldıktan beş-altı yıl kadar sonra, Sofya'daki bir sempozyumda konuşup bildiri sunan Hollandalı Prof. Mahiel Kiel, bize hak veren bir görüş ortaya koymuş bulunmaktadır. Prof.'ün görüşü de, nâçizâne tezimiz gibi, günümüz Pomaklarının Traklardan indiği doğrultusundadır.
Rumeli'nde Îslâm'a girmekle, kendilerinden bu inancı aldıkları Türklerin kimliklerini de benimseyen etnik gruplar içinden Arnavutlarla Boşnaklar, devlet hizmetlerinde bir çok defâ pâdişahtan sonra gelen sadrâzamlık gibi makamlara kadar yükselebilmişlerken, Pomaklar, ilginçtir ki bu konuda fazla çaba göstermemişlerdir. Bu durum, Pomakların kanaatkâr eğilimleri ve alçak gönüllü tabiatlarını göstermiş olmalıdır! Osmanlı'nın; Abaza, Acem, Arap, Arnavut, Boşnak, Çeçen, Çerkez, Dürzü, Ermeni, Fransız, Gürcü, Hırvat, İtalyan, Macar, Rum, Sırp kökenli devlet adamları yanında üç de Bulgar Paşa görülmüşlerdir. Kalafat Mehmet Paşa 1778'de sadrâzamlığa, Baltaoğlu Süleyman Paşa'yla Voynuk Ahmet Paşa'lar da, 1451 ve 1649 yıllarında kaptan-ı deryâlığa (donanma komutanlığına) atanmışlardır. Kalafat Paşa'nın, sadrâzam olmadan önceki görevleri arasında Edirne ağalığı ve bostancıbaşılığı da (1768) vardır ki, bu, o gün için vâli mertebesindeki bir makam ve görev olmaktadır. Saydığımız Bulgarların yanında, Pomak kökenli ve makam sâhibi olabilmiş sâdece bir Osmanlı devlet adamı tespit etmişizdir: 1625-1626 ve 1631-1632 aralarında, Müezzinzâde Hâfız Ahmet Paşa yegâne Pomak başvezir olarak görünmektedir. Kayıtlara Bulgar olarak geçen Voynuk lâkaplı Ahmet Paşa'nın, sırf bu lâkabından dolayı Pomak olabileceğini düşünebilmek, acaba ne kadar mümkündür? Ancak, Kırkpınar'ı kesintisiz yirmialtı (yirmiyedi de olabilir) yıl baş pehlivan olarak kapatan dev adam Aliço, herkesçe bilinip tanınan bir Pomaktır!
İlginç bulduğumuz şu bilgileri de buraya eklemek istiyoruz. İddiasız Pomakların uzak geçmişlerindeki ataları olarak gördüğümüz Trak ulusunun, (Bu tezimize sımsıkı sarıldığımızı bir daha belirtmeliyiz!), büyük devletler kuramamış olmaları yanında, bağırlarından çıkardıkları üç imparator ile Spartakus gibi bir kahraman bilinmektedirler. 235-238 yıllarında Roma imp. olan Gaius Julius Verus Maximinus Thrax ve 308-313 yıllarında gene Roma imp. olarak hüküm süren Galerius Valerius Maximinus Trak asıllıdırlar. Önce Bizans'ın bir generali iken, 450-457 yıllarında Bizans (yâni Doğu Roma) imp. olarak hüküm sürmüş Marcianus da Trak asıllı diğer bir ünlü olarak târihe geçmiştir. Bunların her biri, Trakya kırlarındaki çocukluklarında muhtemelen çobanlık yaparlarken, bölgeyi ellerinde tutan Romalıların dikkatlerini çekmişler ve tıpkı Osmanlıların yeniçerileri gibi devşirilip-eğitilmişlerdir. Gladyatör Lucania M. Spartakus'un, eğer tâlihi yâver gitseydi, yukarıkilerden ve Gaius Julius Caesar (Sezar)'dan daha büyük, daha ünlü bir Roma imp. olacağından kuşku bulunmamaktadır. Sonuç olarak, Pomaklar bölgenin yerlisi Trak ulusundan inmektedirler. Diğer Trak unsurları Balkanlarda eriyip unutulurlarken, Pomaklar aynen atalarının gösterdikleri inat ve dirençle özleri ve varlıklarını korumuşlardır ve korumaktadırlar. Kendilerinin bağımsız bir ülke ve devletleri olmadığı cihetle, hangi ülkede yaşıyorlarsa oranın milletinden sayılmaktadırlar.
Yazar : Mete ESİN